Şiddete karşı ‘Jin jiyan azadî’ dediler

  • 15:04 24 Kasım 2024
  • Güncel
ÊLIH- Êlih’te 25 Kasım dolayısı ile Baro Kadın Hakları Merkezi’nin yaptığı açıklamanın ardından “Jin jiyan azadî” sloganı ile yürüyen kadınlar, kadın katliamlarının politik olduğuna işaret etti, mücadelenin yükseltileceği mesajı verdi.
 
Êlih Barosu Kadın Hakları Merkezi, “Birlikte kadına şiddete dur demek için yürüyor muyuz?” şiarıyla Batman Adliyesi önünden Batman Park’a kadar yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş öncesi Batman Adliyesi önünde açıklama gerçekleştirildi. Çok sayıda avukat, Barış Anneleri ve yurttaşın katıldığı yürüyüşte kadınlar, katledilen kadınların isimlerinin olduğu ve “İstanbul Sözleşmesi yaşatır”, “Şiddetsiz  bir hayat kuracağız”, “Korkma biz varız”, Eşitlik istiyoruz” sözlerinin yazılı olduğu dövizleri  taşıdı. Yürüyüşte kadınlar “Jin jiyan azadî”, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” sloganları attı.
 
Açıklama metnini avukat Ayşenur Demir Ariç okudu.
 
‘Kadınlar, eşitlikleri ve özgürlükleri için mücadele ederken öldürülüyor’
 
Ayşenur Demir Ariç, kadınların yaşamın her alanında şiddete maruz kaldığını belirterek “Devletin, yasal tedbirlerle kadına yönelik her türlü şiddeti önlemek, var olan yasaların uygulanmasını sağlamak, kadınların yaşam hakkını idari tedbirlerle korumak, kadınlara yönelik şiddete karşı caydırıcı önlemler almak gibi pozitif yükümlülüklerini yerine getirmemesinden dolayı kadına yönelik şiddetin yoğunlaştığı, sistematikleştiği ve sıradanlaştırıldığı bir dönemdeyiz. Kadınlar, yaşamın her alanında şiddete maruz kalıyor. Ailede, okulda, evde, sokakta, gözaltında, her yerde şiddet kadına yönelebiliyor. Bizler her basın açıklamamızda vahim kadın cinayetinin işlendiği, kadınların kadın kimliğinden ötürü uğradığı yeni bir olayı bağırarak haykırıyoruz. Her geçen gün yeni bir şiddete yeni bir cinayete şahitlik ediyoruz. Kadınlar boşanmak istedikleri, ayrılmak istedikleri, çalışmak istedikleri gerekçe gösterilerek eşitlikleri ve özgürlükleri için mücadele ederken öldürüyorlar” sözlerine yer verdi.
 
2024'ün ilk 9 ayında 295 kadın katledildi, 184 şüpheli ölüm
 
2024'ün ilk 9 ayında 295 kadının erkekler tarafından katledildiğini, 184 kadının ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdiğini kaydeden Ayşenur Demir Ariç, şunları kaydetti: “Kadın cinayetlerinin arttığı gerçeği her gün biraz daha kendini gösteriyor. 21 Ağustos günü ansızın ortadan kaybolan henüz 8 yaşında olan Narin'in cesedi tam 19 gün sonra bulundu. Narin suya gömülü çuvalın üzeri taş ve çalılarla kapatılmış bir şekilde bulundu. Küçücük bir çocuğun vahşice işlenen katlinin adeta kendisinin bedeni gibi gizlenildiği, suya gömülerek üstünün taşla kapatıldığına şahitlik ettik.
 
İstanbul’da 4 Ekim Cuma günü, İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil adlı 19 yaşındaki iki kadın, Semih Çelik adlı erkek tarafından vahşice öldürüldü. Bizler basına servis edilen videolardan vahşete an be an tanıklık ettik. Vahşice katledilen İkbal'in katili Semih Çelik tarafından Edirnekapı surlarından atılan vücudunun parçalarını gören İkbal'in annesinin çığlıklarını yüreklerimiz dağlanarak seyrettik.
 
