Selma Benkhelifa: Mektubumuz ‘Biz Öcalan’ın avukatlarıyız’ demek

  • 09:01 28 Kasım 2022
  • Güncel
 
Melek Avcı
 
ANKARA - Ağırlaşmış tecride dair değerlendirmelerde bulunan Belçika’dan Avukat Selma Benkhelifa, Adalet Bakanlığı’na gönderdikleri mektuba dair, “Bu gerçek bir mektuptu. Avrupa'dan 300'den fazla avukatın, tüm dünyadan 700'den fazla avukatın ‘Biz Öcalan'ın avukatlarıyız ve bir dava açılmasını istiyoruz’ demesiydi. Kendi ülkemizdeki otoritelerin karşısında da harekete geçmemiz gerektiğini düşünüyorum” vurgusu yaptı.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan, İmralı Adası’nda 1999 yılından bu yana ağırlaştırılmış tecrit içerisinde tutuluyor. Abdullah Öcalan ile Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım’dan 20 aydır da hiçbir haber alınamıyor. Abdullah Öcalan ve diğer isimlerin 6 ayda bir verilen “avukat görüş yasağı” ve 3 ayda bir verilen “aile görüş yasağı” ile temel hakları engelleniyor. 
 
Yıllardır İmralı’da tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan’ın “tutsaklık haklarından” dahi yararlanamaması, dış dünya ve avukatlarıyla iletişiminin kesilmesine karşı hem Türkiye’den hem Avrupa ve diğer ülkelerden başvurular binlere ulaştı. En son Belçika’da düzenlenen basın toplantısında Türkiye Adalet Bakanlığı’na, dünya çapında 22 ülkeden 350 avukatın, Abdullah Öcalan ile görüşmek için yaptığı başvuru kamuoyuyla paylaşılmıştı. Bu başvurunun imzacılarından olan Belçika’da yaşayan Avukat Selma Benkhelifa, Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi’nin (CPT) raporunu neden yayınlamadığına ve ağır tecrit koşullarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
Hukuksuzluğa CPT sessiz
 
Abdullah Öcalan ile görüşmenin engellenmesinin politik bir karar olduğunu söyleyen Selma, CPT'nin harekete geçmesi gerektiğini ekledi. Selma, “Yasal olarak görüşmelere izin vermek zorundalar. Yıllar önce 2014’te de Türkiye, İmralı'da kalan Öcalan'ın avukatlarıyla ve ailesiyle iletişim kurmasını reddettiği için Strasburg’daki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından yaptırımlara mahkum edildi. O yıllarda İmralı'da yalnızdı ve daha sonra bu tecridi durdurmak için diğer mahkûmların da orada kalmasına izin verdiler. Şimdi tekrar görüyoruz ki Erdoğan'ın tüm siyaseti genel olarak Kürtlere ve en temelde Öcalan'a yönelik büyük bir şiddeti içeriyor. Bu karar tamamen yasa dışı. CPT, İnsan Hakları Mahkemesi'nin bizzat harekete geçmesi gerekiyor ama görüyoruz ki hiçbir şey yapmıyorlar” ifadelerini kullandı.
 
‘Biz Öcalan'ın avukatlarıyız’
 
İmralı ile görüşmek için Türkiye Adalet Bakanlığı’na 350 avukatın gönderdiği mektubun sadece bir dilekçeden ibaret olmadığını belirten Selma şöyle devam etti: “Bu gerçek bir mektuptu. O mektup, Avrupa'dan 300'den fazla avukatın, tüm dünyadan 700'den fazla avukatın ‘Biz Öcalan'ın avukatlarıyız ve bir dava açılmasını istiyoruz’ demesiydi. Henüz bir cevap alamadık tabi. Kendi ülkemizdeki otoritelerin karşısında da harekete geçmemiz gerektiğini düşünüyorum. Mesela ben o mektubun imzacılarındanım ve Belçika'da bir avukatım. Neler olduğunu anlatmak için barom ve hatta Adalet Bakanı ile temasa geçmem gerekiyor. 'Türkiye'de bir müvekkilim var ve ona ulaşmama izin vermiyorlar' demeliyim. Fakat bunu tek başıma yaparsam bir etkisi olmaz ama binlerce avukat tüm ülkelerin Adalet Bakanı'na gidip ne olduğunu söylerlerse bir şeyler yapmak zorunda kacaklar.”
 
