İmralı'dan kadın köleliğini parçalayan özgürlük perspektifleri (1)

  • 09:02 28 Kasım 2017
  • Dosya
‘Özgürlük, ekmek ve sudan daha değerlidir’
 
HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan ve onun perspektiflerinden beslenen kadınlar için özgürlük mücadelesi adeta bir uzun yürüyüş… Bu yürüyüşün en önemli notları ve detayları ise İmralı Cezaevi’nde oluştu. Kadınlara gönderdiği perspektiflerle tecridi parçalayan Abdullah Öcalan kadınlara şöyle sesleniyordu: “Özgürlük, ekmek ve sudan daha değerlidir. Kadın özgürleşmesini Ortadoğu'da zeka, savunma, güzellik temelinde baharla birlikte bir güneş gibi yaratacağınıza inanıyorum.”
 
Kadın katliamı, cinsel saldırı, iktidarın kadına yönelik cinsiyetçi söylemleri ve kadın iradesine saldırı her geçen gün daha da artarak devam ediyor. Erkeğin devletten devletinse erkekten güç alarak ‘önce kadını vurmaya’ çalıştığını ve bunu OHAL sürecinde çıkardığı yasalarla meşrulaştırdığı bugünlerde İmralı Cezaevi’ne uzanıyoruz. Kendisinden haber alınamayan, sosyal medyada yaşamını yitirdiğine dair haberler dolaşıma sokulmasına rağmen avukatı ve ailesiyle görüştürülmeyen ve ağır tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, 1999 yılından 2015 yılına kadar olan avukat ve İmralı Heyeti görüşmelerinde kadınlara önemli perspektifler ve değerlendirmeler sundu. 
 
Tecridin ve kadına yönelik saldırıların birbiriyle olan bağlantısını Kürt kadınları sık sık dile getiriyor. Fakat bu söylemin somutluğu Abdullah Öcalan’ın fikirlerinde ve perspektiflerinde gizli. Çünkü bu perspektifleri İmralı’dan Rojava’ya, Türkiye’ye, Avrupa’ya ve tüm dünyaya yayılarak kadınların özgürlük mücadelesine ‘öz’ veriyor. 
 
İmralı’da gelişen ilk perspektifler 1999-2004 yılları arasında olgunlaştı. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan uluslararası komplo ile Tükiye'ye ilk getirildiğinde "Yarım kalan yaşam projem vardı" diyerek bahsetmişti kadın özgürlük hareketinden. Abdullah Öcalan, 1999-2004 yılları arasında yaptığı değerlendirmelerde, irade, özgürlük ve eğitim konularını ele aldı. Kürt kadın tarihine sunduğu perspektifler önemli bir eşik noktası oldu. Abdullah Öcalan’ın tutuklanmasına tepki gösteren Kürt halkı sokaklarda direnişe geçti. Bu eylemlerde onlarca kişi yaşamını yitirdi, yüzlercesi yaralandı. Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlüğüne verdiği önemi gören ve anlamaya başlayan çok sayıda kadın bedenini ateşe verdi. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan Kürt kadınlarının bağlılığına 2000 yılında “ben özgürlük ile evliyim” diyerek cevap verdi ve kadın sorunlarına çözüm olmak için önemli çalışmalara imza attı. 
 
Kadınlara 2001 yılında meşru savunma çizgilerini geliştirerek kadın partileşmesinin adımlarını tamamlamaları gerektiğini söyleyerek , “21’inci yüzyıl kadın özgürlük yüzyılı olacak” belirlemesinde bulundu. Abdullah Öcalan’ın bu belirlemesinin ardından kadınlar büyük bir özveri ve çalışma temposuyla kadın partileşmesi projesini tamamlamaya hazırlandı. 2002 yılında “erkeği dönüştürme projesi” sunan Abdullah Öcalan, 2003 yılında kadın partisi olarak ilanını yapan Kadın Özgürlük Partisi için (PJA) kutlama mesajları yayınlattı. 2004 yılında “PJA bir başlangıçtır” diyerek “Kadınlar her ülkede kadın özgürlük birliklerini kursunlar” dedi.
 
