AKP'nin 16'ncı yılı: ‘Yeni devlet’ kadınlar açısından kendini göstermişti

  • 19:44 24 Eylül 2017
  • Siyaset

Habibe Eren

 

ANKARA- AKP 16'ncı yılını güzellemelerle kutlarken, bu 16 yıl kadınlar açısından cinsiyetçi ve kadın düşmanı politikalara direnmekle geçti. 16 yıl boyunca istismar, taciz, tecavüz ve kadın katliamı artarken, erkek devletin saldırılarıyla kadınlar hedef alınmaya devam etti. AKP'nin 16 yıl boyunca uyguladığı kadın politikalarını değerlendiren Latife Demirci Kahya, "Acil bir durumda kadınların sığınabilecekleri 27 kadın örgütü, OHAL ile hedef alınıp kapatıldığında 'yeni devlet' kadınlar açısından zaten kendini ilan etmişti" dedi.

 

“Kadına şiddete sıfır tolerans” söylemine aksi yönde pratikte hayata geçirilen uygulamalarla  kadını korumadan aileyi korumayı hedefleyen iktidar, kadını ikincil konuma düşürürken, erkek şiddetini de yüceltilen konuma getirdi. AKP 16'ncı yılını güzellemelerle kutlarken, bu 16 yıl boyunca kadına yönelik şiddet durmadı. Kadınlar, iktidarın yanı sıra yargının verdiği birçok kararla da saldırının ana merkezi haline getirildi. 'Saygın tutum' indirimleriyle kadınların katledilmesini gerekçeleyen yargı ve erkek egemen iktidar,  kadına yönelik saldırılarını artırarak devam ettirdi.

 

15 yılda 14 bin 293 kadın katledildi

 

AKP'nin 16 yıl boyunca uyguladığı politikalar nedeniyle binlerce kadın erkekler tarafından katledilirken, bir çoğu da cinsel saldırıya maruz bırakıldı. Adalet Bakanlığı  2002-2015 yıllarında 5 binden fazla kadının katledildiğini söylerken, Birleşmiş Milletler (BM) 2002-2013 periyodunda katledilen kadın sayısını 13 bin 381 olarak verdi.

 

7 yılda erkek şiddeti yüzde bin 400 arttı

 

2009'da Meclis’te verilen bir soru önergesine Adalet Bakanı’nın verdiği yanıtta 2002’den 2009’a kadına yönelik erkek şiddetinin yüzde bin 400 arttığı ortaya kondu. Hak arayan kadınlar polislerce tacize maruz bırakıldı ya da sokak ortasında işkenceye maruz bırakıldı. 8 Mart'tan Newroz'a kadar kadınlar şiddetin her şeklini erk devlet tarafından yaşadı.

 

Newroz'da kadınlara işkence

 

2008 yılında Van'da gerçekleşen Newroz'da kadınlara işkence uygulayan polisler, coplarla dakikalarca kadınları yerde sürükledi. Yöresel kıyafetleriyle Newroz alanına akan yüzlerce kadın iktidarın kadın düşmanı politikalarıyla bir kez daha karşılaştı. Gülşen Aslan, Newroz günü akrep içinden maskeli özel harekâtın etrafa rasgele ateş ettiklerini görmüş, bu sırada bir polisin kendisini hedef alarak silah doğrulttuğunu fark etmiş ve  polisin ateş etmesiyle göğsünden silahla yaralanmıştı.

 

'Her kürtaj bir Uludere'dir'

 

İktidar  saldırıları bunlarla sınırlı değildi. Her dönem farklı güncellemelerle  kadınların hayatını kabusa çeviren devlet aklı, 2012'de kürtajı ortaya atmıştı. Yasal olduktan sonra da defalarca yeniden gündeme gelen kürtajı, son olarak  Tayyip Erdoğan gündeme getirmişti. Tayyip'in  Başbakan olduğu 2012 yılının Mayıs ayında “Kürtaj cinayettir, her kürtaj bir Uludere’dir” sözleri ile başlattığı tartışmanın ardından yasal bir değişiklik yapılmamasına rağmen kürtaj fiilen neredeyse yasaklandı. O dönem kadınlar, kürtaj yasağına karşı birçok ilde eylemler düzenledi. Hatta bir çoğu hakkında dava açıldı.

