İmralı'dan kadın köleliğini parçalayan özgürlük perspektifleri (3)
- 09:02 30 Kasım 2017
- Dosya
‘AKP kadınlar için de büyük tehlikedir’
HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan 2010 ile 2011 yılları arasında yaptığı değerlendirmelerde AKP’yi kadınlar için bir tehlike olarak görüyor. Kadın katliamlarına ve tecavüz kültürüne yönelik değerlendirmeler yapan Abdullah Öcalan, adeta bugün yaşananları betimleyerek şunları diyor: “AKP kadınlar için de büyük tehlikedir. Kadınlar şimdi buldukları özgürlük kırıntılarını bile arar hale gelebilirler.”
PKK Lideri Abdullah Öcalan İmralı Cezaevi’ne götürüldüğü günden bu yana kadınlar ve halklar için perspektifler üretmeye devam etti. Üretmekten bir an olsun taviz vermeyen Abdullah Öcalan en önemli perspektiflerini ise ‘ulusal özgürlükten daha çok önem veriyorum’ dediği kadın özgürlüğü için sundu. 2010-2011 yılları arasında kadın katliamları, tecavüz kültürü ve özsavunma kavramlarına dikkat çeken Abdullah Öcalan AKP’nin kadın düşmanı söylemlerini de mercek altına alıyor.
2010: Kadınlarla felsefe tartışmak
Abdullah Öcalan 2010 yılında avukatları aracılığı ile şu ifadelere yer verdiği bir mesaj yayınlattı: "Kadın konusunda şunu tekrar söylemek istiyorum ki, benim kadınla ilişkilenmem farklıdır. Ne olursa olsun iki kişi arasındaki tutku, kimseyi hiçbir yere götürmez, ancak hiyerarşiye, patriarkal tutuma, baskıya, tecavüz kültürüne götürür. Kadınla erkek arasında ancak felsefik temelde bir buluşma olabileceğine inanıyorum. Geçende bu Taraf'ın yirmi soruluk anketine, Zizek -biliyorsunuz felsefecidir- bir cevap veriyor. Sizin için güzellik nedir diye soruyorlar, 'benden güzel ve akıllı bir kadınla felsefe tartışmak' diyor. İlginçtir, ama ben de aynen böyle düşünmüştüm. Benim kadınla buluşmam da -tabi onlar anlayamaz ama- bu temeldedir. Kadınla felsefi buluşma dışında bütün buluşmalar, doğru bir buluşma değildir, felsefi buluşma dışındaki bütün ilişkilerin, evliliklerin geleceği yer patriarkal, hiyerarşik ilişkidir ve bu tür ilişkiler eninde sonunda ilişkiyi tüketir, bitirmeye götürür. Felsefik buluşma dışında hiçbir buluşma bunu kurtarmaz.
'Komün örgütlenmeleri artmalı’
Batman'da daha önceleri birçok kadın intiharları oluyordu, son süreçte bunlar azaldı. Bunun sebebi Batman'da demokratik siyasetin gelişmesi, demokratik tartışmaların yükselmesidir. Demokratik kültür topluma yaygınlaştıkça daha çok yaşama bağlar. Benim siyaset felsefemde, bunca yıllık deneyimle ortaya çıkardığım en doğru sonuç, demokratik komünler halinde örgütlenmek ve toplumun her kesiminde bu komünleri yaymaktır.”
'Kadın özgürlük mücadelesi kazanılmadan demokrasi kazanılmaz’
2010 yılının 8 Mart Kadınlar Günü mesajında ise Abdullah Öcalan şöyle sesleniyordu: “8 Mart'a ilişkin olarak şunları belirtebilirim; Sümerlere kadar olan beş bin yıllık süreçte anaerkil bir dönem yaşandı. Sümerlerde bu anaerkil dönem yerini babaerkil ya da ataerkil döneme bıraktı. Günümüze kadar beş bin yıl anaerkil, beş bin yıl da ataerkil dönem yaşandı. Bizim anlayışımızda ne tam anaerkillik ne de tam ataerkillik vardır. Bizim anlayışımız; ikisini buluşturan, felsefeye dayalı, felsefik temeli olan bir birlikteliktir. Evet, kadın ve erkek bir arada yaşamalıdır, yaşayabilir. Ancak bu yanlış anlaşılmasın, burada kastettiğim bir cinsel özgürlük değildir, bunu da tasvip etmiyorum. Kastettiğim kadın erkek birlikteliği felsefeyle yoğrulmalı ve felsefik temeli olan bir birliktelik olmalıdır. Kadın ve erkek birlikteliği, ancak böyle anlamlı kılınabilir.