'Sadece diktatörlük devletinde biri kaybolur'
 
Abdullah Öcalan'ın sağlığına ilişkin hiçbir bilgiye ulaşamadıklarının altını çizen Selma, “Karar verdiğimiz bir sonraki adımımız, işkenceyi önleme komitesi olan CPT ile tekrar iletişime geçmek. Çünkü tecrit bir tür işkencedir ve bu işkenceyi önlemenin yollarından biri de avukatların müvekkillerini görmelerini sağlamaktır. Abdullah Öcalan'a işkence yapılıp yapılmadığını şu an için bilmiyoruz. Sağlık durumunu bilmiyoruz. Hiçbir şey bilmiyoruz çünkü onu göremedik, avukatları telefonla bile iletişim kuramıyor. Ona ne olduğu hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Bu durum gerçekten derin diktatörlüğün çalışma şeklidir çünkü sadece bir diktatörlük devletinde birinden hiçbir haber alınmadan kaybolduğunu görebiliriz” şeklinde konuştu.
 
‘CPT neyi saklamak zorunda’
 
Selma,  önceki deneyimlerinden dolayı CPT'nin bir şeyler saklamaya çalıştığını vurgularken, “Yetkililerin saklayacak bir şeyi olmadığında, 'Bakın biz iyi çalışıyoruz' derler ama bir şeyler saklamaya çalıştıklarında açıklama yapmaktan kaçarlar” dedi. Selma devamında şöyle konuştu: “CPT'ye gittiğimiz zaman ilk olarak şunu soracağız; ‘Neyi saklamak zorundasınız? İmralı’ya girmenize izin vermesi için Türkiye ile hiçbir şey açıklamamak üzerine bir tür pazarlık mı yaptınız? Belki öyledir ama biz bile daha çok endişeliyiz. Çünkü her şey yolunda gittiği zaman her şeyin yolunda olduğunu söylemek için bir basın toplantısı yapılırdı. Bu nedenle avukatların Öcalan’a erişebilmesini gerçekten önemli buluyoruz. Bu her şeyden önce yasal bir zorunluluk ama aynı zamanda gerçeği bilmemiz gerekiyor” sözlerine yer verdi.
 
'Öcalan'ın Kürtler için umut olduğunu biliyorlar'
 
“Abdullah Öcalan’ın yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyoruz” diyen Selma, Abdullah Öcalan’a dönük uygulanan engellemelerin yalnızca ona karşı değil, tabana karşı olduğuna işaret etti. Selma, şunları paylaştı: "Yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyoruz. Bence yaşıyor çünkü böyle bir şeyi saklayamazlar. Ama onun durumu hakkında gerçekten endişeleniyoruz. Gerçekten Öcalan'a karşı aldıkları bu yoğun 'tedbirler', bizzat ona karşı değil onun getirdiklerine, onun tabanına verilmek istenilen bir zarar. Ona karşı ve onunla birlikte olanlara karşılar.  Bu çok yönlü zarar. Öcalan'a karşı çünkü Erdoğan gerçekten Kürtlere karşı savaşıyor. Efrîn'deki hava saldırısıyla, Rojava'daki hava saldırılarıyla, Şengal'e yönelik insansız hava araçlarıyla, Efrîn'e yönelik askeri saldırılarıyla ne yaptığını görüyoruz ve bunun gerçekten Kürtlere karşı bir savaş olduğunu görüyoruz. Kürtleri umutsuzluğa düşürmek istiyor ve Öcalan'ın Kürtler için umut anlamına geldiğini biliyor. Bu umudu kırmak istiyor. Bence bu nedenle Öcalan farklı ve önemli çünkü milyonlarca insan için bir anlam ifade ediyor."
 