1999: Özgür kadın projem geliştirilmeli
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan komplo ile tutuklandığı 1999 yılında kadınlara yönelik önemli değerlendirmelerde bulundu.  "Kadınlara ilişkin yarım kalan yaşam projem vardı” diyen Abdullah Öcalan bu projenin içeriğinin doldurması gerektiğine dikkat çekti. Abdullah Öcalan, bu konuyla ilgili şunları söyledi: “Çünkü özü verilmiştir. Özgürleşme mücadeleleri devam etmeli ve sonuna kadar gitmelidir. Özgür kadın yürüyüşü bana göre halen en haklı ve sonuna kadar gidebilir. Yaşam ve barış üzerindeki etkisi düşünülmeli, yenisi yaratılmalı. Özgür kadın benim için idealdi. O davam sonuca gidebilmeli. Özgürleşen kadın nasıl istiyorsa, kendileri kendi kararını verebilirler. Üzerine yoğunlaşmak çok heyecan verici. Korkum yanlış anlayacaklar. YAJK'ın partileştiğini duydum. Özgür kadına başarı getirmesini dilemekle beraber ancak çok yönlü, derinlikli gelişmesini sınırsız saygı ve sevgimi, özlemimi belirtebilirim. Dünyada ilk kadın partisi herhalde, ileri bir adım. Güçlenmeye çalışıyorlar. Herhalde Güney'de de konumları çok gelişkindir. Sanat okulları var. Ona kaydolsunlar. Politik eğitim çok gerekli.”
 
'Partileşme önemli bir iddiadır'
 
PJA Abdullah Öcalan’a bir mesaj yollamış ve Abdullah Öcalan bu mesajı almıştı. Abdullah Öcalan konuyla ilgili şu ifadeleri kullandı: “Kadın Özgürlük Partisi'nin mesajını aldım. Derin, anlamlı ve yüce duygulu yüklenimle bağlılıklarına değer biçmek zordur. Benim için son yılların en zor çalışmasıydı. Konu hassastı. Ağır duygu yüklüydü. Bin yıllık sorunların, kördüğümü olunmuş, acımasız savaş kurallarından, derslerden tutalım; güzellik, eşitlik, emek yüklü yeni yaklaşım ve yaşama tarzını açıklığa kavuşturmak; bunu da öz güçlerine dayalı kılmak biçiminde bir yol tuttum. Çok az cesaret edinilen, ama klasik olmayan, üstünlük ve hâkimiyete yer vermeyen bir yaklaşım olacaksa böyle olmalıydı. Cins, sosyal ve siyaset arasındaki bağ doğru kavranmalıydı.  Ayrıca kadınla ancak güzel yaşana bilinirdi. Bunun öz ve biçim sorunlarına cevap gereklidir. Önemli aşamalar kat edilmesine rağmen, bana göre eksik kalmıştı. 
 
Ayrıca benim etrafımda kendini aşırı feda edecek, patlatacak bir duygu atmosferi çok zorlayıcıydı. Son dönemde bu daha da artmıştı. Dolayısıyla bu kazanılan derinlikli duygu ve düşünce güçlerini dünyada da kendini gösteren, kadını obje olmaktan çıkarıp subje, öz kimliklerine dayalı bilinç ve irade güçleri haline gelmeleri somut gerçekliğimizde büyük önem taşıyor. Partileşme bunun iddialı bir adımıdır. Bununla şüphesiz binyılların erkek egemenlikli toplum dünyası yerine, kadının özgün ve özgür irade ve bilincine, doğru bir toplum paylaşımına, bu temelde alt ve üst ve yapıyı yeniden şekillendirmede yerlerini belirlemeye sahip çıkmaya çağıracaktır. Program, örgüt, yaşam tarzıyla kendilerini yeniden gerçekleştirecek, bu temelde ilkeli yürüyeceklerdir. Gereğine derinden inanıyorum.”
 
