Neslihan Şedal: Kadın komünleri oluşturulacak
- 09:01 15 Kasım 2025
- Güncel
Öznur Değer
WAN - Kadın kentine dair konuşan GABB Eşbaşkanı Neslihan Şedal, kadın kentlerinin demokrasiyi radikalleştirmenin bir adımı olduğunu vurgulayarak, “Kadın özgürlükçü kentler, tarihi referans aldığımızda hiyerarşinin olmadığı, cinsiyetçilik ideolojisinin olmadığı, birinin birine tahakküm kurmadığı, sorunlara çözüm bulunabilen bir politik süreci ifade ediyor” dedi.
Yerel yönetimlerde kadınların karar alma süreçlerine katılımını güçlendirmeyi hedefleyen Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), Amed, Nisêbîn (Nusaybin), Gever (Yüksekova), Artemêt (Edremit) ve Cizîr’i (Cizre) “kadın kenti” olarak yeniden düzenleme kararı aldı. Kadınların günlük yaşamda karşılaştığı güvensizlik, şiddet riski, kamusal alan kullanımındaki eşitsizlik ve yerel yönetimlere katılımın sınırlı kalması gibi sorunlara karşı geliştirilen bu model; kentin hizmet, mekân ve yönetim yapısının kadın özgürlük perspektifiyle yeniden şekillendirilmesini amaçlıyor.
Kadın kentlerine dair alınan karar kapsamında Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği (GABB) Eşbaşkanı ve yerine kayyım atanan Wan Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Neslihan Şedal, kadın kentlerini anlattı.
‘Özgür kentler kadınların irade olduğu kentlerdir’
Neslihan Şedal, kadın kentini; kadınların kendi şehirlerine, mekânlarına ve yerel yaşama dair söz sahibi olabildiği, irade gösterebildiği, yönetim süreçlerine aktif katılım sağlayabildiği ve politika üretebildiği özgürlükçü bir sistem olarak tanımladı. Kadın kentinin, kadınlar için toplumsal yaşam alanlarını yaşanmaz kılan zihniyetin bertaraf edildiği; hiyerarşik değil, demokratik bir zeminin inşa edildiği; sadece kadınlar açısından değil, tüm toplumun kendi rengiyle bu mekanizmada aktif yer alabildiği mekânların adı olduğunu vurgulayan Neslihan Şedal, tarihsel gerçekliğe atıfta bulundu. Neslihan Şedal, “İlk toplumsallaşmanın gerçekleştiği yerlerde kadınların irade olduğu, toplumlara öncülük ettiği ortaya konuldu. Kadının toplum içinde en öncü güç olduğu toplumsal alanlara da bakmak gerekiyor. Politik bir gerçeklik söz konusu. Ahlaki olma, etik, estetik değerlerin kadınların iradesiyle toplumsallaşma gerçeği söz konusu. Özgür kentlerin gerçekliğine baktığımızda kadınların irade olduğu, söz kurabildiği, politika üretebildiği alanları görüyoruz. Peki bu gerçeklik nerede dumura uğruyor ve bertaraf edilmek isteniyor?” diye sordu.
Tarihsel gerçeklik
Hayata geçirmek istedikleri modeli toplumsallaştırırken de sorunlar yaşadıklarının altını çizen Neslihan Şedal, “Kadınların özgür yaşam istemini hedef alan bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Bugünkü toplumsal yaşamı yaşanılmaz kılan akıl da aynı akıl. Bunu mitolojiden ve tarihsel gerçeklikten de görüyoruz. Mitoloji bize, kadınların yaşam mekânlarının nasıl yok edilmek istendiğine dair ipuçları veriyor. Halklar Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın da sık sık atıfta bulunduğu; hem kadın özgürlükçü sistemin, mekânların yok edilme noktasında hem de bunların kurulma noktasında değerlendirmeleri var. İnanna ve Enki’nin savaşı da bu tarihsel kodları ifade eden bir mitolojik gerçekliktir. İnanna’dan çalınan ME’ler, kadının yönetebilme bilgisini oluştururken demokrasi yönetimine karşı bir saldırıdır. Erkek zihniyeti tarafından kadını kentlileştirmeye dair bir çaba var. Oradaki mücadele de aslında erkek zihniyetiyle inşa edilmek istenen mekâna karşı toplumsal refleksi ifade ediyor. Bu bin yıllar öncesine dayansa da biz bunu DAİŞ’in kirli savaş gerçekliğinde de görmüş olduk” diye belirtti.
