
'Komisyon tartışmasında bu hafta girişim olmasını bekliyoruz'
- 09:02 16 Haziran 2025
- Siyaset
Melek Avcı
ANKARA - DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, sürece ilişkin Meclis’te komisyon kurulması çağrılarını yineledi. “İmralı’ya gitmek için başvurumuzu en kısa sürede yapacağız” diyen Gülistan Kılıç Koçyiğit, bu haftayı işaret etti.
“Barış ve Demokratik Toplum İnşası” sürecine ilişkin müzakereler devam ederken, siyasi partilerin ortaklaştığı Meclis zemininde bir komisyon kurulması fikri henüz hayata geçirilmedi. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), özellikle Orta Doğu’da yükselen savaş ortamı karşısında sürece dair adımların hızlandırılması çağrısını yinelerken, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile tüm kesimlerin görüşmesinin önünün açılması gerektiğini vurgulamayı sürdürüyor.
Sürece ilişkin gelişmeleri değerlendiren DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, JINNEWS'e konuştu.
*Hem Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, hem DEM Parti hem de muhalefet sürecin parlamentoda çözülmesi gerektiği konusunda hemfikirken, hâlâ bir komisyon çalışması başlatılmadı. Numan Kurtulmuş’la yaptığınız görüşmede komisyona ilişkin neler tartıştınız?
Dönemsel olarak 3 Haziran tarihinde Meclis Başkanlığı seçimi yenilendi ve Sayın Numan Kurtulmuş da AKP’nin adayıydı. Siyasi partilerin desteklerini talep etmek için bir ziyaret gerçekleştirdi. Genel sürece dair değerlendirmeler olmakla beraber süreç açısından bizim en önemli gördüğümüz komisyon tartışması da gündeme geldi. Komisyon tartışması kamuoyuna Sayın Bahçeli'nin açıklamalarıyla yansıdı gibi görünse de çok daha öncesinden, Sayın Öcalan’ın da talebiyle DEM Parti olarak bir komisyon kurma ihtiyacına işaret etmiştik. Bununla beraber Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) yine bir komisyon önerisi vardı. Bu komisyon tartışması gündeme geldikten sonra tesadüfi bir şekilde biz de bütün siyasi partilerle görüşme gerçekleştiriyorduk. Biz de bütün siyasi partilerle bu komisyonu konuşma imkanı bulduk. Hem kendi görüş ve düşüncelerimizi ifade ettik hem de MHP'nin dile getirdiği formüle yönelik eleştiri, itirazı ve önerileri dinleme imkanımız oldu. Son olarak Numan Bey ile bütün bunları değerlendirme şansımız oldu. Komisyon fikrine de kapalı değildi. Bunu Devlet Bahçeli ile görüştükten sonraki yaptığı basın açıklamasında da ifade etmişti. Bize de bu komisyonun önemli olduğunu, görüştüğü bütün siyasi partilerin komisyon fikrine olumlu yaklaştığını ifade etti.
Bu hafta girişim olacağını düşünüyoruz
Tabi burada usule ilişkin bazı itirazlar, eleştiriler, öneriler ve farklı yaklaşımlar var. Bütün bunların müzakere edilerek, konuşularak çözülebileceğini ifade ettik. Bir toplantı düzenleyebilir ve bu toplantıda da bütün siyasi partilerin komisyona dair görüş, düşünce, eleştiri ve önerilerini alarak bir ortak noktada buluşarak, bunu formüle ederek bu komisyonu hızla hayata geçirebileceklerini söyledik. Tabi, o da seçim sonrasına işaret etti. Artık bir toplantıyla mı bütün bu görüş ve öneriler alınır, tek tek ziyaretle mi, yoksa yazılı bir görüşle mi alınır bilmiyoruz; çünkü yazılı bir görüş de olabilir diye söylemişti. Bütün siyasi partiler kendi komisyon önerilerini yazılı olarak da iletebilirler, bunun üzerinden biz de çalışırız ve bir ortak nokta buluruz denilmişti. Yine bizim için önemli başlıklardan birisi; bunun hızla hayata geçmesi, zamana yayılmaması, bu sürecin hukuki bir zemine kavuşması, Meclis’in bu süreci sahiplenmesi, Meclis’te ‘Barış ve Demokratik Toplum’ çağrısının konuşulması, bunun pratik gereklerine dair tartışmaların yürütülmesi, yasal dayanaklarının oluşturulması, bu en önemli önceliklerden. Burada da bir genel mutabakat var. Seçim sonrasını işaret etmişti Sayın Meclis Başkanı. Bu hafta yurtdışından geldiğinde bu konuda bir girişim olacağını düşünüyorum. Biz de kendisiyle yeniden iletişime geçeceğiz.