 

Kadınlar Tayyip’e sırtını döndü

 

1 Haziran 2015'de miting için Iğdır’a gelen Erdoğan’ın da içinde bulunduğu konvoyun geçtiği esnada HDP seçim bürosu önünde toplanan Iğdırlı kadınlar, sırtlarını dönerek  Tayyip'i protesto etti. Kadınların bu tepkisine karşı Tayyip Erdoğan ise, “Affedersiniz edebim müsaade etmiyor tabii, sırtlarını dönerek işaret yapıyorlar. Ne anlama geldiği belli de, tabii edebimiz müsaade etmez" diyerek, cinsiyetçi ve kadın düşmanı sözlerine yenisini ekledi.

 

Koruma altındaki kadınlar katledildi

 

Aynı dönem, dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam, “Koruma altında öldürülen herhangi bir kadın yok” demişti. Ancak 2015 yılında öldürülen 303 kadının yüzde 27’si koruma altındaydı veya katledilme tehlikesini devlete bildirmişti. Devletin koruması gereken 27 kadının katledilmesinin yanında kadınların yüzde 90’ının koruma altında olup olmadığı kamuoyuna açıklanmadı.

 

1,5 yılda 500’den fazla kadın katledildi

 

2016 yılında kadın cinayetleri artış yaşanırken 328 kadın katledildi. 2016 yılında gerçekleşen kadın cinayetlerinin yüzde 50'si OHAL döneminde gerçekleşti. 2017’nin ilk 6 ayında ise bu sayının yarıdan fazlası yaşandı ve 1 buçuk yılda 500’den fazla kadın katledildi.

 

2017 Ocak ayı dahil son 15 yılda 14 bin 293 kadının katledildiği çeşitli verilerde yer alırken, Cinsiyet Eşitliği Raporu’nda, Türkiye'nin kadın-erkek eşitliğinde 142 ülke arasında 125’inci sırada yer aldığı görüldü.

 

'Her türlü faşizan politikanın ilk yönelimi kadınlar oldu'

 

Daha bunun gibi yüzlerce söylemi sarf eden  politikacı ve iktidar ortağı erkekler, cinsiyetçilikleriyle saldırmaya ve kadını eve hapsetmeye devam ediyor. Bu noktadan AKP'nin 16 yıldır kadınlara dönük politikalarını değerlendiren Ankara Kadın Platformu üyesi Latife Kahya Demirci de, AKP hükümetinin, devletin karakterini de oluşturan kadın düşmanı politikalarıyla, devletin kendini 'yeniden' yapılandırma ve tahkim sürecinde öncelik haline geldiğinin somut bir şekilde açığa çıktığını söyledi.

 

Yaşamın bütün alanında halklar, inançlar, emekçiler, kadın ve LGBTİ’ler üzerinden savaş politikalarının devreye konduğunu ifade eden Latife, "Milliyetçiliğin ve cinsiyetçiliğin zirve yaptığı bu dönemde her türlü faşizan politikanın ilk yönelimi kadın mücadelesi ve kadın kazanımları olmaktadır. Kadınların direnerek ve mücadele ederek elde ettikleri kazanımlarının yerine ikame edilmek istenen kadına yönelik şiddetin, taciz ve tecavüzlerin alabildiğine sıradanlaştırıldığı erkek egemenlikçi bir yaşam inşa edilmeye çalışılıyor" dedi.

 

'Yeni devlet kadınlar açısından kendini ilan etmişti'

 

Latife, başından beri kadın-erkek eşitliğine inanmadığını söyleyen bir iktidarın; kadınların  ne zaman evleneceğine, kaç çocuk yapacağına, ne zaman ve nasıl doğuracağına, nerede ne kadar güleceğine ve ne giyineceğine kadınlar adına karar verdiğini söyledi. AKP ve Saray iktidarının 7 Haziran sonrası başlattığı baskı politikası ve savaş süreci ile birlikte  halklara, inançlara, kadınlara, gençlere, emekçilere ve bir bütün olarak iktidara muhalif olan tüm kesimlere baskının artarak sürdüğünü söyleyen Latife, şöyle devam etti:

 

