Polonya’daki kadınlar Varşova eylemine hazırlanıyor

  • 11:12 29 Ekim 2020
  • Dünya
Habibe Eren
 
ANKARA - Polonya’da kürtajın yasaklanmasına karşın bir haftadır sokaklarda olan kadınlar genel greve gitti. Polonya'daki gelişmeleri yakından takip eden gazeteci Fatma Edemen, yarın kadınların başkent Varşova’da gerçekleştirilecek eyleme hazırlandığını belirterek, “ Muhalefet Kaczynski'nin çağrısını çok tehlikeli buluyor ve 1981'de ilan edilen sıkıyönetim çağrısına da benzetiyor" dedi. 
 
Nüfusunun çoğunluğu Katolik olan Polonya'da Anayasa Mahkemesi'nin kürtaja yasaklama getiren kararını protesto eden kadınlar, günlerdir sokaklarda eylem gerçekleştiriyor. İzlandalı kadınların 1975'teki genel grevinden esinlenen Polonya’daki kadın hareketi, okullar ve işyerlerine gitmeme ve ev işlerini yapmayı reddetme kararı aldı.Bunun benzeri bir eylem 2016 yılında da yapılmış, parlamento gündemindeki kürtajı kısıtlayan yasa teklifi karşısında yas ifadesi olarak siyahlar giyinmiş binlerce Polonyalı kadın sokaklara dökülmüştü.
 
Anayasa Mahkemesi aldığı kararda, 1993'ten beri yürürlükte olan ve fetüste ciddi kusur olması durumunda kürtaja izin veren kanunun anayasaya aykırı olduğuna hükmetmişti. Anayasa Mahkemesi’nin kararına göre fetüste tespit edilen anomaliler nedeniyle kürtaj yapılamayacak,sadece tecavüz, ensest ve anneye yaşamsal tehlike teşkil ederse bu yola başvurulabilecek. Bu nedenle her yıl yaklaşık bin kürtajın yapıldığı Polonya’da kürtajın sınırlı olması nedeniyle, her yıl 200 binden fazla kürtajın yasadışı olarak veya yurtdışında gerçekleştirildiğini tahmin ediliyor. Kararın geri çekilmesini talep eden kadınlar bugün büyük Varşova eylemine hazırlanıyor.
 
Polonya’da yaşayan ve oradaki eylemleri yakından takip eden gazeteci Fatma Edemen ile Polonya’da yaşanan gelişmeleri ve kadınların mücadelesini konuştuk.
 
 ‘Şehirler ablukaya alındı, kadınlar genel grev ilan etti’
 
Kürtaj yasağının 22 Ekim'de Anayasa Mahkemesi'nin onayından geçtiğini ve aynı gün çok sayıda kadının sokağa çıktığını aktaran Fatma, “O günden bugüne eylemler durmaksızın devam ediyor. Her gün kentlerde planlanan sokak eylemlerinin yanı sıra iki günde bir özel planlanan eylemler gerçekleştirildi bu süreçte. 26 Ekim'de abluka eylemi yapıldı ve büyük kentlerde yapılan bu eylemle şehir merkezlerine açılan ana yollar oturma eylemleriyle kapatıldı ve şehirler bir nevi ablukaya alınmış oldu. 28 Ekim'de ise kadın örgütleri genel grev ilan etti. 30 Ekim'de de büyük Varşova eylemi planlanıyor” dedi.
 
‘PİS iktidarının yönetimi bırakması da kadınların talepleri arasında’
 
Kadınların temel talebinin kararın geri çekilmesi olduğunu kaydeden Fatma, “ Ancak kitlenin motivasyonuna ve slogan çeşitliliğine bakınca, yalnızca bu yasanın geri çekilmesi değil, kürtajın tamamen yasak olmaktan çıkmasını istediklerini söyleyebiliriz. Kürtaj yasağının yanı sıra Hukuk ve Adalet Partisi (PİS) iktidarının yönetimi bırakması ve Katolik kilisesinin ülke yönetiminden uzak durmasına yönelik talepler de mevcut” ifadelerini kullandı.
 
