Yeni işçileşme ve işsizleşme dalgası ile karşı karşıyayız’
- 09:02 9 Aralık 2020
- Emek/Ekonomi
Habibe Eren
ANKARA - Asgari ücretin en az 4 bin TL olması gerektiğini söyleyen HDP Emek Komisyonu Eş Sözcüsü Şaziye Köse, yeni işçileşme dalgalarının devreye girdiğini belirterek, şu tespitte bulundu: “ Küçük esnafın iflas ederek kapatması, yüz binlerce insanın işçileşmesi ve işsizleşmesi anlamına geliyor. Yine köylülük ve tarım çökertiliyor. Her gün televizyonlarda izliyoruz, inekleri ve çeşitli malzemeleri haczedilen köylüleri görüyoruz. Bu kesimlerde işsizlerin içine dâhil olacaklar ve bugüne kadar görmediğimiz boyutta bir işsizlikle yüz yüze kalacağız.”
Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2021 yılı asgari ücret zammı için ilk toplantısını 4 Aralık’ta gerçekleştirdi. Milyonlarca işçiyi ve emekçiyi yakından ilgilendiren toplantının ikincisi Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu(TİSK) ev sahipliğinde 15 Aralık, üçüncüsü işçi tarafını temsilen Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu Türk-İş'in ev sahipliğinde 22 Aralık'ta gerçekleştirecek.
22 Aralık’taki toplantıdan kararın çıkmaması halinde aralık ayının son haftasında gerçekleştirilecek son toplantıda karar açıklanacak ve 2021 asgari ücret tutarı duyurulacak.
İhbar ve kıdem tazminatı, prim, vergi ve idari para cezaları, işsizlik ödeneği, evde bakım ücreti, asgari geçim indirimi gibi durumları da ilgilendiren asgari ücret, enflasyon üzerinden hesaplanıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) tartışmalı verilerine göre; enflasyon kasım ayında yüzde 2,3 artarken, yıllık bazda yüzde 14,03 oldu.
Asgari ücreti, yasa gereği 5'er işçi, işveren ve devlet temsilcisi olmak üzere 15 kişiden oluşan “Asgari Ücret Tespit Komisyonu” belirliyor. Bu komisyonda, işveren tarafını TİSK, işçi tarafını ise en fazla üyeye sahip konfederasyon olduğu için Türk-İş temsil ediyor.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) bütçe görüşmelerinde 2021 yılı için asgari ücretin en az 4 bin TL olmasını dile getirmişti. HDP Emek Komisyonu Eş Sözcüsü Şaziye Köse konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Korkunç işsizlik rakamları ile yüz yüzeyiz’
Emek komisyonunun bütçe ile ilgili yaptığı çalışmalar sonucunda asgari ücretin en az 4 bin TL olması gerektiğini belirlediğini aktaran Şaziye, devletin bu meblayı karşılayacak kaynağı olduğunu belirtti. Asgari ücretin yönetmelikte, “ İşçinin temel ihtiyaçlarını karşılayacak, sağlık, eğitim, giyim, gıda ihtiyaçlarını karşılayacak ücrettir” şeklinde tanımlandığını aktaran Şaziye, “Dünya Çalışma Örgütü’nün ( ILO) 131’inci maddesi de ‘Asgari ücret işçinin bütün gereksinimlerini karşılayacak ücrettir ve bunun altında verilemez’ der. Şimdi biz günlük yaşantına baktığımızda 2020’de belirlenen 2300 liranın açlık sınırının altında kaldığını görüyoruz. Pandemi koşulları ile birlikte beslenmenin, gıdanın hijyenin çok daha önemli olduğu koşullarda yaşıyoruz. Korkunç işsizlik rakamları ile yüz yüzeyiz. Bütün bunları düşündüğümüz zaman asgari ücret sadece işçinin en alt geliri sınırlamakla belirli değil. Asgari ücret hemen hemen toplumun bütün kesimlerini ilgilendiren bir ücret. Bizde bütün bu koşulları dikkate aldığımızda bir işçinin asgari olarak en alt düzeyde yaşama koşulunun 4 bin lira olduğunu tespit ettik ve buna göre bir saptama yaptık” dedi.
