SEP Genel Başkanı: Kötü gidişatın ceremesini yine yoksul kesim çekiyor
- 09:04 21 Nisan 2021
- Emek/Ekonomi
Dilan Babat
ANKARA - Pandemi sürecinde derinleşen krize ilişkin değerlendirmelerde bulunan SEP Genel Başkanı ve ekonomist Güneş Gümüş, “İktidarın seçim kazanma kaygısı ile ekonominin gereksinimleri arasında bir gerilim oluştu. Ekonomik kötü gidişatın ceremesini her zaman olduğu gibi alt sınıflar, halkın yoksul kesimleri çekiyor” dedi.
Türkiye’de artan ekonomik kriz, pandemi sürecinde kendini daha fazla gösterirken, iktidar “Şükredin” telkinlerinden vazgeçmiyor. AKP-MHP’nin birçok yerde gerçekleştirdiği patates ve soğan dağıtımında yaşanan izdiham görüntüleri, ülke ekonomisinin durumunu özetler nitelikte. Diğer yandan isim değişiklikleri ile gündemden düşmeyen Merkez Bankası (MB) Başkanı Naci Ağbal'ın 20 Mart’ta görevden alınması sürecinde ortaya atılan ve muhalefetin dillendirdiği bankanın rezervlerinden 128 milyar doların satıldığı iddiasına dönük tartışmalar da devam ediyor.
Sosyalist Emekçiler Partisi (SEP) Genel Başkanı ve ekonomist Güneş Gümüş, muhalefetin dillendirdiği “128 milyar dolar nerede” ve pandemi sürecinde derinleşen krize ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘19 yılık iktidar dönemi borçlanarak tüketilen yıllar oldu’
AKP’nin iktidarı boyunca dışarıdan sıcak para akışına bağımlı bir ekonomi oluşturduğunu söyleyen Güneş, ABD ve Avrupa'da faizlerin sıfırlandığını ama yüksek faiz için büyük meblağlarda yabancı paranın ülkeye girişinin yaşandığını kaydetti. Güneş, “Yüksek borç yükü de getiren bu sıcak para ekonomik bir sıçrama için kaldıraç sağlamak yerine merkezinde inşaat sektörünün olduğu, ithalatın payının sürekli arttığı bir ekonomi için kullanıldı. Bu ekonomik modelin işleyişi içeride düşük faizli kredilerle halkın tüketimini artırma üzerine kurulmuştu. AKP’nin 19 yıllık iktidar dönemi halkın gelirinin çok ötesinde borçlanarak tükettiği yıllar oldu” dedi.
‘AKP kritik seçimler nedeniyle krizi öteledi’
2013 yılından sonra ülkeye sıcak para girişi yavaşlamaya başlayınca ekonomik sarsıntıların yaşandığına işaret eden Güneş, bir yıl içerisinde ödenmesi beklenen “kısa vadeli” dış borç miktarının yüksek olması sonucunda sürekli dövize ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Güneş, “Bu durum ekonominin uluslararası gelişmeler karşısında kırılganlığını artırdı. Diğer yandan ithalata dayalı bir ekonomi yaratıldığı için dövizde her artış hızla enflasyonda ve dolayısıyla faizde bir yükselmeye yol açıyordu. TL’nin değerlendiği dönemin yavaş yavaş kapanmasıyla faizlerin artması, enflasyonun yükselmesi borçlanarak tüketmeye dayalı iç ekonomiye sekte vurdu. Kritik önemdeki 2017 nisanındaki referandum, 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçimleri gibi gündemler nedeniyle AKP iktidarı eldeki bütün imkanlarla krizi öteledi. Ancak 2018’de Rahip Brunson meselesiyle patlayan kriz artık bu modelin tıkandığının net göstergesi oldu” ifadelerini kullandı.
‘Artık işler daha zor…’
Dövizdeki sıçrama sonrasında enflasyon ve faizdeki artışın ekonomiyi de durgunluk içerisine soktuğunu ifade eden Güneş şöyle devam etti: “2019 baharındaki yerel seçimler öncesinde AKP ve Saray rejimi, yüzde 24’e tırmanan faizi tekrar düşürmek adına dövizin değerini sabitlemek için Merkez Bankası rezervlerini piyasaya sürmeye başladı. MB rezervlerinin 2023 seçimlerine kadar bir şekilde idare etmesi hedefleniyordu. Pandemi bu olasılığı yerle bir etti. 2019’da kullanılan rezervlerin misli 2020 yılında tüketildi. Ama yetmedi. Pandemi kısıtlamaları en başta hizmet sektörü olmak üzere birçok iş koluna darbe vurdu; işsizlik ve gelir kaygısı artan vatandaş tüketimi azalttı. Pandemi döneminde uluslararası talebin yavaşlamasıyla ihracat da azaldı; önemli bir döviz girdisi sağlayan turizm büyük kayıp yaşadı. Bu koşullarda MB’nin rezervlerinin eksilere düşmesi piyasaya döviz sürerek müdahale kapasitesini ortadan kaldırınca kasım ayında yeni bir döviz krizi patlak verdi. Sonuç enflasyonda ve faizlerde sıçrama; ekonominin daha çok daralması oldu. Berat Albayrak'ın koltuğu bırakmasına mal olan döviz krizi sonrası ekonomi yönetiminin değişmesi piyasada bir süre iyimserlik yaratmışken siyasal hesaplarla ekonomiyi canlandırmak için faiz düşürme derdine düşünce 2021 martında dövizi yeniden zıplattılar. Yani artık ekonomi cephesinde işler daha zor.”
