
Gülistan Kılıç Koçyiğit: PKK kongresi için hükümet gereklilikleri yapmalı
- 11:31 28 Nisan 2025
- Siyaset
ANKARA - DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, PKK’nin açıklamasına değinerek, “Kongrenin toplanması için diyaloğun hızla gerçekleşmesi gerekiyor. Herkes kongrenin hızla toplanmasını istiyor ama bunun gereklerini yerine getirme sorumluluğu hükümettedir” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis’te gündeme ilişkin düzenlediği basın toplantısında konuştu.
‘Bu, Sayın Öcalan, PKK ve ilgililer arasındaki diyalogdur’
PKK'nin son açıklamasına dikkat çeken Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Durum aslında bizim yorumlayabileceğimiz yeni bir durum değil. Kongreyi toplama iradesinde bir sorun olmadığını, kongreyi toplamak istediklerini, ilk kararlarının arkasında olduklarını ama bu kararlarını yerine getirmek için bazı koşulların gerçekleşmediğini ifade ediyorlar. Bu koşullar olarak da Sayın Öcalan'a özgürlük koşullarını ve Sayın Öcalan’ın kongreye katılım koşullarını ifade ediyorlar. Bizim onların adına söyleyecek bir sözümüz yoktur. Kongreyi toplayabilecek, kongrede karar alma yetkisine sahip, bunu gerçekleştirecek tek kişi olarak Sayın Öcalan’ı ifade ettiler. Kongrenin toplanması için bu mekanizmanın, bu iletişimin, diyaloğun hızla gerçekleşmesi gerekiyor. Bu meselede herkes kongrenin toplanmasını istiyor.
Hükümet kanadından çokça açıklama geldi, hızla, derhal toplanmalıdır yönünde. Burada büyük bir istek olduğunu görüyoruz, herkes hemfikir, yapılan açıklama da bunu teyit ediyor. Bunun gereklerini yerine getirme sorumluluğu hükümettedir. Bu, Sayın Öcalan, PKK ve ilgililer arasındaki diyalogdur; bizim oraya söyleyeceğimiz bir şey yok. Beklentimiz, bu talebin hızla yerine getirilmesi ve kongrenin hızlı bir şekilde toplanmasıdır” diye belirtti.
‘Koşullar yaratılmadan ilerlemek mümkün değil’
Somut adım beklentilerini ifade eden Gülistan Kılıç Koçyiğit, temel talep olarak tecridin kaldırılması gerektiğini yineledi. Gülistan Kılıç Koçyiğit, “İmralı’daki tecridin hızla sonlandırılması, sürecin ilerlemesi, gelişmesi ve sonuç alması için biricik önemde. Bu tartışmasız bir gerçek ama hali hazırda siz de takip ediyorsunuz, İmralı Heyetimiz dışında ada ile bir temas yok. Hali hazırda birçok gazetecinin talebi olmasına rağmen gidişler sağlanabilmiş değil. Biz, Sayın Adalet Bakanına da ifade ettik, kamuoyuna da ifade ettik. Hızlı bir şekilde adaya farklı aydınların, yazarların, gazetecilerin, siyasi partilerin, bu konuda görüş ve düşüncesi olan herkesin gidişine olanak verecek imkanlar yaratılması gerekiyor. Yine Sayın Öcalan’ın orada bu çalışmayı yapabilmek için gerekli bilgi ve belgeye ulaşabileceği koşulların yaratılması gerekiyor. Çalışmasını kolaylaştıracak düzenlemelerin hızlıca yapılması gerekiyor. Kendi talep ettiği kişilerle görüşmesine imkân tanınması gerekiyor. Bu anlamıyla bunlar, Sayın Öcalan nezdindeki temel taleplerimizdir. Sağlık, güvenlik, özgürlük koşulları yaratılmadan sürecin ilerlemesi ve sonuç alabilmemiz mümkün değil” sözlerini kullandı.
Yargı Paketi düzenlemeleri
Siyasi tutsaklar ve bu konudaki düzenlemelerin yapılmasına da değinen Gülistan Kılıç Koçyiğit, şöyle devam etti: “Kürt sorununun demokratik çözümünü konuşuyorsak, Kürt sorunundan kaynaklı bütün yasal mevzuatın taranması, değiştirilmesi ve gerçek anlamda hayatlarımıza, bu ülkede yaşayan her bir yurttaşın hayatına değecek somut değişikliklerin olması gerekiyor. Şöyle düşünelim: PKK silah bıraktı ve kendini feshetti ama PKK nedeniyle cezaevinde olan insanlar hala cezaevinde kalmaya devam ettiklerinde biz Kürt sorunu çözülmüş diyebilecek miyiz? Ya da bu ülkede infaz rejimindeki eşitsizlik giderilmeden, yani bir insanı öldüren kişinin yarı oranında ceza yatarken, siyasi mahpusların dörtte üçünü yatmak zorunda kaldığı bir sistemde Kürt sorununun demokratik çözümü gerçekleşmiş diyebilir miyiz? Toplumun, cezaevindekilerin beklentilerine yanıt verecek, hepimizin yaşamında somut olarak hissedebileceğimiz, ‘İş yoluna giriyor, sonuçlarını görüyoruz’ diyebileceğimiz güven artırıcı adımların hızlı bir şekilde atılması gerekiyor. Önümüze gelecek ilk yargı paketinde bu konuda düzenlemeler yapılması gerektiğini ifade ettik, bu beklentimizi her zaman dillendirdik, bundan sonra da dillendirmeye devam edeceğiz.