“Mevcut süreci takip edecek bir üçüncü taraf ülke yok, üçüncü göz yok, üçüncü bir mekanizmanın kendisi yok. O anlamıyla burada, tam bu topraklarla sorunu çözeceksek o zaman Meclisi'nin bu komisyonu sürecin gözlemcisi olabilir, bir süreci denetleyen olabilir.”
*Komisyona ilişkin bir taslak hazırlığınız olduğunu açıkladınız. Taslakta neler üzerine yoğunlaştınız, nasıl bir komisyon beklentiniz var?
Komisyon kurulabilmesi için Meclisin bir yasal formata ihtiyacı var. Meclis iş tüzüğünün imkanları dahilinde kurulabilecek komisyonlar var, Meclis başkanı inisiyatifiyle de facto bir komisyon kurulabilir, bir de yasayla bir komisyon kurulabilir. Bunların üçü de formülasyon dahilinde. Biz biraz daha komisyonun şekli şartlarını, tüzüksel ve yasal karşılığını çalışıyoruz. Tabi ki bu komisyonun işlevine dair bir siyasi tartışmaya, toplam tartışmaya ihtiyacımız var. Bizim açımızdan komisyon öncelikle sürecin yasallaşması açısından çok kritik ve önemli. Tabi yüzyıllık Kürt sorununu konuştuğumuzda 40 yılı aşkındır çatışmalı geçen bir sorunu konuşuyoruz. Bu sorunun ortadan kalkması için bu sorunu ortaya çıkaran nedenlerin ortadan kalkması gerekiyor.
Bugün şiddet ve silah üzerinden konuşulan mesele bir sonuç. Bu sorunun nedenleri var: Kürt halkının kolektif haklarının yok sayılması, dilinin, kimliğinin, coğrafyasının inkarı gibi bir dizi sorun. Sistemin tekçi yapısı, teklik üzerine inşa edilmiş olması; kapsayıcı, eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik bir anayasadan yoksul olmamız, demokratik bir rejim karakterine cumhuriyetin bürünememesi, bu anlamda cumhuriyetin demokratikleşememesi gibi birçok nedeni var ve bütün bu nedenlerin ortadan kalkması gerekiyor. Bunların bir kısmı yasal düzlemde ele alınması gereken başlıklar.
Örneğin, Kürt sorunun demokratik çözümünü konuştuğumuzda bir terörle mücadele ve kanunu konuşmaya devam etmek, bunun yürürlükte olması diye bir şey söz konusu olabilir mi? Olamaz. O nedenle burada yapısal bir değişime, yapısal bir dönüşüme ihtiyaç var. Devletin demokratikleşmesi gerekiyor.
Komisyonun, bütün bunların konuşması gerekiyor. Yine, bu sürecin gözlemlenmesi gerekiyor. Mevcut süreci takip edecek bir üçüncü taraf ülke yok, üçüncü göz yok, üçüncü bir mekanizmanın kendisi yok. O anlamıyla burada, tam bu topraklarla sorunu çözeceksek o zaman TBMM bünyesinde kurulacak ana komisyonun, süreci gözlemleyecek alt birimleri de olabilir, süreci denetleyen olabilir. Bir yönü yasal, anayasal tartışmalar olmakla beraber, bir yönü de toplumun sürece katılması, barışın toplumsallaşması, toplumun sürecin bir öznesi olmasının bir aracı olabilir bu komisyonun. Komisyonun çeşitli çevreleri, sadece mağduriyet yaşayan toplumsal kesimleri değil, alanında uzman olan kesimleri dinlemesi gerekiyor; aydınların, yazarların, gazetecilerin, kadın örgütlerinin, feministlerin gelip bu komisyonda düşüncelerini aktarmaları ve bu anlamıyla da bir toplumsal katılımın sağlanacağı bir yöntemi de benimsemesi gerekiyor. Toplumdan kaçırılan değil, topluma açılan bir sürecin işletilmesi gerekiyor ki gerçekten sağlıklı olsun, içselleştirilsin ve kalıcı olsun.
“Henüz bir başvuru yapmadık ama en kısa sürede eş genel başkanlarımızın başkanlığında bir heyetle İmralı'ya gitme konusunda da bir başvuru gerçekleşecek. Bu imkânın çok hızlı bir şekilde tanınması gerekiyor.”
*DEM Parti olarak İmralı'ya gitme talebi ve bir hazırlığınızın olduğunu duyurdunuz. Buna ilişkin hazırlığınız nedir?
