Gazeteci Kibriye Evren: Dilde üretilen bir şiddet var
- 09:05 21 Kasım 2024
- Güncel
Nazlıcan Nujin Yıldız
İZMİR - Kadına yönelik şiddet piramidinin en alt katmanında yer alan cinsiyetçi dile ve etkilerine dair konuşan Gazeteci Kibriye Evren, dilde kadına yönelik şiddetin üretildiğini ifade etti. Toplumda kadınların maruz kaldığı cinsiyetçi söylem ve hakaretlerin, iktidarın politikalarından bağımsız olmadığını söyleyen Kibriye Evren, bu konuda medyanın da rolüne dikkat çekerek, “Medyanın dilini doğru oturtması lazım” dedi.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne giderken kadınların ve kadın örgütlerinin temel gündeminde erkek şiddeti ve erkek şiddetine karşı mücadele var. Erkek şiddetinin her geçen gün artması sonucu günde neredeyse 4-5 kadın katlediliyor. Kadına yönelik şiddetin artmasının pek çok önemli nedeni var. Bunlar başlıca iktidarın kadın kazanımlarını hedef haline getirmesi, kadın düşmanı politikalar ve yargıdaki cezasızlık olurken şiddetin henüz fiziki boyuta ulaşmamışken nasıl var olduğunu da şiddet piramidinden görüyoruz. Şiddet piramidinin en alt katmanında cinsiyetçi dil yer alıyor. Özellikle cinsiyetçi hakaretlerin günümüzde bu kadar normalleştirilmesi ve kullanılması, kadına yönelik fiziki şiddetin ve kadın katliamlarının temelini oluşturuyor.
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan gazeteci Kibriye Evren, şiddet piramidinin en alt katmanında yer alan cinsiyetçi hakaret ve söylemler nedeniyle, dilin bir şiddet aracı haline getirildiğini ve bunun da iktidarın söylemlerinden bağımsız olmadığını belirtti. Kibriye Evren, bu konuda medyaya büyük bir sorumluluk düştüğünü ifade ederek farkındalığın artırılması gerektiğini vurguladı.
‘Dilde üretilen bir şiddet var’
AKP’nin iktidarı boyunca yürütmüş olduğu cinsiyetçi ve milliyetçi söylemlerin öncelikle kadınları hedef haline getirdiğini ifade eden Kibriye Evren, bu dilin ciddi bir ayrımcılığı ortaya çıkardığını belirtti. Bu ayrımcılığın sadece dilde olmadığını, şiddette de bir ayrımcılığın olduğunu söyleyen Kibriye Evren, “Kadınlar çok ciddi bir şekilde şiddete uğruyor. Şiddeti genel anlamda maddi veya manevi kuvvet aracıyla bireyin kişisel sınırlarının ve haklarının ihlali olarak değerlendiriyoruz. Şiddetin fiziksel, cinsel, ekonomik yönü olmakla beraber bir de dilde üretilen bir şiddet var. Dilsel şiddet diyebileceğimiz bir şiddet var. Bunun üzerinde çok fazla durulmuyor. Günümüzde özellikle teknolojinin gelişmesiyle beraber şiddet dilinde de hem değişiklik hem de giderek artan cinsiyetçi bir şiddet oluşmaya başladı. Piramidi fiziksel, cinsel, ekonomik şiddet diye oluşturduğumuzda belki de dili en üste koymak lazım” şeklinde konuştu.
‘Dilde öğretilen şiddet şekli’
Dil üzerinden yaratılan şiddetin, iktidarın söylemlerinden bağımsız olmadığını vurgulayan Kibriye Evren, AKP’nin, özellikle devrimci, demokrat, AKP gibi düşünmeyen kadınlara söylediği birçok kavramın olduğunu anımsatarak, “‘Kız mıdır, kadın mıdır bilmem. Sen kadınsın, evinde otur, kadının yeri evidir, beş çocuk yapsın’ gibi söylemler derinlemesine incelendiğinde bir şiddet şeklidir. Dildeki şiddet, insanın hem ruhuna hem de ileriki dönemde kişinin yaşamını da etkileyebilecek tanımlamalarla oluşuyor. Mesela, ailede bir kız çocuğu olduğunda, kız çocuğuna ‘Sen kız çocuğusun, otur, konuşma, sana söz düşmez, bu senin işin değil erkeğin işi’ gibi çocukluktan başlayıp günümüze kadar süren bir dilde de öğretilen bir şiddet şekli var. Biz bunu belki bir şiddet olarak algılamıyoruz ama bu aşamada bunun bir şiddet şekli olduğunu, dolayısıyla bu dilin hem cinsiyetçiliği çok fazla ürettiğini hem de kadını toplumda ötekileştirdiğini, iradesiz ve mücadelesiz kıldığını görebiliyoruz” dedi.
