Afrikalı aktivist: Öcalan'ın özgürlüğü için savaşın!

  • 09:01 10 Mayıs 2024
  • Güncel
 
Melek Avcı
 
ANKARA - Afrika'daki Kürt İnsan Hakları Eylem Grubu Sekreteri (KHRG) Fazela Mahomed, “En nihayetinde, değişimi yapacak olan hükümetler değildir. Değişimi gerçekleştirecek olan sokaklardaki insanlardır. Hepimiz kararlı olalım ve birlik olalım. Ve Öcalan'ın özgürlüğü için savaşın” dedi.
 
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde mutlak tecrit koşullarında tutulan ve 38 aydır hiçbir şekilde haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile İmralı’da tutulan Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve Veysi Aktaş’ın dış dünya ile iletişimi engellenirken dünyanın birçok ülkesinden sivil toplum örgütleri, kurumlar, aydın, yazar, akademisyen ve muhalifler tecridin son bulması için Türkiye’ye yönelik çağrılarını sürdürüyor. 
 
Cezaevlerinde tutsakların başlattığı “Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun siyasi çözümü” hamlesi ise giderek büyüyor. Eylem ve etkinlikler bu kapsamda sürmeye devam ederken hamlenin, Afrika ayağının da çalışmaları sürüyor. Afrika'daki Kürt İnsan Hakları Eylem Grubu Sekreteri (KHRG) Fazela Mahomed, hamleleri ve özgürlük talebine ilişkin ajansımıza konuştu. 
 
 “Bir düşünceden korktuğunuzda ilk olarak onu durdurmaya çalışırsınız. Fakat bu akışı ve yayılmayı durduramazsınız çünkü fikir ve düşünceler katlanarak büyümeye devam edecektir; özellikle bir düşünce doğru yoldaysa”
 
*PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde 3 yıldır sürdürülen bir tecrit söz konusu ne avukatlar ne aile görüş sağlayamıyor. Bu tecridi insan hakları açısından nasıl yorumluyorsunuz?
 
Hepimiz biliyoruz ki, bir insanı yıllarca diğer insanlardan izole etmek, tecrit altında tutmak zalimce insanlık dışı bir muamele olarak kabul edilir. Bu tür zalimce ve aşağılayıcı bir sistem. En net haliyle işkencedir ve baktığınızda Birleşmiş Milletlerin uluslararası Mandela Kuralları'na göre de bir siyasetçiyi mahkûm edip tecritte tutmak kabul edilemez. Türk hükümetinin, Sayın Öcalan'ı tecrit etmeyi sürdürmesi bir tür cezalandırma işkencesidir ve bir bakıma intikamdır diyebilirim. Belki tam anlamıyla intikam bunu karşılamaz şunu söyleyebilirim; düşüncelerini susturmaya çalışmaktır bu. İnsanları toplumdan uzaklaştırmak, eylem alanını kısıtlayıp düşüncelerinin insanlara ulaşmasına izin vermemek en kötü işkence şeklidir. Bakın geçmişe! Nelson Mandela’yı bir hapishaneye koydukları gibi aynı biçimde Öcalan’ı bir adada tecrit altında tutuyorlar. Çünkü amaçladıkları ve düşündükleri şey şu,‘Eğer birini bir ada hapishanesine koyarsak düşüncelerini de tecrit altında tutabiliriz.’ Fakat yanıldılar. Bir insanın düşüncelerini tecrit altına alıp izole edemezsiniz ve fikir akışını asla durduramazsınız. Bir düşünceden korktuğunuzda ilk olarak onu durdurmaya çalışırsınız. Fakat bu akışı ve yayılmayı durduramazsınız çünkü fikir ve düşünceler katlanarak büyümeye devam edecektir; özellikle bir düşünce doğru yoldaysa. Neticede bana göre Abdullah Öcalan'ın daha eşit ve adil bir dünya için Demokratik Konfederalizm ve demokratik toplum paradigması Türk elitlerinin korktuğu bir fikirdir.
 
 “Baskıcı rejimler her zaman aynı teknikleri kullanıyor. Bu yüzden bunu anlıyoruz, okuyabiliyoruz. Özgürlük hamlesine dâhil olmak bizim için uzak veya zor bir şey değil çünkü kendi varlığımız ve yaşamımız için ülkemizde özgürlük için savaştık”
 
*Biliyorsunuz Avrupa’da birçok yerde bir hamle başlatıldı ve Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü isteniliyor; siz de Afrika ayağındasınız, insanlar nedenini merak ediyor. Neden Afrika Öcalan’ın özgürlüğünü ve paradigmasını benimsiyor? Açıklar mısınız?
 
