‘Cezasızlık politikaları failleri cesaretlendiriyor’

  • 09:05 25 Ağustos 2025
  • Güncel
Rabia Önver
 
COLEMÊRG - Kürdistan’da şüpheli kadın ölümleri artarken, devletin cezasızlık politikalarının failleri cesaretlendirdiğini söyleyen İHD yöneticisi Pınar Şen Zengin, “Kadınların özellikle bu bölgede yalnız olmadıklarını bilmeleri, yürütülen kadın çalışmalarının temel amacıdır. Katledilen, şiddete, tacize ve tecavüze maruz kalan her kadının yanında ve destekçisiyiz” dedi.
 
Kürdistan ve Türkiye’de son yıllarda artan şüpheli kadın ölümleri, kadınların yaşam hakkının sistematik biçimde yok sayıldığını gözler önüne seriyor. Devletin cezasızlık politikaları ve faili koruyan yaklaşımı, kadın katliamlarını ve şüpheli ölümleri görünmez kılarak yeni şüpheli ölümlerin önünü açıyor. Her geçen gün yeni bir kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirirken, faillerin korunması toplumda öfkeyi büyütüyor. Kadınların intihar süsü verilen ölümleri, faili meçhule sürüklenen cinayetleri ve sistematik şiddet karşısında devletin cezasızlık politikası, kadınların yaşamlarını doğrudan hedef alıyor. Failler korunurken, kadınların ölümü sıradanlaştırmak isteniyor. Ancak kadınlar, bu politikaların karşısında yaşamı savunma mücadelesinden vazgeçmiyor.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Colemêrg yöneticisi Pınar Şen Zengin şüpheli kadın ölümlerini ve cezasızlık politikalarını değerlendirdi.
 
‘Şüpheli kadın ölümlerinin arkasında yatan birçok neden var’
 
Türkiye ve Kürdistan'da şüpheli kadın ölümlerinin aslında arkasında yatan birçok nedenin olduğunu dile getiren Pınar Şen Zengin, bu nedenlerin en önemlilerinden birinin devletin eril şiddete karşı üretmiş olduğu eril koruma biçimi olduğunu belirtti. Pınar Şen Zengin, “Özellikle Hakkari bölgesine baktığımızda, silahlı çatışmaların yarattığı yoksunlukların kadına yönelik şiddeti ne derece artırdığını, yereldeki pratiklerde ya da karşılaşılan örneklerde açıkça görüyoruz. Bu bölgede konuşulması gereken en önemli konulardan biri de ataerkil normlardır. Aile içi meselelerin varlığı, farklı gerekçelerle süslenip meşrulaştırılarak toplumun karşısına çıkarılmakta ve bu da belli bir noktada olağan hale getirilmektedir” diye konuştu.
 
‘Kadına yönelik şiddet arttı’
 
Şiddete, taciz, tecavüz veya haksızlığa uğrayan her kadının şikayetçi olmak için gittiği emniyet veya diğer kurumlarda farklı yaklaşımların olduğunu söyleyen Pınar Şen Zengin, kamu kuruluşunda çalışanlar ya da polisin şiddet gören ya da tacize uğrayan kadınların başvurularını almak yerine kadınlara nasihat vererek şikayetlerini geri çekmek için uğraştıklarını dile getirerek, “Özellikle köylerde, halkın üzerinde daha baskın bir güç olarak görülen devletin atadığı imamlar ve din âlimleri devreye giriyor. İslam adı altında kadınlara yönelik alınan bu kararların, aslında İslam’da bir karşılığı bulunmadığı; Kur’an okunduğunda bunun rahatlıkla anlaşılabileceği açıktır. Ancak ölümlerin ardındaki hukuksal düzenlemelerde, özellikle kadınlara yönelik yasaların eksiklikleri, kadınlara yönelik şiddetin giderek artmasına zemin hazırlamaktadır. Son dönemlerde bu durum açıkça görülmektedir” dedi.
 
‘Cezasızlık politikaları umutsuzluğa yol açıyor’
 
Kadınların kadın sığınma evlerine başvurduğu zaman ise farklı politikalarla karşı kaşıya kaldığına dikkat çeken Pınar Şen Zengin, kadınlara bir anlamda sahip çıkma umudunu bahşederken diğer yandan devletin cezasızlık politikasının da umutsuzluğa yol açtığını belirtti. Pınar Şen Zengin, “Raporlara da yansıdığı üzere, Hakkari kadın istihdamı açısından Türkiye’nin en düşük oranlarına sahip illerden biridir. Bölgede kadınların hâlâ iş bulamaması ya da iş bulduklarında asgari ücretin altında çalıştırılmaları, hem mevcut işverenlerin tutumunu hem de sistemin yarattığı ekonomik sorunları ortaya koymaktadır. Eğer her şey politik bir zeminde ilerliyor ve siyasal gücün muazzam bir etkisi varsa, bu coğrafyanın kendi kazanımlarıyla halkını ürettiği iş alanlarında kadınlara yer açılması, ekonomik yoksulluğun önüne geçmenin bir yolu olabilir” ifadelerini kullandı.
 
‘Her kadının yanındayız’
 
Şüpheli kadın ölümlerinin artması ve bunların cezasızlıkla sonuçlanmasının nedenlerinden birinin İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmaması olduğunu söyleyen Pınar Şen Zengin, “Özellikle Kürdistan bölgesindeki şüpheli kadın ölümleri, kavuşturma ve politika üretme süreçlerinde devletin ilgili kurumlarıyla kolaylıkla ilişkilendirilebilmektedir. Devletin hukuk komisyonlarında yer alan, iktidar ve ideoloji üreten mekanizmalara baskı yapılabilseydi, kadınlar için daha geniş kapsamlı bir koruma sağlanabilirdi. Bu noktada İstanbul Sözleşmesi’nin önemini bir kez daha hatırlatmak gerekir. Kadınların özellikle bu bölgede yalnız olmadıklarını bilmeleri, yürütülen kadın çalışmalarının temel amacıdır. Onlara her türlü sorun ve sıkıntılarında başvurabilecekleri bir kapının bulunduğunu göstermek istiyoruz. Bizler İHD olarak; katledilen, şiddete, tacize ve tecavüze maruz kalan her kadının yanında ve destekçisiyiz” dedi.