Hasankeyf Koordinasyonu: 85 köy sular altında kalacak
- 13:55 3 Eylül 2019
- Ekoloji
HABER MERKEZİ - Hasankeyf Koordinasyonu yayınladığı raporla, Ilısu Barajı projesinin tamamlanması halinde başta kadınlar olmak üzere bölge halkının karşı karşıya kalacağı sorunların yanı sıra doğaya vereceği zarara dikkat çekti. Raporda, 85 köyün sular altında kalabileceği belirtildi.
Batman’ın 12 bin yıllık tarihe sahip Hasankeyf ilçesinden geçen Dicle Nehri üzerine yapılacak Ilısu Barajı projesi nedeniyle aralarında yerleşim alanlarının ve tarihi yapıların da olduğu bir çok yer sular altında kalacak. Hasankeyf Koordinasyonu barajın yapılması durumunda oluşacak tahribata ilişkin 54 sayfalık “Ilısu Barajı ve Hidroelektrik Santralı Projesi” adlı bir rapor yayınladı. Raporda, inşaatı tam olarak, 2010 yılının mart ayında başladığı belirtilen projenin aynı yılın haziran ayında Hasankeyf’in yaklaşık 2 kim kuzeyinde yeni yerleşke olan “ Yeni Hasankeyf” inşaatı başladığı kaydedildi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu yılın mart ayında yerel seçimler öncesinde Ilısu Barajı’nda su tutulacağını ilan ettiğinin hatırlatıldığı raporda, ancak mayıs ve Haziran aylarında gelişen tepkiler üzerine su tutmanın ertelenmesine karar verildiği kaydedildi.
‘Resimleri basına paylaşıldı’
Kısa bir sürenin ardından 23 Temmuz sabahı barajın su tutmaya başladığına dair basında kimi resimlerin paylaşıldığının anımsatıldığı raporda, DSİ’nin açıklama yapmadığı, belirtildi. Rapora göre kısa sürede su seviyesinin 15 metre yükseldiğinin uydu görüntülerinden anlaşıldığı ifade edildi.
‘Göç ve sosyal kayıplar’
Raporda projenin bölgeye ilişkin etkilerine dikkat çekilerek, en önemli noktalardan birinin oluşacak göç ve sosyal kayıplar olduğu kaydedildi. Projenin gerçekleşmesi durumunda yaşanacaklara yer verilen raporda şu ifadeler kullanıldı: “Ilısu Projesi kaplaması planlanan coğrafya itibariyle öylesine devasa bir projedir ki, gerçekleşmesi durumunda Batman, Siirt, Diyarbakır, Mardin ve Şırnak illerinde toplam 199 köy ve Hasankeyf ilçesini tamamen veya kısmen su altında bırakacaktır. Köylerdeki nüfus tespitlerimize göre tamamen halen anayasada kimliği tanınmayan Kürtlerden oluşmaktadır. Bunlardan, Batman’ın Beşiri ilçesine bağlı iki köy Êzidî inancına sahiptir. Hasankeyf ilçesi ise yarı yarıya Kürtlerden ve Araplardan oluşmaktadır.”
‘85 köyün tamamı su altında kalabilir’
Raporda ayrıca DSİ’nin rakamlarına göre, Hasankeyf’e bağlı 199 köyden 85’inin tamamen su altında kalmasına işaret edilerek devamında şöyle deniliyor: “Buna göre 200 yerleşim yerinde toplam 55 bin kadar insan evini veya topraklarını kaybedecek, bunlardan 15 bininin göç etmesi gerekecektir. 55 bin kişi illere göre şöyle dağılmaktadır: Batman 20 bin, Siirt 20 bin, Diyarbakır 10 bin, Mardin 2 bin 500 ve Şırnak 2 bin 500. Bu sayıları, Ilısu Barajı’nı inşa etmek isteyen konsorsiyumun görevlendirdiği ‘Encon’ isimli danışma şirketi Aralık 2005’te açıklanan Yeniden Yerleşim Eylem Planı’nda (YYEP) belirtiyor. Şirket bu sayıları, 2005’te uyguladığı saha çalışmasına (anket dâhil) dayandırıyor. Ancak Ilısu gibi büyük projeler konusunda pek tecrübesi olmayan Encon’un yöntemi çok tartışılır. En başta tespit edildi ki 199 köyün birçoğuna gidilmemiş ve alan çalışması hızlı bir şekilde tamamlanmış. Bu çerçevede birçok insanı Batman’da kurduğu ofise çağırmış. Başka bir sorun: etkilenen yerleşim yerlerinin 95’i hakkında ister DPT ister DSİ kaynaklı hiçbir nüfus verisi olmadığı için 24 yerleşim yerinde alan araştırması yapıldığı, ancak hiçbir veriye ulaşılamadığı YYEP’de belirtilmektedir.”
