Màire Rowland: ‘Etki ajanlığı’ tasarısı karanlık sayfaya işaret
- 09:01 1 Haziran 2024
- Güncel
Melek Avcı
ANKARA - İktidarın 9. Yargı Paketi içinde getirmeyi öngördüğü “etki ajanlığı” tasarısını değerlendiren CFWIJ Araştırma Koordinatörü Màire Rowland, "2016'daki başarısız darbe girişiminden bu yana bağımsız medyayı boğmak için kararlı bir kampanya başlatan Türkiye'de basın özgürlüğü açısından bir başka karanlık sayfaya işaret edecektir.” dedi.
AKP ve MHP’nin yasalaştırmayı öngördüğü 9. Yargı Paketi’nde yer alan ve basın ve ifade özgürlüğüne darbe olarak değerlendirilen “etki ajanlığı” tasarısına ilişkin tepkiler sürüyor. Taslakta dikkat çeken “Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda; Türk vatandaşları veya kurum ve kuruluşları ya da Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar, Türkiye’de suç işleyenler, hakkında, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verileceği…” düzenlemesi hüküm altına alınıyor. Bu hükme göre hem Türkiye içinde hem de uluslararası alanda çalışan gazetecilere yönelik sansür ve ceza kapıda. Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ) Araştırma Koordinatörü Màire Rowland, bu ay Meclis’e gelmesi planlanan taslağı değerlendirdi.
“Elimizdeki belgeler, Kürt gazetecilerin rutin olarak, çoğu zaman sadece Kürt toplumunu ilgilendiren konularda ve özellikle de PKK veya Suriye'deki çatışmalarla ilgili haber yaptıkları için “terörle” bağlantılı sahte suçlarla itham edildiklerini ortaya koyuyor. Gazeteciler sadece işlerini yaptıkları için uzun süreli gözaltılarla karşı karşıya kaldı ve hapis cezaları aldılar”
*Biliyorsunuz ki Türkiye'de basın özgürlüğüne dönük raporlar iç açıcı değil ve sürekli olarak Kürt gazetecilere yönelik baskı, sansürler sistematik bir hâl aldı. Siz bu konuya dair ne düşünüyorsunuz?
Kürt gazeteciler, Kürt medya kuruluşlarında çalışanlar ve onların yayın organları Türk makamları tarafından acımasızca zulüm görüyor. Gazetecilikte Kadın Koalisyonu'nun kurulduğu 2019 yılından bu yana, Türk makamlarının her türden gazeteciyi hedef almasına rağmen, Kürt kadın gazetecilerin orantısız bir şekilde suçlamalara, gözaltılara ve hapis cezalarına maruz kaldığını raporlarımızda gösterdik. Elimizdeki belgeler, Kürt gazetecilerin rutin olarak, çoğu zaman sadece Kürt toplumunu ilgilendiren konularda ve özellikle de PKK veya Suriye'deki çatışmalarla ilgili haber yaptıkları için “terörle” bağlantılı sahte suçlarla itham edildiklerini ortaya koyuyor. Gazeteciler sadece işlerini yaptıkları için uzun süreli gözaltılarla karşı karşıya kaldı ve hapis cezaları aldılar. Bu yıl “terörle mücadele operasyonları” kapsamında Kürt gazetecilerin evlerine çok sayıda baskın yapıldığına şahit olduk; Türk makamlarının bu zulmü durdurmaya yönelik hiçbir işaret vermediği açıktır. Kürt meslektaşlarının gözaltına alınmasını protesto eden Türk gazeteci meslektaşları da toplantı ve gösteri kanunlarını ihlal ettikleri gerekçesiyle saçma sapan suçlamalarla karşı karşıya kaldılar ve kalıyorlar. Kuruluşumuz Türkiye'de hedef alınan Kürt gazeteciler adına defalarca savunuculuk yapmıştır ve bu gazetecilere yönelik sürekli devam eden kötü muamele karşısında dehşete düşmüş durumdayız. Gazetecilik terörizm değildir ve Türk yetkililerini, Kürt medyasını susturmak için “terörle mücadele yasalarını” kullanarak Kürt basınını hedef almaktan vazgeçmeye çağırıyoruz. Türkiye, çeşitliliğinden faydalanan çok etnikli ve kimlikli bir toplumdur; halkların ve azınlık grupların sesleri, tersine daha çok güçlendirilmeli, ayaklar altına alınmamalıdır. Gazetecilikte Kadın Koalisyonu, zulüm gören Kürt meslektaşlarımızla her zaman tam bir dayanışma içinde.