Aksi durum işte vahşi kapitalizmde görülen kadın cinselliğine bizi götürür. Vahşi kapitalizmin bu kadın cinselliğinin sonucu felakettir, iğrençtir. Kaba cinselliğe dayalı, içi boş, felsefesi olmayan bir ilişki olmamalıdır. Kadın özgürlüğünden kastettiğim, bilinçli ve iradeli kadındır. Benim kadına ilişkin düşüncelerim çok farklıdır, çok yenidir, Özgürlük Sosyolojisi kitabımda bu konuyu detaylı ele aldım, oradan da yararlanılabilir. Kadın özgürlük mücadelesi kazanılmadan sosyalizm mücadelesi, demokrasi ve özgürlük mücadelesi başarıya ulaşamaz.”
‘AKP kadınlar için bir tehlikedir’
AKP kadınlar için de büyük bir tehlikedir. Kadınlar şimdi buldukları özgürlük kırıntılarını bile arar hale gelebilirler. Adıyaman'da Menzil tarikatı etkilidir, burada bir kız çocuğu diri diri gömülüyor, bu recimden de daha tehlikelidir. İşte AKP'nin zihniyeti budur. Diri diri gömülmede yavaş yavaş toprağı yutar ölürsün, oysa recmde en azından nefes alabiliyorsun. Yine gazetelerde her gün kadınlara yönelik şiddet haberleri var. İşte adam sokak ortasında kadını bilmem 'beni sevmedin' diye öldürmüş, başka bir yerde kulak kesmiş, burun kesmiş, bunların hepsi bu zihniyetin tezahürüdür. İşte bunun için diyorum; felsefe temelinde yaklaşın, felsefik çalışmalar yapın, tartışın, örgütlenin. Bunları, bu zihniyeti ancak bu şekilde durdurabilirsiniz.
Yoksa varacağınız son budur, şimdiki sınırlı özgürlükleri bile kaybedersiniz. Kadınlarda, kadın bilinci oldukça gelişti, bir düzeye geldi. Yine kadın özgürlük mücadelesinin başarıya ulaşacağına olan inancımı belirtiyorum. Kadın özgürlük mücadelesi başarıya ulaşacaktır. Kadın cinsi ekseninde yürüttüğümüz özgürlük mücadelemiz de kadın özgürlük mücadelesinden aldığı güçle başarıya ulaşacaktır. Buna inancım tamdır. Kadın özgürlük mücadelesi genel özgürlük mücadelesine güç verecektir.”
‘Aşk adı altında kölelik’
“Kadınların düzeyi iyi görünüyor, ama daha çok yol almaları gerekiyor, ancak çok değerli kadınlarımız yok değil, var. Bu tecavüz kültürünü aşalım meselesini iyi yakalamışlar, ama galiba biraz somut ve dar yaklaşıyorlar. Öyle feministler gibi dar, yüzeysel yaklaşmaya gerek yok. Bu basına yansıyan Siirt'teki gibi somut tecavüz olaylarını protesto ediyorlar gibi bir hava oluşuyor. Hâlbuki bu tecavüz kültürü binlerce yıldan beri ataerkilliğin kadını esir almasından itibaren başlamış ve günümüze kadar gelmiştir. Kadınlarımızın bu zihniyetle mücadele etmesi gerekir. Daha önceki kadın meselesiyle ilgili değerlendirmelerimden, tecavüz kültürüyle ilgili açıklamalarımdan yararlanılarak bir kitap hazırlayabilirler. Bu kitabın ismi de şu şekilde olabilir: Aşk adı altında kölelik...”
'Öz savunma kadının beden ve ruh olarak kendini korumasıdır'
Hal böyleyken kadınlar için bir kurtuluş yolu olan özsavunmanın önemine ise şöyle değiniyor: “Bu dönemde en çok kadının öz savunması önem taşıyor. Doğrudan namus anlayışıyla yaklaşmıyorum, kadının beyinsel, ruhsal, bedensel kendini korumasından bahsediyorum. Erdoğan'ın 'üç çocuk yapın' açıklamasının altı boş değildir. İşte Rize Belediye Başkanı diyor ki, 'Kürtlerden kız alın.' Bu öyle basit bir söylem değildir. Rize Belediye Başkanı kendi başına bunu söylemiyor, Tayyip Erdoğan'ın bilgisi dâhilinde konuşuyor. Tayyip Erdoğan kendi döneminde söyleyemediklerini bu belediye başkanı dile getiriyor. Bunlar belli bir planın, komplonun parçasıdır. Bildiğim kadarıyla Ağrı'dan Rize'ye 12-13 yaşlarında bir kız, sanırım oraya fındık toplamaya giderken bir Rizeliyle tanışmış, bu basında büyük bir 'aşk' olarak gösteriliyor.
