Semsûr’da 9 ay sonra son durum ne?

  • 09:17 18 Kasım 2023
  • Yaşam
 
 
Habibe Eren 
 
SEMSÛR- Depremin en fazla etkilediği kentlerden biri olan Semsûr’da aradan geçen 9 ayda kentteki atmosferi dile getiren kadınlar, depremden bu yana yıkımla beraber değişen hayatlarına dikkat çekiyor. Hem kadınlar hem de çocuklar için yaşamın daha fazla zorlaştığına işaret eden kadınlar, karşı karşıya kaldıkları sorunların çözümünü istiyor. 
 
Depremin Mereş ve Hatay’dan sonra en fazla etkilediği ve can kaybının yaşandığı kent Semsûr. AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın depremden birkaç gün sonra “helallik” istediği kentte, deprem felaketinin etkileri ilk günkü gibi taze.  
 
Semsûr'da depremin 9’uncu ayında merkezi başta olmak üzere birçok ilçede ve noktada enkaz kaldırma çalışmaları devam ediyor. Hasarlı olan binlerce binaya yönelik yıkım çalışması hala sürüyor. Neredeyse yüzde 80’lik bir kısım ise yıkılmamış; en ufak bir sarsıntıda yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya. Hatta gezerken yıkık binalar içinde yaşayan insanlar karşınıza çıkabiliyor. Öte yandan gece geç saatlere kadar yıkım çalışması sürüyor, şahit olduğumuz bir yıkımda sağlam olan bina da zarar görürken, bina sahipleri tepkisini “yapılan haksızlık” sözleriyle gösteriyor. Enkaz çalışmaları ve yıkılan binalar nedeniyle tüm kentin üzerinde sinmiş gri bir tabaka mevcut. Hava kirliliğinin ve asbest riskinin tehlikeli boyutlarda olduğu Semsûr’da, kente adım atar atmaz nefes darlığı, öksürük ve burun tıkanıklığı belirtileri baş gösteriyor.  
 
Fiziki ve sosyopolitik koşulları
 
Tablo depremden bu yana ağırlaşırken, bölgenin alt yapısı, elektrik, su, barınma, hastanelerin ve konteyner kentlerin durumunda bir iyileştirme söz konusu değil. Tüm bu saydıklarım kentin fiziki durumu ile ilgili. Öte yandan sosyo-politik olarak ise başka bir tablo karşımıza çıkıyor. Çok fazla göçün yaşandığı kentte ekonomik krizin depremle birleşmesi ile birlikte yoksulluk, işsizlik, ayrımcılık başka bir tablo sunuyor. Barınma sorunu yaşayan kalabalık aileler konteyner kentlerde zorlanıyor. Öte yandan mülteci ve sığınmacı sayısının fazla olduğu kentte, söz konusu grupların durumu daha kötü. Semsûr il merkezine 30 km uzaklıktaki Bebek köyünde Suriyeli mültecilere dönük cezaevini andıran ayrı bir konteyner kent kurulmuş. Buraya devlet yetkilileri dışında, sivil toplum kurumlarının ve gazetecilerin girilmesine izin verilmiyor. En son burada yapılan sağlık taramasında uyuz ve bit gibi bulaşıcı hastalıklarda ciddi bir artış olduğu söyleniyor.
 
Deprem bölgesindeki kadınlar 
 
Depremde tüm kentlerde en fazla etkilenen kesimlerin başında engelliler, kadınlar, çocuklar ve diğer dezavantajlı gruplar geliyor. Burada da kadınlara dönük çalışmalar mevcut ancak sivil toplum örgütlerinin bu konuda bir verisi yok, çalışmalarında gizlilik esas olduğu için kadınların durumunu gözeterek de bilgi verilmiyor.
 
Başvuruların yüzde 90'ı boşanma, nafaka ve velayet
 
Semsûr Barosu’ndan Aysun Avcı, deprem bölgesinde baronun adli yardım sisteminden faydalanmak üzere başvuruların yüzde doksanını boşanma, nafaka, velayet, mal rejiminin tasfiyesi gibi evlilikten kaynaklı davalar oluşturduğuna dikkat çekiyor. Depremle birlikte bu başvuruların arttığını söyleyen Aysun, “Ayrıca başvurularda kadınların sorunlarının genel itibariyle şiddetin her türlüsü olduğunu görüyoruz. Özellikle depremden sonra kadınların özel ve mahrem alana erişimin pek mümkün olmadığı konteyner kentlerde yaşamak durumunda kalmalarından kaynaklı olarak, ev içi şiddet dışında şiddetlere de maruz kalmaları söz konusu. Konteyner yapılar betonarme yapılar kadar ses geçirmez özelliğe sahip olmadığı için sürekli gürültüye maruz kalma, komşularla yaşanan sorunlar da mevcut. Bu gibi ceza mahkemelerinin alanına giren sorunlarda da CMK dediğimiz sistem üzerinden avukat desteği istendiğini de görüyoruz” diyor.
 
