STK’lerin Rojava Kadın Devrimi ile İmtihanı (2)

  • 09:03 6 Eylül 2024
  • Jıneolojî Tartışmaları
“Şiddete karşı mücadelede şiddetin kaynağına yönelmenin ötesinde şiddetin sonuçlarına bireysel bazda çözüm üretmeye odaklanan STK perspektifinde ise şiddetin bu yönü hiçbir şekilde gündeme gelmemektedir. Savaş, göç ve kamplarda yaşayan kadınların sanki oradaki tarihsel, kültürel, toplumsal ve siyasal atmosferle hiçbir bağı yokmuşçasına rahatlatılmalarına odaklanılmaktadır.”
 
Zeynep Beydağı
 
Kuzey ve Doğu Suriye özerk yönetim alanlarında STK’lerin söylemleri ve çalışmalarının toplumsal yaşama yansıma boyutlarını birkaç ana başlıkta ele alabiliriz:
 
*Kadınların politikaya katılımının teşvik edilmesi ve eşitlik söylemi
 
Bir kadın devrimi olarak dünyada yankı bulan Rojava Devrimi’nde kadınların politik alana dahil olması için birçok mekanizma, örgütlenme ve yasal düzenleme mevcut. Neredeyse her kurumda eşit temsiliyet, eşbaşkanlık ve kadın meclisleri örgütlendirilmiş durumda. Kadın örgütlerinin konfederal sistemle birbiriyle bağı güçlü ve kritik kararlarda taraf olma durumları var. STK’lerin kadınların siyasete katılımı eksenindeki faaliyetleri bu kurumlardaki kadınlara dönük eğitim, seminer, beceri kazandırma ve dil kursları biçimindedir. Bu kurslar aracılığı ile daha yüksek maaş ve imkân vaatleri temelinde yetenekli ve tecrübe sahibi kadınların özerk yönetim kurumlarından ayrılarak kendileri ile çalışmalarını teşvik etmektedirler. Bu durum toplum içinde de ciddi rahatsızlıklara ve bu kurumlarda çalışanlara dönük tepkilere yol açmaktadır. Özerk yönetim kurumlarından ayrılarak STK’larde çalışan kadınların yaşam, üslup ve biçimlerinde kendi toplumsal gerçekliklerinden uzaklaşan, modernist etkiler daha fazla yansımaktadır. Bu kurumların eylem ve etkinliklerinde devrimin değerleri, önemli günleri ve gündemlerinden ziyade oldukça soyut ve alanın gerçekliği ile ilgisi olmayan konular etkinlik konusu yapılmaktadır.
 
Yereldeki bayram, etkinlik, katliam ya da başarılar değil; esasta ticari anlamı olan günler özel gün olarak kutlanmakta ve karşılanmaktadır. Kadınların siyasette etkin kılmanın ötesinde onlara maddi destek sağlama, hayırseverlik, eşya dağıtma gibi faaliyetler kendi toplumlarına oryantalist bir yaklaşımın ve söylemin ortaya çıktığını görmekteyiz. Bir yanda gönüllü biçimde özerk yönetim kurumlarında kimi zaman ölümü göze alarak çalışan kadınlar diğer yanda kadınların siyasete aktif katılımı adı altında onları politika dışı bırakan faaliyetler yürütülmektedir. Kadınları politikaya katmaktan ziyade onları projelerin çalışanları, kurumların danışmanları, projelerin ortakları ve toplumsal zemini olmayan soyut liderlik vasıfları ile donandıkları sanal bir politik alan yaratılmaktadır. Uluslararası alanlarda Kuzey ve Doğu Suriye halklarının gerçek temsilcilerinin değil bu kesimlerin temsil gücü olmaları hedeflenmektedir. Dünyanın farklı bölgelerinde bu strateji etkili olmuştur. Kuzey ve Doğu Suriye’deki sıcak savaş, aktif toplumsal örgütlenme nedeniyle STK bünyesindeki kesimleri temsilci olarak göstermiş olmasalar da uzun vadede böylesi bir amacın da güdüldüğünü öngörmek mümkün. 
 