Bütün bunlara kulağını tıkayıp hiç duymayan bir yaklaşım, çözüme katkı sunmaz. Sadece bizim değil, herkesin bu talepleri dillendirmesi gerekiyor. TMK, TCK ve bütün yasal mevzuatı konuşmamız gerekiyor. Bütün ayrımcı uygulamaların ortadan kaldırılması gerekiyor. Sayın Öcalan’ın özgürlüğünü de umut hakkını da konuşmamız gerekiyor.”
Gülistan Kılıç Koçyiğit’in konuşmasında öne çıkanlar şöyle:
“5 gün önce İstanbul’da 6,2 büyüklüğünde bir deprem, ardından da çok sayıda artçı deprem gerçekleşti. Bir kez daha Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu ve bizlere deprem gerçeğini hatırlattı. Oysa bizim deprem acılarımız çok taze. 7 Şubat'ta yaşadığımız deprem, ardından yaşanan yıkım, yüz binlerce insanımızın göçük altında yaşamını yitirmesi, alınmayan önlemler, kurtarılmayan canlar, ulaştırılmayan yardımlar, yıkılan hastaneler, çöken bürokrasi ve koskoca sistemin depremin altında kaldığını hep beraber görmüştük.
Fakat bu depremlerden, bu büyük yıkımlardan ne yazık ki hiç ders almadığımızı, hiç sonuç çıkarmadığımızı da üzülerek görüyoruz. İstanbul’da yaşanacak bir depremin bütün ülkeyi mahvedeceğini, bütün dünyayı etkileyeceğini herkes biliyor. Ama buna dair hiçbir adım atılmıyor. İBB Başkanı ve ekibinin büyük bir kısmı tutuklu. Kent uzlaşısı nedeniyle özellikle de yüksek riskli belediye ve belediye başkanları tutuklu ve oralara kayyım atandı: Esenyurt ve Şişli’ye. Deprem Daire Başkanları, şehir plancıları tutuklu. Yani aslında kentte depremi yönetmesi gerekenler, bugün depreme karşı önlem alması gerekenler şu anda cezaevindeler.
Kentleri yeniden kurmalıyız
Siyaset, çıkar her şeyin önüne geçmiş durumda. İnsan yaşamı hiçe sayılmaya devam ediliyor. İstanbul’da hızlı bir şekilde gerçek anlamda adım atmak gerekiyor. Özellikle bilimsel akla dayalı ve toplumun ihtiyaçlarına göre hızlı bir planlama yapmaya ihtiyaç var. Bu kentleri, İstanbul başta olmak üzere, yeniden kurmalıyız.
Çarpık yapılaşmanın olduğu, yapı stoğunun sorunlu olduğu, depreme dayanıklı olmayan bütün bu kentlerde, yerinde ve halkın ihtiyaçlarını gözetecek şekilde yeni bir kent inşasına hızlıca girişmek gerekiyor. Sadece kentleri betona hapsetmek, insanları betona hapsedip sonra da onları göz göre göre felaketle yüz yüze bırakmayı asla kabul etmiyoruz. Açık ve güvenli toplanma alanları derhal artırılmalı, kamuya ait alanlar halkın kullanımına açılmalıdır. Toplumdan toplanan deprem vergileri şeffaf bir şekilde depreme hazırlık için kullanılmalıdır. TBMM’nin de üzerine düşecek çok sorumluluk var. Meclis, gerçek anlamda halka ve topluma karşı sorumluluğunu yerine getirmeli ve bu olaya el koymalıdır.
Toplumu bu felaketlerden koruyabilecek, kader gibi anlatılan anlayışları dışlayarak bilimsel ve akılcı yöntemlerle süreci yönetmelidir.