'Tanrıçalar, özel gücü çok iyi örgütleyenlerdir'
 
Kadın hareketinin doğuş sancısı çektiğine dair aldığı duyumları ele alan Abdullah Öcalan, “Ben 40 yıldır bu sancıyla yaşıyorum. Kadının kendini değiştirmesi gerekir. Çok derin açmaları gerekir. Tanrıçalar, özel gücü çok iyi örgütleyenlerdir. Alanın derinleşmeye ihtiyacı var. Bunun özgünlüğü var. Karşılıklı dayatmalara gerek yok. Bizim projenin özgünlüğü var. Özgür düşünce, özgür beyin, büyük bir düşünceye, yaşamaya ihtiyaç var. Özgür kadının iradesi doğdu. Erkek fazla karışmamalı. Anlaşmak için özgür olmak gerekir. Benim felsefeme göre, özgür kadın yaratılmalıdır. Özgür iradeye saygılı olmak gerekir. Başarılı olursa yücedir, selamlarız. Ben bir erkek olarak harem kurabilirdim, çoluk çocuk sahibi olabilirdim. Ancak ben özgür kadın çalışmasını yaptım” ifadelerini kullandı. 
 
‘En büyük yoldaşın özgürlük tutkundur’
 
Abdullah Öcalan kadınların başkalarından bir şey beklemeden kendi özgürlüklerine ulaşma mücadelesini vermeleri gerektiğini savunduğu yazısında, kadınlara şu sözlerle eleştirisini sundu: “Kadının amacı güneş kadar net ise yöntemini bulur. Özgürlük tutkusu güçlü ise, her yol ve yöntem bulunur. Özgürlük konusunda lafazan olmamak lazım. Kafanızın içinde erkek egemen düşünceler varsa şeytan olursunuz. 'Nasıl yapacağız, önümüzü tıkıyorlar' yakınmasına çok kızıyorum. 'Önümü açın' diyenlerden nefret ediyorum. Bunu diyerek erkekten yardım istiyorsunuz. Kocasına sığınan kadından ne farkın kaldı? Başkalarından yardım istemeyin. Önce sen Kaf Dağı'nı aş, beynini, yüreğini geliştir. En büyük yoldaşın özgürlük tutkusudur. Beyin ve yüreğini alıştır, ama iyi yoldaşlar gerek. Çocuklar ağlar, çocuklar gibi ağlamayın. Akılla kendinizi yaşatın, geliştirin. Unutmayın, benden daha tehlikeli bir çarmıhtasınız. Kendisini özgür sananlar hiçbir şey olamaz. Kendi kaderinizi, durumunuzu tartışın. Kendi kendini iyi kullanmayı bileceksin, iyi kullanmazsanız bitersiniz.
 
'Eğitiminizi ibadet yapar gibi yapmalısınız'
 
Erkek zorlar, ama sizin elinizde bir örgütlenme imkânı var. Vakıf olursa bazı binalar var. Onları kendi mülkiyetinize alabilirsiniz. Yarın sizi kabul etmeyebilirler. Oralarda kendinizi eğitin. Eğitiminizi ibadet yapar gibi yapmalısınız. Duygusallığa kapılıp kendinizi yakmayın. Ağlamayın, sokaklarda zor duruma düşülmesin. Benim kadınlara ilişkin çabalarım vardı, yalnız tamamlayamadım. Kadınlar, çocukları eğitsinler. Okuma yazmayı, kendi dillerini, Kürtçe’yi öğretsinler. Her biri 20-30 çocuk eğitsin. İlla da kendi çocuğun olması gerekli değil, tüm çocuklar bizim çocuklarımızdır. İşte sosyalizm, demokrasi budur. Vahşi kapitalizm, toplumu, bunları mahvetmiş. Bunlar en doğrusudur. Birbirine yardımcı olsunlar. Sivil kuruluşlar, uluslararası kuruluşlar var. İsterseniz sınırsız yardım alabilirsiniz.
 
‘Beni anlamıyorsanız, vazgeçin’
 
Aldatan ve aldatılan olmadım. Daha önce aktarmıştım anamla olan konuşmayı. Onu tartışın kendi aranızda, derinleştirin. 'Bu adam neden anasıyla böyle bir tartışmaya girdi' bunu açmalısınız. Bunları derli toplu aktardım, bunları iyi değerlendirin. 50 yaşında ben, bunu boşuna konuşmadım. Benim bir ilkemdir. 'Ben çağın erkeği olmayacağım' dedim. Bu kadınlar için önemli. 'Beni anlamayacaksanız benden vazgeçin, yoksa cayır cayır yanarsınız' dedim. Bu da bunun sonucudur. Bunun kadının özgürleşme isteğiyle yakından ilgisi var. Bu adam deli midir, niye böyle davranıyor, deli değilse niye anlamıyorsunuz? Anlamanız gerekli. Anlamıyorsanız benden vazgeçin. Ben bu vakfı da onun için istedim.”
 
