
Tülay Hatimoğulları: Sayın Öcalan'ın çağrısıyla yeni bir sayfa açılacak
- 23:38 23 Şubat 2025
- Güncel
AMED – PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan gelecek çağrıdan sonra ikinci sayfaya geçeceklerini belirten DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “81 ilin tamamında toplantılarla barışı ve Sayın Öcalan’ın açıklamasını anlatan bir çalışma içinde olacağız” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Medya Haber TV’ye konuk oldu. Gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulunan Hatimoğulları, asıl sürecin PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan beklenen çağrının ardından başlayacağını ifade etti.
Devlet Bahçeli’nin dışında asıl yürütme mercii olan hükümetten, Cumhurbaşkanı’ndan dolayı henüz bir işaret görülmediğini söyleyen Tülay Hatimoğulları, yaşanan gözaltı, tutuklama ve kayyım atamalarını hatırlattı. Bu süreci halk ve bütün dinamiklerle yürüttüklerini dile getiren Tülay Hatimoğulları, “Süreç karışık, devletin, iktidarın ne adım atacağına dair veri elimizde yok. Kürt sorunu bu kadar tartışılabildiği zaman hak ve adalet isteyen her kesime düşen en önemli görev barışın nasıl olacağını mücadele ede ede örmek” diye belirtti.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dair Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un “Mevzuat” söylemini , “Çok talihsiz bir açıklama” olarak değerlendiren Tülay Hatimoğulları, “İmralı’da mevzuat var mı” diye sordu. Barış sürecinin mevzuata sıkıştırılmasının anlaşılabilir bir şey olmadığını kaydeden Tülay Hatimoğulları, “Umut ediyoruz ki devlet aklı ve yürütücü akıl bakan gibi düşünmüyordur. Bizdeki bilgi de videolu bir çağrı. Bunun tartışıldığı yerde sağlıklı diyalogdan söz etmek mümkün değil. Bu tecridin devam ettiği anlamına gelir. Bu görüşmeler tam olarak tecridin kırıldığı anlamına gelmiyor. Bugün Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanmazsa nasıl yol alacağız. Dolayısıyla yapılan açıklama çok talihsiz bir açıklama. Sayın Abdullah Öcalan kendisi de ifade etti. ‘Koşullarımın düzeltilmesi gerekmektedir’ derken çalışma koşullarının özgürleştirilmesi gerektiğini diyor. Bu zaten 26 yıldır bizim de talebimiz” sözlerini kullandı.
Beklenen açıklamaya dair “Birkaç gün içinde de olabilir. Önümüzdeki aya da sarkabilir. Onu tam gerçekten bilmiyoruz” diyen Tülay Hatimoğulları, “Bu görüşmelerin Sayın Öcalan’a aktarılması, kendisinin bunu değerlendirmesi gereken bir süreç içindeyiz. Bu sürecin ne kadar hızlandırılabileceğini bilmiyoruz. Bize kalsa biz yarın hemen açıklama yapılsın isteriz” diye ekledi.
‘Kendi iç barışınızı sağlayın’
İlk görüşmede Abdullah Öcalan’ın muhalefetin bu süreç içinde olmasına değindiğini paylaşan Tülay Hatimoğulları, barışın, Kürt sorunun çözümünün devletin ve iktidarın yaklaşımının yanı sıra geniş kesimlerce sahiplenmesinin de önemli olduğunu ifade etti. Abdullah Öcalan’ın “Ortadoğu’nun yakın zamanda içinden geçtiği süreç, Suriye’deki yönetim değişikliği ve yeni şekillenme, küresel güçlerin kendini yeniden yapılandırırken oradaki halkların kendi haklarını koruması önemi, İran ile Türkiye’nin kendi içlerindeki demokrasi sorununu çözemediği için onlara önerilerde bulundu” diyen Tülay Hatimoğulları, şu ifadeleri kullandı: “Her iki ülkeye de kendi iç barışınızı sağlayın. Bu halkların birbirine daha çok tutunmasına, halkların ortak yaşamını sağlar. Ortak zemini demokratik zemin içinde yapın diye yorumlayabiliriz. Türkiye için de kalıcı bir barışın demokratik değişim ve dönüşümle olabileceğine dair mesajı var” sözlerine yer verdi.
