Çeyrek asırlık direniş ve evrenselleşen düşünce (2)

  • 09:01 15 Aralık 2023
  • Dosya
 
Dicle Fırat Havzasında Tarih Kutsallık ve Lanetin Simgesi Urfa!
 
HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 10 Temmuz 2001 tarihinde “Dicle Fırat Havzasında Tarih Kutsallık ve Lanetin Simgesi Urfa” adıyla kaleme aldığı savunması bölgedeki gelişmeleri ve çözüm yollarının nasıl olacağına yöneltiyor. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan uluslararası komplo ile Türkiye’ye getirildiği 15 Şubat 1999 tarihinden bu yana İmralı Adası’nda ağır tecrit altında tutulurken 33 aydan bu yana hiçbir haber alınamıyor. Abdullah Öcalan, İmralı’da tutulduğu çeyrek asırlık üzerinde geliştirdiği düşünceleri ile evrensel çapta bir etki yaratırken, fiziki özgürlüğü için eylem, etkinlik ve çağrılar da aralıksız sürüyor. 
 
Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için en son 10 Ekim’de Fransa’nın Strasburg kentinde Kürt halkının dostları, “Abdullah Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa siyasi çözüm” kampanyası başlattı. Startı verilen kampanya dünyadaki 74 merkezde eşzamanlı yapılan açıklamalarla duyurulurken, Kürtler de ardından bulundukları her yerde kampanyayı sahiplenen açıklamalarla katılım gösterdi.
 
Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması için yapılan eylem, etkinlik ve kampanyaların odağında ise onun evrenselleşen, uluslararası alanda kabul gören, başta kadınlar olmak üzere halkları etkileyen düşünceleri oldu. 
 
Kutsallık ve Lanetin Simgesi Urfa!
 
Abdullah Öcalan’ın “Sümer Rahip Devletinden Halk Cumhuriyetine Doğru” isimli 2 ciltlik değerlendirmelerinin ve savunmasının parçası ve devamı niteliğinde olan 10 Temmuz 2001 tarihinde kaleme aldığı “Dicle Fırat Havzasında Tarih Kutsallık ve Lanetin Simgesi Urfa” savunması tarihsel gelişim süreci içerisinde bölgenin çözümlenmesi açısından önemli değerlendirmeleri kapsıyor. Değerlendirmelere göz atmak, günümüzde bölgede yaşanan çatışma ve çözüm yollarını da gösterir nitelikte. 
 
İbrahimiler ile İbranileri değerlendirmek
 
Savunmasının girişinde değerlendirmeleri ile peygamberlik ve Riha (Urfa) tarihinin gerçekliğini derinliğine açtığını belirten Abdullah Öcalan, “İbrahimilerle İbranileri güçlü vermeye çalıştım, peygamberler ve Urfa üzerine çok güçlü ve çarpıcı değerlendirmeler yaptım. Savunmalarım metot gösteriyor; tarihi yaklaşım, tarihin değerlendirilmesi üzerine çok çarpıcı sonuçlara vardım. Metodolojik olarak dünya çapında çözümlemeler olacak. Devlete farklı bir yaklaşım sergiledim. Sosyal ilişkilere, kadına, dine, topluma ilişkin vardığım sonuçlar var. Bilim adamları, profesörler araştırmışlar, ama benim vardığım sonuçlara ulaşamıyorlar, sorunları benim gibi çözemiyorlar; çünkü benim pratiğimi yaşamamışlar, bu çok önemli. Yaklaşımlar sorunu üzerinde durdum; sahte yaşam, doğru yaşam, lanetli yaşamla kutsal yaşamı açtım. Avrupa’nın üstünlüğü buradadır; kendi lanetli yaşamını yıkarak buralara geldi” tespitlerini yapıyor.
 
Orta Doğu yapamadı!
 
Avrupa’nın yaptığını Orta Doğu’nun yapamadığının altını çizen Abdullah Öcalan devamla, “Orta Doğu bunu yapamadı. O açıdan bu tespitler sadece Kürtler, Türkiye için değil, aynı zamanda Orta Doğu içindir; öyle anlaşılmasını istiyorum. Bu görüşlerim Orta Doğu ve Avrupa düşünüş yapısında büyük tartışmalar yaratacaktır” diyerek Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu değerlendirmeler olduğunu ve bunun sonuçlarına göre de kendisini yeniden yapılandırabileceğini vurguluyor. 
 