‘Ne kadar küfredersen o kadar erkeksin’ yaklaşımı
Günde 4-5 kadının katledilmesinin, kullanılan dilden ayrı düşünülemeyeceğinin altını çizen Kibriye Evren, dilin aynı zamanda bir savunma aracı olduğunu, dilin doğru kullanımı halinde iyileşmelerin de mümkün olduğunu dile getirdi. Kibriye Evren, toplumda kadın bedeni üzerinden üretilen hakaretlere de değinerek şunları söyledi: “Sadece sokakta ya da kamusal alanda değil, bir erkek yazarın kitabını okuyun, iyi bir yazarlık küfürle olur sanki diye bir düşünce var. Ağza alınmayacak birçok kavramı o yazarın kitabında görebiliyorsun. Sokakta, toplu taşımada, ailede karşılaştığımız cinsiyetçi söylemlerin hepsi öğretilmiş. Yani öğretilen ve normalleştirilen. Erkek olmanın, kendi iktidarını pekiştirmenin en önemli noktalarından biri kullandığı küfürlerdir. Ne kadar küfredersen o kadar erkeksin, iktidarın var, güçlüsün yaklaşımı, bugüne kadar süre gelen ve oluşan bir şey. Kavramlar çok önemli. Kavramlar hem toplumu oluşturan, bireyi oluşturan hem de karşıdakinin hal, hareket ve duruşunu oluşturan temel şeyler”
Cinsiyetçi söylemlerin milliyetçilikle bağı
Cinsiyetçi söylem ve hakaretlerin milliyetçilikle de önemli bir bağı olduğunu sözlerine ekleyen Kibriye Evren, bu durumu özyönetim süreçlerinden örneklendirerek şu ifadelere yer verdi: “Özyönetim sürecinde biz inanılmaz cinsiyetçi küfürlerle beraber milliyetçiliğin hortladığını gördük. Özellikle Cizre’de, Sur’da insanların yatak odalarına kadar giren, cinsiyetçi söylemler yazan, kadınların çamaşırlarını ortaya seren, ‘aşk bodrumda yaşanır’ gibi yazılar yazıldı. Neden kadın bedeni burada esas alınıyor, onu ele almak lazım. Özellikle Kürdistan’da, bu bütün savaşlarda da böyledir, sen savaşta bir toplumu yenmek istiyorsan öncelikle kadına saldıracaksın. Savaşlarda kadın tecavüze uğrar, ötekileştirilir. Eğer bir halkı düşürmek istiyorsan önce kadını düşürürsün. Özel savaş politikalarıyla, tecavüz ederek, yoksullaştırarak düşürürsün. Bir düşürme yönetimi de kullanılan cinsiyetçi kavramlardır, dildir. Kürdistan’da özel savaş politikalarının uygulanmasının nedeni de kadın şahsında toplumu düşürmektir. Bu dile de yansıyor, eyleme de yansıyor. Bizim sokakta duyduğumuz cinsiyetçi küfürlerin temel nedeni kadını düşürmek ve kadın şahsında toplumu düşürmek”
‘İktidar medyasının rolü’
Kullanılan cinsiyetçi kavramların iktidar politikalarından bağımsız olmadığını tekrarlayan Kibriye Evren, iktidarın yayın organlarının da bu dili kullandığından bahsederek bu dilin oluşmasında medyanın rolüne dikkat çekti. Kibriye Evren, “Medyada gelişen her şey topluma çok hızlı yayılıyor. Eskiden mesela gazete vardı ama şu an iletişim anında toplumu manipüle edebiliyor. AKP-MHP iktidarının özellikle kadın şahsında topluma karşı kullanmış olduğu bu dil önemli. Bunu en fazla ana akım dediğimiz medya aracılığıyla yapıyor. Medya en büyük manipülasyon aracı olarak kullanılıyor. İktidar kendi cinsiyetçi, milliyetçi, dinci söylemlerini medya üzerinden yapıyor. Eğer medya aracılığıyla topluma doğruyu verirsen toplum daha demokratik bir yöne evrilir ama toplumu manipüle ederek yanlış verirsen işte bugün Türkiye’de gördüğümüz şey olur” diye belirtti.
‘Dil şiddet şekli olarak yaygın hale geldi’
Medyanın kullandığı dile, yapılan haberlerden örnek veren Kibriye Evren, Narin Güran’ın katledilmesinin ardından hemen annesi üzerinden cinsiyetçi söylemlerin devreye konulduğunu, İzmir’de yaşadıkları yerde yangından etkilenerek yaşamını yitiren beş çocuk hakkındaki haberlerde yine kadını suçlayıcı bir dilin kullanıldığını söyledi. Ana akım medyanın hak odaklı haberciliği esas almadığını ve diline dikkat etmediğini ifade eden Kibriye Evren, “Kullanılan dil, kadınları hedef haline getiren bir dil. Dolayısıyla bu noktada kadınlar hem çok fazla hak ihlallerine uğruyorlar hem de hedef haline getiriliyorlar. Dil, bir şiddet şekli olarak çok daha yaygın bir hale geldi. Özellikle medya aracılığıyla daha da yaygınlaştırıldı” sözlerini kullandı.
‘Medyanın dilini doğru oturtması lazım’
Şiddetin her türlüsüne maruz kalan kadınların, cinsiyetçi ve kişilik haklarını zedeleyen bir dille de haber konusu olduklarını belirten Kibriye Evren, bu nedenle kadınların çifte şiddete maruz kaldıklarını dile getirdi. Bu konuda medyaya yönelik çalışmalar yapılması gerektiğini sözlerine ekleyen Kibriye Evren, “Okullarda, üniversitelerde toplumsal cinsiyet eğitiminin yaygınlaştırılmasını sağlamak gerekiyor. Medyaya yönelik eğitim çalışmaları yapmak gerekiyor. Özellikle yerel medyaya yönelik farkındalık arttırıcı eğitimler düzenlemek gerekiyor. Medya okuryazarlığının yaygınlaştırılmasını sağlamak gerekiyor. Aynı zamanda kamusal yayın yapan araçların da toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı hale getirilmesi gerekir bu cinsiyetçi dilin ortadan kaldırılması için. Medyaya çok önemli bir görev düşüyor. Medyanın dilini doğru oturtması lazım. Bu konuda Özgür Basının, eksiklikleri olsa da mevcut medyaya baktığımızda, toplumu değiştiren, dönüştüren bir dil kullandığını görebiliyoruz ” diye konuştu.