Narin Güran katliamı
Abdullah Öcalan’ın Narin Güran katliamı üzerinde de çok durduğunu ifade eden Tülay Hatimoğulları şu sözleri kullandı: “Bu beni ve birçok insanı etkilediğini düşünüyorum. Beni çok etkiledi, duygulandırdı. 26 sene ağırlaştırılmış tecrit altında tutulmuş olan Sayın Abdullah Öcalan, Kürt sorununa bu kadar yoğunlaşmışken, Türkiye’nin demokratikleşmesi ile ilgili önemli bir biçimde kafa yormuş mesajını alıyoruz kendisinden. Ayrıca çocuk istismarı ve çocukların katledilmesi ile toplumsal çürümenin nasıl geldiğini ifade etmiş. Burada ‘başta sol, sosyalist yapı ve örgütlere şu mesajı veriyor: ‘Sizlerin toplumu değiştirmesi ve dönüştürmesi lazım. Narin Güran cinayetinin bir daha yaşanmaması için toplumdaki o çürümüşlükle mücadele etmeniz lazım. Bunu devletten beklemek yerine doğrudan sizin toplumla kuracağınız ağ önemlidir. Bu dönüşüm sağlanmadığı sürece biz toplumun demokratikleşmesinden bahsetmemiz çok zor’ minvalinde yorumlayabiliriz. Çağrısını bu anlamıyla bu kesimlere yapmıştır. Toplumun bu çürümüşlükten kurtulması için çaba harcanmalı ki toplumun çürümüşlüğü çocuk taciz ve tecavüzlerinde, kadına yönelik saldırılarda görebiliyoruz. Narin Güran cinayeti bunun sembolü haline geldi. Ayrıca kadına yönelik şiddetin altını çizmek isterim. Kadınlarla ilgili verdiği mesaj da çok önemli. Kadınların özgürlük mücadelesinin tarihsel arka planı ve güncel kazanımları üzerinde durduğunu biliyorum’.”
‘Çözüm odaklı çalışmalar yapılmalı’
Abdullah Öcalan’ın “Kürt sorununu çatışma, şiddetten arındırarak hukuki ve siyasi zemine çekerim” sözlerini hatırlatan Tülay Hatimoğulları şöyle devam etti: “Bu çok önemli vurgu. Bu vurgu uğrunda o kadar bedel ödenen, Kürt annenin de Türk annesinin de çözüme kavuşması için çok önemli. Bu çok önemli ve anlamlı. Hukuk ve siyaset zeminindeki herkesin bunun paydaşı olması demek. Başta parlamentoda temsiliyeti bulunan siyasi partilerin içinde olduğu bir komisyon oluşturmak, altyapısını örmek, çözüm odaklı çalışmalar yapması bu da Sayın Öcalan’ın mesajları arasında olan noktalardandı.”
Oluşturulacak komisyona ilişkin de konuşan Tülay Hatimoğulları, “Bu konuyu heyetimiz siyasi partilerin kendileriyle görüştü. Siyasi partiler böyle bir komisyonun olmasını gerektiğini ifade ettiler. Bu komisyonun oluşmasının sağlayacağı şöyle bir durum var. Sayın Öcalan başta bu görüşmelerin hukuki zemine bağlanmasını istedi, bu çok önemli. 2013’te bunun sancıları duruyor. Hukuki zemin çağrısı o yüzden çok önemli. Parlamento çatısı altında olacak komisyonun oldukça güçlü, demokrasiyi demokratikleştirecek büyük acılar yaşanacak tarihi bir görevi icra etmiş olur. Umarım ki bunlar gerçekleşir” ifadelerini kullandı.