‘Asgari ücretin fiyatına devlet ve sermaye karar veriyor’
Asgari Ücret Komisyonun uzun yıllardır bilinçli bir şekilde işçi karşıtlığı üzerinden oluşturulduğunu vurgulayan Şaziye,“Bunu da üye sayısı en fazla olan konfederasyon belirliyor. Türk- İş çeşitli platformlarda bu komisyona katılıp katılmamayı da tartıştı. Çünkü herhangi bir etkisi olmuyor. 15 kişiden oluşuyor ama sonuç itibariyle herhangi bir anlaşmazlıkta 10 kişi toplanıp buna karar verebiliyor. 10 kişinin de kim olduğunu biliyoruz; 5’i devlet 5’i sermaye. Zaten birlikte hareket ettikleri için sermaye işçilerden çok önce gözetildiği ve sermaye fırsatçılığına da alan tanındığı için asgari ücreti belirleyen bu on kişi oluyor. İşçi temsilcilerinin herhangi bir etkisi olmuyor” ifadelerini kullandı.
‘Kadınlar için asgari ücret dışında ek ücret talebini gündeme getirdik’
Asgari ücretin kadın erkek farketmeksizin bütün işçiler için tanımlandığını ancak pandemi ile birlikte kadın yoksulluğunun giderek artış gösterdiğini belirten Şaziye, sözlerine şöyle devam etti: “ Neden? Çünkü işinden en çabuk çıkarılan kadınlar oluyor. Pandemi döneminde de öyle oldu. Kadınların büyük bir çoğunluğu bakım ve hizmet sektörüne çalıştığı için işsizlik oranları çok daha yukarıya çıktı. Yoksullukla beraber iş yükleri de arttı. Gıda sektöründe çalışan kadınların çalışma saatleri uzatıldı ancak ücrette bir değişiklik yapılmadı. Hem evin hem çocukların bakımı kadına oldukça büyük yükler oluşturdu. Biz bütçe görüşmelerinde asgari ücret dışında kadınlar için, ek ücret talebini gündeme getirdik. Özel bir bütçe çalıştayı yaptık, taleplerimizi sıraladık. Fakat bütçeye baktığımızda ne kadınların ne yoksulların, ne de emekçilerin adının geçmediğini görüyoruz. Çünkü bütçe de katılım hakkı tanınmıyor, söz hakkımız yok. Bütçe AKP bütçesi olduğu için savaşa ranta oluşturulduğu için; biz bütçeye katılım hakkını elde edip kendi sözümüzü söylemeyene kadar adının adı bütçede olmayacak.”
‘Her yıl tekrarlanan senaryo’
2021 yılında sermayeye verilen desteğin artış gösterdiğini, bu rakamın bütçede 24 milyarlık paya tekabül ettiğini vurgulayan Şaziye, “Şimdi işveren temsilcilerinin taleplerine baktığımızda, yüzde 2 olan işsizlik sigortasının işveren payının alınmamasını öneriyor. Kendilerine yönelik yüzde 5 desteğin 6’ya çıkarılmasını, TİS yapılan yerlerde de yüzde 7’ye çıkarılmasını istiyor. Peki konfederasyonlar ne istiyor? Aslında üç konfederasyon bir deklerasyon yayınladı. Pandemi koşullarında işsizlik sigortası, nakdi gelir desteği, kısa çalışma ödeneği, işsizlik sigortası asgari ücret kadar olmalı. Biz de bunu böyle talep ediyoruz. Yine asgari ücretin vergi dışı bırakılmasını talep ediyoruz. Senelerdir bunu yineliyoruz. Çünkü, asgari ücretten alınan vergi 400 liraya tekabül ediyor. Dün Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı ‘asgari ücreti enflasyonun üç puan üstünde ücret tanımlayacağız’ dedi. Bunun karşılığı, kasım ayı enflasyonunu açıkladılar. Bu her yıl tekrarlanan bir senaryo” diye konuştu.
