Ötekileştirilenlerin ortak paydası midye işçiliği!

  • 09:10 8 Ekim 2018
  • Emek/Ekonomi
İSTANBUL - Geceleri seyyar tezgahlarda tüketilen midyeler, şafaktan gece yarısına kadar emek veren kadınların elinden çıkıyor. Tarlabaşı'nda kahvaltı yapacak zamanları dahi olmayan Suriyeli Perişan Ahmo ve Mardinli M.Ç., emeklerinin karşılığını alamadıklarını ancak yapacak başka bir iş olmadığı için mecbur olduklarını belirtiyor. 
 
İstanbul'da ötekileştirilen ve “kenara atılmış” insanların yaşadığı Tarlabaşı'nda kadınların şafaktan geceye kadar yoğun emekle hazırladıkları midyeler satışa çıkarılıyor. Midye işçiliği yapanlar genellikle yerlerinden, yurtlarından edilen insanlar. Çingeneler, Kürtler, Suriyeliler ve kadınlar. Bir bodrum katında işbölümüyle midye hazırlayan kadınlar, bir yandan merdaneli çamaşır makinesine midyeleri atıyor diğer yandan da pilav tencerelerini hazırlıyor. 
 
‘Yurdumuz savaştan bir kurtulsa döneceğiz’
 
Suriyeli Perişan Ahmo'nun midye yapmaktan elleri nasırlaşmış. İş bulamadıkları için midye yaptığını belirten Perişan, midyeleri nasıl hazırladıklarını şöyle anlatıyor: "Midyeler arabalara yüklenip çuvallarında geliyor. Seçiyoruz. Merdaneli çamaşır makinesine koyup yıkıyoruz. Açıyoruz. Çuvallara yerleştirip dolaba koyuyoruz. Sabah saat 05.30'da başlıyoruz ve saat 16.00'ya kadar kahvaltı dahi edemiyoruz. Gece saat 00.00 civarina kadar sürüyor. Oturup midyenin içini dolduruyoruz. Isıtıyoruz. Satıcılar gelip alıyor, satıyorlar. Çok zahmetli. İşten kahvaltıya bile yer kalmıyor. Gece yarısına kadar sürüyor." 
 
Suriye’deki savaş nedeniyle 3 yıl önce her şeylerini bırakıp göç etmek zorunda kaldıklarını anlatan Perişan, "Sınırlara dayandık. Eşlerimizden ayrı küçük çocuklarımızı sırtlayıp geldik. Çöllerde 3 gün kaldık. Toprağımızı terk etmek zorunda kaldık. Bizim de yurdumuz vardı. Yurdumuz savaştan bir kurtulsa döneceğiz. Buralarda yapamıyoruz" diyor. 
 
'Aç kalmamak için bu işi yapıyoruz'
 
İkisi daha bebek 4 çocuğu olan Perişan, onları evde bırakıp çalışmaya geliyor. Çocukları bırakacak bir yeri olmayan Perişan, "Aç kalmamak için bu işi yapıyoruz. Yiyecek ekmeğimiz yok. Her gün çalışıyoruz. Bu işi yapmasak ne iş yapacağız ki? Çocuklarım çikolata istiyor. Onlara bir çikolata bile alamıyorum. Çocuklarıma bez alamıyorum. Ev işlerimizi de gece yapmak zorunda kalıyoruz. İşimiz bitmeden yemeğimizi yiyemiyoruz. Burada çok zor yaşıyoruz. Vatanımı özledim" ifadelerini kullanıyor.  
 
'Emeğimizin karşılığını alamıyoruz'
 
7 çocuğuna bakan midye emekçisi M.Ç. de, 25 yıl önce Mardin’in Artuklu ilçesine bağlı Dara köyünden İstanbul’a göç etmek zorunda kalanlardan. M.Ç., zahmetli olmasına rağmen severek yaptığı midye işi ile ilgili şöyle diyor: "Mardin, Hakkari hatta Ağrı'ya kadar uzanıyor midye işçiliği. Midyecilik, Mardinliler ile başladı. Ukrayna, Almanya ve İsveç'te de yapılıyor. Onlar kurumlaşarak yapıyor artık bu işi. Avrupa'da adeta seri üretim şeklinde. Burada ise seyyar yapılıyor midye satışları. Zabıtalar da seyyar olan her şeye engel olmaya çalıştıkları gibi buna da engel oluyorlar. Satış için dükkan açmamızı istiyorlar." 
 
Verdikleri emeğin yalnızca üçte birini kazandıklarını kaydeden M.Ç., Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri iş yoğunluğu olduğunu söylüyor. Yağmurlu ve karlı günlerde iş olmadığını aktaran M.Ç., 25 senedir midye dolduruyor. Günde yaklaşık 500 midye yapan M.Ç., ağır çalışma koşullarından dolayı da birçok hastalığının olduğunu ekliyor. Midyeden kazandıkları para ile yaşamlarını idame ettiklerini söyleyen M.Ç. ve kızları midyeleri hazırlarken, evdeki erkekler de hazırlanan midyeleri alana götürüp satıyor. 
 
'Kendi işimin emekliliği olacak'
 
Her türlü zorluğa rağmen bir kadın olarak kendi parasını kazanmanın önemli olduğunu ifade eden M.Ç., "Ben de istiyorum ki bir Kürt kadını olarak kendi ayaklarımın üstünde durayım. Çalışıp çocuklarımı okutuyorum. Eşimle aynı şartlarda olmak istiyorum. Erkek kadın farkı olmamalı. Çünkü kadınlar da kendi ayakları üstünde duruyor. Midye yaptığım için çevrem tarafından ötekileştirildim. Çalışmak ayıp değil. Emekten, üretimden yana olan insan takdir edilesi gereken insandır. İstiyorum ki çocuklarım da okuyup kendi kendilerine yetsin. 24 saat de olsa çalışmak, sürekli çalışmak isterim. Çocuklarım bir yerlere gelene kadar da mücadeleme devam edeceğim. İşte o zaman emekli olacağım. Ancak bu emeklilik devletin emekliliği değil kendi işimin emekliliği olacak" diye belirtiyor.