‘Hükümetin bakış açısı fetüse şehitlik atamak’
 
“Başka kulağa sanki kürtaja izin verilen şartlardan yalnızca biri kaldırılmış gibi görünse de aslında en önemlisinin kaldırıldığını söylemek mümkün” diyen Fatma, geçen yıllarda Polonya'da yapılabilen yasal kürtajların gerekçelerinde fetüste tespit edilen anomalilerin diğerlerine oranla ciddi şekilde daha fazla olduğunu söyledi.  Hükümetin kürtaja bakış açısını “ fetüse şehitlik statüsü atamak”  sözleriyle değerlendiren Fatma,  şöyle devam etti: “PiS lideri Jaroslaw Kaczynski, 2016'da yasayı ilk geçirmek istediklerinde bebek doğduktan sonra ölecek olsa dahi doğması, vaftiz edilmesi ve öyle gömülmesinin doğru olduğunu iddia etmişti. Fetüsün sağlıksız olduğu durumlarda gerçekleşen kürtaj sayısı tecavüz, ensest ve hamile kadının yaşamının tehlikede olduğu durumların çok daha üzerinde, hatta diğer gerekçelere rakamsal olarak çok daha az rastlanıyor diyebiliriz. Sonuç olarak hükümet bu yasayla birlikte zaten çok kısıtlı olan kürtaj hakkını da tamamen yasaklamış oluyor.”
 
‘Karar kadınları illegal ve sağlıksız yöntemlere yönlendiriyor’
 
Kararın kadınlar için daha fazla illegal ve sağlıksız yöntemlerin aranması anlamına da geldiğini belirten Fatma, bu nedenle Polonyalı kadınların çoğunun çareyi diğer komşu Avrupa Birliği üyesi ülkelere gidip kürtaj olmakta aradığını ifade etti. Fatma, “Ancak içinde bulunduğumuz salgın koşullarında bu ihtimalin de neredeyse ortadan kalkması, kadınların sağlığını bir kez daha tehlikeye atıyor diyebiliriz” diye konuştu.   
 
‘Sokaklar oldukça kalabalık ve canlı’
 
Eylemlerin özellikle büyük kentlerde oldukça kalabalık ve canlı geçtiğini söyleyen Fatma, oradaki atmosfere dair şu bilgileri aktardı: “Sokaklarda kadın hakları aktivistlerinin yanı sıra kitlesel olarak lise ve üniversite çağındaki genç kadın ve erkekleri görmek mümkün çünkü aslında alınan kararlar onların yaşam tarzını doğrudan etkiliyor. Kitleler yalnızca yasa değişikliğine değil, PİS iktidarına genel olarak öfkeli ve ülkede büyük güce sahip olan Katolik kilisesine de öfkelerini belli etmekten çekinmiyorlar.  Kürtaj yasağına giden yolu aslında tek başına PİS döşemedi. Katolik kilisesinin kürtaj karşıtı söylem ve politikaları da Ordo Iuris adlı aşırı sağcı vakfın ve Ordo Iuris ile sıkı bağları bulunan parlamentodaki aşırı sağcı Konfederacja adlı partinin bu süreçte çok büyük etkileri oldu. 2016'da PiS'in yasada düzenleme yapmak istemesine kadınlar sokaklara çıkarak izin vermemişti ancak geçen dört yıl boyunca bahsi geçen yapılan Meclis’ten sokak kampanyalarına kadar çok çeşitli biçimlerde yasağın derinleştirilmesini talep ettiler.”
 
