Ateşin hakikatine erişen kadınların mirası: Newroz, direniş (2)

  • 09:11 17 Mart 2018
  • Dosya
Ateşten kadınların hikayesi 
HABER MERKEZİ - Zulme başkaldırının adı olan Newroz, kadınların mücadelesiyle dalga dalga yayıldı. Efrîn'de Barin Kobanê bedeninde ateşi harlayan kadınların mirasıyla bir halkın onuru için yaşamını yitirirken, bugün binlerce kadın Barin, Sema, Rahşan, Elefteria, Berivan, Zekiye'nin bedeninde "Ateşten kadınlarının hakikatine" erişiyor.
 
Demirci Kawa’nın Dehak’a karşı direnişinin sembolü olan Newroz ateşi bin yıllardır zulme ve haksızlığa karşı başkaldırı olarak yakılıyor. Newrozlarda bedenlerini özgürlük meşalesine dönüştüren kadınlar ise Kürt halkının direniş bayramına ayrı bir anlam katıyor. Kürt halkının yolunu Newroz ateşiyle aydınlatan Zekiye, Rahşan, Ronahî, Bêrivan, Sema ve Elefteria, her yıl bu günde son kelebeğin büyülü kanat çırpışını hatırlatıyor. Newroz'da bedenlerini özgürlük meşalesine çeviren kadınlar halkların ve kadınların direniş tarihinde yeni bir sayfa açarken,  binlerce yılık efsaneleri günümüzde yaşayan birer hakikate çevirdi.
 
Dehaklara karşı süren direniş geleneği
 
Asur Kralı Dehak'a karşı Demirci Kawa'nın öncülük ettiği direnişle birlikte 2 bin 639 yıl önce yakılan Newroz ateşi, ilk günkü gibi direnişin sembolü olarak tanımlanıyor. Aynı zamanda baharın habercisi ve yaşamın yeniden dirilmesi olarak da anlamlandırılan Newroz ateşinin hiç dinmediği Kürt kentlerinde, yıllardır baskı ve saldırılar altında Newroz kutlamaları yapıldı. 1990'lı yıllarda yasaklı Newroz alanlarına binlerce insan canı pahasına akarken, sokak, mahalle, ilçe, il ve hatta bazen evlerde kutlanılan Newroz, direnişin aydınlatıcısı oldu. 90'lı yıllarla birlikte Kürt kentlerinde yasaklara karşı alanlara akan milyonlar, hafızalarda yer edindi. 
 
Özgürlük meşalesi harlandı
 
Bu özgürlük davetine en fazla Kürt kadınları cevap verdi ve Newrozlarda bedenlerini özgürlük meşalesi haline getirerek özgürlüğe giden yolu aydınlattı. Zekiye Alkan, yine kara kasvetin Kürdistan'a çöktüğü bir dönemde Diyarbakır surlarında bedenini ateşe vererek özgürlük meşalesini yeniden yaktı. Elden ele dolaşmaya başlayan meşale bu defa Türkiye metropollerinde yakıldı. Rahşan Demirel, Ronahî-Bêrivan, Sema Yüce ve Elefteria... Kürt kadınları artık özgürlük mirasını devralmış ve direniş tarihinde yeni bir sayfa açmıştı.
 
Ateşin kadını: Zekiye Alkan
 
Newrozlaşan Zekiye Alkan, 1970 yılında dünyaya gözlerini açtı. Diyarbakır'da Dicle Üniversitesi'nde Tıp Fakültesi'ni okurken Kürt halkının filizlenen özgürlük mücadelesi dikkatini çekti. Vakit Kürdistan'da halkın kadınlar öncülüğünde direnişe kalktığı, özellikle de Nusaybin'de kadın öncülüğünde Kürt halkına uygulanan zulme dur demek için aya kalktığı zaman. Nusaybin'de 13 PKK'linin kadınlar tarafından toprağa verilmesinin ardından başlayan direnişler yüreğinde yer edindi. Bu direniş ruhu ile günlerce uyku uyumayan Zekiye'nin arayışları daha da derinleşti ve yapılan zulmü kabullenmedi. Tam da o dönemde 1982'de Mazlum Doğan'ın 3 kibrit çöpüyle Newroz'u kutladığı Diyarbakır Zindanı'nı okuyordu. 
 
