Yaşamı köleliğe ve ırkçılığa karşı direnişle geçti: Rosa Parks
- 09:03 24 Ekim 2024
- Portre
Melike Aydın
HABER MERKEZİ - Rosa Parks, 1955'te otobüste yerini vermeyi reddederek Sivil Haklar Hareketi'nin fitilini ateşledi. Irkçılığa karşı cesur duruşu ve örgütlü mücadeledeki kararlılığı, onun siyahi hakları mücadelesinin sembolü olmasını sağladı. Hayatı boyunca ırkçılığa karşı verdiği mücadele, ölümünden sonra da anılar, ödüller ve filmlerle yaşatıldı.
Rosa Parks, köleliğe ve ırkçılığa karşı direnen siyah kadınların sembolü oldu ve kölece bir yaşama boyun eğmedi. Irkçılığa maruz kalan insanların, özgürlüğe giden yolun boyun eğmekten değil, haklarını bilmekten ve savunmaktan geçtiğini gösterdi. 1 Aralık 1955’te, ABD'nin Alabama eyaletine bağlı Montgomery şehrinde, bindiği belediye otobüsünde siyahilere ayrılan yere geçmeyi reddettiği için tutuklanan Rosa, böylece Sivil Haklar Hareketi'nin başlamasına öncülük etti. Rosa, siyahilerin yerini belirleyen beyazların egemenliğine karşı örgütlü direnişin gücünü gözler önüne serdi. “Asla doğru olduğunu bildiğin şeyi yapmaktan korkmamalısın” diyen Rosa, 24 Ekim 2005'te, 92 yaşında hayata veda ettiğinde sadece büyük bir direnişin sembolü değil, aynı zamanda ırkçılığa karşı mücadelenin de örnek isimlerinden biri oldu.
Siyahi hak mücadelesinin içindeydi
Rosa Louise McCauley, 4 Şubat 1913'te Alabama'da, öğretmen Leona Edwards ile marangoz ve taş ustası James McCauley’in kızı olarak dünyaya geldi. Anneannesinin yanında büyüyen Rosa, çocukluğunda Ku Klux Klan adlı ırkçı gizli örgütün düzenlediği meşaleli gece yürüyüşlerine şahit oldu. Eğitim hayatına, yalnızca siyahilerin kabul edildiği ve 50 kişilik sınıflarda eğitim veren bir okulda başladı. 11 yaşındayken, yani 1924’te, beyazların işlettiği ve ev içi işlerin öğretildiği Montgomery Endüstri Kız Meslek Okulu'na kaydoldu. Ancak 16 yaşındayken annesinin sağlık problemleri nedeniyle okulu bırakmak zorunda kaldı. 19 yaşındayken, kendisi gibi siyahilerin hak mücadelesini yürüten National Association for the Advancement of Colored People (Siyahileri Geliştirme Ulusal Derneği, NAACP) üyesi Raymond Parks ile evlendi.
Ayrımcılığa karşı eylem stratejileri eğitimi
Aktif mücadeleye katılan Rosa, NAACP’nin Montgomery Şubesi’nde sekreterlik yaptı ve siyahi gençlerin vatandaşlık haklarını öğrenmesi için yoğun çalışmalar yürüttü. Bu süreçte, sivil haklar savunucuları Virginia Durr ve eşi avukat Clifford Durr ile tanıştı. Virginia ve Clifford Durr, yaşam tarzlarıyla ırkçı fikirlerin değişebileceğini kanıtlayan iki beyaz insan hakları aktivistiydi. 1955 yazında, Rosa’nın Tennessee'deki Highlander Halk Okulu'nda (Highlander Folk School) düzenlenen, ayrımcılığa karşı eylem stratejilerinin öğretildiği 15 günlük bir eğitim programına katılmasını sağladılar.
Jim Crow yasalarına karşı ilk eylem
Köle isyanlarının ardından, 20’nci yüzyılda siyahilerin elde ettikleri başarıları geri almak ve onları aşağılamak amacıyla yeni yasalar çıkarıldı. Köle nüfusunun daha yoğun olduğu ABD’nin güney eyaletlerinde yaygın olan bu yasalar, adını Thomas D. Rice isimli bir komedyenin canlandırdığı ve siyahileri aşağılayan bir karakter olan Jim Crow’dan alıyordu. Bu yasalara göre, sosyal hayatta siyahlar ve beyazların yaşamı birbirinden ayrılıyor ve kamusal hizmetlerden ilk ve ayrıcalıklı olarak beyazlar yararlanıyordu. Örneğin, belediye otobüslerinde beyazlar ve siyahların koltukları ayrıydı ve beyazlara ayrılan koltuklar dolduğunda siyahların yerlerini vermesi gerekiyordu. En ağır bedensel işlerde çalıştırılan siyahiler, evlerine dönerken bindikleri otobüslerde, beyazlara ayrılan koltuklar boş olsa bile oturamazlardı. Birçok siyahi bu nedenle, işten evlerine kadar kilometrelerce yolu yürümeyi tercih ediyor ya da buna mecbur kalıyordu. İşte Rosa, siyahilerin varlığını kabul etmeyen ve onları kirli nesneler gibi beyazlardan ayıran Jim Crow yasalarına karşı mücadeleye başladı.