25 okul öğretime ara verdi
 
Depremde en çok etkilenen alanlardan biri de eğitim oldu. Semsûr’da 181 eğitim emekçisi bin 602 de öğrenci yaşamını yitirdi. Semsûr merkezde yıkılan ve hasarlı olup eğitim öğretime ara verilen okul sayısı 25, Gölbaşı’nda yıkılan ve ağır hasarlı olan okul sayısı ise 23. Prefabrik olarak yapılan 6 okul mevcut. Bu okullarda okuyan öğrenciler başka okulların binalarında ikili eğitim yapılıyor. Sabahtan öğlene kadar bir okul öğleden sonra başka okul eğitim yapıyor. Bu okullarda dersler blok şeklinde yapılıyor. Konteyner kentlerin içinde 4 tane prefabrik okul açıldı. Öte yandan öğrencilerin ulaşım sorunu ve okulda yemek sorunu hala devam ediyor. Öğretmenlerde zaman zaman barınma ve ulaşım sorunu yaşıyor. Yıkılan okulların yerine yapılacak okullarda ilgili ise henüz bir çalışma yok. Bölgede öğretmen açığı devam ederken bazı konteyner kentlere yakın okullarda sınıf mevcudiyeti çok fazla arttı.
 
Dezavantajlı çocuklar daha kötü etkileniyor
 
Deprem bölgesinde çok sayıda sivil toplum kuruluşu deprem sonrası çocuklara yönelik iyileştirici çalışmalarla bu sürecin kolay atlatılması için çabalıyor. Amed merkezli Rengarenk Umutlar Derneği de bu STÖ’lerden biri. Dernek çalışanı Zilan Baran, depremin genel olarak bütün çocukları kötü etkilediğini ancak dezavantajlı çocukları daha kötü etkilediğini söylüyor.
 
Çocuklarda yaşanan travmalar
 
Çocuklarda davranış olarak sürekli ağlama, kriz hali, anneden ayrılmama, altına kaçırma ya da gece çığlıkla uyanma gibi durumların söz konusu olduğunu aktaran Zilan, “Buraya geliş amacımız akut düzeydeyken müdahale etmekti. Sağlık noktasında aileler de zor durumda ama öncelikleri geçim. Bu yüzden de bazen çocukların durumunu fark edemeyebiliyorlar. O yüzden çocuklar ile ilgili daha çok idrar yolu enfeksiyonu ve genital bölgede kaşınma gibi hijyenin sağlanamayışı nedeniyle yaşanan sağlık sorunları mevcut” diye konuşuyor.
 
‘Göçmenlere bakmıyoruz deyip gönderiyorlar’
 
Özellikle mülteci çocuklar için durumun daha kötü olduğunu ifade eden Zilan, “Ayrım yapan bir doktor ise ‘biz bakmıyoruz’ deyip gönderebiliyorlar. Bunlar sahada karşılaştığımız durumlar. 5 yaşındaki çocuk ateşler içindeyken ‘göçmenlere bakmıyoruz deyip gönderebiliyorlar. Bizim ilgilendiğimiz alanda yaklaşık 32 çocuk var. Küçük yaş grubu ve okul çağı grubu çocuklarla ilgili sağlıkla ilgili problemler giderildi. Okullara gitmeye başladılar, onlar için eğitim süreci geçen hafta itibarıyla başladı. İkametgah ve ikincil durum olmakla ilgili problemler vardı. MEB, Göç İdaresi ve Nüfus Müdürlüğü’ne gide gele en sonunda kayıtlarını yaptırabildik” ifadelerini kullanıyor.
 
‘Temel haklar arasında oyun da var’
 
Çocukların, temel haklara erişimi noktasında çalışmalar yürüttüklerini kaydeden Zilan, “Bir çocuğun temel hakkı arasında oyun da vardır. Bu çerçeveden bakıp buraya gelirken oyun ve sanat alanında modüller uygulamamızın nedeni buydu. Travma sonrası stres bozukluğuna neden olabilecek etmenleri azaltmak amacıyla oyun ve sanat ağırlıklı çalışmalar yaptık. Son dönemlerde drama ve kütüphaneyi de dahil ettik” diyor.
 