Son söz: Newroz ateşle kutlanır
 
Eylemini gerçekleştirmeden bir gün önce Newroz'da Trafik Parkı'nda arkadaşlarıyla masada oturduğu bir anda cebindeki tüm paraları çıkarıp yakar. "Ne yapıyorsun" diye şaşkınlıkla soranlara "Newrozum’u kutluyorum, Newroz ateş yakılarak kutlanır" diye cevap verir. Nusaybin'de kadınlar öncülüğündeki serhıldana bedeni ve yüreğiyle cevap olmak isteyen Zekiye, 21 Mart 1990'da Diyarbakır'ın tarihi surlarında çıkarak bedenini ateşe verdi. Doktor olmak için geldiği Diyarbakır'da tüm Kürt halkının kahramanı oldu. Eylemi çok çabuk her tarafa duyuldu. Herkes artık Zekiye'yi özgürlük arayışçısı Kürt bir kadın olarak bildi. 
'Kürt kadını bir defa özgür yaşamın farkına varmıştır' 
 
Zekiye Alkan'ın eylemi PKK’li kadınlar üzerinde de büyük bir etki yaratarak, kadın örgütlenmesinde yeni bir dönemecin ifadesi oldu. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan, yaptığı bir değerlendirmede eyleme dair şunları söyledi: "Yükselen özgürlük ateşiyle Newroz'da bedenini ateşe veren Zekiye Alkan'ın eylemi de özgürlüğün kolay olmadığının sembolüdür. Kürt kadını bir defa özgür yaşamın farkına varmıştır. Yaşanan tüm bu süreçleri değerlendirdiğimizde 1990 sonrası süreç kadın çalışmaları açısından da yeni bir dönemeci ifade eder. 1990 Newroz'unda partimizin ideolojisinden sınırlı olarak etkilenen kahraman kızımız Zekiye Alkan'ın kendini yakma eylemi, 'Newroz ateşi en iyi insan teninde yanmalıdır' demesi, cesaretin ve fedakârlığın sınırsız bir örneğidir. Demek ki kadının kurtuluşa girişi öyle küçümsenecek bir giriş değildir. Kadının genelde dünyada, özelde Kürdistan'da katılmadığı devrim, noksan kalmış bir devrimdir, bizdeyse imkânsız bir devrimdir. Mazlum nasıl zindanda partiye dayatılan teslimiyete karşı büyük bir eylemse ve şahadetiyle bunun bir zaferi oluyorsa, Zekiye Alkan'ın direnişi de Diyarbakır geneline dayatılan, bu temelde de bütün Kürdistan'a ve Kürt halkına dayatılmış olan sinmişliği, korkuyu ve çaresizliği gidermek oluyor."
 
Bir göç hikayesinden doğan Rahşan…
 
1992 yılına gelindiğinde ise yasaklara en büyük yanıtı "Newroz kutlanacak" diyen Rahşan Demirel vermişti. Rahşan, 15 Ağustos 1975'de Mardin'in Nusaybin ilçesinde gözlerini dünyaya açtı. O dönemde Kürt halkının özgürlük taleplerinin başlangıç yılları olmasından kaynaklı, devletin halka baskıları yoğun şekilde yaşanıyordu. Rahşan'ın ailesi de devletin baskılarından kaynaklı göç eden binlerce aile arasında yer aldı. Rahşan henüz 1 yaşındayken ailesi İzmir'e taşındı. Rahşan'ın annesi de tekel fabrikasında işe başladı. Aile imkanlar el verdiğince Nusaybin'i ziyaret etmeye devam ediyordu. 
 
Sarı, kırmızı, yeşil Rahşan'dı 
 
Rahşan, henüz çocuk yaşlarındayken Kürdistan'da devlet baskısının farkında olan ve orada yaşananları takip eden, devlet baskısına karşı öfkelenen biriydi. Rahşan'a her kıyafet alındığında renklerinin sarı kırmızı yeşil olması gerekirdi. Bir gün okula da bu renklerle gitmesi üzerine öğretmeni ona tokat atar ama Rahşan da aynı şekilde cevap verir. Onun için bu renkler Nusaybin'di, ayrılmak zorunda kaldığı ülkesiydi, benliğiydi ve varlığıydı. Nusaybin'i çok severdi Rahşan. Ailesiyle birlikte o da Nusaybin'e giderdi. Askerlerin gündelik yaşamdaki aşağılayan yaklaşım ve davranışlarını kabul edemez ve bu durumu içine atar, öfkesini büyütürdü.
 
'Cizre'de halkımız katlediliyor, biz niye bir şey yapmıyoruz?'
 
1990'lı yıllarda Nusaybin'de başlayan direniş dalga dalga her yere yayılırken İzmir Kadifekale'de de yankısını buldu. Rahşan bu yıllarda henüz çocuk denecek yaşta olmasına rağmen ruhunda yaşından büyük öfke taşıyordu. Kadifekale'de yaşayan Kürt yurttaşlar eylemlerde en önde taş atan genç kadın olarak tanıdı onu. Her fırsatta annesine dağa gitmek istediğini söyleyen Rahşan bir gün annesine, "Cizre'de halkımızı katlediyorlar. Kürtleri öldürüyorlar. Biz niye bir şey yapmıyoruz anne?" diye sorar.
 