2000: Ben özgürlükle evliyim
 
Tutsak edildiğinin ilk yılında dahi kadın bilincinin geliştirilmesine dönük önerilerde bulunmaktan vazgeçmeyen Abdullah Öcalan, 2000 yılında ise şu belirlemelerde bulundu: "Geçen gazetelerde gördüm evlilik meseleleri tartışılıyordu. Bunu 15 yıl önce de Hürriyet muhabirine söylemiştim. Ben özgürlükle evliyim. O tarzdaki evliliğim de halen devam ediyor. Evlilik kurumuna karşı değilim. Mevcut biçimi de tehlikeli buluyorum ama zorlamak da istemiyorum. Özgürlük benim için çok önemlidir. Benim esaretim en büyük günahtır. Burada dört bin yıllık kirli bir tarih temizleniyor. Derinlik için derin bir yalnızlık ve iç dünya gerekiyor. Gerekirse 10-20 yıl inzivaya çekilip kendilerini özgürleştirmeleri gerekir. Kişiliklerini yaratmaları ve kendilerini yetiştirmeleri gerekir. Kölelikten başka türlü kurtulmak olmaz."
 
Abdullah Öcalan 2000 yılının 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde kadınlara şu mesajı verdi: "Herhalde kendilerini örgütlüyorlar. Daha önce Özgür Kadın Vakfı'nı söylemiştim. 'Demokrasinin zaferini kadın getirecektir.' Bu bir slogan olabilir. Barış çalışmaları savaştan daha önemli. Barış analarına, şehit analarına selam söyleyin. Barış çalışmalarına tüm güçleri ile katılsınlar. Gün dolayısıyla onlara bunu söyleyebilirim: ’Kadın partisi her düzeyde meşru savunma çizgisini esas almak, düşünce ve duygularında fiziki ve bedeni varlığı ile yaşamı konusunda askeri gücü değil, sonsuzluğunu esas alarak doğru bir meşru savunma çizgisini hayata geçirmek zorundadır. Kadın barış ve demokrasiyi en çok gündeme getirmesi gereken bir güç olarak kendini geliştirmelidir. Kadın kültür ve sanat alanında en iddialı bir güç olmak konumundadır. Bu konularda bir anlayışın ve politikleşmenin sahibi olduğunuza inanıyorum.
 
Toplumdan sonra kadın bu şansını günümüze kadar yitirdi. Sizler bu şansı tekrardan elde edebilirsiniz. Attığınız adımın, yaşadığınız bölgede neolitik devrimin çağdaş anlamda yeniden gerçekleşmesi anlamına geldiğini düşünüyorum. Yalnız Kürt kadınları olarak değil, Türk, Fars, Arap ve Avrupalı kadınlarla birlikte bu devrimi tüm dünyaya yayabilirsiniz. Bunu da Özgür Kadın Vakfı ile yapabilirsiniz. Bu bir din değil, bir kültür, bir düşüncedir. Ordulaşmadan başlayarak dalga dalga yayılacağınıza inanıyorum. Değişik ülkelerin yasa ve kültürlerine uygun bir örgütlenmeyi yaratmalısınız. Şahsımda klasik erkeği öldürmeye çalıştım. Devriminizin başarısı için her şeyi ortaya koymanızı ve özgürleşmenizi diliyorum.’"
 