‘Kadın kentlerinin tarihsel gerçekliği’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın DAİŞ’in Palmira’ya dönük saldırılarına işaret ettiğini anımsatan Neslihan Şedal, “Uzun yıllar Kraliçe Zenobia tarafından yönetilen bir kadın özgürlükçü mekânın oluşturulmaya çalışıldığı ve kadın kenti olarak değerlendirilen bir gerçeklik var. Kadınlar inşa ettikleri mekânlarda aynı zamanda kadın dayanışmasını ve örgütlülüğünü de örmüş oluyor. Mezopotamya’da, Kürdistan’da, Orta Doğu’da kadın kentlerinin tarihsel gerçekliğinin bu kadar ön plana çıkmasının nedeni de kadın özgürlükçü mekânların, kadın kentlerinin tarihsel gerçekliğidir. Ve bugün ortaya konulan mücadelenin de o tarihsel gerçeklikten beslendiği gerçeği, bizleri bu çalışmaya inandıran ve motivasyonu güçlendiren bir gerçekliktir. Binlerce yıl önce kadın özgürlükçü mekânların inşa edilmesi meselesinin tarihsel gerçekliğini de ortaya koyarak devam etmek gerekiyor” sözlerini kullandı.
‘Kadın özgürlükçü kentler ne anlama geliyor?’
“Kadın özgürlükçü kentler ne anlama geliyor? Tarihsel gerçekliği söz konusuyken biz bugün kadın kentlerini yeniden inşa etmek isterken neyi amaçlıyoruz?” diye soran Neslihan Şedal, “Kadın özgürlükçü kentler, yine tarihi referans aldığımızda; hiyerarşinin olmadığı, cinsiyetçilik ideolojisinin bulunmadığı, birinin birine tahakküm kurmadığı, sorunlara çözüm bulunabilen bir politik süreci ifade ediyor. Günümüzde ise erkek egemenlikçi sistemin; bir cinsin üstünlüğüne dayanan, erkeklik kültürü ile cinsiyetçilik ideolojisinin yeniden üretildiği mekânların inşa edildiğini görüyoruz. Kentlerin, kadınların yaşamını, varlığını, kültürünü ve özgürlüğünü hedef alan şekilde dizayn edilmiş olmasına karşı, bizler yerel yönetimler olarak erkek sisteminin ürettiği mekânlara karşı kadın özgürlükçü mekânları yeniden hayata geçiriyoruz. Bunu ‘kadın kentlerine doğru’ şiarıyla başlattık. Tarihsel hafızayı ve özgürlük ruhunu yeniden diriltmeyi amaçlıyoruz. Kürt kadınlarının yerel yönetimde yürütmüş olduğu çalışma çok eskiye dayalı bir çalışmadır. Kadın özgürlükçü sistemi inşa ettiğimiz, eşit temsiliyeti hayata geçirdiğimizden bu yana kadın kentlerini de tartışıyoruz. Kendimizden başlatan değil, bir mücadeleyi sürdüren bir yerden alıyoruz. O külliyattan beslenen bir yerden kendini toplumsallaştırıyor. O hafızayı yeniden canlandırabilmek, bu mekânları yeniden kadın özgürlükçü mekânlar haline getirebilmek için beş bölgeyi pilot bölge seçtik. DEM Partili belediyeler olarak, Demokratik, Ekolojik, Kadın Özgürlükçü yerel yönetimler modelini her yerde hayata geçirmenin mücadelesini vereceğiz” ifadelerine yer verdi.