‘İkinci sayfayı açacağız’
Abdullah Öcalan’dan çağrının gelmesi sonrası ikinci sayfaya geçeceklerini dile getiren Tülay Hatimoğulları, “Bu çağrının gelmesi durumunda biz ikinci sayfayı açmış olacağız. Bize göre de henüz adı konmuş bir süreç değil. İlk sayfasında bahsini ettiğim halk buluşmaları, kurum bilgilendirmeleri, görüş alışverişinde bulunmak ve barışın ortak paydasını konuşmuş olduk. 1 Ekim’den bu yana çalışmalar bu şekilde. Açıklamadan sonra biz ikinci sayfayı açacağız. Mevcut hazırlıklarımıza son biçimi vereceğiz. Biz toplumsal dinamiklerle buluşmaya devam edeceğiz. Barışın, ortak yaşamın Türkiye coğrafyasında tesis edilmesi için her kesimle görüşmelerimizi planlı, programlı biçimde yürüteceğiz. Bu konuda mesele hukuki zemin nasıl olacak? Bunun için demokratik zeminde mücadele eden hukukçuların bizimle çalışması önemli. Partimizin hukuk komisyonu neredeyse çalışmalarını tamamladı.
Siyaset zemininde barışı ne şekilde tesis edeceğiz. Bir komisyonun kurulması, alt komisyonların kurulması, akademisyeninden siyasetçisine kadar alanında uzman olanların görüş ve önerileri ile bunu alt komisyonda büyütmek. Bütün bunları yaparken asla aksatmayacağımız bir nokta var ki değerli halklarımızla barış buluşmalarını, halk toplantılarını, DEM Parti dışında kalan, içe dönük değil dışa dönük buluşmalar yapacağız. Şunu bilmenizi isterim 81 ilin tamamında toplantılar, barışı anlatan, Sayın Öcalan’ın açıklamasını anlatan bir çalışma içinde olacağız. İl bazlı bu çalışmalarda o kentin bütün siyasal ve toplumsal dinamikleriyle buluşarak bunları harıl harıl anlatacağız. 1 Ekim’den bu yana yoğunlaşmış bir emek sergilendi bundan sonra bunu biraz daha geliştireceğiz” dedi.
HDK’ye yönelik saldırılar
HDK’ye yönelik operasyona değinen Tülay Hatimoğulları şu sözleri kullandı: “HDK Türkiye’de Kürt halkının yürüttüğü mücadele ile dayanışan birçok kesimin olduğu alan. Aynı zamanda ekoloji mücadelesinin, eğitimden sağlığa, insan haklarından gençliğe kadar her kesimin içinde olduğu çok geniş bir alan. Bu alana dönük saldırı gerçekten toplumun sinir uçlarına değen bir saldırı. Bunun hedefi sol, sosyalist bileşenler hedeflenmiş. Bunun anlamı Kürt’ün yanında durursan yanarsın, Kürt’le yan yana duramazsın. Biz bunu kabul etmedik ve etmeyeceğiz. Geçmiş dönemde de böyle şeyler oldu. Şimdi 6 bin küsur rakam dolanıyor. Bu konuda da iktidar büyük bir hata içinde. Diyalog sürecinin devam ettiği, tarihi bir çağrının beklendiği yerde HDK’ye saldırmak kabul edilebilir bir şey değil. Sol, sosyalistlere dönük saldırılar ilk kez gerçekleşmiyor. Daha geçen ay 34 ESP’li yoldaşımız tutuklandı. Figen Yüksekdağ bu mücadeleyi sol, sosyalistleri temsilen vardı ona dönük özel saldırılar var bunları kimse kabul etmedi, etmez de. Bugüne kadar solun, sosyalistlerin, yurtsever hareketin ne kadar ağır bedellerden, işkencelerden, katliamlardan geçmediğini bilmeyen yok. Ankara Gar, Suruç katliamından da bunları hatırlamalıyız. Bu kadar yoğun baskıya rağmen sol, sosyalist, devrimcilerin Kürt halkı ile birleşmesi engellenemedi. Bu baskılar bunu engelleyemez.