Türkiye’nin anlaması uzun sürer
 
Abdullah Öcalan, şunları belirtiyor: “Türkiye bunu kavradı ama anlaması daha uzun sürer; yeni kültürünü belirleyecek. Ben felsefeden uzak biri değilim, ilahiyat yönüm var, geliştirdiğim tanrı yorumu çok çarpıcıdır; geliştirdiğim tanrıça kadın kavramı önemlidir, kadına kişilik kazandıracak, bir tür kadının tarihteki haksızlıklarının giderilmesi yolunu açacak. Kadınlar onuru, kimliği kazandıracak bu belirlemelerin kıymetini bilsin. Size yapacağım en büyük tarihi iyilik budur. Kadın emeğine, kişiliğine, anaya saygıyı içeren güzel şeyler var. Fırsat olsaydı ayrı bir kitap olarak yazılabilirdi. Böyle olması iyi oldu; bütünlüklü olarak tarihi görecekler. İyi değerlendirirlerse kendilerini ayna gibi orada görebilirler. Savunmalarımda ayrıca Zeus kültürünü, Avrupa kültürünü çözdüm, tek tanrılı dinleri çözdüm. Sümer rahip çözümlemelerim, laiklik çözümlemelerim bin kitaba kapı aralıyor. Bin cilt kitap okumanız gerekiyor buna ulaşmak için. Kapital tabii ki önemli, ayrıntılı bir çalışmadır, ona bir şey demiyorum. Ama yazdıklarım Orta Doğu açısından Kapital’den daha önemlidir.”
 
Çağdaş İbrahimi yorum ve çözüm
 
Değerlendirmelerinin bölgenin tarihi açısından “Çağdaş bir Hz. İbrahim yorumu” olduğuna işaret eden Abdullah Öcalan bunun açıklamasını da 7 madde halinde şu şekilde yapıyor: 
 
1- Her şeyden önce tek tanrılı dinlerin, özüne uygun olarak, derinden sorgulanmasını gerektirmektedir. İbrahimi dinler gerçekliğine daha yakınlaşmak ve özgürleşmek içindir. Yoksa tüm egemen ve sömürücü sınıfların çıkarlarını örten bir ideolojik kimliğe bürünmek, İbrahimi dinler anlamına gelmemektedir. Bu temelde camide, kilisede ve havrada ibadet etmek, Hz. Muhammed, İsa ve Musa’ya özde bağlı olmak anlamına da gelmemektedir. Bu peygamberler kendi dönemlerinin en gelişmiş akli yorumunu ve ahlaki davranışını zirveleştiren kişiliklerdir. Onlara gerçekten saygılı ve bağlı olmak, çağımızın en gelişmiş akıl gücüne ve özgür ahlakına değer vermek, bunları esas almak ve gerekeni yapmak anlamına gelmektedir.
 
2- Bunun için gerçek ibadet, kutsal mekanlarda binlerce yıldır tekrarlanan ve anlamını yitiren hareketleri tekrarlamak değil; bilimselliğe, özgürlüğe ve sanata alabildiğine değer vermek ve yaşamı hem toplumsal hem de bireysel düzlemde bu gerçeklere bağlı olarak düzenlemekten geçmektedir. En büyük ibadet bilimi, özgürlüğü ve sanatı bireysel ve toplumsal yaşamın her boyutuna egemen kılmaktan geçmektedir.
 
3- Artık imanın şartları namaz, oruç, kurban, zekat ve kelime-i şahadet gibi klasik ölçülerden çok, bilimde diyalektik felsefeye, ahlakta özgürlük bilinci ve davranışına, sanatta ise güzellik anlayışına ulaşmaya ve gereklerini gönülden yerine getirmeye bağlı olmaktadır. Camide, kilisede ve havrada artık bunun yolunu öğretmek ve önderlik etmek, gerçek çağlarda bu gerçekleri esas almaya dayanmaktadır. Onu anlamsız hareket ve davranışlara boğmak, özüne ters düşmek anlamına gelmektedir.
 
4- Gerçek ibadet, daha somut ve pratik görevler alanında demokratik uygarlık kriterlerini derinden öğrenmeye ve gereklerini hayata geçirmek için tüm gücünü inançla, ustalıkla kullanmaya çalışmaktır. Artık sabah akşam bir besmele çekmeyi ve kelime-i şahadet getirmeyi, bu doğrultuda herkese düşen görevleri yerine getirmenin ve imanın en temel şartı olduğunu söylemek ve yapmak, gerçek bir İbrahimi dine bağlı olmak anlamına gelmemektedir. İbrahimi dinler, hiçbir zaman anlamını bilmeden ve güncel yaşamla en ileri düzeyde ilişki kurmayı ve kurumlaşmayı başarmadan, imanlı ve ibadetli olunacağını kabul etmemektedir. Güncelin, çağın en derin bilimsel düşünce ve felsefesini öğrenmek, özgür davranışı en kutsal amel bellemek, sanatla yaşamın en güzel ifadelerine ulaşmak, gerçek İbrahimi dinden olmak demektir.
 