‘Kaşıkla verip kepçeyle alıyorlar'
Aralık ayı geldiğinde kasım ayının ortalaması ve yıllık ortalama enflasyona göre başta asgari ücret olmak üzere, emekliler ve kamuda çalışanların maaşının belirlendiğini kaydeden Şaziye, TÜİK’in kasım ayı enflasyonunu yüzde 14. 03 olarak açıkladığını anımsattı. Söz konusu rakamın üzerinden hesaplama yapıldığında asgari ücretlinin alacağı en fazla ücretin 2600 lira olacağını vurgulayan Şaziye, “Ocak ayına girmeden vergi dilimlerinde yükselişler oluyor, verdikleri ücretleri kaşıkla verip kepçeyle geri alıyorlar. Ortada bir zam meselesi kalmıyor. Devletin en fazla vergi yükü işçilerin emekçilerin ve çalışanların üzerinden alınıyor. Tıkır tıkır vergiler alınır ama işverene vergi afları yapılarak sermayenin yanında yer alarak bu süreci böyle sürdürüyorlar” dedi.
‘Yeni işçileşme dalgaları yaşanıyor’
Görüşmelerde sermayenin taleplerinin karşılanacağını ancak işçilerin taleplerinin karşılık bulmayacağını vurgulayan Şaziye, “Bu uğurda da mücadelemiz devam edecek. Çünkü pandemi, ile beraber hakikaten ekonomik çöküş yaşanıyor. Yeni yeni işçileşme dalgaları devreye giriyor. Küçük esnafın iflas ederek kapatması, yüz binlerce insanın işçileşmesi ve işsizleşmesi anlamına geliyor. Yine köylülük ve tarım çökertiliyor. Her gün televizyonlarda izliyoruz. İnekleri haczedilen çeşitli malzemeleri, haczedilen köylüleri görüyoruz. Bunlarda işsizlerin içine dâhil olacaklar ve bugüne kadar görmediğimiz boyutta bir işsizlikle yüz yüze kalacağız. Ekonomik çöküntü devam edecek çünkü işsizleşme büyüdükçe pay alamadıkça çok daha fazla yoksullaşıp, yoksunlaşıyorsunuz. Bu uğurda işçilerin, kadınların, gençlerin vereceği mücadelenin yanında olmak ve bu mücadeleyi birlikte vermek olacak” diye belirtti.
‘Taraf olduğumuzda haklarımızı elde edebiliriz’
Hükümetin politikalarının karşılığının toplumda görüldüğünü kaydeden Şaziye, basın ve medya organlarında çok fazla yer almasa da pek çok fabrikada işçilerin direnişine geçtiğini kaydetti. Ermenek ve Soma’dan işçilerin yürüyüşe geçtiğini ancak devletin kolluk güçleri tarafından şiddete maruz kaldıklarını söyleyen Şaziye, “ Önümüzdeki süreçler açısından büyük ‘işsizleşme’ dalgasını etkilerini göreceğiz. Zaten bıçak sırtı giden bir durumla yüz yüzeyiz. Geçim olmazsa bıçak kemiğe dayanır ve herkes ürettiği artı değerden payını ister. Çeşitli toplumsal mücadelelerle yüz yüze geleceğimiz bugünden görülüyor. Asgari ücret bizim, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) primlerinden, Genel Sağlık Sigortası (GSS), kayıt dışı çalışanların durumuna, toplumun çok büyük bir yüzdesini neredeyse yüzde 60’ını tanımlıyor. Öyleyse asgari ücrete toplumun bütün kesimleri taraf olmalıdır. Ancak taraf olduğumuzda haklarımızı elde edebiliriz” diye ekledi.