Çocuk yaşta başlayan 22 yıllık emek sömürüsünü anlattı

  • 09:01 27 Nisan 2024
  • Emek/Ekonomi
 
Rozerin Gültekin 
 
İSTANBUL - Devletin baskısıyla göç ettirilen ve çocuk yaşta çalıştırılarak, yıllarca emeği sömürülen, ardından hemşire olan Şükran Aydoğan, “Sokakta oynamam gereken yaşta neden çalışmak zorunda kaldım? Bu sadece benim problemim değil, dünyanın problemi. Çalışma sistemi resmen insanların hayatını bitirmeye yönelik. Mücadelenin daha güçlü olması gerekiyor” dedi.
 
Emekçiler, işçiler, yaşamı üretenler 1 Mayıs’a doğru coşku ve heyecanla gidiyor. Emekçilerin taleplerini ve haklarını haykırdığı alanlardan biri olan 1 Mayıs’a giderken göz ardı edilen ve yok sayılanlardan biri de çocuk yaşta çalıştırılanlar. Bugünün işçileri ne yazık ki dünün çocuk yaşta çalıştırılanları konumundaydı. Bunlardan biri de hemşire Şükran Aydoğan.  Şükran, çocuk yaşta çalıştırılma ve sağlık alanında yaşanan sömürüyü anlatarak, 1 Mayıs'ta mücadelenin büyütülmesi çağrısını yaptı. 
 
‘Neden çalışmak zorunda kaldım?’
 
Adana’nın Ceyhan ilçesinde dünyaya gelen Şükran Aydoğan, 90’lı yıllardaki devlet baskısından kaynaklı küçük yaşlarda Ceyhan’dan İstanbul’a taşındıklarını ve çocuk yaşta çalıştırılma sürecinin o günden başladığını ifade etti. Şükran, “İstanbul’a geldiğimiz andan itibaren yaşam koşulları çok sıkıntılıydı. Kürt olduğumuz için aylarca ev bulamadık. Çocuk işçilik bizim evde 10 yaşında başlamak zorunda kaldı. Bu yaşadıklarımız bizde ciddi anlamda tahribatlara neden oldu. İlk olarak 10 yaşında tekstilde çocuk işçi olarak başladım. O zaman 10 yaşında olduğumu hissedemiyordum, çünkü çalışırken kendini büyük hissetmek zorundasın. Patronlar çocuk gözüyle bakmıyor. Seni ne kadar fazla çalıştırabileceğini düşünüyor. Hiçbir patron çocuk işçiye çocuk olarak bakmıyor. 11 yıl çalıştığım iş yerinde sigortam yapılmadı. Çocuk işçi olarak başladığım için sigortamı yapmadılar, sonrasında da bahaneler söyleyerek yapmadılar. Benim sokakta oynamam gereken yaşta neden çalışmak zorunda kaldım? Bu sadece benim problemim değil, dünyanın problemi” dedi.
 
‘Kız çocukları fiziksel anlamda daha fazla istismar ediliyor’
 
“Bir süre sonra çalışmak bizim için normalleşiyordu ve çocuk değilmişiz gibi davranıyorduk” diyen Şükran, 11 yıl boyunca çalıştığını belirterek, neler yaşadıklarını şu sözlerle dile getirdi: “Öğle aramda çıkıp oyun oynamak istiyordum ama yapamıyordum, çünkü büyük hissetmek zorundasın. Karşılığı verilmeyen mesailer ile kötü koşullarda 14 saate varan çalışma saatleri oluyor. Çocukluğun çalınıyor. Varlığın yok sayılıyor. Çocuk işçilik aslında sistemin çocukları görmezden gelmesiyle ilgili bir mesele. Ülkede başlı başına kız çocuğu olmak çok zor, bunun yanında işçi olmak daha zor. Taciz, tecavüz, hakaret yaşıyor çocuklar. Çocuğa inanmak gerekiyor; ben ne söylersem söyleyeyim, ailemin bana inanacağını biliyordum. Çocuklara bunu aşılamak gerekiyor. Çocuk yalan söylemez. İşçi olan kız çocukları fiziksel anlamda daha fazla istismar ediliyor. Konuşmayan, susan binlerce kız çocuğu var.”
 
Devlet baskısı devam etse de mücadele etti
 
Ekonomik olarak zorlanmalarından dolayı 2011 yılında tekrardan Ceyhan’a döndüklerini söyleyen Şükran, bu sefer Ceyhan’da terzi dükkanı açtığını ancak orada devletin baskısının peşini bırakmadığını ifade etti. Şükran, “Evimize haftada bir baskın oluyordu. 3 yıl boyunca terzilik yaptım ama devletin yaptığı baskı, sistematik saldırı ve tacizden dolayı kapatmak zorunda kaldım. Polis aracı ben çalışırken gelip gözüme ışık tutuyordu. Zırhlı aracı sürekli üzerime sürüyordu. Onun için tekrardan İstanbul’a göç ettim. Bunlar bir yandan baskılarken diğer yandan direnme duygunuzu arttırıyor. Bu baskıların bizi bitireceğini düşünenler yanılıyor. Ben daha güçlü kadın olarak ayağa kalktım” diyerek pes etmediğini vurguladı.
 
‘Molanın nasıl kullanılacağına bile müdahale ediliyor’
 
Bir yıldır kendi mesleğini yapmaya başladığını ve hemşire olarak özel bir hastanede çalıştığını aktaran Şükran, sağlık alanında da sömürünün devam ettiğini ve kişilerin en az 12 saat çalıştığını dile getirdi. Şükran, “Hastanın yaşamına dokunuyorsun ama kendin hasta olmana rağmen çalışman bekleniyor. Yemek molası yarım saat, çay molası 15 dakika. Molada uyuyamıyorum, hastaneden dışarı çıkamıyorum, yasak. Molanın nasıl kullanılacağına bile müdahale ediliyor. Hastaneler mezbahalara dönmüş durumda. Özel hastanelerin denetlenmesi gerekiyor. Bu çalışma sistemi resmen insanların hayatını bitirmeye yönelik. Haftada ortalama 5 gün nöbet tutuyoruz. İnsanlar sadece kira ödemek üzere çalışıyor, sağlıkçılar geçinemiyor” diye belirtti.
 
‘Mücadelenin daha güçlü olmalı'
 
“Her zaman olduğu gibi bu yıl da 1 Mayıs’ta eşitlik, adalet ve sömürüsüz bir yaşam şiarıyla alanlarda olacağız” diyen Şükran, “Kimlik mücadelesini ailede tanıdım. Emek mücadelem, 14 yaşlarında iken 1 Mayıs’ta ne oluyor diye sorgulamamla başladı ve o günden beri 1 Mayıs alanlarındayım. İşçi ve emekçi olarak 1 Mayıs’ın sömürünün bittiği adaletin sağlandığı, eşitliğin geldiği, cinsiyet ayrımı yapılmaksızın emeklerimizin karşılığını alabileceğimiz bir zaman olmasını istiyorum. Ekonomik kriz derinleştikçe derinleşiyor; bu durumun son bulması, özel sektörün iyileştirmeye gitmesini talep ediyorum. Bu problemlerden bahsediyorsam mücadelede eksik kaldığımız ortaya çıkıyor; mücadelenin daha güçlü olması gerekiyor. Mücadeleyi sadece 1 Mayıs’a sığdırmamamız gerekiyor” diyerek çağrı yaptı.