‘Kötü gidişatın ceremesini yoksul kesim çekiyor’
Son dönemlerde Hazine ve Maliye Bakanı'nın istifası, gerek Merkez Bankası'nda görevden alınmalara dair tartışmalara da değinen Güneş, “tek adamın iki dudağı arasında çıkacak talimatlara sıkışmış bir ekonomi politikası olduğunu” vurguladı. Güneş, “İktidarın seçim kazanma kaygısı ile ekonominin gereksinimleri arasında bir gerilim oluştu. Sermaye sınıfı; iktidarın sunduğu her türlü teşvik, ihale, vergi indirimi, kredi erteleme gibi imkanlarla her durumda kazanan taraf olduğu için ne ekonomideki kötü yönetime itiraz ediyor ne de işler çok kötü gitse de böyle bir itirazı yüksek sesle dile getirecek kapasitesi var. Ekonomik kötü gidişatın ceremesini her zaman olduğu gibi alt sınıflar, halkın yoksul kesimleri çekiyor” ifadelerinde bulundu.
‘Döviz kime, hangi kur üzerinden satıldı?’
Muhalefet tarafından dile getirilen “128 milyar dolar nerede” sorusunun aslında hem ekonominin kötü yöneltildiğini hem de pandemi koşullarında çok ihtiyaç duyulan kaynağın nasıl heba edildiğini halka gösterdiğine dikkat çeken Güneş, “Bu nedenle de iktidarın canını çok sıkıyor. ‘128 milyar dolar nerede’ pankartları nedeniyle pandemi önlemi adı altında ülkenin birçok büyükşehrinde kaymakamlıklar tarafından pankart asmak yasaklandı mesela. 128 milyarın akıbeti sorusunu iktidar için can sıkıcı yapan ikinci konu da ‘Bu rezervler piyasaya sürülürken kamu zarara uğratıldı mı’ meselesi. Merkez Bankası’nın arka kapı yöntemleriyle kamu bankaları eliyle piyasaya sürdüğü döviz kime, hangi kur üzerinden satıldı? Bu soru da ek olarak sorulmalı” şeklinde konuştu.
‘Pandemi uluslararası eşitsizlikleri artırdı’
“Kapitalizmde sermaye kazanacağı paraya bakar” diyen Güneş, “Uluslararası sermaye demokrasi, insan hakları, yargı meselesini önemseseydi, 12 Eylül darbesi sonrası ülke uluslararası piyasalarla en büyük kaynaşmalarından birini yaşamazdı. Finansal sermaye, parasını geri almak konusunda bir tehlike olmadığı sürece bir ülkede yatırım yapmaktan geri durmaz. Bugün mesele tam da bu. Morgan Stanley, Citi, JP Morgan gibi yatırım kuruluşları gelişen ülke piyasalarına yatırım yapılmaması tavsiyesinde bulunuyor. Pandemi uluslararası eşitsizlikleri artırdı. Aşıya ulaşmak konusunda daha geride kalan, gelişmekte olan ülkelerde pandeminin etkisi daha yoğun, ekonomik görünüm daha kötü. Bugün bir fırtınanın eşiğinde görünen ‘yükselen piyasalardan’ uzak durma eğilimi bundan” değerlendirmelerinde bulundu.
‘Derin hoşnutsuzluk 2023 yolundaki AKP’yi yoracak’
Emekçi sınıfların, krizin faturasının kendi sırtlarına yıkılmasına karşı mücadele etmediği sürece sermaye ve iktidar eliyle her krizden çıkacağını belirten Güneş, şöyle konuştu: “Acı reçete denilerek halka yönelik kemer sıkma önlemleri yaşama geçer, yoksullaşma yaşanır, var olan haklar budanır. Dolayısıyla krizin akıbetini belirleyecek halkın ‘Artık ödemiyoruz’ deyip demeyeceğidir. Ama bırakalım sokaklara taşan bir öfkeyi; yüksek bir işsizlik ve enflasyon sonucunda halktaki derin bir hoşnutsuzluk bile 2023 yolundaki AKP ve Saray rejimini çok yoracaktır.”