Rahatsız ettiği erkek egemen sistemin hedef aldığı kadınlar (5)

  • 09:06 5 Mart 2019
  • Dosya
Sosyalizm ve kadın mücadelesinin öncü ismi Rosa Luksemburg
 
Dilan Babat
 
HABER MERKEZİ - Rosa Lüksemburg, sınıf ve kadın mücadelesini bugüne taşıyan ve tarihe ismini yazdıranlar kadınlar arasında yer aldı. Erkek devleti ve militarizmi yenilgiye uğratan Rosa'nın mirası 21. yüzyılda halen canlılığını korurken, onu karanlık sulara gömdüğünü düşünen erkek iktidar, bıraktığı mücadeleyi hiçbir zaman bitiremedi. 
 
"Üzerimizde dolaşan savaş tehlikesinin sorumlusu sadece barış amacıyla olduğunu iddia ederek çılgınca silahlanmayı tertipleyen sınıflardır.  Bazıları şunu iddia ediyor.  Başkaları ile savaşmak insanın doğasında varmış. Kendisini savunmayan kimse komşusunun kurbanı olurmuş. Biz ise farklı düşünüyoruz. Uluslar barış içinde yaşayabilir, yaşamalıdır.  Hükümet kendisini tüm insanlar için yaşamsal böyle bir meselede karar verme yetkisine sahip görüyor."  Bu sözler tüm hayatını sosyalist mücadeleye adayan, kadın özgürlük mücadelesinde sarsılmaz bir yere sahip olan Rosa Lüksemburg'a ait. “Savaş” diye bağıranların sesine inat barışı haykıran Rosa, 21'inci yüzyılda bile kendini hatırlatan ve kadın direnişini anlatan en güzel örneklerden birisi.  
 
Rosa Luksemburg kimdir?
 
Rosa, 5 Mart 1871'de Polonya'da,  Alman ve Leh edebiyatı düşkünü Yahudi bir ailenin kızı olarak dünyaya gelir. Rosa ailesi ile birlikte 1873 yılında Varşova'ya taşınır.  5 yaşındayken geçirdiği, onu bir yıl boyunca yatağa bağlı kılan kalça hastalığı, hayatı boyunca topallamasına neden olur.  Yatağa bağlı kaldığı bir yıl boyunca hayata küsmek yerine, okuma ve yazma öğrenir.  9 yaşına kadar evde eğitim gören Rosa, 1880'de Kız Lisesi’ne başlar.  Bu lise aslında babaları işgal ordusunda asker olan Rus kızlarına ve asilzade çocuklarına ayrılmıştır.  Bu ayrımcılıklara rağmen Rosa bu okula gider. O dönem lise müfredatına antisemist ve Polonya düşmanı uygulamalar hakimdir. Ders dili Rusçadır.  Buna rağmen Rosa lisede en başarılı öğrencidir ama başarılı öğrencilere verilen altın madalyayı asla almaz. 
 
'Acıları 'karnı tok vicdanlara' yüklemek istiyorum'
 
Şiir yazmayı çok seven Rosa, lise yıllarında sosyalizm ile tanışır. Okulun yakınlarında bir kalede devrimcilerin, sosyalistlerin hücrelere atıldıklarına, taş ocaklarında çalıştırdıklarına ve asıldıklarına şahit olur. Buna dair bir şiir kaleme alır ve şöyle der: "Bütün ıstırapları, tüm o gizli acı gözyaşlarını, karnı tokların vicdanlarına yüklemek istiyorum." 
 
Rosa yaşanılan bu haksızlık karşısında ise arkadaşları Adolf Warski ve Julian Marchlewski ile birlikte Polonya ve Rusya'daki sosyalist çevrelerle ilişkileri olan ve işçi Marcin Kasprzak ile birlikte devrimci çevreye katılır.  Alman sosyal demokrasisi gibi kitlesel bir örgütü örnek alan ve bireysel terörü reddeden grubun üyesi olan Rosa, öğrenciler arasında iki yıl boyunca örgütlenme çalışmaları yapar.  
 