Wan’a kayyımın tarihi
Baskılar derken şu noktaya da değinmek isterim, Wan’a 15 Şubat’ta kayyım atanması iktidarın rövanşist uygulamasını gösteriyor. 15 Şubat tarihi çağrının beklendiği dönümdü, uluslararası komplonun yıl dönümüydü. Bunu planlı bir şekilde o güne getirmek. Bunu 15 Şubat komplo yıldönümüne getirerek bir akıl buna bir yanıt verdi. Barış sürecini dinamitleyen bir süreç olarak görüyorum. 31 Mart’ta Wan halkı büyük bir direniş sergiledi. Dünyaya sesini duyuran kararlı bir duruş sergiledi, halk iradesine sahip çıktı ve sağlandı. Bunun rövanşı alındı. Sadece Wan değil Kent Uzlaşısına dönük saldırılar gerçekleşti. Kent Uzlaşısı’nın kendisi kayıtlara girdi. Türk- Kürt kardeşliği kayıtlarını suç göstermiş. Bunu terörle iltisaklı göstermiş. Bugün Kürt-Türk kardeşliği üzerinde herkes durmaktadır. Ortak mesajı herkes vermektedir. Ana akım medya PKK’nin yaptığı açıklamayı konuştu. Türk halkı kaygılanmasın, bir bölünme yok, ortak yaşam istiyoruz. Kent Uzlaşısı sonuçta bütün demokratik kesimlerin bir araya geldiği kesimler tarafından oy kullanılmış kime ne?
‘Baskılar genişledi’
15 Temmuz’da bir darbe girişimi oldu ondan sonraki rejim sanki ikinci evreye geçmiş gibi. Bugün CHP’ye, İmamaoğlu’na, Halk, Tv’ye, Ayşe Barım’a, TUSİAD’a, aydın, yazar, sanatçılara kadar önemli bir girişim var. İktidar TUSİAD ile baskısını sermayeye dayandırmışsa burada çanlar çalıyor demeliyiz. Türkiye demokratikleşmeli derken sadece Kürt halkı için demiyoruz bunu. Bunu ezcümle Türkiye’deki 72 milletin ortak sorunudur. Kürt sorunu çözülürse tüm sorunlar çözülür mü elbette değil ama demokrasi aralanırsa, Kürt sorunu çözülmüş bir Türkiye’deki işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, doğa ve insan hakları savunucuları daha elverişli bir zemin oluşturur. Bütün bu saldırılara karşı atılacak en önemli adım demokrasi güçlerini birleştirmek, hak ve adalet mücadelesi ortaklarını artırmak, bizler ayrışacak çeşitli bahanelerle ayrılacağımız bir dönem değiliz. Her kesimin en güçlü şekilde yan yana durması gereken bir dönem. Bir barış süreci konuşuluyor evet doğrudur. Böylesi bir süreçte 2013’te de çok fazla operasyonlar oldu, sonrasında kayyımlar oldu bunları normal görmemizi isteyen bir akıl varsa bilsinler ki bunu normal görmeyeceğiz, en demokratik tepkimizi de göstereceğiz. Bu en geniş yelpazeye yapılan baskıları böyle bir ortak akıl ile dönüştürebiliriz.
‘Sivil siyasete dönük saldırılar’
Acaba AKP ikna değil mi Cumhurbaşkanı ikna değil mi soruları geliyor akla. Bugün ya silah ya sivil siyaset diyor. Biz ne diyoruz? Biz de hak, hukuk, adalet diyoruz. Sivil siyasete bu kadar saldırı olmadan bunu söylemeniz gerek. Siz demokratik siyasete bu kadar saldırı yapıyorsanız nasıl olacak. Kayyım atamak Türkiye kanununa göre yok hükmündedir. Böyle bir şey olabilir mi. Biz iktidarın samimiyetini nerde görebileceğiz. Demokratik siyasetin önünü açmalarıyla, baskıdan vazgeçmeleriyle, kayyım atamaları iptal etmeleri, atananların gittiği seçilenlerin gelmesinde göreceğiz. Bunları biz gördüğümüz zaman sivil siyaset ve demokrasi konusunda en güçlü talebi haykıran bizleriz. DEM Parti olarak demokratik siyaset için en ağır bedeller verenleriz. Demokratik siyaset Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürtler, Aleviler, kadınlar için, doğa için olmazsa olmazlarımızdır. Türkiye’de yaşayan Alevilerin, Kürtlerin eşit yurttaşlık temelinde yaşamlarının, inançların, dillerinin garanti altına alınması gibi bundan daha demokratik bir talep olabilir mi?”
Halklar arasında hiçbir problemin olmadığını ifade eden Tülay Hatimoğulları, “Dolayısıyla demokrasi içinde, özgür bir zeminde siyaset Türkiye’yi rahatlatacak, Türkiye’yi bu gerilemeden önemli oranda kurtaracak demokratikleşmenin önünü açacak” diyerek konuşmasını sonlandırdı.