Ankara’da 14 Eylül’de Döne Bozdemir'in boşanma aşamasında olduğu erkek tarafından öldürüldüğüne şahitlik ettik. Döne Bozdemir’in öldürülmeden 2 gün önce koruma kararını ihlal eden Gafer Bozdemir hakkında ‘zorlama hapsi’ talep ettiği ve Ankara 12’inci Aile Mahkemesi’nin de Gafer Bozdemir hakkında 3 gün süre ile ‘zorlama hapsine’ tabi tutulmasına karar verdiği ortaya çıktı. Döne Bozdemir’in, Gafer Bozdemir’den ‘şiddet gördüğü  gerekçesiyle de hakkında pek çok kez şikayette bulunarak koruma tedbiri aldırdığı’ öğrenildi. Failin elektronik kelepçesi olmasına rağmen, kolluk kuvveti müdahale etmek yerine telefonla arayıp katilden suç işlememesini ‘rica’ ettiği için öldürüldü.
 
Van'da 27 Eylül'de yurttan çıkan Rojin Kabaiş, geri dönemedi. Arama çalışmalarının 18’inci gününde Rojin Kabaiş'ın cansız bedeni, üniversitesinin sahilinden kara yoluyla yaklaşık 24 kilometre uzaklıktaki yerde bulundu. Ailesinin "benim kızım intihar etmez" sözlerini acı içinde seyrettik. Rojin ve daha binlerce kadın hayattan faili meçhul ve şüpheli şekilde Kadın kimliklerinden ötürü koparıldı. Onlar bir sayıdan ibaret değildi!
 
Diyarbakır’da kocası tarafından, annesi katledilen kendisi de yaralanan Nahide Opuz davasında Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde bir kadının hayatını koruyamadığı için mahkûm edildi. Bu dava sonrasında Avrupa Konseyi tüm üye devletlere kadına yönelik şiddete karşı bir sözleşme düzenlenmesini istedi.  İşte “İstanbul Sözleşmesi” böylesi bir kadın mücadelesi sonucu ortaya çıktı.”
 
‘İstanbul sözleşmesi hiçbir zaman yeterli bir şekilde uygulanmadı!’
 
Ayşenur Demir Ariç, İstanbul Sözleşmesi’nin hiçbir zaman yeterli bir şekilde uygulanmadığına da dikkat çekerek, “Kadınlar açısından her şeyden önce bu sözleşmenin hayati bir önemi var. Bu sözleşmeye sahip olmak bile kadınlar için son derece önemlidir. Maalesef ki 2021 yılında sadece cumhurbaşkanının imzasıyla hiç kimseye sorulmadan, kadınların sesleri duyulmadan, dikkate alınmadan bu sözleşmeye atılmış olan imza geri çekildi. Ancak coğrafyamızdaki kadın kurtuluş hareketi hiçbir zaman vazgeçmedi. Hem İstanbul Sözleşmesi’ni geri almak hem de kadına yönelik şiddeti her alanda dile getirmek için mücadelesini devam ettiriyor. Bugün ise Biz kadınlar için "çelik kalkan" niteliğinde olan 6284'ün uygulanmamasını konuşuyor, 6284 için mücadele veriyoruz. 6284'ün uygulanmayışı kadın cinayetleri ve şiddetin artışının asıl sebebidir. İkbali yıllardır ısrarla takip eden Semih Çelik, daha 1 yıl önce İkbal'i öldüreceğini anlatan bir video yayınlamasına ve hakkında defalarca şikayetçi olunmasına rağmen öldürüldü. 6284'ü etkin uygulamayanlar Döne'nin, İkbal'in ve katledilen kadınların önündeki esas engeldi. Kadınların ceplerinde uzaklaştırma kararları varken öldürülmesine şahitlik ettik. Biz bu engeli ortadan kaldırmanın yolundayız. Onlar ve tüm kadınlar için 6284'ü uygulatacağız” dedi.
 