Mesele şu ki, biz özgürlüğümüze çok kısa bir süre önce 30 yıl önce sahip olabildik. Bu insanlık tarihinde çok uzun bir süre değil ama baskı ve sömürgecilikten yıllarca çok çektik. Özgürlüğün ne demek olduğunu çok iyi anlıyoruz. Güney Afrikalıların özgürlük ve adalet özlemi çok güçlü. Bunun yanında duruyoruz çünkü özgürlük için savaşmak zorunda kaldıkları zamanları hatırlıyorlar. Ama bunun da ötesinde, 1994 yılında Sayın Öcalan'ın Güney Afrika'ya gelmesi gerekiyordu ve o zamanki ANC hükümeti Sayın Öcalan'ın Afrika'ya gelebileceğine dair bir güvence vermişti. Fakat bu söz tutulamadı ve bu nedenle daha sonra yaşananlar Kürt insan hakları eylem grubunun kurulmasına neden oldu. Tıpkı Sayın Öcalan gibi diğer liderimiz olan Ebrahim Ebrahim de başka bir ülkeden kaçırılarak Güney Afrika'ya getirildi ve burada yargılandı. Yani tüm bunları yakından biliyor, tanıyoruz. Bu yeni bir şey değil, baskıcı rejimler her zaman aynı teknikleri kullanıyor. Aynı taktikleri uyguluyorlar, insanları hapsediyorlar, fikirlerinden dolayı hapse atıyorlar, işkence yapıyorlar. Bu yüzden bunu anlıyoruz, okuyabiliyoruz. Bu özgürlük hamlesine dâhil olmak bizim için uzak veya zor bir şey değil, belki Avrupa'da özgürlük çok uzun zaman önce var olduğundan, bizim gibi gerçek bir değer biçmiyor olabilirler ama biz veriyoruz; çünkü kendi varlığımız ve yaşamımız için ülkemizde özgürlük için savaştık. O zamanlar hepimiz genç ve idealisttik ve her gün hareketin aktivistleri olarak savaştık, bu yüzden mücadele ve özgürlük talebi bizim için yeni bir kavram değil. Bence ezilen toplumlar bu operasyonu çok çabuk anlıyor ve diğer insanların bunu neden yaptığına dair bahaneler üretmiyor. Yani dünyanın başka yerlerindeki baskıları anlıyor ve onlarla özdeşleşiyoruz.
 
“Burada Sayın Öcalan'ın serbest bırakılmasını destekleyen ve çalışan pek çok üst düzey lider var. Bu yıl Uluslararası Adalet Divanı'nda bu hukuksuzluğa karşı dava açan Afrikalı avukatlardan, aynı yasanın Türkiye için de uygulanabilirliği konusunda bir seminer vermelerini isteyeceğiz”
 
*Afrika ayağında bu kampanya nasıl yürütülüyor. Neler yapıyorsunuz? Önümüzdeki dönemde neler yapmayı hedefliyorsunuz?
 
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da dünya çapında ortak bir basın toplantısı düzenledikleri zaman kampanyaya dâhil olduk. Biliyorsunuz, Sayın Öcalan'ın serbest bırakılmasından bahsederken, Güney Afrika'daki en büyük sendikal hareketin, Sayın Öcalan'ın serbest bırakılması için çalışan üst düzey liderleri vardı. İktidar partimiz, parti kongresinde Sayın Öcalan'ın özgürlüğü için bir karar aldı. Burada Sayın Öcalan'ın serbest bırakılmasını destekleyen ve çalışan pek çok üst düzey lider var. Biz de Kürt halkının davasının çok iyi bilinmesi ve anlaşılması için harekete geçmeye çalışıyoruz. Bu yüzden her alanda; üniversitelere, işyeri temsilcilerine gitmeye ve Sayın Öcalan konusunda bilgi vermeye çalışıyoruz. Bu yıl yapmayı düşündüğümüz şey, Uluslararası Adalet Divanı'nda bu hukuksuzluğa karşı dava açan Afrikalı avukatlardan, aynı yasanın Türkiye için de uygulanabilirliği konusunda bir seminer vermelerini istemek. Bunun hukuki sonuçlarının ve boyutunun ne olduğu konusunda bir tartışma yürütmek istiyoruz. Bu nedenle orada bulunan üst düzey avukatlardan birinin ve belki de Uluslararası İlişkiler Başkanı’nın seminere katılmasını sağlamayı planlıyoruz. Aslında çok yakında bunun üzerinde çalışmaya başlayacağım. Daha sonra sendikalarla normal eğitim programlarımıza devam ediyoruz. Organizasyonumuzun başkanı bir üniversite profesörü. Ve gençler için programlar hazırlıyor. Bu süreçte uğraştığımız şeyler bunlar.
 
