Sebahat’ten mektup var: Ortadoğu'da Kürt'süz bir denklem mümkün değil!

  • 09:13 29 Eylül 2017
  • Siyaset
Şehriban Aslan
 
DİYARBAKIR - 6 Kasım 2016 tarihinden bu yana tutuklu bulunan DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, Kandıra F Tipi 1 Nolu Cezaevi’nden yazdığı mektupta Ortadoğu'da yaşanan süreci değerlendirerek, “Kesin olan bir şey Ortadoğu'da artık Kürt ‘süz bir denklem mümkün değildir. O nedenle bizlerin her zamankinden daha çok bu süreci karşılamak için büyük bir çaba harcamamız gerekiyor" dedi.
 
DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, 4 Kasım 2016 tarihinde HDP'nin Eş Genel Başkanları ile vekillerine dönük operasyonu ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ne atanan kayyımı protesto etmek amacıyla bulunduğu Diyarbakır Belediyesi’nin önünde gözaltına alınarak tutuklandı. 6 Kasım 2016 tarihinden bu yana tutuklu bulunan Sebahat, DBP Genel Merkezi’ne gönderdiği mektupta son dönemde yaşanan süreci değerlendirerek, Kürtlerin kendi kaderini kendi belirleyeceğinin altını çizdi. 
 
Sebahat’ın Kandıra F Tipi Cezaevi’nde kaleme aldığı mektubun tamamı şu şekilde: 
 
“Ortadoğu’nun karanlığında Rojava’da doğan güneş bu açıdan iyi bir örnek olarak karşımızda duruyor. Rojava’da savaşın, çatışmanın, kaosun yaşandığı bir ortamda, demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü, halkların ve inançların özgür birliğini esas alan özgürlükçü bir sistem kuruluyor. Türkiye’de yaşanan kaotik süreçten, sistem krizinden çıkışın yolu kendi özgürlükçü sistemimizi örgütlemek ve toplumsallaştırmaktır. Türkiye Kürdistan’ında moral ve coşkunun kaynağı halklara sunduğumuz özgür yaşam çizgisi ve bunun yarattığı umuttur. Şimdi bu umudu büyütme, diri tutma görevi hepimizdedir.
 
‘İktidar halkı öncüsüz bırakmak istiyor’
 
Egemenler ve iktidarlar halkın, ‘başka bir yaşam mümkün, özgürlük mümkün!’ umudunu kırmak istiyor. İktidar halkı öncüsüz bırakıp, halk iradesini gasp edip, demokratik siyaseti baskılayıp DBP ve HDP’yi yok saymak istiyor. 
 
Topluma ‘Bizden başka şansınız yok, ya itaat edeceksiniz ya da size yaşam alanı bırakmayacağız’ diyorlar.  En son Aysel Heval’in annesi Hatun Anne’nin cenazesinde yaşananlar daha da ileriye giderek; ‘size bir avuç toprak da yok’ noktasına gelmiştir. Bu anlayış bu zihniyet tabi ki de yeni değil. Türkiye’nin kuruluşundan bugüne yürütülen inkar, imha ve asimilasyon politikaları her iktidar tarafından güncellenmektedir. Son iki yıldır yaşadıklarımız bile Kürt halkına nasıl bir hayat sunduklarını anlamamıza yeter.
 
'Kürtler kendi kaderini kendi belirleyecek'
 
Çökertme planlarının özü, kimliksiz, hak ve özgürlükten vazgeçen bir kişilik yaratılmaktır. Bu zihniyetin sahipleri gençlerin, kadınların ve halkımızın onurlu direnişi karşısında kaybetmişlerdir. Bugün Türkiye’nin içine düştüğü rejim krizinin Kürt düşmanlığı politikasının yansımasıdır. Krizden çıkışın tek yolu Kürt halkıyla, Kürdistan halklarıyla özgür, eşit ve demokratik bir ilişki kurmaktır. 
 
‘Faşizmin gözü kör olsun’
 
Kısa vadede bu pek mümkün görünmese de eninde sonunda Kürtler kendi kaderini kendileri belirleyerek, Ortadoğu halklarıyla eşit ve özgür bir düzen kuracaklardır. Tıpkı Rojava’da olduğu gibi… Bu süreçte önemli olan sürekli bir örgüt yaratmak ve kendi politikalarımızı halkla güçlü bir şekilde buluşturarak toplumsallaştıracak kanallar yaratmak gerekir. Bu konuda hepimize görev düşüyor. Benim ne yazık ki katkım aktif değil. O nedenle burukluk hissediyorum. Ama neylersin, faşizmin gözü kör olsun!
 
‘Herkese sorumluluk düşüyor’
 
Önümüzdeki süreç daha da zorlu geçecek. Ortadoğu’da dengelerin yeniden kurulduğu Türkiye de dahil Ortadoğu ülkelerinin kendisini bu krizli süreçten çıkış, yeni düzende yer almak için zorlu ve çetin mücadelelerinin yaşanacağı kesindir. Kesin olan bir şey de Ortadoğu'da artık Kürt ‘süz bir denklem mümkün değildir. O nedenle bizlerin her zamankinden daha çok bu süreci karşılamak için büyük bir çaba harcamamız gerekiyor. Bu bağlamda sadece yönetici arkadaşlara değil herkese sorumluluk düşüyor.
Bunun karşılanacağına inanıyor, parti emektarlarımızı ve Amed halkı başta olmak üzere tüm halkımızı saygıyla selamlıyorum."