Öte yandan modern olmak adına biçimsel değişimler, özelde estetik ameliyatlar yaptırma bu kurumlarda çalışan kadınlarda daha fazladır. Görece maddi imkanları daha fazla olduğu ve daha yüksek maaş aldıkları için adeta bu kurumlarda çalışan kadınlara sınıf atladıkları hissi aşılanmaktadır. Bu da toplumda tepki ile karşılanmakta, bu kesimler özelde yurtsever kesimlerce dışlanmaktadırlar. 
 
*Şiddetin mağdurunu rehabilite projeleri 
 
Şiddetin ataerkil sistemin bileşeni olan din, toplumsal kültür ve yasalarla bağını görmeden sonuçlarını yaşayan kadın ve çocukları rehabilite projeleri esasta bir devlet ve liberal sistem yöntemi olarak işlev kazanmıştır. Esasta kadınları şiddetle yaşamaya uyumlu hale getirme, şiddetin sistemsel boyutunu göz ardı ederek yardıma muhtaç hastalar konumunda ele alan bir tutum söz konusudur. Şiddet ve istismarın psikolojik yıkıcılığı inkâr edilemez bir gerçekliktir. Utanç, korku, kendini suçlu hissetme ve yaşadıklarına anlam verememe bu travmaların kaynağıdır. Fakat en etkili çözüm kadınların ve çocukların bu duyguları ile baş etmeyi öğretmekten ziyade onları bu konumda tutan, bu şiddete maruz bırakan sistemi anlamalarını ve ona karşı mücadele etmelerini sağlamak olmalıdır. Bu noktada Rojava’daki kadın devrimi ve Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi birçok tartışma yürütmekte ve kadınların kendi hayatlarının öznesi olacak özgüce kavuşturma hedefi ile hareket etmektedir. 
 
Kadına yönelik şiddetin biçimleri ve yöntemleri ile mücadelede kadın devrimi kapsamında birçok çalışma yürütülmekte. Özerk yönetim bünyesindeki her akademide ve çalışmada cinsiyetçilik, şiddet ve kadın özgürlüğü konusunda bilinç yaratan sürekli eğitim çalışmaları yapılmaktadır. Kadınlar ve erkekler ailenin demokratikleşmesi, aşkın felsefi anlamı, cinselliğin bir iktidar ideolojisi olarak nasıl işlev gördüğü, erkeğin iktidardan arındırılması temelinde dönüşüm eğitimleri ile bilinç yaratılmaktadır. Kadın adalet sistemi bünyesinde Mala Jin şiddete karşı en etkili kurumlardan birisi olarak işlev görmektedir. Bu kurum her şehirde gönüllü ve toplumun güven duyduğu kadınlardan oluşmakta. Süreklileşen eğitimlerle toplumun geleneksel tecrübesi ile devrimin kadın özgürlük değerleri sentezlenmiş olmaktadır. Olayın yatıştırılması, yargılanması, önlenmesine kadar geniş bir yelpazede sorumluluk ve yetki sahibi bir kurumdur. Kadın asayişi, Mala Parastin (ölüm tehlikesi altında olan kadınların yerleştirildiği gizli evler), Jinwar kadın köyü ya da başka seçeneklerle kadınların şiddetin uygulandığı kişi ve zeminden korunması hedeflenir. Fakat esasta lise çağından yetmiş yaşına kadar kadınların kendi öz örgütlenme, komünal ekonomi ve özsavunma bilinci ile ataerkil sistemin ağlarından kurtulmasına dönük bir sistem işletilmektedir. Dini kurumlardan, siyasal alana, askeri alandan toplumsal alana kadar her alanda cinsiyetçilik mücadele argümanları, araçları ve mekanizmaların oluşumu hedeflenmektedir. 
 
Şiddete karşı mücadelede şiddetin kaynağına yönelmenin ötesinde şiddetin sonuçlarına bireysel bazda çözüm üretmeye odaklanan STK perspektifinde ise şiddetin bu yönü hiçbir şekilde gündeme gelmemektedir. Savaş, göç ve kamplarda yaşayan kadınların sanki oradaki tarihsel, kültürel, toplumsal ve siyasal atmosferle hiçbir bağı yokmuşçasına rahatlatılmalarına odaklanılmaktadır. Negatif düşüncelerden uzaklaşarak, kendine kendi ihtiyaçlarına odaklanmayı salık veren pozitifi ve dişil enerjiyi açığa çıkarmaktan tutun da kadınların kendini güçlü hissetmesi için estetik ameliyat olmasına kadar daha birçok faaliyet şiddetin sonuçları ile baş etme yöntemleri olarak bu kuruluşlar tarafından icra edilmektedir. Savaş bölgesinden uzaklaşmayı ve Avrupa’ya göç etmeyi teşvik etmek, bunun için gerekli işlemler ve dil öğretme bu kuruluşların demografik değişime ortak olma biçimleridir.
 