‘İşsizlik oranı artacak’
Raporda projeyle beraber yaşanacak göçe dikkat çekilerek, sosyal, ekonomik ve psikolojik sorunların ortaya çıkacağı belirtildi. Devamında ise şu sözlere yer verildi: “Kırsal alanda üretici konumda olanlar şimdi kentlerde tüketici konuma düşecekler. Şehirlere gelenler genelde çiftçi oldukları için bu mesleki konumlarından dolayı iş bulamayacaklar, bulurlarsa da en düşük gelirli ağır işlerde çalışacaklar. Kentlerde işsizlik oranının fiiliyatta yüzde 50 civarında olduğunu dikkate alırsak, onları kesinlikle iyi bir gelecek beklememektedir.”
‘En büyük faturayı kadınlar ödeyecek’
Göçün kadınlar üzerinde yaratacağı etkiye değinilen raporda, “Kente gelişin en büyük faturasını kadınlar ödeyecek. Kırsal alanda kadın üretimde yer alırken bu durum kentte ortadan kalkacak. Kenti tanımayan kadınların dört duvar arasına kapanma ihtimali çok yüksek. Kadınların önemli bir kısmı uyum ve dil sorunundan dolayı kentteki sosyal yaşama neredeyse hiç katılamayacak. Kadınların yanında çocuklar da büyük risk grubuna girmektedir. Kırsal alanlarda çocuklar günlerini doğada sorunsuz şekilde geçirirken, kentlerde zor yaşam şartlarından ve çok daha yüksek suç ve şiddet oranından dolayı sokaktaki hırsızlık, balicilik ve çetecilik risklerine açık konuma gelecekler. Kırsalda yaşayan aileler bu riskin pek bilincinde olmadıkları için önlem almaları ya olanaksız olacak ya da gecikecektir” ifadeleri kullanıldı.
‘Doğaya vereceğiz zarar ciddi boyutlarda’
Ilısu Barajı projesinin faaliyette geçmesi halinde doğaya vereceği zararın ciddi boyutlarda olacağının vurgulandığı raporda, “Ilısu Projesi’nin oluşturacağı 313 kilometre büyüklüğündeki baraj gölü ile 136 km’si Dicle Nehri’nin kendisi olmak üzere 400 km boyunca akarsu suni bir göle çevrilecektir. Ekolojik etkiler sadece baraj gölünün alanı ile sınırlı değil, vadilerin tamamı ve akış aşağı bölgeler de etkilenecektir” diye belirtildi.
‘Biyoçeşitlilik büyük oranda zarar görür’
Barajların, canlılar ve yaşadıkları çevre üzerindeki etkilerinin çok yönlü olduğunun kaydedildiği raporda, “Bu etkilerden birincisi, baraj göllerinin karasal alanları işgal ederek, buralarda yaşayan canlıların yaşam alanlarını (habitatlarını) yok etmesiyle sınırlı kalmamaktadır. Akarsu sistemleri barajlarla büyük durgun su birikintilerine dönüşmekte, bu alanda akarsuya uyum sağlamış bitki ve hayvan türleri, genellikle artık tutunamayarak ya ani bir şekilde ya da zaman içerisinde yavaş yavaş azalarak yok olmakta, bunların yerini kısmen, derin ve durgun sulara uygun özellikler gösteren ve çoğunlukla daha yaygın olan türler almaktadır. Bu değişim sürecinde çeşitlilik hayvan ve bitki açısından büyük oranda azalmaktadır. Dicle Üniversitesi’nin yaptığı çalışmalara göre Diyarbakır ve Batman illeri kısmındaki Dicle Nehri’nde balık türü sayısı 40’iken, tahminen üç ya da beşe düşmesi beklenmektedir. Bu durum Keban gibi başka barajlarda da yaşanmaktadır. Ancak DSİ baraj göllerinde çok balık üreyeceğini söyleyerek yanlış bir izlenim yaratmaktadır, artan iki üç balık türündeki niceliktir. Bu bir göldeki biyoçeşitliliğin yüksek olduğu anlamına gelmemektedir” sözlerine yer verildi.
Raporda son olarak, “Bu şartlar altında Ilısu Barajı’nın yapımıyla Dicle Nehri üzerinde olanaklı hale gelecek olan suyun kontrolü, ülkeler arası ilişkileri olumsuz etkileyip bölge barışının gelişmesine engel teşkil edebilir. Ortadoğu’da dengelerin birkaç yılda bir değiştiğini dikkate alırsak bugün yapılan bir sözleşmeyle taraflardan biri birkaç yıl sonra kendisini yükümlü görmeyebilir” denildi.