Bu nasıl bir aşk! 12-13 yaşındaki bir kızın aşkı mı olur! Oraya çalışmaya, fındık toplamaya giden bir kız, çok kötü şartlarda çalışıyor, maddi olanaklara ihtiyacı var, daha iyi şartlarda yaşamak için böyle bir tercihe mecbur kalmış. Aile de buna onay veriyor. Diğer taraf da hiç ihtiyacı olmamasına rağmen, kendi bölgelerinde çok daha eğitimli kızlar olmasına rağmen, bunu tercih ediyor! Aslında bu normal bir evlilik ya da aşk değil, bir köleliktir, bir kölelik muamelesidir. Kızı alıp köle gibi çalıştıracak, kullanacak. Ben bu kız için 'Ağrılı mağdure' tanımlamasını kullanıyorum. Sanırım bu şekil evlilikler Ağrı'da yaygınmış.”
'Kadınlar kongreleşme düzeyine varmalı’
Kadınların kongreye giderek örgütlülüklerini artırmaları gerektiğine yer veren Abdullah Öcalan, “Kadın özgürlüğü konusunda da düşüncelerim biliniyor. Kadınlar da kendi öz örgütlülüklerini daha da güçlendirip demokratik mücadelemize güç, destek sunabilmelidirler. Kadının değişimi, dönüşümü toplumun değişimi, dönüşümüdür. İşte Jin Jiyan deniliyor. Biz bu süreci başlattığımız bir dönemin içindeyiz. Herkes, bütün kadınlar bu bilinçle çalışmalara, sürece yaklaşmalıdır. Diyarbakır'da 'Kadınlara yönelik şiddet ve şiddetle mücadele' konulu bir toplantı yapılmış. Kadınlara söylüyorum, kendi merkezleri var, kendilerini güçlendirsinler. Zamanımız kalmadı, o yüzden fazla değinemeyeceğim, ancak kadınlar, tanrıçalar döneminde yaşamın merkeziydi, şu anda ise bataklığın merkezi halindeler. Kongre yapsınlar. Bu nedenle kadın mücadelesi önemlidir, kadın yaşamın, demokratik çözümün merkezi, birleştiren güç olmalıdır” ifadelerine yer veriyor.
2011: İdeolojik olarak özgürleşin
2011 yılında yapılan görüşmelerde ise Abdullah Öcalan şu değerlendirmelerde bulundu: "YJA-Star da yaptığı açıklamada 2011 yılının özgürlük yılı ve mücadelelerini bu temelde yükselteceklerini belirtiyorlarmış. Son operasyonlarda kadınların kendi kayıpları da olmuş. Şırnak ve Bingöl'de kayıpları var herhalde. Kadın özgürlüğünü toplumsal özgürlük olarak görüyorum. Bu temelde çalışmalarını geliştirmeliler. Kendilerine bu düşüncelerle selamlarımı iletiyorum.”
‘Kadın özgürlüğü bütün özgürlüklerden önemlidir’
Bir kadın arkadaş da mektubunda özgür kadından, kadının özgür kılınmasından bahsediyor. Önemli ama özgür kadın yaratıldı, yaratılıyor. Bu konuda çok yol katlettiler kadınlar. Benim için kadın özgürlüğü her şeyden önce gelir. Çok önemlidir. Benim için kadın özgürlüğü bütün özgürlüklerden, ulusal kurtuluştan, emeğin kurtuluşundan önce gelir. Kadın özgürlüğü olmadan diğer özgürlükler sağlanamaz. Yeni yüzyılda, yeni dönemde bütün gelişmeler kadın özgürlüğü ekseninde gelişecektir.”
