Polatlı’daki mevsimlik işçiler sömürünün her türlüsünü yaşıyor

  • 09:04 20 Eylül 2020
  • Emek/Ekonomi
Habibe Eren
 
ANKARA - Polatlı’da soğan tarlasında çalışan mevsimlik tarım işçilerinin günlük yevmiyesi 70 lira. Emek sömürüsünün her türlüsünü yaşayan işçiler, koşullarından şikayetçi. Hem tarla hem de ev içi emeğin bütün yükünü omuzlayan kadınlar ise bu sömürüyü iki kat daha fazla yaşıyor. 
 
Ankara’nın Polatlı ilçesinde Ördekgölü Mahallesi’nde bulunan çadır kentte 120’ den fazla mevsimlik tarım işçisi pandeminin daha da zorlaştırdığı koşullarda çalışmak zorunda kalıyor. Salgına rağmen koruyucu hiçbir tedbirleri bulunmayan işçiler, fiziki mesafenin olmadığı çadırlarda zor koşullar altında yaşamlarını sürdürüyor.  Maske, hijyen malzemesi ve gerekli besini alamayan işçiler koşullarından dolayı risk grubunda yer alıyor.
 
Çoğunluğu Urfa’dan gelen tarım işçileri, burada bulundukları tarlada soğan toplarken, ayrıca üç tarlada daha çalışıyor. Kalabalık aile nüfusu ile birlikte çalışmaya gelen işçiler arasında yeni doğan çocukların sayısı da hayli fazla. Haftanın yedi günü çalışan işçiler, bulundukları ilçenin merkezine bile gidemiyor, öte yandan gün boyu güneşin altında çalışmaktan dolayı cilt rahatsızlıkları da gözle görülür düzeyde.
 
İşçilerden kimisi kışın memleketlerine dönerken kimisi de Polatlı Merkez’de Ambar işinde çalışıyor. İşçilerin arasında 18 yıldır gelen de var üniversite harçlığını çıkarmak için ilk kez gelen de. Yevmiyesi en fazla 70 liraya gelen soğan işinden kalan paranın kendilerine yetmediğini söyleyen işçiler, rahatsızlandıklarında hastaneye gidemiyor, ilaç vb ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çekiyor. Özellikle kadınlar bu alanda hem işveren hem de ailelerindeki erkekler tarafından iki kez sömürülüyor.  Tarlada çalışmanın yanı sıra diğer çocuklara veya hasta ve yaşlı akrabalara bakım sağlamak, yemek pişirmek, çamaşır yıkamak, temizlik gibi ev işlerini de yapmak zorunda kalıyor. Öte yandan kadınlar kazandıkları paranın ne kadar olduğu konusunda dahi bilgi sahibi değil, bu konuda da erkekler söz sahibi.
 
Kum fırtınası koşullarını daha da zorlaştırdı
 
Tüm bu koşulların yanı sıra geçen hafta Polatlı’da etkili olan kum fırtınası nedeniyle işçilerin koşulları daha da zorlaştı. Soğan tarlalarında çalışan mevsimlik işçilerin kaldıkları 20 çadırdan 10’u rüzgârın etkisiyle yıkıldı. Çadırların yıkılması ile birlikte içindeki erzakların çoğu kullanılamaz hale gelirken kimi eşyalar da rüzgârın etkisi ile uçtu.  Fırtınadan sonra koşulları daha da zorlaşan ve maddi hasarları artan işçilere AFAD 70 gün sonra geri alma şartıyla çadır getirdi. Yapılan her yardımın göstermelik olduğuna tepki gösteren işçiler hiçbir güvenceleri olmamasından yakınıyor. Kum fırtınasına ilişkin “ilk kez böyle bir olayla karşılaştık” diyen işçiler, o sırada çocuklarının korunmasız alanda olduğunu ve güvenli bir yer bulmakta zorlandıklarını ifade edip, “rezillik yaşıyoruz” diyerek duruma tepki gösterdi.
 
 Çocuklar EBA'ya ulaşamıyor 
 
Çadırda kalan çocukların yaşadığı çoklu sorunların yanı sıra eğitim hakkına erişememeleri en büyük sorunlardan birini oluşturuyor. Okul çağında olan birçok çocuk okulu bırakmak zorunda kalırken, okula devam eden ancak fiziksel olarak hem başka bir ilde bulundukları hem de imkanlarının sınırlı olmasından dolayı eğitim haklarına erişemeyen çocuklar mecburen tarlada ailelerine yardım etmek zorunda kalıyor. 31 Ağustos’ta Eğitim Bilişim Ağı  (EBA) TV ile eğitim öğretim faaliyetleri başlarken, çadırda kalan çocuklar eğitim haklarından yararlanamıyor.
 
‘Aldığım parayı daha hiç görmedim’
 
İlk defa bu yıl Ankara’ya çalışmaya geldiğini söyleyen Hanım Başıbeyaz daha önce Malatya’ya ve Giresun’a fındık ve çapa işlerine gittiğini belirtiyor. Hanım, “Her sene bir yere gidiyoruz. Bu sene hiç iyi geçmedi, yoruluyoruz. Zonguldak daha iyiydi bizim için” diyor. Çalıştığını ancak aldığı parayı hiç görmediğini kaydeden Hanım, “Ben kendim parayı hiç görmedim. Parayı babam alıyor. 7 kişi ailecek çalışıyoruz. 4 aydır buradayız, bir buçuk ay daha buradayız” diye ifade ediyor. 
 