Sürecin ruhuna uygun olması gerekenin bu olduğunu düşünüyoruz. DEM Parti, bu işin temel öznelerinden birisi. Sonuçta Kürt halkının, siyasal alandaki muhataplık anlamında sürecin nasıl yürüdüğünü ilk yerden sordukları siyasi parti. Meclis’te grubu bulunması sebebiyle de DEM Parti’nin Sayın Öcalan ile kurumsal anlamda hızla görüşmesi, bu süreci birlikte tartışması ve atılacak adımları da birlikte istişare etmesi gerekiyor. Özellikle yasal zeminde atılması gereken adımlar, sürecin ruhuna uygun bir yaklaşımın açığa çıkması açısından da bunun çok önemli olacağını düşünüyoruz. Bir heyet sınırlılığından, heyetin sadece gidip geldiği bir İmralı görüşme zemininden hızla meseleyi çıkarmak gerekiyor. 27 Şubat sonrası yeni bir tarihsel eşiğe uyandık. PKK'nin kongre kararlarıyla bambaşka ikinci bir eşik aşılmış oldu. Bu zemine uygun bir görüşme trafiğine ihtiyaç var. Hem DEM Parti ile hem de diğer siyasi partilerle, aydınlarla, yazarlarla, gazetecilerle, alevi örgütleriyle, diğer yapılarla, toplumsal kesimlerle en geniş zeminde hızla bir araya gelmesi Sayın Öcalan'ın düşünce ve fikirlerini ilk elden kendi sözünden toplumla buluşmasını çok önemsiyoruz. Henüz bir başvuru yapmadık ama en kısa sürede eş genel başkanlarımızın başkanlığında bir heyetin, İmralı'ya gitme konusunda bir başvurusu gerçekleşecek. Bu başvuruyla beraber biz hem sürece nasıl baktığımızı, kendi görüş ve düşüncelerimizi ve yürüttüğümüz çalışmaları Sayın Öcalan'a aktarma fırsatı bulacağız hem de Sayın Öcalan'ın bu sürece dair görüş ve önerilerini, aynı zamanda DEM Parti'den beklentilerini, yapması gerekenlere dair onun görüş ve düşüncelerini dinleme fırsatımız olacak. Bu imkânın çok hızlı bir şekilde tanınması gerekiyor.
“Sayın Öcalan’ın herkesle görüşmek istediğine dair beyanları var. Sadece bu liderlerle değil, herkesle en geniş zeminde tartışmak, görüş ve düşüncelerini birinci elden aktarmak istiyor.”
*Abdullah Öcalan’ın Güney Kürdistan’daki siyasi liderlerle görüşme talebi olduğunu açıklamıştınız? Bu temas neden önemli?
Kürt sorunu konuştuğumuzda daha çok Türkiye bağlamında konuşuyoruz. Türkiye bağlamında şiddetin sonlandırılması, silahların bırakılması meselesi daha canlı bir gündem ama Kürt sorunu dört parça Kürdistanı kapsayan bir sorun, hatta diasporayı da içine katabiliriz. Bütün Kürt aktörlerle, çevreleriyle de bu sorunu konuşmak, bu sorunun çözülmesi için herkesin seferber olacağı, herkesin kendi cephesinden çözüme, barışa, demokrasiye katkı sunabileceği bir yaklaşıma ihtiyaç var. Kürt sorunu derken kendinden menkul bir bölgeyle yalıtık bir sorundan bahsetmiyoruz. Bütün Orta Doğu'yu etkileyen en temel başlıklardan birini oluşturan bir sorun. O anlamda dört parça Kürdistan’da ve diasporayı da dahil eden bir tartışma zeminine, bir ortaklaşma zeminine ihtiyaç var. Bu bizim de talebimiz. Sadece Türkiye'deki Kürdistan’da değil, aynı zamanda Başur’da da karakollar var, oradaki halkın birçok sorun nedeniyle yaşadığı mağduriyetler, yerinden edinmeler, çatışmalar, can kayıpları var. Demek ki bu aynı zamanda Başur’un da bir sorunu. Bugün Suriye'de yeni bir sistem kurulmaya çalışılıyor. HTŞ orada yönetimi devraldı. Oradaki Kürtlerin statüsü, sisteme dahil edilmesi, o sistemin demokratik olup olmayacağı meselesi de aynı zamanda bizim de sorunumuz, buradaki sorunlarla çok yakından ilişkili. Türkiye hükümetinin kendisi bile buna böyle yaklaşıyor. Bu anlamıyla iç içe geçmiş, birbirini etkileyen, tek bir başlığa, tek bir parçaya indirgenmeyecek bir meseleden bahsediyoruz. Onun için toplam bir çözüm perspektifine, her tarafı etkileyecek, her tarafı içerecek bir çözüm perspektifine ihtiyaç var. Sayın Öcalan Kürt sorunun çözümü, barış ve demokratik toplum çağrısı dediğinde, en başta bütün bir toplumun, dört parça Kürdistan'ı ama bununla beraber aslında Orta Doğu'yu da dahil ederek konuştuğunu ve böyle el aldığını biliyoruz. Sayın Öcalan’ın bütün herkesle görüşmek istediğine dair beyanları var. Sadece bu liderlerle değil, herkesle en geniş zeminde tartışmak, görüş düşüncelerini birinci elden aktarmak istiyor. Çözüm önerilerini sunmak ve onların önerilerini, eleştirilerini, itirazlarını dinlemek istiyor. Bunun çözüm açısından çok önemli olacağını düşünüyoruz.