“Değişimi gerçekleştirecek olan sokaklardaki insanlar, sokaklarda yürüyüşe katılan insanlardır. Elitlerin uluslararası alanda kendi çıkarları doğrultusunda yürüdüğünü biliyoruz. Bu yüzden daha fazla bastırmalı ve zorlamalıyız”
 
*Neredeyse dünya çapında birçok grubun kişinin ve halkın katıldığı bu kampanyaya uluslararası kurumların sessizliği var; CPT ve Avrupa kurumları... Avrupa Konseyi önünde 12’inci yılına girecek bir oturma eylemi söz konusu ama bunca yıl tek bir adım atılmadı. Sizce neden?
 
En nihayetinde, değişimi yapacak olan hükümetler değildir. Değişimi gerçekleştirecek olan hakkını sokakta arayan insanlardır. Elitlerin uluslararası alanda kendi çıkarları doğrultusunda yürüdüğünü biliyoruz. Avrupa'da, dünyanın her yerindeki uluslararası meselelerde Avrupalı liderlerin kendi çıkarları doğrultusunda kararlar aldıklarını görüyoruz. Bu kararların hiçbiri adaletle ilgili değil. Bu yüzden sıradan insanlar olarak biz de mücadeleye katılmalıyız. Demek istediğim, güçlülerin bizi dinlediğinden emin olalım ve bu meseleyi gerçekten ele almak için sahip olduğumuz yasal araçları bile kullanmalıyız. Tabi bu hiç de kolay değil. Biliyorsunuz, Güney Afrika'da apartheid karşıtı hareketi 1960'larda başlattık. Ancak 1980'lerde tam anlamıyla karşılık buldu. Dolayısıyla Abdullah Öcalan'ın o kadar uzun süre tutulacağını sanmıyorum. Bu yüzden daha fazla bastırmalı ve zorlamalıyız. Bunun uluslararası bir kampanya haline gelmesini sağlamalı ve bu kampanyayı aynı zamanda koordine etmek için daha fazla çaba göstermeliyiz ki Sayın Öcalan daha da güçlenebilsin.
 
“Hiçbir zaman umudumuzu kaybetmemiz gerekiyor çünkü umudumuzu kaybedersek Sayın Öcalan'ın özgürlüğünü kazanamayız. Bu yüzden güçlü kalın. Hepimiz kararlı olalım ve birlik olalım. Ve Öcalan'ın özgürlüğü için savaşın”
 
*CPT her defasında Avrupa Konseyi ve Türkiye’ye işaret ediyor, bugün sizinle konuşurken bile 3 aylık yeni bir ‘disiplin cezası’ daha verildi. Kürtlere yönelik yıllardır hak ihlalleri yaşanırken konsey neden Rusya gibi Türkiye’nin üyeliğini dondurmuyor?
 
Dediğim gibi, tüm bu kurumlar adaleti sağlamakla ilgilenmiyor, varlık amaçları bu değil. Bu tamamen yürütülen siyasetle ilgili. Türkiye her defasında manevra yapmakta, Avrupa devletleri üzerinde baskı oluşturmaya çalışmakta, tehditler savurmakta çok iyi. Aslında bu, insan haklarına değil çıkara dayalı bir tür uluslararası politika. Şu anda buna karşı daha fazlasını yapabileceğimizi biliyorum ama herkesin adalete, bizim kadar bağlı olmadığını kabul etmeliyiz. Böylece doğru adımları atabiliriz çünkü tam anlamıyla müttefikimiz olmayan insanlara güvenmek zorunda değiliz. Ticari çıkarları ve finansal çıkarları nedeniyle her zaman önce Türkiye'yi koruyacaklardır.
 
*Son olarak eklemek istediğiniz bir mesaj var mı?
 
Mücadelenin içindeyken, üst düzey bir ANC lideri ile çalışıyordum.  Mandela ile birlikte cezaevinde kalanlardan biriydi ama ondan çok daha önce cezaevinden çıkmıştı. Bir gelip bana dedi ki ‘Mandela'yı gelecek hafta serbest bırakacaklar.’ Tabi buna inanmadım ve arkadaşlarıma gidip artık çok yaşlandığı için bu tarz hayaller kurduğunu söyledim. Biliyorsunuz boş bir umut besliyor gibi geldi fakat öyle değildi. Gerçekten dediği oldu ve Mandela'yı serbest bıraktılar. Sayın Öcalan'ın bırakılacağı da bir gerçek. Hiçbir zaman umudumuzu kaybetmemiz gerekiyor çünkü umudumuzu kaybedersek Sayın Öcalan'ın özgürlüğünü kazanamayız. Bu yüzden güçlü kalın. Hepimiz kararlı olalım ve birlik olalım. Ve Öcalan'ın özgürlüğü için savaşın.