Gezi direnişi 11’inci yılında
- 09:03 28 Mayıs 2024
- Güncel
Elfazi Toral
İSTANBUL - Aylarca sadece Kurdistan ve Türkiye'nin değil, dünyanın da gündemine damga vuran ve yakın tarihin en önemli olaylarından biri olarak tarihe geçen Gezi Parkı direnişinin üzerinden tam 11 yıl geçti.
AKP iktidarının bitmek bilmeyen politikalarından biri de Gezi Parkı direnişidir. 2013 yılında İstanbul 6’ncı İdare Mahkemesi ve 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararı olmasına rağmen AKP iktidarı politikalarından vazgeçmeyip bu kez de İstanbul Taksim’de bulunan Gezi Parkı’nı hedef aldı. Topçu Kışlası’nı Taksim Yayalaştırma Projesi çerçevesinde imar izni olmadan yeniden inşa etme kararı alan iktidara karşı başta kadınlar ve gençler olmak üzere yediden yetmişe her renkten halklar tek ses, tek yürek olarak yıkım politikaları karşısında durarak hem tarihe hem de gündeme damgasını vurdu.
Türkiye’nin gündemine damga vuran ve yakın tarihin en önemli olaylarından biri olarak tarihe geçen Gezi Parkı direnişinin üzerinden tam 11 yıl geçerken, direniş sırasında yaşananları derledik.
‘Ben ağacın da vekiliyim’
28 Mayıs 2013, Salı günü Gezi Parkı direnişinin ilk eylemleri, Park'ın Divan Otel tarafında yer alan duvarın yıkılmasıyla birlikte 5 ağacın sökülmesiyle başladı. 28 Mayıs 2013'te ilk eylemler, iş makinelerinin Gezi Parkı'na girdiği ve çalışmalara başladığı bilgisinin dijital medya üzerinden hızlıca yayılmasıyla birlikte her kesimden ve her renkten tepkiler yağdı. İş makinelerini fark eden ve dijital medya üzerinden eylem çağrısı yapan Taksim Gezi Parkı Derneği üyeleri yıkım çalışmalarını durdurmak istedi. Bunun üzerine bir grup aktivist, yıkım çalışmalarını engellemek için çadır kurarak parkta beklemeye başladı. Sabahın erken saatlerinde bir kısım eylemcinin kararlı duruşu sonucu kitle giderek büyüdü. Toplanan kitle giderek büyürken, polis, bunun üzerine biber gazıyla kitleye saldırdı. Kitle alandan uzaklaştırılmaya çalışılırken, yıkım ve ağaç söküm çalışmaları yeniden başladı. Dönemin Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder de eylemcilere destek vermek amaçlı Gezi Parkı'na gelerek "Ben ağacın da vekiliyim" ifadeleriyle dozerlerin önüne oturarak, çalışmaların durmasını sağladı. Yıkım ve söküme karşı kitle sayısı giderek büyürken protesto eylemleri daha da güçlü ve kararlı bir şekilde devam etti.
29-30 Mayıs
Gezi Parkı’ndan vazgeçmeyen kitle, polisin tüm saldırılarına rağmen direnmeye devam etti. Her fırsatta kitleye saldıran polis, bir kez daha biber gazı atarken bir kişi burada yaralandı. Bir yandan polis saldırırken diğer yandan ise iş makineleri yıkım çalışmalarına hız verdi. Çalışmalar durduruldu ancak yeniden başlama ihtimaline karşı eylemler devam etti. Taksim Dayanışması bileşenlerinin oluşturduğu parkta toplanan kitle, çadır kurarak gece gündüz nöbet tutacaklarının mesajını çoktan vermişti bile. Büyük bir çabanın ve mücadelenin sonucu olarak o gün yıkım çalışmalarının önüne geçildi.