‘Ne yapacağımızı bilemedik’
 
Urfa Ceylanpınar’dan gelen Melek Çetin de 3 yıldır Polatlı’da çalışıyor. Melek, “Geleceğim için okumak isterdim. Bu hali çekeceğime tabi ki okuyup iş sahibi olmak isterdim” ifadesini kullanıyor. Annesinin hayatını kaybettiğini söyleyen Melek babası ile birlikte 6 kişiye baktığını belirtiyor. Melek,  geçen gün kum fırtınasında yaşadıkları zorlukları ise şu sözlerle anlatıyor: “Kum fırtınasından dolayı bayağı zorluk çektik. İşten geldik yemek yedik aniden havayı toz bulutu kapladı. O süreçte bir kez daha zorluklar yaşadık. Korkudan aniden toplandık, çadırlar falan yıkıldı. Çocuklar çok fazla korktu, ne yapacağımızı bilemedik.”
 
‘Kendimizi güvende hissetmiyoruz’
 
“İşe gidiyoruz işten geliyoruz, yemek falan derken gece yarısını buluyor. Dinlenemiyoruz, kendime ait zamanım olmuyor” diyen Melek, Kürt işçilere yönelik gelişen ırkçı saldırılardan sonra kendilerini güvende hissetmediklerini dile getiriyor. Melek, “Her tarlaya gittiğimizde acaba patron ne tepki verecek neler yaşayacağız diye düşünüyoruz. Bazen kötü yaklaşımlar oluyor” sözleriyle endişesini paylaşıyor. 
 
’70 lira ihtiyaçlarımızı karşılamıyor’
 
Kışın eve gitmediklerini Polatlı’da Ambar’da çalıştıklarını aktaran Melek, çalışmalarına karşılık olarak günlük 70 lira aldıklarını söylüyor. Melek, “Bu para bize yetmiyor, Memleketten geldik ev kirası, su çoluk çocuk bir sürü ihtiyaç oluyor. Sadece iş yapıyoruz onun dışında kendimize ayıracak vaktimiz yok” diyor. 
 
‘Yazın çadırda kışın Polatlı’da kalıyoruz’
 
Yaklaşık 17 senedir Polatlı’da tarlada çalışan Şaha Türe şu sözleri kullanıyor: “Yazın çadırlara çıkıyoruz, çapa ve soğan sökümü yapıyoruz. Kışında Polatlı’ya gidiyoruz, Ambarlarda çalışıyoruz. Burada topladığımız soğanı ambarlara taşıyor, bozukları ayırıyoruz, boylama yapıyoruz. Ben bekarken de çalışıyordum.10 yıllık evliyim. 4 tane kız çocuğum var. Hala da buradayım.”
 
‘Yaşıtlarımıza göre daha fazla yıpranıyoruz’
 
Tarladaki işlerin dışında çamaşır, yemek ve diğer işlerin kendilerini daha da yorduğunu ifade eden Şaha, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Sabahtan akşama kadar ayakta geziyoruz, dinlenecek vaktimiz yok. Migren çıkıyor bir sürü hastalığımız çıkıyor. Kendi yaşıtlarımıza göre daha çok yıpranıyoruz ve daha fazla hastalık çıkıyor bizde. Hemen hastalandığında hastaneye gidemiyorsun,  bir ilaç bulabilirsek geçiştirebiliyoruz. Bu da hastalıkların zaman geçtikçe ilerlemesine neden oluyor. Benim annem de kardeşimi çadırda doğurdu. Aileden beri bu mesleği yaptığımız için yaşamımız tarlada geçiyor. Urfa’da iken pamuk falan topluyorduk. Bibere falan gidiyorlardı. Ama buraya geldik geleli soğan işini yapıyoruz.  Türkiye’nin birçok yerinde çalıştık; Adana, Kırıkhan, Malatya, Giresun gibi çok sayıda yere gittik. Kimisi hor görüyor, kimisi çadırlara geldi mi değişik görüyorlar. Çoğu kişinin yaklaşımı sıcak olmuyor.”
 
‘2 yaşımdan beri Polatlı’dayım burada büyüdüm’
 
Çalışma koşullarından şikayetçi olan Sedef Topalan da bu koşulları şu sözlerle ifade ediyor: “Gördüğünüz gibi rezillik çekiyoruz. 10 yaşından beri burada çalışıyorum şu an 18 yaşındayım. Mecburen okuyamadım. Her yıl buradayız. Çektiğimiz rezillik, anlatılır gibi değil, hayatımızdan memnun değiliz. Hastalandığımızda kendimiz araba tutup hastaneye gidebiliyoruz. Sadece yağmurlu günlerde dinlenebiliyoruz. Şu ana kadar devlet bize hiçbir konuda yardımcı olmadı. 2 yaşımdan beri Polatlı’dayım hiç memleketime gidemedim, burada büyüdüm diyebilirim.”