Canan Çalağan: Bir Kadın Rönesansı’na hazırlık yapıyoruz

  • 09:04 24 Mayıs 2025
  • Güncel
Melek Avcı
 
ANKARA - DEM Parti Heyeti’nin kadın buluşmalarında yer alan MYK üyesi Canan Çalağan, “Binlerce yıllık biriken erkek egemen düzenin değişmesi, dönüşmesi, ortadan kalkması gerçekten kadınlar için eşit ve özgür bir yaşamın inşasının olanaklarını barındırıyor.  Kadın Rönesansı’na hazırlık yapıyoruz” dedi. 
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” doğrultusunda başlayan sürecin bir sonucu olarak, PKK, 5-7 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirdiği 12. Kongre’nin sonuç bildirgesini açıklayarak, örgütün yapısının feshedildiği ve silahlı mücadelenin sonlandırıldığı açıklandı. 
 
Müzakere süreci tartışmalarının başladığı andan itibaren Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi siyasi partilerin kadın yapıları, kadın örgütleri, sendikalar, işçi kadınlar ile bir dizi temas gerçekleştirdi. Bu temaslar sürerken siyasi parti temaslarında yer alan DEM Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Canan Çalağan barışta kadının rolüne ve görüşmelerin önemine dair değerlendirme yaptı. 
 
‘Tüm dünya için önemli bir dinamik’
 
27 Şubat Çağrısı ve PKK 12.Kongeresi’nin sonuçlarının yeni bir yaşamı inşa etmek isteyen kadınlar ve halklar için tarihi bir dönüşüm ve önemli bir eşik olduğunu söyleyen Canan Çalağan,  “23 Ekim'de Urfa Milletvekilimiz Öcalan'ın İmralı'da Sayın Abdullah Öcalan'la yaptığı ilk görüşmede kendisi de şunu ifade etmişti, ‘Tecrit devam ediyor. Eğer koşullar oluşursa bu süreci şiddet ve çatışma zemininden hukuksal ve siyasal bir zemine çekecek teorik ve pratik gücüm var. Buna sahibim’ demişti. Bu teorik ve pratik gücün kendi örgütü tarafından nasıl hayata geçirildiği, 27 Şubat'ta yapılan büyük tarihsel çağrının kendi örgütü tarafından nasıl karşılandığını da ifade ediyor. Erkek egemen kapitalist düzen Dögol yönlü bir kriz içinde.1. ve 2. Dünya savaşları ile bu krizini aşmak istedi ancak başaramadı. Bugün içinden geçtiğimiz süreç özellikle Ortadoğu merkezli yürüten 3. Dünya savaşı kapitalist hegemonik güçler açısından kendi krizini aşmaya dönük yeni bir eşiği ifade ediyor. Büyük dönüşümün, yüzlerce yıllık biriken derinleşen çelişkilerin, bu tarihsel eşikte çözülme olasılığının açığa çıktığı önemli bir aşamadan geçiyoruz. Böyle bir aşamada Sayın Öcalan, ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ diyerek bir çağrıda bulundu. Dolayısıyla süreç hem bu coğrafyada yaşayan halklar hem Ortadoğu açısından hem de bütün dünyadaki arayışlar açısından önemli bir dinamik, bunun zeminini oluşturma potansiyeli taşıyor” sözlerini kullandı. 
 
‘Çatışmanın bittiği ataerkilliğin kaldığı bir düzlem tarif etmiyoruz’
 
Kadınların savaş süreçlerinden en çok etkilenenler olduğu kadar, mücadelenin kurucu özneleri de olduğunu belirten Canan Çalağan, bu gelişmelerden önce de tüm halklardan kadınların barış arayışını hep sürdürdüğünü söyledi. Canan Çalağan, “Bugüne kadar kadınlar savaş süreçlerini, çatışma süreçlerini çok daha özgün bir biçimde, çok daha farklı, derinlikli bir biçimde deneyimliyorlar. Her şeyden önce, militarizm, cinsiyetçilik, erkek egemen ideoloji, savaş ve çatışma ortamlarında kadınlar üzerindeki erkek egemen baskının daha da arttığı, şiddetin daha da her biçimde yaygınlaştığı, kayıpların yoğunlaştığı, kadın bedeninin bir savaş coğrafyası haline geldiği süreçleri acıları yaşandı. Kadınlar bundan en fazla etkilenenler oldu. Dolayısıyla tam da bu sebeple kadınlar savaşa karşı hep bir barış mücadelesi içerisinde oldular. Diyalog ve müzakere zemininde sorunların çözümü için bir mücadelenin kurucu özneleri oldular bugüne kadar. Şu anda tam da demokratik siyasetin, hukuksal zeminin sorunları diyalog ve müzakere yöntemiyle çözmenin olanakları açılmış vaziyette. Bugün çatışma ve şiddet düzleminden, diyalog düzlemine, hukuk ve siyasal düzleme geçmiş olmak bizim açımızdan mücadelemizin bir dinamosu olarak değerlendirilebilir. Önümüzdeki dönem açısından, sadece mevcut erkek egemen, ataerkil düzenin olduğu gibi kaldığı ama çatışmanın bittiği bir düzlem tarif etmiyoruz. DEM Parti olarak da demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir perspektif bizi bir araya getiren temel hatlardan bir tanesi. Kadınlar olarak demokratik siyasetin içerisinde hem siyasi partide hem bir bütün toplumsal örgütlenme zeminlerin her birinde özgün, özerk bir örgütlenmeyi, yapıyı biraz bu sebeple de inşa ediyoruz” diye konuştu.
 