Kadınlardan ‘eşit hak’ talebi
 
Her gün kadının şiddete maruz kalmasını değil erkeklerle eşit oluşunu talep ettiklerini dile getiren Ayşenur Demir Ariç, “Bizim Diyarbakır surlarını, Edirnekapı surlarına bağlayan oradan tüm dünyaya açılan çok daha büyük bir meselemiz var; Çocukların ve kadınların hayatta kalma mücadelesi ve adalet arayışımız var. Kadınların yaşama, çalışma, barınma, örgütlenme, toplanma hakları sürekli ihlal ediliyor, temel hakları olan erişim özgürlükleri ise engelleniyor. Şiddete uğrayan kadınlarla ilgili açılan davalarda ve soruşturmalarda yargılamanın sonuna kadar erkek failler lehine bir süreç yürütüldüğüne sürekli şahit oluyoruz. Bizler artık kadın cinayetlerini, kadına şiddeti her geçen gün seyretmek, şahitlik etmek istemiyoruz. Kadınların haklarını her insan gibi kullanırken, sosyal ve ekonomik hayatta erkeklerle eşit oluşunu seyretmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘Kadınlar önündeki ilk engel, erkeklerdir’
 
Sdece yaşadığımız coğrafyada değil dünyanın her yerinde kadının savaş mağduru olduğunu söyleyen Ayşenur Demir Ariç,  “Filistin'de ve dünyanın dört bir yanında kadınlar hala savaş mağduru oluyor. Kadınlar ve kız çocukları hem savaşların en büyük mağduru oluyor hem de savaşlar sonucunda mülteci ve sığınmacı göçleriyle birlikte kadın bedeninin ve emeğinin sömürülmesine de maruz kalıyorlar. Yaşadığımız şehirde,  büyük bir demokratik yıkıma sebep olan Kayyum ataması sonucu birçok Kadın ve çocuk,  şiddete ve işkenceye maruz kalarak gözaltına alındı. Kadınlar eşitliğe karar vermişken, karşılarına çıkan ilk engel onları öldüren erkekler ancak kadınların önündeki tek engel onlar değil. Kadınların önündeki bir başka engel, politikaları üreten ve onları uygulamakla yükümlü olanlardır. Koca koca bütçeleri olan bakanlıkların koltuklarında ‘Kadına yönelik şiddete sıfır tolerans!’ açıklamalarını somut adımlara dönüştürmeden oturanlardır” diye belirtti.
 
‘Kadına yönelik şiddet politiktir’
 
Ayşenur Demir Ariç, son olarak devleti yönetenlerin kadınlara yönelik ya da toplumsal olaylarla ilgili kullandıkları şiddet ve nefret dilinin tüm toplumu kötü yönde etkilediğini belirterek şunları söyledi: “Kullanılan bu nefret dili maalesef önce kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddet olarak geri dönmektedir. Bu nedenle kadına yönelik şiddetin politik olduğu bilincinde olarak bir kez daha toplumsal barışın da öne çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. İnsan hakları savunucusu kadınlar olarak şiddetsiz ve çatışmasız bir yaşam için insan hak ve özgürlükleri için mücadelemize kararlılıkla devam ediyoruz. Bir kez daha ‘kadına yönelik şiddet politiktir’ diyor ve bu şiddete karşı mücadelemizi dün olduğu gibi bugün de kararlılıkla sürdüreceğimizi bildiriyoruz.”
 
Açıklama sonrası kitle, Batman Adliyesi önünden, “Jin jiiyan azadî”, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” slogan ve zılgıtlarla Batman Park’a kadar yürüyüş gerçekleştirdi.