"Diktaya karşı olan hemen her kesim bir biçimde susturulmaya çalışıyor. Tüm bu baskı ve saldırılar 15 Temmuz sonrası OHAL’in uygulanması ile bir üst boyuta sıçradı.Başta HDP eş başkanları olmak üzere, seçilmiş vekiller, belediye başkanları cezaevine gönderildi.  Belediyelere kayyumlar atandı, böylece halkın seçme seçilme hakkı ve iradesi yok sayıldı. OHAL kapsamında halkın iradesi ile seçilmiş belediyelere merkezi devlet tarafından kayyum atanması, kadın belediye başkanları ve meclis üyelerinin tutuklanmaları, görevden alınmaları ve atanan kayyumların yıllarca mücadele ve deneyim sonucu oluşturulan yerel yönetimlerdeki kadın çalışmalarını sonlandırması, pasifize etmesi, kadın çalışanların işlerine son vermesi, özellikle kadın politikaları müdürlüklerine, kadın kurumlarına yaklaşım, toplumsal yaşamın her alanına müdahaledir. Acil bir durumda kadınların sığınabilecekleri 27 kadın örgütü OHAL  ile hedef alınıp kapatıldığında yeni devlet kadınlar açısından zaten kendini ilan etmişti. AKP hükümetinin istediği gibi, ya 'makbul kadın' olacaksın ya da erkek şiddetine razı olacaksın. Çünkü AKP’li yöneticiler, giydiğimiz kıyafetten attığımız kahkahaya kadar bütün özlemlerimizi, davranışlarımızı kontrol altında tutmak istiyor."

 

'Kimsenin kölesi olmayacağız'

 

AKP'nin sadece sistemli söylemiyle değil; kurduğu mekanizmalarla, çıkardığı yasalarla da kadın erkek eşitsizliğini derinleştirdiğini ifade eden Latife, "Genel ahlak, fıtrat, aile değerleri, kadınları ezmenin, güçsüzleştirmenin gerekçesi oluyor. Hükümet ve Diyanet işbirliğiyle yürütülen evlilik ve aile danışmanlığı, kadınların aileye ve erkeklere olan bağımlılığını pekiştirmeye yarıyor. Erkek şiddetini meşrulaştırıyor. Boşanmak istedikleri için kadınlar her gün öldürülürken, hükümet ‘boşanma ombudsmanlığı’ kurup boşanmaları engellemeye çalışarak kadınların can güvenliğini tehlikeye atıyor" ifadelerini kullandı. 

 

AKP'nin ‘ailesiz kadın’ı yok sayan politikaları ile kadınların güvencesiz, istikrarsız, düşük ücretli işlerde çalışmasına neden olduğunu vurgulayan Latife, "Kadının, toplumda belirli kalıplar dışında temsili yet bulmasının önüne geçen hükümet söylemleri, biz kadınların, mücadelesi ile kazanılmış haklarımızı kolay kolay geri alamayacaklarını bilmelerini, mücadeleden asla taviz vermeyeceğiz, kimsenin kölesi olmayacağız” dedi.

 

'Erkek egemenliğin taşeronluğunu yapmayın'

 

AKP'nin, Nüfus Hizmetleri Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılan tasarıyı Meclis’e sunduğunu hatırlatan Latife, bu yasa tasarısının kabulü halinde İl ve İlçelerde Müftülere verilen nikah kıyma yetkisinden, kadınların doğumda beyanının yok sayılmasına, küçük kız çocuklarını olabilecek en küçük yaşta tecavüzcülerle bile olsa evlendirilmesine, çok eşliliğin meşrulaştırılmasına, kadınlar için hayati önemi olan nafaka hakkının sınırlandırılmasına ve  çocukların velayetinin anneye değil babaya verilmesine neden olacağını vurguladı.

 

Latife, "Erkek egemenliğinin, taşeronluğunu yapmak yerine kadınlara karşı görevlerinizi yerine getirin" diyerek, AKP hükümetinin ilk imzacısı olmakla övündüğü İstanbul Sözleşmesi’nin birinci maddesinde; 'Bu sözleşmenin amacı kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınların güçlendirilmesi yolu da dahil olmak üzere kadın erkek arasındaki somut eşitliği teşvik etmektir' dendiğini anımsattı.  Latife, son olarak İstanbul Sözleşmesinin imzalandığını ancak; hükümetin sözleşmeyi hayata geçirecek somut adımları bir türlü atmadığını vurguladı.