'İktidar bir cebe koyduğunu iki katıyla diğer cepten alıyor'

  • 09:05 10 Temmuz 2022
  • Emek/Ekonomi
DİYARBAKIR - Bütçenin yüzde 90’ının savaşa aktarıldığını belirten DİSK’e bağlı Genel İş Diyarbakır 2 Nolu Şube Sekreteri Hanife Kardaş, müjde olarak sunulan yeni asgari ücret için de “Bir cebe koyduğunu iki katıyla diğer cepten alıyor” değerlendirmesi yaptı. 
 
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın imzasını taşıyan 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi  30 Haziran’da kabul edilerek yasalaştı. Buna göre genel bütçe kapsamındaki idareler için 817 milyar 271 milyon 632 bin lira, özel bütçeli idareler için 63 milyar 203 milyon 143 bin lira olmak üzere toplam 880 milyar 474 milyon 775 bin lira ödenek bütçeye eklendi. 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'na bağlı genel bütçe gelir tahmini, toplam 1 trilyon 80 milyar 515 milyon 421 bin lira artırıldı.
 
Aralık ayında  kabul edilmişti
 
2022 yılı bütçesi Aralık ayı ortasında Meclis’te görüşülerek kabul edilmişti. 2022 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi'ne göre giderler 1 trilyon 750 milyar lira, bütçe gelirleri ise 1 trilyon 472 milyar lira öngörülmüştü. Ancak döviz kurlarındaki artış, Kur Korumalı Mevduat (KKM) gibi gerekçelerle geçen yılın sonunda hazırlanan bütçe yetersiz kalmıştı.
 
Asgari ücret açlık sınırının altında
 
Ek bütçenin kabul edilmesi, art arda gelen zamlar, enflasyonun Türkiye İstatistik Kurumu’nun da (TÜİK) yansıtmak zorunda olduğu rakamlara ulaşması ancak gerçek enflasyonun TÜİK’in açıkladığı rakamların çok üzerinde olması halkın alım gücünü giderek azalttı. Son olarak 4 bin 253 lira olarak yılın başında belirlenen asgari ücrette de iktidar bir düzenlemeye gitti. 5 bin 500 lira olarak belirlenen yeni asgari ücretin de ekonomistlerce açlık sınırının çok altında kaldığı belirtiliyor. İşçi ve emekçi sendikaları asgari ücretin çalışanların cebine dahi girmeden eridiğinin altını çiziyor. 
 
Art arda gelen zamlar, alım gücünün giderek düşmesi, asgari ücretin ihtiyacın çok altında kalmasına ilişkin Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'na (DİSK) bağlı Türkiye Genel Hizmetler İşçileri Sendikası (Genel İş) Diyarbakır 2 Nolu Şube Sekreteri Hanife Kardaş, JINNEWS’e konuştu. 
 
‘Birçok kişi evine kuru ekmek götüremez durumda’
 
Salgından sonra ekonomik krizin giderek derinleştiğini belirten Hanife, Türkiye’nin böylesi bir süreci kriz yaşamadan atlatmaya yönelik bir hazırlığının olmadığını belirtti. 2 yıllık süre zarfında birçok işyerinin kapandığını söyleyen Hanife, “Birçok kişi işten çıkarıldı. Bu durum bugüne kadar da devam ediyor. Bir yıl önce asgari ücret artırıldı. DİSK olarak, devlet yetkilileri ile yapılan görüşmelerde asgari ücretin açlık sınırının altında olmaması gerektiğinin altını çizdik. Aksi takdirde işçilerin ihtiyaçlarının karşılanamayacağını belirtti. O dönemde asgari ücret 4 bin 253 lira olarak belirlendi. Bunun yanı sıra enflasyon yüzde 200’lere yükseldi. Tüm yaşamsal ihtiyaçlara zam yapıldı. Bu ücrete çalışan birçok insan evine kuru ekmek dahi götüremez duruma geldi. İşten atılmalar arttı” diye konuştu. 
 
‘Asgari ücret zammı şaka gibi’
 
Asgari ücrette yeni yapılan düzenlemenin şaka gibi ifade eden Hanife, şöyle dedi: “Yeni asgari ücret 5 bin 500 lira olarak belirlendi. Ancak şimdi de Türkiye’de açlık sınırı 6 bin lira. Asgari ücret arttı, ancak temel ihtiyaçların tümüne zam geldi. Bir cebe koyduğunu iki katıyla diğer cepten alıyor. Hiçbir işçinin bu ücret ile geçinemeyeceğini göreceğiz. 4 kişilik bir ailenin evine ayda 10 bin lira da girse bununla sıradan bir yaşam sürdüremez.”
 