Çok çarpıcı bir örnekle izah etmek gerekirse; Efrîn işgali sonrası mülteci olmuş, üniversiteleri kapanmış öğrencilerin bir kısmı okumak ve çalışmak için Cizre kantonuna yerleştirilmişti. Avrupa merkezli bir STK ve Güney Kürdistanlı birkaç kadının iş birliği ile kurulan bir kuruluş görünümünden memnun olmayan kadınlara estetik ameliyat yapmak için bir fon oluşturmuşlardı. Bazı öğrencileri de bu fondan yararlanmaya davet etmişlerdi. Özelde yoksul ve savaş nedeniyle göç etmiş kadınların kendilerini daha mutlu hissetmesinin yolunun onlara son moda kıyafetler, makyaj malzemeleri ve vücutlarından beğenmedikleri yerlerin ameliyat edilmesi ile destek sunulmasına dair bir proje yürütmekteydiler. Diğer taraftan öğrencilerin çok ciddi barınma, beslenme ve güvenlik ihtiyaçları bu kurumların gündemine girmemişti. Oysaki göçertme, Efrîn’de kalanlara dönük insan hakları ihlalleri, demografik değişim, Şehba’da bulunan halka dönük hava ve kara saldırıları, yaşadıkları güvensizlik ve travmaların asıl nedenidir. 
 
Acı olayların travmaya dönüşme nedenleri onlar karşısındaki çaresizlik ve onu önleyecek, hesabını soracak iradenin gösterilememesinin yarattığı yıkımdır. Size zulmedenlere karşı mücadele ettiğinizde acı olaylar travmaya dönüşmeme ihtimali daha yüksek. Yaşadıklarınızın sadece sizin başınıza geldiğini düşünerek yalnızlaşmak, bu dünyada adaletin olmadığına inanmak kaderciliğe, varlığınızın bir şeyleri değiştirmeye muktedir olmadığını düşünmek değersizliğe yol açar. Oysaki örgütlü mücadele aynı acıların mağduru olanların ortak iradesini açığa çıkarır. Adaleti beklenen, umulan değil irade göstererek, eyleme geçerek, hakikati ortaya koyarak sağlanan bir şey olduğunu ortaya koyarsınız. Mücadele içinde olmak varlığınızı ortaya koyma biçimidir. Şiddete karşı yapılması gereken ona neden olan sistemin anlaşılması ve etkili mücadele yürütülmesinin kanallarını açılmasıdır. Egemen erkeklik tarafından uygulanan şiddeti görünür kılmak kadınların ve bu şiddete maruz kalan toplumların direnme olanaklarını arttırmaktır. Uzman psikologlardan ziyade toplumun yaşadıklarını anlamlandırdıkları, karar alabildikleri bunu eylem etkinliğe dönüştürdükleri zeminlere ihtiyaç vardır. Ortadoğu toplumunda bu konuda hala güçlü bir toplumsal zemin ve güven bulunmaktadır. Oryantalist yaklaşımla bu bağlar görmezden gelinerek Avrupa toplumu gibi her bireyin kendini anlamlandırmasını ancak uzman bir terapistle ve onun kılavuzluğu ile olacağına inandırmak beyaz bir toplum kırım yöntemidir. 
 