‘Kadınlar kurucu özneler olarak yerlerini alacaklar’
 
“Önümüzdeki süreç demokratik toplumun inşası süreci. Bizim açımızdan bu binlerce yıllık biriken erkek egemen düzenin değişmesi, dönüşmesi, ortadan kalkması gerçekten kadınlar için eşit ve özgür bir yaşamın inşasının olanaklarını barındırıyor” diyen Canan Çalağan, “ Sayın Öcalan, 8 Mart'a gönderdiği mesajda da bunu ifade etmişti. Bir kadın Rönesansı’na hazırlık yapıyoruz. Bugüne kadar hem kurumsal formları üzerine hem mücadelenin yöntemleri, araçları üzerine çokça deneyimimiz oldu. Yeni süreci biraz buradan doğru anlamlandırarak sonuçta önümüzdeki dönem kurucu özneler daha ziyade bu demokratik mücadele zemininde, siyasette yer alan bütün özneler olacak. DEM Parti Kadın Meclisi olarak ilk değerlendirmemizde, bize yapılmış bir çağrı olarak değerlendirmiştik. Önümüzdeki dönem hem barışın inşası, toplumsallaşması hem demokratik toplumun inşası açısından kadınlar kurucu özneler olarak yerlerini alacaklar. İçinden geçtiğimiz süreç bunun için zeminlerin, koşulların oldukça belirginleştiği, olgunlaştığı bir süreci ifade ediyor” dedi. 
 
‘Güç birlikleri kurulabilir’
 
Bu eksende başlatılan “Toplumsal barışı birlikte örme” görüşmelerine değinen Canan Çalağan, görüşmelerin sadece siyasi partilerin kadın yapıları ile değil, sendikalar, inanç grupları gibi sivil toplumun her alanıyla yapıldığını belirtti. Canan Çalağan şöyle devam etti: “Her bir görüşmemizin temel hedefi, tam da önümüzdeki sürecin inşası için birlikte, yan yana yeni bir yaşam inşa edeceğimiz, bu demokratik toplumu inşa edeceğimiz güçlerle sürece dair bir diyalog, temas oluşturmak, karşılıklı olarak birbirimizi anlamaya çalışmak ve örgütlü, kolektif bir kadın iradesini sürecin kurucu öznesi haline getirebilmekti. Siyasi partiler, parlamento zemini önemli elbette ki. Parlamento zemininde şu an herkes görüyor, biz de yakından takip ediyoruz. Bir kutuplaştırıcı, çatışan, erkek egemen dil hâkim ve bu kadınları baskılıyor. Kadınların daha karşılıklı diyaloğa sorunları konuşarak aynı düşünmek zorunda değiliz hiçbirimiz ama farklılıklarımızla beraber bir ortak zeminde buluşabilme olanakları doğru, eşitler arası diyalog geliştirmekle  mümkün. Bunun da kadınlar zemininden daha mümkün olabildiğini düşünüyoruz. 
 
Dolayısıyla parlamentoda da bu ortak kadın iradesini bir araya getirebilmek, bu süreci kadınlar olarak oturup konuşmak, değerlendirmek için biraz bu temaslarda kendimize anlattık. Siyasi partiler içerisinde güçlü bir kadın özgün örgütlenmesine sahibiz. Bunun kurumsal formuna, anlayışına, yaklaşımına, temel mücadele perspektifine sahibiz. Bir Kadın Meclisimiz var, eş başkanlık ve eşit temsiliyet sistemi yürütüyoruz. Yine fermuar sistemiyle inşa oluyor ve bir parti içerisinde gerçekten siyasetin temel öznelerinden biriyiz. Bu ilgi çekici ve biraz merak edilen bir konu. Görüyoruz ki diğer siyasi partilerde siyaset sürecinin içerisinde olan kadınlar da bu eril, hiyerarşik siyaset anlayışından, dilinden, kurumlaşmasından memnun değiller. Buradan güç birlikleri kurulabilir. Birbirimizden çok şey öğrenebiliriz. 
 