5- Bunun için amel, pratik sahibi olmak, ancak herkesin en azından 3-5 sivil toplum ve çevreyi, tarihi kurtarma projesinde yer almasıyla mümkündür. Barış örgütlenmesinden insan haklarına, demokratik partileşmeden kitle toplantı ve gösterilerine, özgür kadın birliklerinden gençlik, çocuk ve ihtiyar birliklerine, basın-yayın organlarından ekonomik, ticari ve mali birliklere, spordan sanat kuruluşlarına, ilkokuldan akademik eğitime, çevreden tarihi ve kültürü koruma vakıflarına, bilimden tekniğe kadar her alanda herkesin ve grubun gücüne göre en azından 3-5 kurum içinde hareket etmesi, gerçekten amel sahibi olunduğu anlamına gelecektir. Bunların dışında kalmak, amelsiz, dolayısıyla ibadetsiz ve imansız olarak yaşamak ve ölmek anlamına gelecektir.
 
6- Haram ve helalle yaşamın anlamı değişmiştir. Kendi tarihsel gerçekleriyle çağın bilincinde olmak, dilinin ve kültürünün özgür ifadesine sahip olmak, emeğinin karşılığını sağlamak, bunu sağlayan toplumsal ve siyasal düzeni esas almak; imanlı, helal ve kutsal olan bir yaşamın sahibi olmayı mümkün kılar. Bu değerlerin dışında yaşamak, yani tarih ve çağ bilincinden yoksunluk, dil ve kültürel varlığını özgürce yaşayamamak, emeğin karşılığını sağlayamamak, bu hususları mümkün kılacak sosyal ve siyasal düzeni esas almamak; imansız, haramca ve lanetlenmiş bir yaşam içinde mahkum olmak demektir. Gerçek peygamberlik ve İbrahimi gelenek, ancak bu çerçevede haramı ve helali tanımlar, gereklerini yerine getirir. Yoksa hiç anlamını ve hangi çağ için geçerli olduğunu bilmeden, başka bir dilden dua ezberlemek ve ibadet etmek dinin özüne aykırılıktır; kuklacılıkla vicdan sahibi olmayı birbirine karıştırmaktır; küfürlü bir yaşamın batağında yüzmektir.
 
7- Urfa ve yöresinin sahip çıkılacak gerçek kimliği, bu ana çerçevede ve üç büyük dinin de kutsallığında ifadesini bulmuş yaratıcı emeği, onurlu ve özgür yaşamı, onun güzellik ve barışını, hakikat ve adalet ölçülerini akıl ve vicdanla birlikte yaşamak anlamına gelir. Kelimei şahadet, namaz, oruç, kurban, her tür hayır işleri, ancak bu tanımın gereklerine göre hareket edilirse imanlı olmayı mümkün kılar; peygamberlerin yolunda olunduğunu kanıtlar. Gerçek cihat, bu yolda büyük uğraş vermekle anlam kazanır. Din adına girişilecek ister resmi ister gayri resmi tarikatlardaki faaliyetler, cehaletten başka bir anlama gelmez. Çağdaş Nemrutlar ve onların her düzeydeki putlarına secde etmekten öteye bir anlam taşımaz. Sadece Allah ile Nemrut kelimesi yer değiştirmiştir. Mevcut biçimiyle Allah adına tapılan değerler, çağlarına göre tam bir Nemrutluğu ifade etmektedir. En büyük cehalet, günümüzde Nemrut gerçekliğine ilahi düzen değeri vermektir. Sümer rahiplerinden daha gerici ve zalimlerle sömürücülerin hizmetinde olan, ama sözde çok dua ve sure ezberleyen, hadisten bahseden, diğer ibadetleri yapan dini zihniyet ve uygulamalar, ancak Nemrutların ve Ebu Cehillerin taifesinden olmayla özdeşleştirilebilir. Yüzlerce yıldır yürütülen bu cehaletin putlarını, belirlenen çerçevede, yani demokratik uygarlık ölçütlerinde, emeğin ve özgürlüğün tarihine uygun bir biçimde, bilinçle ve meşru savunma eylemliliğiyle parçalamak; gerçek bir İbrahimi kutsallığına bağlı olmak anlamına gelmektedir. Çağdaş Nemrutçuluk ve putları bu anlayışla değerlendirilip gerekleri yerine getirildiğinde, ancak o zaman tüm peygamberlerin ve kutsal kişiliklerin yolunda yüründüğünden bahsedilebilir, ancak o zaman gerçek bir iman ve ahlak sahibi olunabilir.”
 
Yarın: Özgür İnsan Savunması
 

Etiketler:

Abdullah Öcalan