PAJK’a başarı dileklerini iletti
Kadının ideolojik partisi olarak örgütlenen PAJK’da da mesaj gönderen Abdullah Öcalan, “PAJK 8’inci Kongresi'ni yapmış. Kongrelerinde; kördüğüm haline gelen Kürt sorununun çözümünün başlangıç noktasının benim özgürlüğüm olduğunu, ayrıca kongre ile birlikte gelişecek devrimci halk savaşına, dördüncü hamle dönemine kadın yapısı olarak hazır olduklarını belirtmişler. Erkek egemen yapıya karşı kendi ayakları üzerinde durduklarını söylüyorlar mı, öz savunmalarını yapabilecek güçteler mi, öz savunmalarını geliştiriyorlar mı? İdeolojik olarak derinleştiklerini belirtiyorlar herhalde. Başarılar diliyorum. KJB 5. Kurultayı'nı gerçekleştirmiş. Mektupları elime ulaştı. KJB Kurultayı'nda alınan en önemli kararlar, cinsiyet mücadelesinde Kopuş Teorisi'nin esas alındığı, dünya kadın kurultayının yapılması yönünde hedeflerinin olduğu, 12 Haziran seçimindeki kadın başarısını önemli bulduklarını, yüzde 30 gibi bir kadın temsiliyetinin sağlandığını belirtiyorlar.
'Kadının ideolojik güç kazanması gerekiyor'
Kadın konusunda bizim yapmaya çalıştığımız iki şey var ve bunlar çok önemlidir. Birincisi; kadının ideolojik, fikir olarak özgürleşmesi ve güç kazanmasıdır. Kadının ideolojik olarak çok yetkin hale gelmesidir. İkincisi; kadının kendi örgütlülüğünü oluşturması, kendi örgütlülüğüne kavuşması, kendi örgütlenmesini yapacak düzeye, hale gelmesidir. Kadın bu iki konuda yol alabilirse, ancak özgürleşme alanında da önemli adımlar atmış olacaktır” diyor.
Sema Yüce anısına…
PKK Lideri Abdullah Öcalan Sema Yüce anısında da şunları söylüyor: “Hypatia, 'Siz erkekler benim bedenimden-cinselliğimden başka hiçbir şey göremiyorsunuz, anlamıyorsunuz' diyor. Hypatia, dördüncü yüzyılda yaşamış, Yunan felsefesinin son kültürünü temsil ediyor, Romalılar tarafından İskenderiye'de idam edilmiştir. Oysa ki kadının bedeninden başka paylaşılacak çok yanı ve özelliği var. Çünkü kadın erkekten özünde daha gelişkin ve ileridir. Verili kültürün etkisiyle kadın kendini tecavüz kültüründen kurtaramıyor. Çünkü bunu içselleştirmiştir. En benim diyen kadın dahi kendini bu tecavüzden kurtaramamaktadır. Sema Yüce bunu kabul etmeyenlerden ve kabul etmediği için böylesi bir eylemi gerçekleştirdi ve bu şekilde de Sema Yüce'yi anmış olalım. Bu konuşmayı onun anısına atfedelim.”
‘Yakma eylemleri beni derinden etkiliyor’
Kendisi için bedenini ateşe verenlerin ideolojik tavrını ve eylemlerini değerlendiren Abdullah Öcalan, “Muş-Bulanık'ta 18 yaşındaki Evrim Demir, 14 Temmuz'un yıldönümünde barış için bedenini ateşe vermiş, hayatını kaybetmiş. Üzüldüm, keşke olmasaydı. Daha önce de söylemiştim; bu tür yakma eylemlerini tasvip etmiyorum. Bu tür eylemler beni derinden etkiliyor. Beni çok zorlayan eylemlerdir. Bu eylemler karşısında kendimi çaresiz hissediyorum. Tekrar söylüyorum, bu tarz kendini yakma eylemleri asla tasvip etmediğim eylemlerdir. Bununla beraber Evrim arkadaşın eylemine derinliğine saygı duyuyorum. Mustafa Malkoç'un yanına defnedilme istediğinde bulunmuş, öyle istemişse öyle yapılmalıdır” sözlerine yer verdi.
Devamında; “Mustafa da 17 yaşındaydı. O da eylemiyle bizi derinden yaralamıştı. Söylediği gibi Mustafa'nın yanına defnedilmelidir. İkisi için onlara yakışacak bir anıt mezar inşa edilmelidir. Biz, kadınların hele Kürt kadınlarının bu acılı yaşamlardan kurtulup adeta tanrıçalar gibi yaşamasının mücadelesini veriyoruz.”
Yarın: İmralı Heyeti ile yapılan görüşmelerde, kadına dair değerlendirmeler