‘Erkekler kendilerini dönüştürme kararlılığını korumalı’
 
Yine 2000 yılında Abdullah Öcalan bir mektupla kadınlara seslenerek örgütlülük konusundaki ısrarını şu sözler ile yineledi: "Özgürlük Partisi yoldaşlarıma ve dostlara; Kadın özgürlüğü konusunda gittikçe yoğunlaşıyorum. Bu konu üzerinde yoğun duruyorum. Vardığım sonuçların tarihi temelinin olduğu bana göre kanıtlanmıştır. Erkek arkadaşlara da şunu söylüyorum; Özgür Kadın Partisi bir devrimin ifadesidir. Buna saygılı olmak gerekir. Dar cinsellik temelindeki yaklaşım doğru değildir. Saygılı olunmalı, dostça ve yoldaşça bir yaklaşım hâkim olmalıdır. Kendilerini dönüştürme kararlılığını korumalılar. Partileşme adımı tarihidir; mahkûm edilen kadından özgür kadına büyük yürüyüştür. Özgür kadına ulaşmak onurdur. Buna yanlış yaklaşmak onursuzluktur. Parti adına atılan adım, onurun kazandırılması adımıdır. Dünyada ilktir. Bu bilinçle ortaya koymak gerekir. Çok tarihi bir görevdir. Ben de kendi adıma yardımcı olmaya çalıştım. Bu hususta kişiliğimi sonuna kadar değerlendirebilirler. Toplumu demokrasi ve eşitliğe götürmede en belirleyici ve en büyük çabayı öz güçlerine dayanarak yapabileceklerine inanıyorum. Başaracaklar. Bu temelde selam ve saygılarımı sunuyorum."
 
2001 yılında Toplumsal Sözleşme önerisi
 
Abdullah Öcalan 2001 yılında görüşüne giden avukatlar aracılığı ile kadınlara şu mesajı iletti: “Bağımsızlıklarını koruyorlar mı? Demokratik faaliyetlere ağırlık vermeleri gerekir. Eğitim durumlarını geliştirsinler. Her tarafta toplu mekânlara okul sistemleri geliştirsinler, bunda ısrarlı olsunlar. Kadın boyutu ile ilgili ileri düzeyde katkıda bulunmak ister. Akademi kursunlar. Kendi kurtuluşlarını, sanat ve öz yaşam anlayışlarını kurdukları akademi ile geliştirmeliler. Bir nevi kendi eğitimlerini kendilerinin yapmaları lazım. Kendi ideolojik eğitimlerini kuracakları okullarda, akademide yapmalıdırlar. Bu konuda bir kitap yazmak isterdim. En fazla yoğunlaştığım alandır bu. Bu konuda sınırlı kaynaklarla önemli tespitlere ulaştım. Ulaştığım bu düzeyde fikirler beni tatmin etti.
 
Kendilerini, kadının toplumsal sözleşmesini, 21. Yüzyıl Kadın Özgürlük Manifestosu niteliğinde oluşturmalılar. Nasıl ki J.J. Rousseau'nun Toplumsal Sözleşmesi varsa, kadının da 'Özgür Toplumsal Sözleşmesi' ya da 'Kadının Toplumsal Sözleşmesi' şeklinde bir kitabı oluşturulmalıdır. Bu konu sadece Kürt ve Türk kadınları için değil, bütün dünya kadınları içindir. Kadın Özgür Toplum Sözleşmesi geniş bir çalışmanın ürünü olmalıdır. Bu, evrensel ve uluslararası bir öze sahiptir. Kadın hareketi çevre hareketi ile birleşmelidir. Çocuk ve Çevre Sözleşmesi BM tarafından yayınlandı. Kadın hareketi bunlarla birleşmelidir.’
 
Özgürlük akademileri kurma önerisi
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan eğitim konusuna yoğunlaşarak vakıflar açan kadınlara şu mesajı gönderdi: “Vakıf açtığınız için sizleri tebrik ediyorum, sizleri kutluyorum, güzel bir adım. Bu vakıf sadece Kürtlerin değil, Türk, Kürt, Avrupa ve tüm dünyadaki kadınların yeri haline gelmeli. Burayı Özgürlük Akademisi olarak değerlendirmek gerekir. Bana daha önceden kadınların yazdığı raporlar vardı, mektuplar vardı. Kasetleri, yaptığım diyalogları, yine burada yaptığım diyalogları onlara hediye ediyorum. Özgürlük okulu olarak kullansınlar. Buraya kirli erkek eli, kirli kadın eli değmemeli. 10 bin yıllık tarih çizgisini temsilini yapacaklar. Çok sevdiğim bazı çocuklar, kimsesiz çocuklar vardı. Yine Türkiye'de, İran'da kendilerini yakan çocuklar vardı. 40'ar, 50'şer kişilik gruplar halinde erkek-kız ayrımı yapmadan bu çocukları alıp eğitsinler. Okul barış ve yeni yaşam için eğitim yeri olmalı, analar için eğitim yeri olmalı. Bir okul gibi; Kürtçe dilini, tarihini öğreten bir okul, özgür yaşam projesini burada hayata geçirin.
 