31 Mayıs Cuma: Eylemcilerin çadırları yakıldı
Protesto eylemlerinde ısrarlı olan kitle, 31 Mayıs Cuma günü bu kez gruplar halinde parkta çadırlar kurarak nöbet kararı aldı. Sabah saat 05.00'te parkta uyuyan kitleye polis bir kez daha biber gazıyla saldırarak, eylemcilerin içinde uyudukları çadırları ateşe verdi. Polis, kitlenin kaldığı çadırları kendilerinin yakmadığını, eylemciler tarafından yakıldığını iddia etti. Polis her ne kadar çadırları kendilerinin yakmadığını iddia etse de çekilen görüntülerde yakma işlemini yapanların polis ve zabıta olduğu ortaya çıktı. Dönemin Beyoğlu İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı Ramazan Emekli ise daha sonra çadırların yakılması talimatı verdiği iddiasıyla yargılandı ve 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından ihraç edilerek, "Görevi kötüye kullanmak" ve "Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması" iddialarından 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Binler Taksim'e yürüdü
Çadırların yakılma görüntüleri dijital medyada hızlı bir şekilde yayılırken, büyük tepkilere neden oldu. Daha sonra çadırları yakılıp parktan zorla çıkartılmak istenen kitle, bu kez de Taksim Meydanı'na yürüyerek oturma eylemi başlattı. Binlerce kişinin yer aldığı kitleye polis bu kez de tazyikli su ve göz yaşartıcı gazla saldırdı. Taksim'de protesto eylemleri dur durak bilmeden devam ederken, İstanbul Altıncı İdare Mahkemesi, Topçu Kışlası'nın yapımına onay veren kararı iptal etti. Dönemin İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın da bir basın toplantısı düzenledi. Hüseyin Çapkın, bir doğa katliamının söz konusu olmadığını ve olaylarda istismar çabası olduğunu savundu.
En az 100 kişi yaralandı
Devamında ise İstanbul’un birçok noktası ulaşıma kapatıldı. Giderek büyüyen eylem, toplu taşımanın kapatılmasına rağmen ısrarını sürdürdü. Binlerce kişi İstiklal Caddesi, Osmanbey, Sıraselviler ve Tarlabaşı gibi yerlerden Taksim Meydanı'na çıkma kararı aldı. Taksim’e çıkan tüm yolların kapatılmasına tepki gösteren eylemciler, bu kez birçok noktada bir araya gelerek barikatlar kurdu, topladıkları eşyaları ateşe vererek tüm engellemelere rağmen vazgeçmeyeceklerinin mesajını verdi. Sokaklarda eyleme katılmayan yurttaşlar da evlerinin balkonuna çıkarak tencere tava ile eylemlere destek verdi. İstanbul Tabip Odası, eylemlerde aralarında milletvekilleri ve gazetecilerin olduğu 100'den fazla kişinin yaralandığını açıkladı.
Gezi Parkı direnişi her kesimin gündeminde
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul'da yaptığı bir konuşmada, direnişçilere "çapulcu" ifadesini kullandı. "Açık söylüyorum; birkaç tane çapulcunun o meydana gelip insanımızı, halkımızı yanlış bilgilendirmek suretiyle tahrik etmesine pabuç bırakmayacağız" sözlerini kullanırken protesto eylemleri günden güne ısrarlı bir şekilde büyümeye devam etti. Direniş, kısa sürede sadece İstanbul’da değil Türkiye’nin her yerine yayılırken, dünyanın da gündemine oturdu. Her gün direniş giderek büyürken Kurdistan ve Türkiye’nin birçok kentinde toplumsal bir bütünlükle direnmeyi ve mücadele etmeyi başardı.