‘En önemli ihtiyaç güvenli alan’
 
STÖ’lerin bu ülkede devlet tarafından desteklenmiyor oluşunun kimi zorlukları beraberinde getirdiğine dikkat çeken Zilan, diğer ülkelerde mültecilerin psiko-sosyal destek olması zorunluyken Türkiye’de böyle bir durumun olmadığını ekliyor. Zilan şöyle devam ediyor: “Sosyal devlet anlayışı ve desteğinin olması gerekiyor. Çocuklar açısından en önemli ihtiyaç güvenli alan. Sürekli yıkımlar var asbest testleri yapılıyor. Hava temiz deniyor ama hava suyun temiz olduğu iddialarına rağmen mevcut toz varlığını biz yetişkinler dahi hissedebiliyoruz, bu nedenle çocuklar daha zor durumda. Zaten travmatize olmuş durumdalar kimine psiko-sosyal destek verildi ama kimine yetişmedi bu yüzden ikincil travmaya neden oluyor. Bölgede sistemli çalışma ve insan kaynağına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Zilan, “Burada her geçen gün çalışan insan sayısı azalıyor. Kalanları hem aileler hem de çalışanlar konusunda zorluyor, çünkü iş yükü artıyor. İnsan kaynağı ve sağlam bir sistemle gelmek gerekiyor.”
 
Kentte ekonomik durum
 
Kentin merkezinde ise yıkımın ağırlığı çok fazla. Neredeyse her dakikada bir hafriyat molozlarını taşıyan kamyonlar şehrin içinde gidip geliyor. Konteyner olarak kurulan bazı dükkanlar açılmış bazı dükkan sahipleri ise maliyet yükünü karşılayamadığı için kapatmayı düşünüyor.
 
‘Şimdi satacak ne bulacağız?’
 
Depremden sonra 4’üncü ayda kent merkezinde dükkânlar açılmış. Melikgazi Mimar Sinan Çarşısı’nda esnaflık yapan Zeliha Balta, depremden önce de “kuru da olsa eve bir ekmek götürebiliyorduk” diyor. Depremde hem evinin hem de işyerinin yıkıldığını anlatan Zeliha, “Mallarımız telef oldu, işlerimiz yedi ay durdu. Ona rağmen hiç kira desteği almadık. Devlet destek veriyoruz diyor ama ben görmedim kendi adıma. Böyle giderse işyerini kapatmayı düşünüyorum. En azından giderimiz olmayacak. Şu an elektrik, su, eleman gideri derken yükümüz giderek artıyor. Her ay cebimizden yiyoruz, en son arabayı sattık. Şimdi de satacak ne bulacağız bilemiyorum. Şu an konteynerde kalıyoruz, hiçbir eşyam kalmadı. Ne ev ne dükkânım kaldı. İki aydır çalıştırıyoruz ama hiçbir kazancımız yok” diyor.
 
‘Bizi daha zor günler bekliyor’
 
Remziye Tepe de Balıkesir Çarşısı’nda esnaflık yapıyor.  Depremin herkesin hayatını alt üst ettiğine değinen Remziye, “Yakınlarımızı kaybettik, her gece başımızı yastığa koyduğumuzda aynı acıyı yaşıyoruz. Dükkanım ağır hasarlıydı, eşyalarımızı alamadık, Balıkesir Belediyesi burayı yaptı her birimize kura ile dükkan çıktı. Maddi olarak çok etkilendik. Sadece buraya geldiğimizde 20 binlik bir hibe yapıldı, onun dışında bir yardım almadık. Son iki aydır biraz hareketlilik oldu ancak önümüz kış koşullar daha zor olacak, bizi daha zor günler bekliyor” ifadelerini kullanıyor.  
 
‘Her şeyimizi kaybettik’
 
Depremden sonra yer sıkıntısı başta olmak üzere su ve elektrik sıkıntısı yaşadıklarını kaydeden Emine Çelik de şöyle konuşuyor: “Her şeyimizi kaybettik. Şu anki dükkan yerimiz sıkıntılı. 170 metrekare alandan 20 metre kare alana geçtik. Taşıma ücreti verdik. Sandalye sıkıntısı, güneşlik sıkıntısı yaşıyoruz. Tüm eşyaları ikinci el aldık. Buzdolabı soğutmuyor, tost makinası arıza veriyor. Bir rahat yok! Bu dokuz ay içinde destek aldığım tek şey Avrupa Birliği projesi kapsamında 20 bin lira. Onunla da kredi kartı borcumu ödedim.”
 
Semsûr’da etkisi on yıllar boyu sürecek olan depremin yarattığı travmanın yanı sıra Semsûrlular, bazı enkazların “ibret” olması adına müze olarak kalması gerektiğini savunuyor. Kentte konuştuğumuz depremzedeler, yakınlarından çok sayıda kişinin “intihara” sürüklendiğini de ekliyor ancak buna dair bir veri yok. Yıkımın da, beklentinin de fazla olduğu Semsûr'da yurttaşlar eski Semsûr'un özlemini hissetse de bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının da farkında.