Kadın için, gerçeğin ve adaletin arayışçıları demiştim. Sizin göndermiş olduğunuz mektupları edebi, felsefi, içerik olarak zengin buldum. Genel yanıt olarak şöyle diyorum; Apo ile 24 saat yaşama, bu aynı zamanda bir bilmecedir. PKK içinde ve dışındakiler ve dostlar katılabilirler. 300-400 sayfalık bir yarış mektubu olabilir. Ben de yarışta birinci olanı onaylayarak katılıyorum. Bu kitap yazma yarışıdır.” 
 
2002: Kongreye gitme önerisi
 
Neredeyse avukatları ile yaptığı her görüşmede kadınların çalışmalarına, örgütlenmelerine dair değerlendirmeler yapan Abdullah Öcalan, 2002 yılında da yine avukatlar aracılığı ile kadınlara yoğunlaşma önerilerini dikkate aldıkları için tebriklerini iletti. Abdullah Öcalan, "Yazıp yazmamak önemli değil, tanrısallaştırma var, güzel bir yoldalar. Büyük saygı duyulacak kadın kadar, büyük saygı duyulacak erkeği yaratmak da gerekiyor. Sınırsız kişilikler yaratmalılar. 2002'nin kadın mesajını bu temelde vermek gerekiyor. Acılar karşısında hiç yıkılmaya gerek yok, saygıyı, sevgiyi büyütmeye ihtiyaçları var. Onlara mesaj vereceğim. Kendi yapılarında erkeği eğitiyorlar, öyle mi? Derinleşme durumları gelişmiş galiba. Akademi çalışmalarının derinleştiğini belirtiyorlar. Sivil toplum örgütlenmelerine ağırlık vermişler. Aslında Türkiye'de de Özgürlük Akademileri olabilir. Son dönemlerde herkes aşk şairi kesilmiş. Bu konulara kalem atmayan yazar kalmamış gibi.  Bazıları bu süreci saptırmaya çalışıyor. Kadın olayının demokratik hamlesi çok saptırılıyor. Aşk adı altında düşürülüyor. Bizim kadın hareketinin binlerce kadrosu var. 
 
Kadın biraz özgürlük düzeyi yakaladı, kadınla onurlu bir yaşam, kadın onurlu yaşamı yakalamalı. Bana 'nasıl yaşıyorsun' diyorlar. Kadın meselesini de iyi kavramak lazım, kadını biz insan yerine koyacağız, onurlu bir biçimde yaşanacak, o zaman kadınla onurlu yaşanacak. Ben tüm gücümü nereden alıyorum? Böyle büyük kadının ortaya çıkarılabilmesi, dünyayı ve toplumu kurtarır. Bu temelde ben güçlüyüm, onlar da güçlü olsunlar. Ben 'ne genel ne de özel ev peşinde koşsunlar' diyorum. Daha önce de 'özgür evler' demiştim. Özgür evlerden Sümer Devleti döneminde geneleve geldi, Musakkadim gelişti. Özgür evlerde buluşsunlar. Başlangıçta aile iyi bir kurumdu, sonra köleleştirildi. Kadın Tarihi, Kadın Özgür Toplum Sözleşmesi, bunlarla kongreye gitsinler. Biraz paraları da evleri de olmalı. Ben 'rahip ya da rahibe olsunlar' demiyorum, rahiplerin nasıl yaşadığını anlasınlar, tanrıça kültürü Star'dan İştar'a, İnanna'ya,  Afrodit'e kadar gelir. Bu kültürü yaşatmaya çalışacağız, bu bizim kültürümüzdür. Selamlarımı söylersiniz.
 