İnsanlar kredi kartı olmadan karınlarını doyuramıyor
Büyük bir yönetememe krizi var. Gerçek anlamda ekonomi iflas etmiş durumda. Çoklu krizler sarmalı toplumun her hücresine yayılmış durumda. Bunun verilerini gizleyerek topluma pembe hayaller satan bir iktidar var. Yurttaşlar artık yaşamlarını borçla devam ettirmeye çalışıyorlar. Mart 2025 itibariyle ülkedeki kredi kartı sayısı tam 132,3 milyona ulaştı ve kredi kartı borcu ilk defa AKP iktidarı döneminde 2 trilyon lirayı aşarak rekor seviyeye geldi. Market ve alışveriş merkezlerinde en çok kullanım var. Özellikle de 237 milyar 597 milyon lirası yemek harcamalarına, 58 milyar 460 milyon lirası ise gıda harcamalarında kullanılmış durumda. Yani insanlar kredi kartı olmadan karınlarını doyuramıyorlar, kredi kartı olmadan market alışverişlerini yapamıyorlar, gündelik hayatlarını devam ettiremiyorlar.
Bu sese kulak verin, gereğini yerine getirin
Açlık sınırı 26 bin liraya dayanmış ama hali hazırda asgari ücret 22 bin TL olmaya devam ediyor. Geçen Temmuz ayında asgari ücretliye zam yapılmadı. Ara zam alınmadığı için de asgari ücretlinin enflasyon karşısındaki durumu gün geçtikçe kötüleşmeye devam etti. AKP iktidarına buradan sesleniyoruz: Zengin için çalışmayı bırakın. Sermaye için çalışmayı bırakın. Bir avuç sermayedarı zengin etmekten vazgeçin. Kendi çıkarınızı gözetmekten vazgeçin. Milyonlar haykırıyor, milyonlar açlık ve yoksullukla buluşuyor. Bu sese kulak verin, gereğini yerine getirin.
Taksim’in işçilere kapatılmasını kabul etmiyoruz
1 Mayıs haftasındayız. Emeğin bayramını yine kutlayacağız. 150 yıldır dünyanın birçok yerinde emek, dayanışma ve mücadele günü olarak kutlanıyor. 1 Mayıs'ın üzerindeki tahakkümü, engelleme çabalarını görüyoruz. İşçiler ve bizler açısından tarihsel ve duygusal olarak, mücadelede önemli bir mekân olan Taksim’in işçilere kapatılmasını kabul etmiyoruz. Orada yılbaşı etkinlikleri yapılıyor, maçlardan sonra kutlamalar yapılıyor. Her türlü etkinliğe açık olan Taksim Meydanı'nın, 1 Mayıs’ta işçilere kapatılması, 1 Mayıs'ın anlamına ve emeğin mücadelesine yönelik büyük bir tahammülsüzlüktür. Kadınlara da kapatılmasını kabul etmiyoruz.
Çocuklar ucuz emek gücü olarak kullanılmaya devam ediyor
Bugün örgütlü toplum hızlı bir şekilde ortadan kaldırılmaya çalışılıyor. Emek örgütsüzleştiriliyor. Örgütlü yaşam alanlarına dönük büyük bir saldırı var. İşçi sınıfının yaşadığı sorunlar çok katmerli. Özellikle işçileştirilen çocuk gerçeği. Bu ülkede çocuklar ağır sömürü koşullarında çalıştırılıyor ve her gün iş cinayetlerinde yaşamlarını yitiriyorlar. Son 12 yılda 800 işçileştirilmiş çocuk iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Bütün bunlara dönüp bakan yok. MESEM’ler aracılığıyla çocuklar ucuz emek gücü olarak kullanılmaya ve sömürülmeye devam ediyor. Bunun içinde göçmen emeğinin ve kadın emeğinin sömürülmesi çok özel bir yerde duruyor.
Ulusal konferans çoğulcu, eşit, adil bir Suriye’nin inşasına katkı sunacak
Kuzey ve Doğu Suriye’ye, içinde DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır ve vekillerimizin de olduğu bir heyet geçti. Kuzey ve Doğu Suriye’nin Qamişlo kentinde, yani Rojava’da, bir Kürt Ulusal Konferansı’na katıldılar.
Suriye’de 8 Aralık’tan bu yana bir yönetim değişikliği var, orada geçici bir yönetim var. Suriye’nin geleceğine yönelik çokça tartışmalar var. Biz DEM Parti olarak ilk günden bugüne Suriye’nin demokratik bir rejim kazanması için elimizden gelen her şeyi söyledik, bundan sonra da söylemeye devam edeceğiz.
Yapılan ulusal konferansın, Demokratik Suriye’nin inşasına, çoğulcu, eşit ve adil bir Suriye’nin inşasına katkı sunacağına dair umudumuzu ve beklentimizi ifade ediyoruz. Bu konferansı gerçekleştiren herkesin emeğine ve yüreğine sağlık. Kürtlerin ulusal birliklerini sağlamaları, yaşadıkları bütün ülkelerin demokratikleşmesine ve Ortadoğu’nun demokratikleşmesine ciddi bir katkı sunacaktır.”