‘Kadın kentleri demokrasiyi radikalleştirmenin adımı’
Kadın kentlerini, demokrasiyi radikalleştirmenin bir adımı olarak gördüklerinin altını çizen Neslihan Şedal, bütün kentleri kadın kenti haline getirmenin çalışmalarını yürüttüklerini söyledi. Kadın kentleriyle yapılmak istenenleri sıralayan Neslihan Şedal, temel mücadelelerinin kadına yönelik şiddetle mücadele etmek olduğunu vurguladı. Ciddi bir kadın kırım politikası olduğunun altını çizen Neslihan Şedal, “Kadın kırım politikaları, kentin erkeklik kültürünü yeniden ürettiği her alanda gerçekleşiyor. Bu sebeple bütün alanları kadın kırım politikalarına karşı mücadele edebilmenin alanlarına dönüştürmenin, şiddeti ortadan kaldırabilmenin ve özgürlükçü alanlar inşa edebilmenin çalışmalarını hayata geçireceğiz. O nedenle en temel iddiamız, kadının şiddetten korunabileceği mekanizmaları hayata geçirmek olacak. Şimdiye kadar birçok yerde bunu hayata geçirdik. Ama kadın kenti noktasında pilot bölge olarak seçtiğimiz yerlerde daha kapsamlı çalışmalar yürütülecek. En temelde ‘sığınma evleri’ olarak adlandırılan özgür yaşam alanlarını hayata geçirebilmenin çalışmalarını birçok yerde başlattık ve daha kapsamlı şekilde hayata geçirmenin çalışmalarını da yürütüyoruz” şeklinde konuştu.
‘Kadın komünleri oluşturulacak’
Kadın yaşam merkezleri, kadın dayanışma merkezleri, kadın eserleri kütüphaneleri ve araştırma merkezleri, kadın kooperatifleri ve sportif alanların inşası gibi birçok alan açıldığını kaydeden Neslihan Şedal, tüm bu çalışmaların çok dilli, çok kültürlü, çok inançlı olmasına özen gösterdiklerini de belirtti. Belirlenen beş pilot bölgedeki tüm kadın dinamikleriyle bir araya geleceklerini ifade eden Neslihan Şedal, nasıl bir kadın kenti istediklerini tartışacaklarını dile getirdi. Neslihan Şedal, “Mahalle komünleri, kadın komünleri sürecin olmazsa olmazlarından. Eko-kırım politikalarına karşı ekolojik kentlerin inşa edilmesi; halkçı, toplumcu, kadın özgürlükçü bir yerel yönetim modelini ortaya koyan bir perspektifle devam edeceğiz. Kadın kenti sadece özgün kadın çalışması yürütmek anlamına gelmemeli. Bir yandan kadına yönelik şiddetle, kadın yoksulluğuyla mücadele edeceğiz; kadın eğitim araştırma çalışmaları, akademileri, toplumda değişim-dönüşüm çalışmaları yürüteceğiz. Ama yerel yönetimlerin diğer hizmet alanlarının hepsinde kadın bakış açısıyla yönetebilmenin perspektifi de çok güçlü toplumsallaştırılmaya çalışılacak. Sokakların kadınlar için güvenli olabileceği, kadınların özgürce yaşayabileceği; bütün mekânların kadınların özgürce üretim yapabileceği, kendini görebileceği, hafızasını diri tutabileceği alanlara dönüşmesi ve bunları kendi mekânları olarak görebileceği yerler haline getirebilmeliyiz” sözlerini kullandı.