Kongre değerlendirmesi: Parti olmuşlar
 
21'inci yüzyılın kadın yüzyılı olacağını demiştim, Kadının dönüştürülmesi yalnız yetmez, erkeği dönüştürme sorunlarını ele almalılar. Partilerine erkek üye alma da olabilir, ancak bazı ölçüleri olmalı ve onu kendileri koymalı. Onların da kendi öz güçlerine dayalı meşru savunma güçleri olmalı. Onlar için üç temel çalışma öneriyorum; birincisi kadın tarihi, ikincisi kadın devrimi yani özgürleşmesi, üçüncüsü kadının toplumsal sözleşmesi. Bu alanda bir çalışmaları var. Bunu daha da derinleştirsinler. Bu üç konuda yoğun bir çalışma dönemi geçirdikten sonra kongrelerini bu hazırlık çerçevesinde yapmaları daha iyi olur, acele etmelerine gerek yok. Bu söylediklerimi mektuplar biçiminde düzenleyip cezaevlerine de gönderebilirsiniz. Sivas Cezaevi'ne gönderebilirsiniz. Bu üç çalışmayı aklınızda tutun ve mutlaka aktarın. Kongreyi 255 delegeyle mi yapmışlar? Tam parti olmuşlar. Bir ananın da yer alması olumlu olmuş. 
 
Ayrı düşen yoktur herhalde. Ana tanrıça kültürünü yeniden canlandırmaya çalışıyorum. Kökeni Toros -Zagros etekleridir. Ana tanrıça kültürü bizim kültürümüzdür. Gönderdiğim çiçek ulaşmış. Onun için de epey burada cebelleştik idareyle. 'nasıl gönderdin' diye şey yaptılar, 'yasak' falan dediler. Geri kalan çiçekleri yoldular. Neyse ulaşmış olması iyi olmuş. Arkadaşlara çiçeğin hikâyesini anlatırsınız. Çiçek bir semboldür, önemli olan kadının çiçekleşmesini sağlamak.”
 
2003: Beritan'ın özgürlük onurunu kurtarmak benim ilkem
 
Abdullah Öcalan, "Bir kız vardı, Beritan, Kürt gericiliğine teslim olmamak için kendini kayalardan attı -Karakoçan'a yakın bir köydeydi, Peşmergeler yalvarıyorlar, 'teslim ol, bir şey yapmayacağız' diye. İşte esas aldığım özgürlük çizgisi budur.  Ama o 'Kürt gericiliğine teslim olmam diyor' özgürlüğü esas alıyor. O kızın özgürlük onurunu korumak boynumuzun borcudur. Bu benim ilkemdir" diyor Bêrîtan (Gülnaz Karataş) için. Abdullah Öcalan, 2003 yılında kendisine yönelik uygulanan ağır tecrit koşullarından dolayı avukatlarıyla büyük mücadelenin ardından görüştürüldü. Abdullah Öcalan ilk görüşünde yine kadın konusuna değinmeden geçmez ve şöyle der: "Ortadoğu kültüründe kutsal evlilik türevleri var. İsa ve Musa da kadını düşürüyor. Meryem'de silik bir tanrıçalık var. Biz Ortadoğulular kadını Ayşe, Fatma olarak, batı Meryem olarak görüyor. Meryem kültürü, Ayşe-Fatma kültüründen ileridir. Batı kültürünün üstünlüğü de buradadır. Ayşe'nin bir sözü var, 'tanrım beni bir kadın olarak doğuracağına bir taş olarak doğursaydın' diyor, bu söz önemlidir. Ne kadar bir zulüm altında ki bunu söylüyor. Bir kadın olmanın zorluğunu o kadar fark etmiş ki peygamber eşi olmasına rağmen söylüyor. Buna karşı Ayşe-Fatma'nın yapabileceği bir şey de yok. İşte bunun için cinsiyet devrimi zorunludur. Kızlar bunu geliştirsinler, derinleştirsinler. Aslında bu konuda söyleyeceğim çok şeyler var, ama zaman sınırlı. Bu temelde kızlara selamlarımı iletirsiniz.
 
