‘Neoliberalizm kadın emeğini yeniden adlandırarak pazar haline getiriyor’
- 09:01 10 Kasım 2018
- Emek/Ekonomi
İZMİR - Mumbai Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden Radha D’Souza, neoliberalizmin insan haklarını pazarlanabilir bir ürüne çevirdiğini belirterek, kadın emeğinin ucuz iş gücü piyasasının dönüştürülmesinde bir enstrüman haline geldiğine dikkat çekti.
Neoliberalizmin insan haklarına dair birçok alanı pazar ekonomisinin bir ürününe dönüştürdüğünü belirten Mumbai Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden Radha D’Souza, kapitalizm öncesi dönemdeki toplumsal sözleşmeye göre şekillenen kadın emeğinin, neoliberalizm döneminde yeniden nasıl şekillendirildiğini tarihsel süreçleriyle anlattı.
‘Ekonomik sistem 1945’lerde kuruldu’
Kapitalizmin 3 periyodundan biri olan neoliberalizmin, 17 ve 18’inci yüzyıllarda endüstriyel çağın devamı olduğunu ve bu yüzden de 17. yüzyılda yaşananların net olarak bilinmesi gerektiğini ifade eden Radha, neoliberalizmin kurumsal olarak 1979’da değişmesine rağmen asıl kurumlaşmasının 1945’de başladığını söyledi.
“Dünya Bankası (WB) ve Uluslararası Para Fonu (İMF) kurulduğunda, Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Antlaşması (GATT) çoktan kurulmuştu. Yani ekonomik sistem 1945’de kurulmuştu” diyen Radha, dünya savaşları sırasında ve sonrasında iki büyük devrimci mücadele nedeniyle (sosyalist hareketler ve antiemperyalist hareketler) II. Dünya Savaşı sonrası neoliberalizmin legal ve politik sisteminin kurulamadığını dile getirdi. 1980’lerden sonra krizlerin bitimi ve sosyalizmin çöküşüyle bu sistemi kurmak için açık bir platform bulduklarını aktaran Radha, “Sanırım bunu anlamak çok önemli; mülkiyet ilişkileri çoktan kuruldu. Bu, sadece 1980’lerden sonraki neoliberal kapitalizmin legal, akademik ve ideolojik görünüşü” dedi.
‘Alt sınıf işler kadınlara, yüksek sınıflı işler erkeklere verildi’
Bütün kapitalizm türlerinin kadına atfedeceklerine göre paha biçtiğini kaydeden Radha, “Örneğin çocuğuna bakarsın ve bunun hiçbir değeri yoktur. Ama eğer aynı işi çocuk bakımevlerinde yapar ve buralarda yönlendirirsen sen artık başka bir iş yapıyorsun, çocuk bakıcısısındır. Ve bu bir istihdam konusudur ve piyasa ekonomilerine girmişsindir. 1970 ve 80’lerde üçüncü dünya ülkelerinde bazı büyük şirketler gelip kötü şartlarda işçi çalıştıran işyerlerini çok ucuz maliyetlere kurduklarında kadınlar da bu tür işlere itildi. Bütün üçüncü dünya ülkelerinde bu tür söylemlere ‘terazinin kadınlaşması’ dendi. Daha ucuz işler, ‘alt sınıf’ işler kadınlara daha yüksek sınıflı işler ise erkeklere verildi. Bu kapitalizmin bilinci ve ucuzcu terazisinin göstergesiydi” diye konuştu.
Ucuz iş gücü kadın ve göçmenler!
Kadınların “çocuk yapmak gibi sorumlulukları” olduğu için düşük fiyatlı alt sınıf işlerde çalıştığını belirten Radha, “Bu sürdürülebilir değil. Çünkü her medeni toplum bir sözleşmeye sahiptir, gençlere, yaşlılara, hastalara engellilere bakmak konusunda… Bütün bunlar kadınlar tarafından bedava üretilen şeylerdi. Şimdi ise bunlar için para ödemek gerekiyor ve piyasa ekonomilerinde yer ediyor. Örneğin evinde ihtiyarlara bakım için kadınlar dünya üzerinde dolaşıyor. Filipinler’den, Afrika’dan, Hindistan’dan gelip İngilizlere bakıyorlar. Şimdi hükümetler ‘biz göçmenleri sevmiyoruz’ diyorlar. Peki bu göçmenler olmasa ucuz maliyetle kim bakacak sizin büyükannelerinize? Bir İngiliz’in fiyatını ödeyemezsiniz. Bütün o ekonomik sonuçları değerlendirirsek saklı bir bilincin olduğuna varırız” ifadelerini kullandı.
‘Kadın sorunu ile bağlantılı olan ekolojik kriz bir varoluş krizidir’
Ekolojik krizin de kadın sorunu ile bağlantılı olduğuna vurgu yapan Radha, “Çünkü neoliberalizm ekolojik, doğayla, diğer insanlarla birlikte kolektif olarak üretilen aileyle yaşamayı içermiyor. Bu da bir krizdir. Çünkü ailelerimizi geçindirecek yiyeceği üretebilmemiz çok sürmeyecek. Ekolojik kriz ve cinsiyet krizi insan toplulukları için gerekli olan koşulları üretebilmemizi imkânsız hale getiriyor. Bu bir kriz, bir varoluş krizidir” dedi.
‘Aristokrasi ulusalcılığa dönüştü’
Türkiye, Hindistan gibi üçüncü dünya ülkelerinde dinin ulusal bir ideoloji olarak kullanıldığına dikkat çeken Radha, şöyle devam etti: “Bu tinsellik değil, İncil’in, Kuran’ın ya da benzerinin dediği değil. İslam ülkelerine baktığınızda kadınlar her zaman çalışıyordu. Taşrada, tarımcı toplumlarda ise bütün kadınlar çalışırdı. Ben eminin Kürtlerin yaşadığı bugünkü coğrafyaya gitseniz onların her zaman çalıştığını görürsünüz. Sadece aristokrat kadınlar çalışmadı bugüne dek. Şimdi aristokratik ideolojiyi alıp ‘ulusalcılık’ ideolojisine çevirdiler.”