‘Toplumsal dönüşüm için akademiler kurulacak’
Kadın kentlerini kadınlarla inşa edeceklerini belirten Neslihan Şedal, ulaşımın kadınlar için daha güvenli hale gelebilmesi adına çalışmalar yürütüleceğini söyledi. Tarımsal ve ekonomik faaliyetlerin kadın perspektifiyle kurulacağının altını çizen Neslihan Şedal, toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı yerel yönetim modelini esas aldıklarını dile getirdi. Toplumsal cinsiyet eşitliği kapsamında erkeği dönüştürmeye vurgu yapan Neslihan Şedal, “Ulus-devletin yerel yönetim modelinde kadınlara yer verilmeyen, iradesi yok sayılan bir gerçeklik var. Tam da buradan kadınların siyasette aktif rol alması toplumsal değişim ve dönüşümü de beraberinde getirecektir. Mücadele ettiğimiz arkadaşlarımız başta olmak üzere tüm toplumda değişim ve dönüşüm olacaktır. Toplumsal zihniyetin değişim ve dönüşümü için akademik ve eğitim çalışmaları da yürütülecek. Aynı zamanda hayata geçirilecek tüm çalışmalar değişim-dönüşümü de beraberinde getiriyor” diyerek bu anlamda geçmiş pratikleri örneklendirip inanç taşıdıklarını vurguladı.
‘Kadınsız bir demokrasi mümkün değildir’
Kadın kırım politikalarının bu kadar derinleşmesinin nedeninin, kadınların demokrasi hedef alınarak kent yönetiminin dışında tutulmaları olduğunu ifade eden Neslihan Şedal, “Kadınsız bir demokrasi mümkün değildir. Kadınların irade olduğu bir yerde demokrasi yaşam bulabilir. Toplumun demokratikleşebilmesi, kadınların aktif bir şekilde yönetim mekanizmalarında yer almasından geçiyor. Kadınların aktif şekilde siyasette yer alması, toplumun tüm kesimlerinin söz kurabilmesi anlamına geliyor. Eşbaşkanlık nasıl ki iki cinsin kaba eşitliğini ifade etmeyip tüm toplumun eşitliğini ifade ediyorsa, bu da öyledir. Toplumun yönetimsel mekanizmaları dışında tutulan herkesin eşit temsiliyeti demektir kadının siyasette yer alması. Elbette kolay olmayacak. Direnç gösterenler olacaktır ama bu direnç, demokrasiyi hayata geçirdikçe kırılabilir. Erkeklik zihniyeti dediğimiz şey, demokrasinin toplumsallaşmasıyla ortadan kalkacaktır ve bu sistem herkese eşitlik ve adalet getirecektir. Kadın ruhu, aklı ve fikriyatıyla kadın kentlerinin hayata geçirilmesi için herkes için adaleti temsil ederken toplumsallaşma noktasında da çok ciddi karar ve inançlılık olacağına inanıyoruz” şeklinde konuştu.
Dünya modelleri ve Jinwar
Tarihsel süreçte kadın eliyle inşa edilen kent ve mekânlar olduğunu belirten Neslihan Şedal, dünya örneklerine de değindi. Viyana modeline vurgu yapan Neslihan Şedal, “Toplumsal cinsiyet eşitliğine dayanan kimi modeller var. Ancak biz, kadınların birebir irade olduğu, söz kurabildiği bir perspektiften bahsediyoruz. Toplumun özgürleşebilmesi, demokratikleşebilmesi; birilerinin bizim adımıza söz kurduğu değil, bizim sözümüzü kurduğumuz alanlarla mümkün olabilir. Erkeklik kültürünün bu kadar hortlatılması, kadınların yönetim mekanizmalarında yer almamasından kaynaklanıyordu. Biz de bunun kadın kentleri ile mümkün olacağını söylüyoruz. Örneğin Rojava’da Jinwar Köyü bir örnektir. Yine Kolombiya’da da kadın köyleri var. Erkeklik kültürünün en çirkin yüzünün ortaya çıktığı yerlerde, tüm bu kültüre meydan okuyan bir şekilde Jinwar inşa edildi. Bizim inşa edeceğimiz kadın kentleri nasıl olacak? Kadınların özgün, özerk alanları olacak ama diğer tüm alanlarda da cinsiyetçilik ideolojisine karşı etkin mücadele edeceğiz. Cinsiyet eşitliği perspektifiyle yaşamı örmeyi, özgürlükçü bir perspektifle yaşamı inşa etmeyi düşünüyoruz” dedi.