Yerinden kalkmadı ama Alabama’yı ayağa kaldırdı
Tennessee’den dönüşünün üzerinden çok geçmeden, 1 Aralık 1955’te, aslında kasıtlı olmamasına rağmen işten eve dönerken yorgunluğu nedeniyle farkına varmadan, ırkçılığıyla meşhur otobüs şoförü James Blake’in sürdüğü otobüse bindi. Otobüste, beyazlara ayrılan yerler dolduktan sonra Rosa’dan yerini vermesi istendi. Yorgun olduğunu söyleyen Rosa, ayağa kalkmadı. Yaşanan gerginlik sonucunda şoför polisi çağırdı ve Rosa tutuklanmak üzere karakola götürüldü. Ancak, yerinden kalkmayan Rosa’nın bu tutumu Alabama'yı ayağa kaldırdı. 17 bin siyahi sokaklara çıktı. Clifford Durr ve Montgomery NAACP’nin eski başkanı Edgar Daniel Nixon, Rosa’nın 10 dolarlık kefaletini ödeyerek serbest bırakılmasını sağladı. Açılan davada, Rosa’yı insan hakları aktivisti avukat Fred Gray temsil etti. Rosa’nın tutuklanması nedeniyle siyahiler, sivil itaatsizlik eylemlerine başladı ve bir yıl boyunca Montgomery otobüsleri boykot edildi. Jim Crow yasaları olarak bilinen ayrımcı maddelerin anayasaya uygunluğu tartışıldı ve Aralık 1956’da ABD Yüksek Mahkemesi, Browder v. Gayle davasında bölge mahkemesinin ayrımcılığa karşı verdiği kararı onayladı ve yasalar kaldırıldı. Rosa, sembolik olarak otobüsün ön koltuğunda ilk yolculuğunu yaptı ve meşhur fotoğrafı bu sırada çekildi.
Ölüm tehditleri aldı, eyalet değiştirdi
Sivil itaatsizlik eylemlerinin annesi olarak adlandırılan Rosa, uzun süre ölüm tehditleri aldı. Bu sebeple, 1957’de kardeşinin yanına Detroit’e taşındı ve burada terzilik yapmaya devam etti. Ancak ırkçılık karşıtı çalışmalarını sürdürdü ve uzun yıllar boyunca sivil haklar hareketinin sözcülüğünü yaptı. ABD Başkanı Lyndon Johnson, 1964'te Sivil Haklar Yasası'nı imzaladı. 1965’te oy kullanma haklarını elde etmek amacıyla Selma’dan Montgomery’ye düzenlenen yürüyüşe katılmak için Alabama’ya geri döndü. Yürüyüş sonrasında, ABD Temsilcisi John Conyers’ın kadrosuna katıldı ve 1988’de emekli olana dek Detroit ofisini yönetti. 1987’de, arkadaşı Elaine Eason Steele ile birlikte, 1977’de ölen eşi Raymond Parks’ın anısına Rosa ve Raymond Parks Kişisel Gelişim Enstitüsü’nü kurdu.
Pek çok ödül aldı
Rosa’nın hayatı mücadeleyle devam etti. 1996’da, ABD Başkanı Bill Clinton tarafından kendisine ‘Özgürlük Madalyası’, 1999’da ise Kongre Altın Madalyası takdim edildi. 2001’de Montgomery’de açılan Rosa Parks Kütüphane ve Müzesi’nin açılışına katıldı. Martin Luther King Jr.'ın da içinde bulunduğu pek çok hak savunucusunun kurucusu olduğu Southern Christian Leadership Conference (Güney Hristiyan Liderlik Konferansı, SCLC), onuruna her yıl Rosa Parks Ödülleri sunuyor.
2005’te hayatını kaybetti
1994’te, bir Afrikalı Amerikalı tarafından evi soyuldu ve şiddete maruz kaldı. Saldırgan, onun kim olduğunu bildiğini ancak bunu umursamadığını söyledi. 1999’da, adını izin almadan bir bestelerinde kullanan hip hop müzik grubu OutKast’a dava açtı. Sağlık durumu giderek kötüleşen Rosa, 24 Ekim 2005'te, 92 yaşında Detroit’te hayatını kaybetti. 2018’de Alabama Eyaleti, 1 Aralık gününü "Rosa Parks Günü" olarak ilan etti.
Filmler, kitaplar ve belgesellerle tarihe not düşüldü
Rosa’nın hayatı, 2002’de Julie Dash’in yönetmenliğinde "The Rosa Parks Story" (Rosa Parks’ın Hikayesi) adıyla beyaz perdeye yansıtıldı. Ayrıca, portresi Johanna Hamilton ve Yoruba Richen’in yönettiği "The Rebellious Life of Mrs. Rosa Parks" (Rosa Parks’ın İsyankar Hayatı) adlı belgeselde ele alındı. Rosa’nın "Rosa Parks: My Story" (Rosa Parks: Benim Hikayem) adlı bir otobiyografi kitabı bulunurken, Douglas Brinkley 2000 yılında "Rosa Parks" adlı bir kitap yazdı. Rosa’nın adı, siyah hakları mücadelesine dair birçok kitap ve makalede de yer aldı.
Rosa, mücadeleyle geçen hayatında, doğru olanı savunmaktan asla korkmamanın ve örgütlü olmanın gücünü gösterdi.