'Cinsiyet devrimi aynı zamanda erkeğinde kurtuluşudur'
 
PJA'nın gönderdiği mektubun özünü anladım. Güçlendiklerini tahmin ediyordum. Kadını doğru buluyorum, kadının yalanı yoktur. Tabi bilinci olan kadının, bilinçli değilse her türlü yalana bulaşır. Daha önceki değerlendirmelerimde cinsiyet devrimi gerekli demiştim. Cinsiyet devrimi sadece kadını ilgilendirmiyor. Son 5 bin yıllık sınıflı toplum uygarlığının sorunudur. Erkek kadından da daha batmış bir durumdadır. Bu cinsiyet devrimi aynı zamanda erkeğin de kurtuluşudur. Kadının doğruluğunu gördüm.”
 
2004:Özgür Kadın Birlikleri olmalı
 
2003 yılında zor şartlarda avukatları ile görüşebilen Abdullah Öcalan ile 2004 yılında biraz daha hafifleyen koşullarda görüşme yapıldı. 2004 yılında kadına dair yaptığı değerlendirmelerde ise şunları söyledi: “PJA iyi bir başlangıçtır, geliştirmeleri gerekiyor. Afganistan'da olduğu gibi Amerika'nın Hollywood kültürüne yenilmeden biz özgürlük anlayışımızı, Türkiye'deki ortamda uygun, hareketi geliştireceğiz. Onlara düşen, bu erkeklere boyun eğmemektir. Beni bile eleştirebilirler. 8 Mart geçti, ama kısa bir mesaj vermek istiyorum;  Kadın özgürlüğü üzerine büyük düşünme ve kişilikte derinleşme çabamı sürdürüyorum. Kadınlara öz tutku ile bağlılığımı sunuyorum. Uygarlık tarihinden daha eski, şiddetli veya şiddetsiz bütün baskıyı çözümledim. Benim için çaba içinde olanlara teşekkür ediyor, selam ve sevgilerimi sunuyorum. Kadının zaferin gerçek teminatı olduğunu belirtiyorum. Size isimlerini yazdırdığım mektuplara karşı, benim adıma birer sayfa cevap yazarsınız. 
 
Eski yazılarımdan ve savunmamdan yararlanabilirsiniz. Mutlaka herkese ayrı, ayrı yazın, moral olur. Tüm komitelerde yer alırlar. Kadının ayrı örgütü olur. Her ülkede legal anlamda da Özgür Kadın Birlikleri olur. PJA ayrı, kadının kitle örgütü ayrıdır. Yine temsilcileri Hazırlık Komitesi'nde olur. Önerdiğim üç yüz kişi kendini sınırsız eğitirler. Akıllı ve cesur olanlar burada olabilir. Önerdiğim kişilere daha uzun cevap yazacağım. Son savunmalarımı da onlara rapor gibi sunuyorum. Özgürlük, ekmek ve sudan daha değerlidir. Kadın özgürleşmesini Ortadoğu'da zeka, savunma, güzellik temelinde baharla birlikte bir güneş gibi yaratacağınıza inanıyorum. Bu heyecanla kızlara şunu söylüyorum; bu ihanet, bu aşağılık erkek şeyi sizin sırtınızdan geliştirilmeye çalışılıyor. Yaptırmasınlar, bunun önüne geçebilirsiniz.
 
‘Kadın örgütlenmesini gerçekleştirsinler’
 
PAJK için şunu söylüyorum, Ölüm kalım günüdür. Beş bin yıllık hiyerarşiye karşı amansız kadın örgütlenmesini gerçekleştirsinler. İhanet, işbirlikçi ihanete karşı örnek bir tavır bekliyorum. Anlaşılan örgütsel model konusunda sıkıntı yaşıyorlar. Hemen şunu söyleyeyim, Koma Jinên Bilind (KJB) adı altında hareket edebilirler. Yüce Kadın Topluluğu oluyor. Bu ad altında hareket edebilirler. Öneri olarak sunuyorum. Tartışmalarına devam etsinler, ideolojik içerik ve yapılanma üzerine tartışsınlar. Sanırım yalnız birlik ya da parti olmuyor. Derinleşsinler.”
 
Yarın: 2005-2009 yılları arasında İmralı'dan kadın perspektifleri