Yarım kalan mücadele Zürih'te devam eder
 
Örgütlenme sürecinde tutuklanma riski ile karşılaşan Rosa 18 yaşında 1989 yılının başlarında bir saman arabasında Polonya ve Almaya sınırını geçer.  İsviçre'ye sığınmak zorunda kalan Rosa,  Avrupa'da kadın öğrencilere kapsını açan tek üniversitedir.  Zürih Üniversitesi'ne giren Rosa, felsefe, tarih, politika, ekonomi ve matematik eğitimi alır. Zürih Üniversitesi politik açıdan geniş bir kütüphaneye sahip olmanın yanı sıra Polonyalı ve Rus göçmenlerin de buluşma noktası olur.  Rosa burada hayatında etki bırakan,  Georg Plekhanov, Vera Zasuliç, Paul Axelrod gibi öncü Leh ve Rus Marksistleri ile arkadaş olur.   
 
'İşçilerin meselesi' dergisi yayın hayatına başlar
 
Rosa, 20 Temmuz 1989'da doktora diplomasını alır. Kamu Hukuku ve Devlet Bilimleri doktoru olan Rosa, doktora çalışmalarına devam ederken, bir yandan da Adolf Warski ve Julian Marchlewski ile birlikte Paris'te Sparawa Robotnicza (İşçilerin Meselesi) adlı Rusça ve Lehçe yasa dışı bir dergi çıkarır.  Bu dergiye takma isimle birçok makale yazar.  Bununla da yetinmeyen Rosa, mizanpajından, baskı ve dağıtımına kadar her şeyle kendisi ilgilenir. Çıkardıkları dergi Alman sosyalistleri tarafından gizlice ve bir kısmı da Münih üzerinden dağıtılmaya başlar. Özgür bir Polonya için çalışmalarına devam eden Rosa'nın, Almanya, Avusturya ve Rusya'da devrim gerçekleştiği zaman Polonya'nın özgür olabileceği fikri vardır.  Bu fikirde olan Rosa, milliyetçi bir çizgi çizen Polonyalı sosyalist grupların ve Polonya Sosyalist Partisi'nin ondan daha da uzaklaşmasına neden olur. Milliyetçilik çizgisini benimsemeyen Rosa'nın Rus sosyalist çevrelerle ilişkisi bozulmaya başlar.   
 
Rosa'nın düşünceleri Avrupa'da yayılmaya başladı
 
Polonya Sosyalist Partisi'nden uzaklaşan Rosa, 1893 yılında Zürih'te ikinci Enternasyonal Sosyalistler Kongresinde delege olmaya çalışır. Bu isteği olmayan Rosa, arkadaşları Julian ve Adolf birlikte Polonya ve Litvanya Sosyal Demokrat Parti'yi kurar. Almanya'ya geçmek isteyen Rosa, Almayan göçmeni olan Gustav Lücebek ile kağıt üzerinde bir evlilik yapar. Böylelikle Alman vatandaşlığı kazanan Rosa, Alman Sosyal Demokrat Parti'nin (SDP) aktif bir üyesi olur.  Alman sosyal demokrasisi 19. yüzyılın sonlarında  Sosyalist Enternasyonal içerisinde büyük saygı görür. Rosa, SPD yayın organlarını gazetecilik ve teorik çalışmalarının bir platformu olarak kullanmak için Berlin'e gitmeye karar verir. 1900 yılında Rosa'nın fikirleri tüm Avrupa'da sosyalist çevrelerde büyük yankı uyandırdı. Yazdığı makaleler büyük ilgi görmeye başlar.  Özellikle Alman sosyal demokrat teorisyen ve politikacı olan ve reformizm ve sosyalist revizyonizmin kurucularından olan Eduard Bernstein'in düşüncülerine getirdiği eleştiriler ile öne çıkmaya başlar.  
 