*Muhtaç ekonomisi olarak yardım paketleri dağıtımı 
 
Yoksulluğun kimliğinin kadın olduğu ve dünyadaki en yoksul kesimi kadınların oluşturduğu tespiti kadınlara dönük ekonomik şiddetin boyutlarını ifade eder. Kadın emeğinin görünmezliği, değersizliği ile birlikte kadınların çalıştığı işlerin onların gelişimine sunduğu katkı, mülk sahibi olma, mirastan yararlanma konusundaki kısıtlılıklar bu tablonun sürmesini sağlar. Kuzey ve Doğu Suriye’de ekonomik ambargo, yeraltı ve yerüstü kaynakların savaşla tahrip edilmesi ekonomik sorunları derinleştirmektedir. Sezar Planı olarak tanımlanan ve Suriye devletinin çökertilmesini hedefleyen ekonomik plan Suriye devleti kadar Kuzey ve Doğu Suriye’yi etkilemektedir. Komünal ekonomiyi geliştirme çalışmaları oldukça zorlu bir zeminde gelişmektedir. Suriye devletinin devletçi kooperatif geleneği komünal ekonominin temel ayağı olan kooperatiflerin geliştirilmesinde zihniyet bakımından bir engel oluşturmaktadır. Çünkü devlet tarafından oluşturulan kooperatiflerle demokratik konfederal sistemin kooperatif anlayışı arasında çok büyük farklar bulunmaktadır. Bu noktada kadın ekonomi çalışmaları son on yılda birçok çalışma yürütmüş olsa da henüz ekonomik sistemi kadın emeğine dayalı inşa edecek bir düzeye gelebilmiş değildir. Bu noktada arayışlar ve çalışmalar sürmekte sürekli yeniliklerle sistem oturtulmaya çalışılmaktadır. Ağır savaş koşullarıyla birlikte ekonomik alandaki inşa devrimci halk savaşının gereklerine göre kendi kendine yeterli hale getirilmeye çalışılmaktadır. 
 
STK’ler bir yanda erzak paketleri dağıtarak, kadınlara meslek öğreterek ve kendi bünyesinde çalışanlara yüksek maaşlar vererek bir kesimi kapsamaktadır. Fakat diğer yandan STK’lerin sahip oldukları devasa bütçeler nedeniyle ev kiralama, malzeme temininde çok yüksek ödemeler yapabiliyor olmaları yoksulluğu derinleştirici rol oynamaktadır. STK’ler ortalama ev kirasının kimi zaman iki üç katına ev tuttuklarında o bölgedeki kiralar da yükselmektedir. Özerk yönetimin kiraları belli bir fiyatla sabitleme girişimlerini en fazla boşa çıkaranlar bu kurumlardır. Bu nedenle barınma sorunu olan ailelerin daha da zorlanmasına yol açmaktadırlar. Bu konuda ticari yaklaşan kesimler evlerini STK’lerin kiralayacağı standartlara göre yapmakta ve onları kiracı olarak tercih etmektedir. Fahiş fiyatlarla temin edilen malzemeler piyasada büro ve temel ihtiyaç malzemelerinin de yükselmesine yol açmaktadır. Yüksek maaşların verilmesi diğer kurumlardan da yüksek maaş talepleri açığa çıkarmaktadır. Özerk yönetim kurumlarının elektrik ihtiyacı için getirmek istedikleri büyük jeneratörlere izin verilmezken bu kurumlar istedikleri teknik malzemeyi KDP’nin de onayı dahilinde kapılardan geçirebilme hakkına sahiptirler. Bu nedenle 24 saat elektrik sağlayabilecekleri imkanlara sahiptirler. 
 
Yardım paketleri dağıtımı ise tüm dünyada olduğu gibi insan onurunu zedeleyecek manzaralara yol açmaktadır. Çok basit malzemeler için insanları saatlerce kuyrukta bekleten, komün sistemini buna alet etmek isteyen birçok yaklaşımdan bahsetmek mümkün. Özerk yönetim kurumları yardım malzemelerinin komünler aracılığı ile dağıtımını hedeflerken bu kurumlar yardım paketleri aracılığı ile toplumsal sistemin her alanına nüfuz etmeyi hedefleyen faaliyetler yürütmektedirler. Bu noktada karıştıkları kimi suç durumları tespit edilerek anlaşmalarına son verilmiş belli sayıda STK’nın olduğundan da bahsedebiliriz. 
 
*Yazının devamı haftaya yayınlanacaktır. 
 
*Bu yazı Jineolojî dergisinin “Rojava” dosya konulu 30’uncu sayısından kısaltılarak alınmıştır.