'Cizre ve Nusaybin'in cevabını vermek zorundayım'
 
1992'de Cizre'de yaşanan direnişten çok etkilenen Rahşan, Newroz'dan bir gün önce kutlamalarının yasaklandığını televizyondan izler. Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin o dönem, "Bu yıl Nevruz kutlanmayacak. Kutlayan olursa da, gereği yapılacaktır" diyordu. Ertesi sabah yani 1992 22 Mart'ında Rahşan sabah erkenden kalkar ve Kadifekale'ye çıkar. Evden çıkmadan önce de bir karton parçasına "Ben kendimi Newroz yapıyorum Kadifekale'de. Cizre, Mardin ve Nusaybin'in cevabını vermek zorundayım. Bana sahip çıkın. İsmet Sezgin'e haber veriyorum Newroz kutlanacak… Lastikle olmazsa bile, canımızla kutlanacak!" diye yazar. Henüz 17 yaşındayken en büyük yanıt olur. 
 
Ronahî ve Berivan
 
1994 yılında Kürdistan özgürlük mücadelesinin zirveye ulaştığı Avrupa alanında kapitalist sisteme ve Türkiye'nin inkar ve imha politikalarına en iyi cevabı Kürt kadınları verdi. 1994 Newrozu'nda genç Kürt kadınları Bedriye Yıldız (Ronahî) ve Nilgün Yıldırım (Berivan) Almanya'nın Mannheim kentinde bedenlerini ateşe verdi. Dünyada ilk defa iki kadın beraber bir eylem düzenledi. Bu eylemi özgürlük eylemi olarak niteleyen PKK Lideri Abdullah Öcalan, "Eğer özürlük kolay kazanılacak bir şey olsaydı Ronahî ve Berivan bedenlerini ateşe vermezdi" değerlendirmesini yaptı.
 
'8 Mart'tan Newroz'a bir köprü olmak istiyorum'
 
Sema Yüce, 1971 yılında Ağrı'nın Tutak ilçesine bağlı Aşagi Kargalık köyünde dünyaya geldi. İlk orta ve liseyi Ağrı'da okuyan Sema, daha sonra üniversite okumak için Ankara'ya gitti. Burada özgürlük mücadelesi ile tanışan Sema, Mardin'de PKK'ye katıldı. Suriye de PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın eğitiminden geçen Sema, 1992 yılında eğitimden sonra Kürdistan'a geri dönüp Serhat bölgesinde görev aldı. Bundan kısa bir süre sonra bir ihbar üzerine gözaltına alınarak tutuklandı.
 
Mücadeleyi zindanda da sürdüren Sema, 1998 Newrozu'nda Çanakkale Cezaevi'nde bedenini ateşe vererek, eylemini zirveye ulaştırdı. Sema ardında bıraktığı mektubunda, "Aklım, yüreğim ve bedenimle 8 Mart'tan Newroz'a bir köprü kurmak istiyorum. Çağdaş Kawa, Mazlum Doğan ve bütün şehitlerin iyi bir öğrencisi olabilmek için, Zekiye gibi yanmalı, Rahşan gibi Newroz olmalıyım. Newrozlaşan şehitlerimiz Bêrîvan, Ronahî, Mîrza Mehmet ve Eser'in yolundan yürümeliyim" diyerek, kadına olan inancını dile getirdi.
 
Sema'nın aydınlık yanı olan Zekiye
 
Sema ayrıca özgürlük tutkusunun kaynağı olarak Zekiye Alkan'ı işaret ederek, "Zekiye benim ebemdir, göbek bağımı Zekiye kesti" der. Sema Yüce kaleme aldığı bir yazısında insanın iki yönü olduğunu belirtiyor. Biri karalık bir diğeri aydınlık yan. Kendi karanlık yanını mektubunda dile getirdiği beşeri zaaflar olarak değerlendirirken, aydınlık yanını ise Zekiye Alkan olduğuna yer veriyor. 
 
Özgürlük yolunda sınırları aşan bir kadın: Elefteria
 
İlerici insanlık değerleri için mücadele eden Kürt halkı ve kadının özgürlük mücadelesi 2000 yıllara gelindiğinde dünyada da ses getirmeye başladı. Yunanistan'da özgürlük mücadelesinin ideoloji ve felsefesi ile tanışan Yunanlı enternasyonalist Elefteria Fortulaki 24 Mart 2006 da 23 yaşındayken bir Newroz ertesinde bedenini ateşe vererek, Newrozlaştı. 2 çocuk annesi olan Elefteria ardında bıraktığı mektupta, şu ifadeleri kullandı: "Ben Kürdistan'ı da kendi ülkem gibi görüyorum. Yunancayı çok seviyorum, ancak Kürtçeyi de anadilim gibi seviyorum. Anne,halkların kardeşliği çok güzel bir şey. Kürt halkı halkların kardeşliği için mücadele ediyor. Zekiye Alkan, Sema Yüce, Ronahî, Berivan ve Rahşan Demirel gibi ben de bu yıl Newroz'u kutluyorum ancak biraz geç kaldım. Onların kararlılığı Kürt ve Kürdistan halkını daha da güçlendirdi."
 