Temaslar sürekliliği önemli 
 
Sonuçta bu süreç yalnızca erkeklerin yürütebileceği bir süreç değil. Mutlaka kadınların o sürecin bir öznesi olması gerekir. Tıpkı bugüne kadar mücadelenin özneleri oldukları gibi bu anlamıyla oldukça verimli toplantılar geçtiğini söyleyebilirim. Birbirini anlamaya çalışan en azından bu temasların kurulmuş olması, bundan sonraki süreçte bu temasların sürekli hale gelebilmesi açısından oldukça umut vericiydi. Siyasetin kutuplaştırıcı dilinden uzak ne anladığımızı, nasıl yaklaştığımızı, süreci nasıl değerlendirdiğimizi biz kendi anladığımız biçimiyle aktardık. Onlar kendi bulundukları yerden değerlendirdiler. Dolayısıyla sürekliliği olması gereken, devam etmesini murat ettiğimiz bir süreç.  Parlamento dışında da buluştuğumuz zeminlerde yine barış ve demokratik toplum inşasından ne anladığımızı, nasıl bir süreç öngördüğümüzü, bunun mücadele hattını nasıl kuracağımıza dair öngörülerimizi bulunduğumuz zeminlerdeki arkadaşlarla paylaştık. Onların süreci dair yaklaşımları, kaygıları, önerileri neler bunları anlamaya çalıştık. Birçok bulunduğumuz yerde de şunu gördük ki kadınlar bugüne kadar kazanılmış haklarıyla ilgili bir savunma pozisyonunda kalmış vaziyetteler. Kadınların yürüttüğü eşitlik ve özgürlük mücadelesinin önünde çok ciddi anti demokratik setler var. Bu setlerin ortadan kalkması için yeni sürecin elverişli bir zemin olduğunu hep birlikte değerlendirdik.”
 
Komisyonda kadın iradesinin varlığı olmalı
 
Canan Çalağan, Meclis’te kurulması istenen komisyonun odağında, kadın iradesinin inşa sürecindeki temsiliyetinin yer alması gerektiğini ifade ederek, “Kürt sorununun çözümü demokratik bir zeminde ancak gerçekleşebilir. Dolayısıyla mesele iktidarla, belli siyasi partilerle sınırlı kalmayacak. Bir bütün ülkenin kaderini, bundan sonraki gidişatını, yol haritasını, demokratik seyrini belirleyecek bir süreç olduğu için bir kolektif kurucu iradeye ihtiyaç var. Bunun için meclis düzleminde bütün siyasi partilerin temsil edildiği bir komisyonun kurulması devam eden süreç açısından önemli. Bizim açımızdan daha önemli olan şey bu komisyonun içerisindeki kadın iradesinin varlığı. DEM Parti olarak hem kendi temsiliyetimizin hem de diğer siyasi partilerden oluşacak olan komisyonun içerisindeki kadın iradesinin bu komisyonda yer almasını önemli görüyoruz. Komisyona ilişkin tartışmalarda biz de kadınlar olarak buradaki talebimizi, bu komisyonun içerisinde bir cinsiyet eşitliği, perspektifinin olmasını, kadınların mutlaka komisyonda yer alması gerektiğini ve bu kurucu iradenin içerisinde kadınların sözünün çok kıymetli olduğunu vurgulayacağız. Buna dair çalışmalarımız bundan sonra da devam edecek” diye konuştu.
 
‘Örgütsüz hiçbir alan bırakılmayacak’
 
Önümüzdeki dönem için bir dizi çalışmalarının olacağını söyleyen Canan Çalağan, “Bu sürecin temel sorumluluğu bizim omuzlarımızda, bir bütün demokratik siyaset zemininin omuzlarında. Kadınlar olarak, bu sürecin başarıya ulaşması bizim çalışmalarımızın yoğunluğuna, bu süreci anlama, algılama kapasitemize bağlı. Büyük bir değişim dönüşüm sürecindeyiz. Bugüne kadar yürüttüğümüz siyasal mücadele perspektifimiz var. Bu perspektif demokratik toplum inşasına çok uygun bir perspektif ama bugüne kadar bunun önünde çok ciddi engeller vardı. Kimi alışkanlıklarımız da oluştu, bunu da ifade etmek gerekir. Ama daha kurucu bir siyasal hattı kadınlar olarak önümüzdeki dönem nasıl kuracağız, bunu nasıl bir anlayışla yapacağıza dair tartışmalarımız devam ediyor. Bu tartışmaları daha da yoğun yürüteceğiz. Bu esnada pratiklerimiz de sürecek. Sonuçta biz toplumun siyasallaşması, siyasetin toplumsallaşması temel perspektifiyle hareket eden bir siyasi partiyiz. Bunu en yaygın toplumsal kesimlerle, kadınlarla bugüne kadar yan yana yürüdüğümüz ya da bugüne kadar hiç yan yana gelemediğimiz kadınlarla da bir araya gelerek konuşmak, anlamak ve inşa etmek önümüzdeki dönemin en temel vazifelerinden bir tanesi. Örgütsüz hiçbir alan bırakmamak, her örgütlü alanın, her örgütlü öznenin, bireyin kendisi adına konuşabildiği bir toplumsal inşayı gerçekleştirebilmek… Bu elbette ki çok sistematik bir çalışmayı, yoğunlaşmayı sürekli bir tempoyu gerektiriyor” ifadelerini kullandı.