İki kişi yaşamını yitirdi
Gezi Parkı’nda yüzlerce kişi yaralanırken, 3 Haziran 2013 Pazartesi günü iki kişi yaşamını yitirdi. Akşam saatlerinde İstanbul'un Ümraniye ilçesinde bir aracın TEM otoyolunu kapatan protestocuların üzerine sürmesiyle 19 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş ve Antakya'da polisin attığı gaz fişeğiyle vurulan 22 yaşındaki Abdullah Cömert yaşamını yitirdi. TTB, o dönemde paylaştığı bir veride, 28 Mayıs’tan 5 Haziran’a kadar üçü ağır en az 2 bin 800 kişinin yaralandığını açıkladı. TTB ayrıca, yaralanmaların çoğunun tazyikli suyun insan bedeni hedef alınarak kullanılması, biber gazı kapsüllerinin eylemcilerin üzerine sıkılması, doğrudan hedef alınarak üzerlerine fırlatılması ve plastik mermilerin yakın mesafeden ateşlenmesi sonucu gerçekleştiğinin de bilgisini paylaştı.
15 Haziran Cumartesi
Günlerce süren direniş sırasında birçok kez polis şiddetine maruz kalan kitle, tüm saldırıları hiçe sayarak bir kez daha eylemlerine devam edeceklerine karar verdiler. Gezi Parkı'ndan ayrılmama kararı alan kitle, mücadelelerini sürdürme noktasında kararlılıklarını bir kez daha gösterdiler. Recep Tayyip Erdoğan ise aynı gün Sincan'da yaptığı bir konuşmada, "Yarın İstanbul mitingimiz var. Taksim Meydanı boşaldı boşaldı. Boşalmadığı takdirde artık bu ülkenin güvenlik güçleri orayı boşaltmayı bilir" dedi. Bu sözlerin ardından polis TOMA’larla Gezi Parkı’nda bulunan eylemcilere tazyikli suyla saldırdı. Saldırı sonucu yüzlerce kişi yaralanırken, 350 kişi de gözaltına alındı.
Berkin Elvan katledildi
İstanbul'da eylemler her geçen gün daha da büyürken hak ihlalleri de günden güne arttı. Özellikle Beşiktaş ve Şişli ilçelerinde sık sık protesto eylemleri yaşanırken polisin şiddeti ve baskısı da giderek arttı. Polisin saldırdığı semtlerden biri de İstanbul’un Okmeydanı semti oldu. 16 Haziran 2013'te polis tarafından sıkılan gaz kapsülüyle başından vurulan 14 yaşındaki Berkin Elvan ağır yaralandı. 269 gün yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren Berkin, 11 Mart 2014'te yaşamını yitirdi. Berkin’in vurulmasının üzerinden tam 11 yıl geçti.
Gezi Parkı direnişinin ardından…
Üç ay 2 gün süren Gezi Parkı direnişi, polisin tüm işkence ve katliam pratiğine rağmen halkın mücadelesi sonucu park daha sonra yeniden halkın kullanımına açıldı. Gezi direnişi, Türkiye'nin yakın tarihine damgasını vuran eylemler arasında yerini alıyor. Bu süreçte kimi verilerde yaklaşık 22 kişi yaşamını yitirirken, birçoğu ağır olmak üzere 8 binden fazla kişi yaralandı. Yüzlerce kişi tutuklandı, yüzlerce kişi hakkında ise dava açıldı. Tutuklananlar arasında, Mücella Yapıcı, Can Atalay, Osman Kavala, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay ve Mine Özerden'e de 18'er yıl hapis cezası verildi ve tutuklanmalarına karar verildi. Kimi tutsaklar tahliye edilirken kimilerine ise müebbet hapis cezası verildi. Halkın kararlı ve ısrarlı mücadelesi sonucu Gezi Parkı’nda herhangi bir proje hayata geçirilmedi. Gezi Parkı eylemlerinin ardından birçok kez Gezi Parkı'na Topçu Kışlası'nın inşa edileceğine dair söylemlere yer verilse de bu konuda henüz somut bir adım atılmış değil.
Halkın büyük direnişi ve mücadelesi sayesinde Gezi Parkı yerinde duruyor. Ancak 11 yıldır Gezi Parkı polis ablukasında. Tam anlamıyla halka açık bir park olması gerekirken, yıllardır onlarca polis tarafından yedi yirmi dört ablukada tutuluyor. Gezi Parkı artık bir parktan ziyade bir karakoldan farksız.