‘Barışçıl süren eylemler çatışmaya evrilebilir’
 
Bu sebeplerden dolayı eylemlerin kilise önlerine ve içlerine kadar taştığını vurgulayan Fatma, sözlerini şöyle sürdürdü: “ Bu durumla başa çıkmak için 25 Ekim'de açıklama yapan PİS lideri ve Başbakan Yardımcısı Jaroslaw Kaczynski, sokağa çıkan eylemcileri suç işlemekle, salgın koşullarında tüm ülkeyi ve dünyayı tehlike altına atmakla tehdit ettikten sonra kendi partisinin üye ve destekçilerine ‘kiliseleri her ne pahasına olursa olsun koruma’ çağrısı yaptı. Yine aynı gün çeşitli kentlerde ufak çaplı da olsa kürtaj yasağına karşı sokağa çıkan eylemcilerle PİS destekçileri arasında gerginlikler yaşandı. Muhalefet Kaczynski'nin çağrısını çok tehlikeli buluyor ve 1981'de ilan edilen sıkıyönetim çağrısına da benzetiyor. Gerçekten de önümüzdeki günlerde PİS geri adım atmadığı sürece şu ana dek barışçıl süren eylemlerin çatışmalı bir sürece evrilebileceğini söylemek mümkün. 
 
‘Polonya’da Türkiye gibi İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek istiyor’
 
Polonya hükümetinin yalnızca "örnek Katolik Polonya ailesi" görmek istediğine dikkati çeken Fatma,  bunun çerçevesini de hükümetin kendisinin çizdiğini kaydetti.  Bu gerekçeyle kürtajın bir cinayet olduğuna ve hiçbir şekilde yapılmaması gerektiğine inançlarının sonsuz olduğunu dile getiren Fatma, “Bunun yanı sıra Türkiye gibi Polonya'da hızlıca İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmek istiyor çünkü sözleşmenin Polonya ailesi yapısını bozduğunu, Katolik aile yapısında zaten kadına yönelik şiddete yer olmadığını iddia ediyorlar. Hatta çok temel toplumsal cinsiyet eşitliği gibi talepleri dahi savuşturmak için toplumsal cinsiyetin bir ideoloji olduğunu ve totaliter bir ideoloji olduğunu iddia ediyorlar. Özetle genel olarak da Polonya'da kadınlar için pek çok farklı zorluk var” dedi.
 
‘Polonya’nın bugünü Türkiye’nin geçmiş yıllarını andırıyor’
 
Türkiye’de hükümetin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme ve nafakanın sınırlandırma tartışmalarına değinen Fatma, “Polonya’nın bugünü aslında Türkiye’nin geçmiş yıllarını andırıyor. Maalesef ki Türkiye’de toplumsal muhalefet 2015’ten bu yana çok büyük darbeler aldı ve sokağa çıkmak, muhalefet etmeye devam etmek çok başka bir cesaret göstergesi haline geldi. Kadınların hakkını bu konuda kesinlikle teslim etmek gerekiyor. Her ne kadar hükümet nafaka tartışmalarıyla İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmakla kadınları köşeye sıkıştırmaya çalışsa da kadınlar toplumsal muhalefetin en canlı damarı oldu. Salgınla birlikte kadınların üzerine daha fazla yük bindi, zaten çok yüksek olan kadın cinayetleri katlanarak arttı evet ama aynı zamanda tüm bu yaşananları duymamız, haberleştirebilmemiz ve peşinden gidebilmemiz de kadın mücadelesinin ürünü diye düşünüyorum” ifadelerinde bulundu.
 
‘Ülkelerdeki durumları tarihleriyle değerlendirmek gerekiyor’
 
Hükümete geri adım attırabilen, bir biçimiyle kazanımlar elde edebilen yegane hareketin kadın hareketi olduğuna dikkati çeken Fatma, “ Bugün Türkiye’de Polonya’daki kadar büyük eylem ve hareketler gelişmese de Türkiye’deki kadın hareketinin de başkaca toplumsal hareketlerin de buradakinden çok daha güçlü bir tarihi var, çok büyük benzerlikler olsa da ülkelerdeki durumları koşulları ve tarihleriyle değerlendirmek gerekiyor” diye konuştu.