İlk ayaklanmalar, grevler ve mitingler…
 
Rosa, 1907 Ekim ayında August Bebel tarafından açılan SPD Parti Okulu'nda eğitmenliğe başlar.  Okulun tek kadın eğitmeni olan Rosa, iktisat tarihi ve Ulusal Ekonomi derslerini vermeye başlar. Parti okulu, öğrencileri ve öğretmenleri daha ilk gün itibari ile Prusya gizli polisi tarafından izlenir.  1914 yılında kapatılıncaya kadar orada görevini sürdürür.  Rosa'nın parti okulunda yaptığı bilimsel çalışmalarından olan 'Ekonomiye Giriş' kitabı ancak 1925 yılında basılır. Kitapta kapitalizm yerine daha adil bir toplum düzenine geçilmesinin tarihsel zorunluluğunu anlatır. Rosa okul kapandıktan sonra Enternasyonal kongrelerinde kent kent gezerek, kitlesel mitinglerde Avrupalı proleterlerin savaşa karşı dayanışmalarını isteyen konuşmalar yapar. Yaptığı konuşmalar yerine ulaşmaya başlar. 1910 yılı başlarında halk arasında silahlanmaya, ekonomik krize ve adaletsiz Prusya seçim yasasına karşı hoşnutsuz sesler yükselmeye başlar. Ülkenin her yerinde güçlü yürüyüşler yapılır, maden işçileri büyük bir greve hazırlanır. Rosa'nın ilk partisinde olduğu gibi bağlı olduğu partiyle de militarizmin yükselen değer olmasından kaynaklı bir kez daha ters düşer. 
 
Hapis yılları
 
Rosa 1904 ve 1906 yılları arasında siyasi faaliyetleri ve görüşleri nedeniyle üç kez hapse girer. Aldığı hapis cezaları Rosa'yı yıldırmaz aksine daha fazla güçlenerek yarım kalan faaliyetlerine devam eder.  25 Eylül 1913'te bir halk toplantısında söylediklerinden kaynaklı “Yasalara ve hükümetin kararlarına karşı gelmek” suçuyla hakkında dava açılır. 20 Şubat 1914'te verdiği savunma hafızalara kazınırken, büyük bir entelektüel zafer olur.  Ancak bir yıl hapis cezası almaktan kurtulamayan Rosa'nın hapis cezası Alman işçi sınıfı arasında öfkeye neden olur.  Kadın mücadelesinden korkan iktidar, Rosa'ya sürekli cezalar vererek, hapiste tutmaya çalışır.  1914 yılının Haziran ayında bu sefer 'Orduya hakaretten' dava açılır. Rosa'nın hapiste tutulmasından sonra 1914 yılının Temmuz ayında Almanya'da savaş karşıtı mitingler zirveye ulaşır. 
 
Spartaküs Birliği kuruldu
 
Alman sosyal demokrasinin tavrı Rosa için bir hayal kırıklığı olmaya başlar. Mücadeleye giren arkadaşlarından uzaklaşan Rosa, yakın düşünce arkadaşı olan bir grupla Alman işçi sınıfı içinde yer altı çalışmalarına başlar. Tırmanan savaş ile birlikte yayılan milliyetçi rüzgar SDP'nin de milliyetçi eğilimine yönelmesine neden olur.  Bu durumda Rosa'nın fikirlerine tamamen tezatlık oluşturur. Bundan kaynaklı Rosa partiden ayrılır.  5 Ağustos 1914 yılında Karl Liebknecht ile beraber Internationel grubunu kurar.  1 Ocak 1916 yılında gruba Spartaküs Birliği ismini verir. Gurubun devlete olan karşı tutumundan dolayı 28 Haziran 1916'da yeniden hapis cezasına çarptırılır.  
 