'Devletlerinizi harekete geçmeye çağırın'
 
Türkiye'nin sırf NATO üyesi olduğu için her istediğine izin verilmemesi gerektiğini aktaran Selma, "Avrupa'da Kürt olmayan insanların bizim de bir görevimiz olduğunu düşünüyorum. Suriye, Rojava ve Irak'a yapılan saldırı nedeniyle devletleri uyandırmak ve aynı zamanda Paris'i de hatırlamak gerekir, Fidan'ı, Sakine'yi, Leyla'yı gibi liderleri Paris'in ortasında katlettiler.  Gerçekten devletimizi tamamen hukuksuz olan bir şeye karşı harekete geçmeye zorlamalıyız.  Bu tutum uluslararası hukukun hiçbir şey ifade etmediği anlamına geliyor. Bir devlet sırf NATO üyesi olduğu için her şeyi yapabiliyorsa kimse ona bir şey demeyecek mi" ifadelerini kullandı.
 
'Ukrayna'ya yapılanlarla Suriye'ye yapılanlar aynı'
 
Dünyanın Ukrayna'ya yapılanlar nedeniyle çok kızgın olduğunu lakin Türkiye'nin Suriye'de yaptıklarına karışılmadığını söyleyen Selma şunları dile getirdi, "Rusya'nın Ukrayna'ya yaptıklarından dolayı herkes çok kızgın ve elbette  yapılanlar  kötüydü. Ama Erdoğan'ın Suriye'de yaptığı, başka bir ülkeye girmekle tıpatıp aynı. Ordular ve uçaklarla ve bombalarla ve insanları öldürmek tamamen aynı. Sadece biraz mantık, hukuk mantığı gerek. Rusya'ya karşı yapılan aynı yaptırımın Türkiye'ye de yapılması gerekiyor ama bunun tamamen farklı olduğunu ve sadece arkasında siyasi bir müzakere olduğunu açıkça görüyoruz."
 
'Öcalan'a ulaşılmalı'
 
Seçim öncesi Erdoğan'ın Öcalan ile görüşmeye izin verebileceği iddialarına ilişkin ise Selma şunu söyledi, “Belki, ama bu bir tuzak olur çünkü birini tamamen tecrit altında tutuyorsunuz, ona işkence ediyorsunuz ve konuşmasına izin verdikten sonra o konuşuyor. Bu konuşma özgür bir konuşma olamaz. Bu durumda olan birinden her şeyi söylemesini isteyebilirsiniz. Bu bir ifade özgürlüğü değil. Umarız ki avukatlar Öcalan'la konuşup özgürce konuşmasını sağlayabilsinler ve Türkler bir tiyatro düzenlemeden önce gerçekten Öcalan'ın ne düşündüğünü öğrenebilsinler.”
 
'Öcalan ve Kürt kadınlar umudumuz"
 
Son olarak Selma, “Öcalan Kürtler için umuttur ama insanların sizi dinlediğini bilmelisiniz ki siz Kürtler bizim için umutsunuz. Birçok insan için tüm Ortadoğu'da tüm Afrika'da direnebilecek bir örgüt yok, Güney Amerika'daki bazı ülkeler hariç. Kapitalizmin doğayı öldüren, insanı öldüren, kadını öldüren bu ataerkilliğe karşı hiçbir umut yok. Ancak Suriye'de,  Kobanê'de, Şengal'deki kardeşlerimiz bize gerçekten umut veriyor. Sizi destekliyoruz çünkü sizden umutluyuz” mesajını verdi.
 
 
 

Etiketler:

Okumadan geçme!