Binveş Agal
 
Binevş Agal (Berivan), 1966 yılında Batman'ın Beşiri ilçesinde Êzidî bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gözlerini açtı. İsmini "Cembeliyê Mirê Hekkarî û Binevşa Narin" isimli Kürt destanından aldı. Kürdistan'da destanlaşacağını bilmeden, Kürt aşk destanlarından birinin kadın karakterinin ismini alan Binevş ve ailesi 1980 yılında 12 Eylül darbesinin baskılarından kaynaklı Kürdistan'da birçok Êzidî aile gibi Avrupa'ya göç etti. 
 
Yönünü dağlara döndü
 
Avrupa'da 1984'ün Nisan ayında yaklaşık 40 kişi 12 Eylül cuntasının Kürdistan'daki baskılarını duyurmak ve 2 Mayıs 1983'te Kürdistan dağlarında kurulan bir komplo ile yaşamını yitiren Mehmet Karasungur ve İbrahim Bilgin'in yaşamını yitirmesini protesto etmek amacıyla 1 ay süren ve yaklaşık 300 km'de oluşan ve bir yürüyüşe katıldı ve bu yürüyüşün tek kadın eylemcisiydi.  Ailesine "Beni merak etmeyin, ben PKK ocağındayım" diye bir not bırakan Binevş yönünü dağlara döndü. Binevş PKK'nin 1986'da Bekaa Vadisi'nde gerçekleşen 3'ncü kongresine katılır. Bir süre Bekaa Vadisi'nde PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın yanında kalıp eğitim aldıktan sonra Kuzey Kürdistan'a geçer. Burada bir süre faaliyet yürüttükten sonra Botan'a geçer. Cizre'de örgütlenme faaliyetlerini yürüten Binevş ya da Botan halkının bildiği adıyla Berivan, çok sevilir ve herkesin saygısını kazanır. 
 
Bir kadın tek başına halkı örgütlüyor
 
Adeta halkın gönlünde taht kuran Binevş burada ilk örgütlenmeye çalışmalarına başlarken ilk olarak kadın milisler oluşturup onlara eğitim verir. Kadın örgütlenmesine önem vererek özellikle kadınların aktifleştirmek için çabalar. Botan'da halkı örgütlemeye, kadınların özgürlük arayışlarına sevk eden ve onlara öncülük eden bir kadın gerçekliği Binevş şahsında hayat bulur. Kadınlar Berivan'la artık bir halkın kurtuluş umudu olmuştur. 
 
Son mermisine kadar çatışır ve yaşamını yitirir
 
Berivan aynı zamanda çok zeki ve her türlü tedbiri alan bir direnişçi kadındı. Birkaç kod isim kullanması deşifre edilememesini sağlarken, uzun bir süre devlet bu alanda birden fazla PKK'li kadın olduğunu düşünmüştü. Botanlı kadınlar onu hep kendi yörelerinden bir kadın olarak bakardı. Cizre'de 16 Ocak 1989'da ihbar sonucu kaldığı ev tespit edildi ve eve operasyon yapıldığında teslim olmadı ve son mermisine kadar savaşarak yaşamını yitirdi. 
 
Newrozla birleşen direnişçi kadının ruhu: Berivan
 
Berivan'ın yaşamını yitirmesiyle halkta müthiş bir öfke patlaması yaşandı. Artık Cizre deyince Berivan akla geldi. Berivan'ın yaşamı yitirmesinden sonra her aile doğan kız çocuğuna Berivan ismini verdi. Başkaldırının sembolü olan Cizre Newroz direnişini örgütleyen Berivan'dı ve büyük emeklerle örgütlediği kadınlar onun yaşamını yitirmesinin ardından Newrozlar'da sokaklarda direnişin öncüsü oldu. Berivan'ın örgütlediği kadınlar panzerlere karşı durdu, demire karşı insan bedeni savaştı. Binevş Kürt kadınlarının nazarında artık direniş ruhuydu, Newrozla birleşen direnişçi kadının ruhu olmuştu.
 
Newroz efsanesi Demirci Kawa'dan devralındı, Kürt kadınlarının bedenlerinde "Ateş kadınlarının hakikati'ne" erişti. Halklar ve kadınlar için geleceğe eşsiz bir miras bırakıldı. Bu ruh günümüzde Rojhilat, Bakur, Başûr ve Rojava'dan bütün dünyaya doğru akan bir özgürlük nehrine dönüştü.
 
YARIN: 2013 Newroz ruhu Efrîn'de direniş ile can buluyor