Mücadele cezaevinde devam etti 
 
31 Mart 1915'e kadar uygulanan infaz muafiyeti 18 Şubat'ta Frankfurt savcısının acil tutuklanma sebebiyle bozulur. Rosa hapiste kaldığı sürece sayısız makale yazar ancak özellikle 'Antikritik' ve 'Sermayenin Birikimi' makaleleri çok önemlidir.  Bu makalelerde sosyal demokrasinin krizinde savaşın nedenlerini analiz ederek, Alman sosyal demokrasinin durumunu eleştirir. Arkadaşı ve sekreteri olan Mathilde Jacob'un yardımıyla yazılarını gizlice çıkarır. Cezaevinde sağlığı da giderek bozulur ve serbest bırakılır. Cezaevinden yeni çıkmasına rağmen 1916 yılında yeniden cezaevine giren Rosa, 8 Kasım 1918 yılında serbest bırakılır.  Hapisten çıkan Rosa, kendini adadığı yolda yeniden devam ederek, 30 Aralık 1919 yılında arkadaşları ile birlikte Alman Komünist Partisi'ni kurar.  Bu sırada da 1917 devrimi gerçekleşir.  Rosa, başta Almanya olmak üzere başka ülkelerde de devriminin başlaması gerektiğini vurgular.  
 
Rosa'nın mücadelesi gereken yere ulaştı 
 
Rosa tüm hayatını sosyalist mücadeleye adadı. Mücadelesinde karşılaştığı zorluklar, hapis cezaları asla yıldırmadı. Tarih 15 Ocak 1919'u gösterirken, Piyade Muhafız Kıtası Berlin'in batısını işgal eder. Kıtanın kumandanı ve yüzbaşı olan Pabs, Rosa ve arkadaşları olan Karl ve Wilhelm'i kurduğu Eden Otel'ine götürür.  Wilhelm kaçmayı başarırken, Rosa ve Karl başlarına aldıkları darbelerden kaynaklı bilinçlerini kaybeder. Aynı gün Rosa, ölene kadar dövülür ve ölü vücudu nehre atılır.  Karl ise başında yediği kurşunlarla öldürülmüştür.  Rosa'nın bedeni 1 Haziran 1919'da Berlin Landwehr kanalının Freiarchen  mevkiinde bulunur.  Arkadaşı Mathilda, Rosa'yı ancak elbiselerinden teşhis eder. 13 Haziran 1919'da mücadele arkadaşı olan Karl'ın yanına gömülür.  Rosa'nın istediği mücadele yerini bulur ve cenaze töreni tam da ona yakışır şekilde bir mitinge dönüşür.  
 
Kadın mücadelesi bir kez daha başardı 
 
13 Haziran 1926'da Rosa için Berlin'de bir anıt mezarı yapılır.  Anıt 1935'te Naziler tarafından yıkılır.  1951 yılında yeniden anıt dikilir. Katledenler ise hiçbir zaman ceza almaz. Rosa'yı karanlık sulara gömdüğünü düşünen erkek iktidar, Rosa'nın bıraktığı mücadeleyi hiçbir zaman bitiremedi ve bir kez daha kadın mücadelesi önünde yenilgiye uğradı.  
 
Karşı devrimin kurşunuyla öldürüleceğim…
 
Rosa katledilmeden önce mücadele arkadaşlarına bir mektup bırakır ve aslında katledileceğini kendisi de bilir. Mektubunda şöyle der: "Beni teselli eden tek şey muhtemelen beni de öbür dünyaya göndereceklerdir.  Belki de her yerde pusu kurmuş olan karşı devrimin kurşunuyla. Ama yaşadığım süre boyunca size en sıcak, en sadık ve en içten sevgiyle bağlıyım." 
 
Rosa'nın bıraktığı eserleri ise şöyle:  Gesammetle Werke (Toplu Çalışmalar) 5 cilt, Gesammetle Brife (Toplu Mektupları) 6 cilt, Poltische Schriften (Politik Yazıları) 3 cilt. 
 
YARIN: Üç fidanın ardından bıraktığı mücadele meşalesi büyüyerek devam ediyor.