‘Bütçenin büyük kısmı savaşa ayrılıyor’
 
İktidarın bütçenin yüzde 90’ını savaşa ayırdığını dile getiren Hanife, devamla “Bütçenin yüzde 90’ını savaş ayırıyor iktidar geriye kalan yüzde 10’unu halka veriyor. Ne zaman zorlansa savaşa baş vuruyor, bu şekilde iktidarını korumaya çalışıyor. Oluşturdukları sistemden dolayı gençler, kadınlar yani toplumun tümü mağdur. Özellikle de kadınlar eve hapsediliyor. Bu da daha fazla şiddete maruz kalmalarına neden oluyor. Devlet ve erkek tarafından mağdur ediliyorlar. Toplumsal krizin de, kadına yönelik şiddetin de nedeni ekonomik krizdir. Bizler de sendika olarak zorlanıyoruz. Cevap olabilmek için çabalıyoruz. ‘Kul hakkı yemek günahtır’ diyorlar ancak en çok da onlar kul hakkı yiyor” diye belirtti. 
 
‘Derde deva değil’
 
Artırılan 5 bin 500 liralık asgari ücretin işçilerin derdine deva olmadığını söyleyen Hanife, “5 bin 500 TL bir işçinin derdine deva değil. Halk bu parayla kira mı ödeyecek? Çocuğunu mu okutacak? Kredi çekmiş ise kredisini mi ödeyecek? Evini mi geçindirecek? Halk ne yapacak?” diye sordu. 
 
 İşçilerin feryat edecek halde olduğunu belirten Hanife, “Bücret ile geçinemeyeceğimizi her yerde dile getirmemiz gerekiyor. Bakıyoruz ki bürokratlar, yönetimler 40-50 bin lira maaş alıyorlar. Sen bu maaşla geçinemiyorsan işçi nasıl geçinecek? Gerçekten kötü bir olgu yaratılmış durumda.  Bundan önceki kayyumun ‘İnsan Kaynakları Daire Başkanı’ gidip parkta oturuyor, çalışmıyor, dışarıda geziyor ve 40 bin TL maaşını alıp cebine koyuyor. Bu Allah’a reva mıdır? Kul hakkı diyorsunuz da kul hakkı bu mudur? Cumhurbaşkanı çıkıp diyor ki hiçbir işçiyi enflasyon altında ezdirmiyorum, ezdirmemek bu mudur? Ezdirmemek açlıkla terbiye etmek midir? Bunu sormamız gerekmiyor mu? Gidip işçiye 5 bin 500 lira maaş veriyor ve diyor ki işçiyi ezdirmiyorum. Asgari ücrete bu kadar zam yaptım diyor, bir lütuf gibi de sunuyor. Sen halkın ne kadar hak ve hukukunu savundun? Milletin durumunu ne zaman gözden geçirdin? Sen bu kadar adaletli isen neden bu durumdayız? Halk ne için bu kadar eziliyor?” 
 
 ‘Binlerce aile aç yatıyor’
 
Diyarbakır’da binlerce ailenin aç yattığını ifade eden Hanife, birçok işçinin işten çıkarıldığını, çalışanların da mobbing ve şiddete maruz kaldığını söyledi. İşyerlerinde kadınların şiddet ve mobbinge maruz kaldığını belirten Hanife, “Özellikle kayyum atanan belediyelerde en çok kadınların hakları ihlal ediliyor. Kadınlar ‘basit işlerde’ görevlendirildi. Zor ve baskı ile onları uzaklaştırırız zihniyeti ile yaklaşıyorlar. Yine işyerlerinde cinsiyetçi ve ırkçı bir saldırı var. Bunları kendi işçilerimizden de duyuyoruz. Ancak bizler her alanda her koşulda birbirimizi ve kazanımlarımızı koruyacağız. Asla geri adım atmayacağız” dedi. 
 
'Kendisi gibi hareket etmeyenler tetörist olarak görülüyor'
 
İktidarın kendisi gibi hareket etmeyen herkesi “terörist” olarak gördüğünü söyleyen Hanife, son olarak şunları dile getirdi: “Toplumun tüm kesimlerinin kendi tekelinde  çalışmasını istiyor. Onlara karşı çıkanlar da ya tutuklanıyor ya da tehdit ediliyor. Her yanımız polis ablukası altında. Buna karşı birçok kesim tepkisini sosyal medyadan dile getiriyor. Ancak bunu da sansür yasası ile engellemek istiyorlar, halkı bu şekilde susturmak istiyorlar. Fakat bu böyle gitmiz. Buna karşı sesimizi güçlü çıkarmalıyız. Önümüzde bir seçim süreci var. Bizim de seçimimizi iyi yapmamız gerekiyor.”