“Zamana yayılan her şeyin süreci risklere açık hale getirdiğini herkesin görmesi ve buna göre bir tutum alması gerekiyor. Önümüzde çok uzun zaman dilimleri olduğunu düşünmüyoruz. Bu zamanla yarışı doğru yönetmek gerekiyor.”
*Biliyorsunuz, bugün İran-İsrail sıcak savaşında ilk çatışmalar başladı ve Orta Doğu kaynıyor. Savaş zemininden çıkmak için bu sürecin hızlandırılması gerektiğini düşünüyor musunuz?
1 Ekim tartışmaları başladığında, tartışmalar niye başladı diye o zaman çok konuşmuştuk. Henüz ortada hiçbir şey yoktu ve biz Orta Doğu'daki gelişmeler, İsrail'in yeni stratejisi, uluslararası güçlerin Orta Doğu'yu yeniden dizayn etme stratejisini, İran'ın Orta Doğu'dan silinmesini, Hamas'ın, Hizbullah’ın tasfiye meselesini konuştuk. Dedik ki Orta Doğu'da büyük bir alt üst oluş var. İsrail'in güvenliği artık İsrail'in sınırlarıyla sınırlı değil, yeni bir perspektifle, yeni bir konseptle Orta Doğu şekillenecek. Bu anlamıyla Orta Doğu'da bütün denklemler, haritalar, sınırlar değişecek. Bu alt üst oluşun içerisinde Türkiye'nin etkilenmemesi mümkün değil, Türkiye bu alt üst oluştan en fazla etkilenecek ülkelerden birisi. En az etkilenmesinin ya da bir yıkım yaşamamasının yolu kendi içerisindeki sorunları barışçıl ve demokratik yollarla çözmekten geçiyor demiştik. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünden, tarihin bizi ne kadar haklı çıkardığını da hep beraber görmüş oluyoruz. O anlamda Sayın Öcalan’ın bütün tespitlerine baktığımızda Orta Doğu tarihini tam da buna yaslandırdığını görüyoruz. İsrail, İran'ı çok uzun süredir sınırlandırmak istiyoruz. Suriye'ye, Lübnan’a, yönelik müdahalesi de böyle, Yemen'deki mesele de böyle. Hamas'ın, Hizbullah'ın yenilgiye uğratılması meselesi de tam olarak İran'a yönelik müdahale olarak kullanılıyor. Şimdi artık Orta Doğu'da etkinliği çok sınırlanan İran'ı kendi evinde vurmaya yönelik yeni bir yaklaşım var. Daha büyük sıcak bir savaşa umarız evrilmez.
İran'a yönelik tam bir müdahalenin kapısı da aralanabilir eğer gerçekten bir diyalog hakim olmazsa. Bütün bunlar Türkiye'yi, Kürdistan’ı, Kürtleri çok etkileyecek. İran'ın bir altüst oluşunda, en temel öznelerinin Kürtler olacağını, bundan en fazla etkilenen ülkelerden birinin Türkiye olacağını görmemiz gerekiyor. Buradan en az etkilenmenin yolu da Kürt sorunun demokratik ve barışçılı yollardan çözülmesidir. Onun için sürecin zamana yayılmadan, hızlı bir şekilde, aklıselim, rasyonel bir yaklaşımla ele alınması ve çözülmesi gerekiyor. Zamana yayılan her şeyin süreci risklere açık hale getirdiğini, kırılgan hale getirdiğini herkesin görmesi, anlaması ve buna göre bir tutum alması, buna göre adım atması gerekiyor. Önümüzde çok uzun zaman dilimleri olduğunu düşünmüyoruz açıkçası, zamanla yarışıyoruz. Bu zamanla yarışı doğru yönetmek gerekiyor. Süreci detaylarda boğulmadan, sürecin toplam büyük hedefine kilitlenmek gerekiyor. Özellikle devletin bu konudaki yaklaşımını hızlandırması, sürecin önünü açacak, güven oluşturacak adımları atması ve gerçek anlamda ülkeyi demokrasiye yöneltmesi gerektiği çok açık. Bunu yapmadığınız zaman tabii ki birçok olumsuzluğun sizi de etkilemesi mümkündür. Bu anlamıyla İran'a yönelik yapılan operasyon ve Orta Doğu'daki bu alt üst oluşun, Türkiye'yi en az etkilemesinin formülü iç barışını sağlamaktan, Kürt sorununu demokratik ve barışçıl yollardan çözmesinden geçiyor. Bunun başka bir formülasyonu yoktur.