‘Bizim olan bütçe beni katletmeye değil benim için harcanmalı’
- 09:05 23 Eylül 2020
- Emek/Ekonomi
Melike Aydın
MUĞLA - Devletin hiçbir kanalıyla hiçbir taleplerini yerine ulaştıramadıklarını söyleyen Ev Eksenli Çalışanlar Sendikası Genel Başkanı Gülsüm Nazlıoğlu, “Devlet bizim olan bütçeyi beni katletmeye değil benim için harcamaya mecbur” dedi.
Evlerinde parça başı, fason ya da siparişle çalışan kadınlar 2009 yılında Ev Eksenli Çalışanlar Sendikası'nı kurdu. Kadınlar tüm zorluklara rağmen ev eksenli örgütlenmelerini gerçekleştirerek mücadelelerini sürdürdü. Sendika, kadınların 10 yıllık hukuk mücadelesinin ardından ev-eksenli çalışmanın işkolu statüsünde tanınmasının yolunu açan emsal davayı kazandı, şimdi ise mücadelelerini sürdürüyor.
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını (Covid-19) sebebiyle her alanda olduğu gibi ev eksenli çalışan kadınlarda ekonomik olarak etkilendi. Yaşadıkları sorunları aktaran Ev Eksenli Çalışanlar Sendikası Genel Başkanı Gülsüm Nazlıoğlu, bütün meslek örgütlerinin kalıcılaşmakta olan ve artan emek sömürüsü konusunda bir araya gelmesi gerektiğinin altını çizdi.
‘İş azalınca çalışma koşulları daha da sertleşti’
Ev eksenli çalışanların ağır koşullarda ve yoğun çalıştıklarını belirten Gülsüm, pandemiyle birlikte çalışanların iş bulma şanslarının da düştüğünü ifade etti. Kimi üyelerinin sadece mülkiyet hakkını kaybetmemek amacıyla stantlarda bulunduklarını söyleyen Gülsüm, “Parça başı çalışan arkadaşlar, mahallelerde üzüm ayıklama, ceviz kırma gibi işlerin gelmediğini söylüyor. İşverenlerin eskisi gibi mahallelere girmediğini anlatan üyelerimiz iş almak istediklerinde kendilerinin işverenlere ulaştığını aktardı. Yapacakları malzemeler en az 30 kilo. Geçimini buradan sağlayan kadınlar mecburen o torbaları kendi imkanları ile alıp taşıyor” diye belirtti.
‘Pandemiyle ev eksenli çalışmada niteliksel değişiklikler oldu’
Ev eksenli çalışmanın bölgelere göre farklılıklar gösterdiğini kaydeden Gülsüm, pandemi süreciyle beraber evde kalma süresinin uzadığını ve herkesin doğalında ev eksenli çalıştığına dikkat çekti. Gülsüm, “Özellikle yemek siparişlerinde bazı ihtiyaçlar yer değiştirdi ve siparişlerimizde azalma oldu. Evlerde üretim arttığı için küçük stantlarda takı satan arkadaşların dahi işlerinde düşme gözlemledik. İş biçiminde de değişiklik oldu. Gıdada bu değişim devam ediyor. Patronlu işlerde iş değişikliği olmazken bu süreç patrona ve aracıya yaradı. İşveren artık mazot yakmıyor bir çalışanı çalıştırmıyor. Buradan kendine kar sağlamaya çalışıyor” şeklinde anlattı.
İşyerleri evlere mi kayıyor?
Tüm bu zor koşullara rağmen ev eksenli çalışan sayısının arttığına dikkat çeken Gülsüm, herkesin annesinden gördüğü şeylerle ev eksenli çalışmaya kaydığını belirtti. Gülsüm, “Yemek yapan arkadaşlar için bir taraftan küçük siparişler geliyor ama bir arkadaşımız eşiyle birlikte evde yemek yapmaya ve daha toplu siparişler almaya başladı. Şimdi 1 tepsi değil 50 tepsi yapıyor. Bir taraftan da neden 50 kişilik yemek alınır hale geliniyor? Oralarda neler değişti? İş yerlerinde de ciddi bir ekonomik sıkıntı olduğunu düşünüyoruz. Tüm bu etkiler süreç içerisinde daha görünür hale gelecektir” dedi.
Öte yandan ev eksenli çalışmanın bir zorluğunun da meslek hastalıkları olduğunu söyleyen Gülsüm, “Pandemi sonrası akademik araştırmaya ve meslek hastalıkları açısından TTB’nin araştırmalarına ihtiyaç var” sözlerini kullandı.
‘Meslek örgütleri birlikte karar almalı’
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerinin çok sağlıklı olmadığını vurgulayan Gülsüm, her meslek örgütünün kendi araştırmasını yapması gerekliliğine işaret etti. Gülsüm, “Meslek örgütlerinin yaptığı çalışmalar sonucunda iş kollarının bir arada tartışma yürütmesiyle daha net veriler ortaya çıkacaktır. Yapılan bu çalışmalarla farklılıklar ve değişimler daha da görünür hale gelir. Sendikaların bir araya gelerek bu konuya eğilmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘Ev eksenli çalışmaya erkeklerin katılımı sorunlar yaratacak’
Ev eksenli çalışmada erkeklerin katılımının artacağını öngören Gülsüm, pazarlığı yapanın ürünü teslim edenin ve ücreti alanın erkek olmasının sorun yaratacağını kaydetti. Kadınların kazandıkları paranın kullanım hakkına sahip olmasının önemli olduğunu söyleyen Gülsüm, “Bu her zaman kadınların sorunu olmuştur. Biz ne kazandığımızı evde açıklamayız. Kazandığımız paralar küçük ama o küçüğü bile daha küçük gösteririz. Güvencesiz çalışmak kendimizi bu şekilde korumaya iter. Biz kadını yalan söylemeye mecbur bırakmamak için iki erkeği, gelin görümceyi, kayınvalideyi aynı atölyeye almayız. Beş kuruş yerine üç kuruş deriz saklamak için” şeklinde konuştu.
‘Ev eksenli kayıt dışı, hukuki statüsü yok’
Ev eksenli çalışmanın iş kolu statüsünde tanınması için verilen 10 yıllık hukuk mücadelesini hatırlatan Gülsüm, devletin hiçbir kanalıyla hiçbir taleplerini yerine ulaştıramadıklarını ifade etti. Gülsüm, “Kayıt dışı görünüyoruz yani yokuz. ‘Sipariş alamıyorum’ dediğimizde ne dediğini anlamıyor. Her yer yardım talep ediyormuşuz gibi davranıyor. Bunları tartışmak ve ciddi çözümler getirmek zorundayız. Pandemi sürecini devlet kendi lehine çevirdi. Patrona bağımlı çalışanlar evlerinden çalışıyor. İşveren hiçbir iş giderini karşılamıyor. Devlet ve sermaye hem sağlıksız koşullarda çalışmayı dayattı hem de tehlikelere açık hale getirmeye başladı” diye belirtti.
‘Savaş sadece HDP’nin ve Kürtlerin sorunu değil’
Çalışma koşullarının düzeltilmesi, doğru politikalar üretilmesi için kadına yönelik şiddetin ve bölgede yaşanan savaşın son bulması gerektiğini dile getiren Gülsüm, devletin parayı savaşa aktardığını hatırlattı. Gülsüm, “Devlet bizim olan bütçeyi beni katletmeye değil benim için harcamaya mecbur. Bu politikalara batının da ses vermesi gerekir. Bu durum yalnızca HDP ve Kürtlerin sorunu değil. Benim paramı bana aktaracaksın savaşa değil” diye konuştu.