“Sahte haberlerle mücadele etmeye ilgileri olduğunu pek sanmıyoruz, tek dertleri muhalifleri susturmak. Sadece basın özgürlüğünü kısıtlamakla kalmayıp ifade özgürlüğünü ve halkın bilgi edinme hakkını da ihlal ediyor.”
*Türkiye hükümeti geçtiğimiz yıl basın özgürlüğüne darbe niteliğinde bir yasa ele almıştı; dezenformasyon yasası. Bu yasa büyük tepki ile karşılanmış ama geri çekilmemişti, buna ilişkin ne söylersiniz?
Bunun gibi dezenformasyon adı altında yasalar, üstü örtülü bir bilgi bastırma yasalarıdır; sahte haberlerle mücadele etmeye ilgileri olduğunu pek sanmıyoruz, tek dertleri muhalifleri susturmak. Türkiye'nin 2022 yılında yürürlüğe giren dezenformasyon yasası esasen bir sansür yasası. Yanlış bilginin yayılmasıyla mücadele ederek halkı koruduğunu iddia ediyor, ancak gerçekte haber paylaşımını, devlet eleştirisini bastırmak ve internette ifade özgürlüğünü kontrol etmek ve sınırlamak için kullanılıyor. Gazetecilikte Kadın Koalisyonu, bu yasanın gazetecileri yaptıkları işler ya da sosyal medyada paylaştıkları görüşler nedeniyle hedef göstermek için kullanılacağı endişesiyle, yasanın yürürlüğe girmesini şiddetle kınamıştı. Ne yazık ki tam da bu gerçekleşti. Yaptıkları haberler, attıkları tweetler ve hatta medya kuruluşlarının haberlerini sosyal medya platformlarında yeniden paylaştıkları için gazeteciler hakkında çok sayıda soruşturma açıldığını gördük. Bu mevzuat çok muğlak ve bu nedenle internet ortamındaki içerikleri kaldırmak ve gazetecileri hedef almak için kullanılıyor, bu mevzuat kapsamında neyin yanlış bilgi yayma anlamına geldiğine dair net bir gösterge hiç yok. Örneğin, geçen yıl Türk hükümetinin bu yasayı, Şubat ayında meydana gelen depremlere devletin verdiği tepkiye eleştirel yaklaşan basın kurumları ve gazetecileri yasal olarak taciz etmek için kullandığına şahit olduk. Ve 2024'ün ilk birkaç ayında, yerel yönetimi eleştiren çevre sorunlarını haberleştiren gazeteciler hakkında savcıların bu yasa kapsamında soruşturmalar açtığını gördük. Tanınmış foto muhabiri Zeynep Kuray Akbelen Ormanı'ndaki gösterilerle ilgili bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle bu yasa kapsamında polis soruşturmasına maruz kaldı. Bu, derhal geri çekilmesi gereken son derece zararlı bir mevzuat parçası. Sadece basın özgürlüğünü kısıtlamakla kalmayıp ifade özgürlüğünü ve halkın bilgi edinme hakkını da ihlal ediyor. Bu, Türk hükümetinin bağımsız, özgün basını bastırmaya ve anlatıyı kendi lehine kontrol etmeye çalışmasının bir başka örneğinden ibaret.
“Türk Ceza Kanunu'na casusluk bölümü altında eklenmesi halinde, bu yasa gazetecileri ve sivil toplum kuruluşlarını önemli ölçüde etkileyebilir”
*Bu yasanın etkileri bitmeden şimdi de yeni bir yasa ile karşı karşıyayız. "Etki ajanlığı" gazeteciler başta olmakla birlikte halk da toplumu yönlendirmekle suçlanacak. Bu kanunla kesin hapis cezaları öngörülüyor. Basın özgürlüğü açısından nasıl ele alıyorsunuz?
Halihazırda Meclis’te görüşülmekte olan "etki ajanı" yasa tasarısından ciddi endişe duyuyoruz. Bu tasarı yasalaştığı takdirde, ifade ve basın özgürlüğüne ağır bir darbe vuracak, özellikle de hükümeti eleştirenleri haksız yere, yabancı ‘etki ajanı’ olarak damgalayarak hedef alacak bir yasa. Önerilen yasa özünde Türkiye'nin çıkarlarına zararlı olduğu düşünülen faaliyetleri suç haline getirmeyi amaçlıyor. Türk Ceza Kanunu'na casusluk bölümü altında eklenmesi halinde, bu yasa gazetecileri ve sivil toplum kuruluşlarını önemli ölçüde etkileyebilir. Hüküm, casusluğu caydırmayı ve kovuşturmayı, uluslararası basında çalışan kişileri hedef alarak Türkiye'deki yabancı istihbarat operasyonlarını önlemeyi ve kamuoyunu iktidar aleyhine etkilemeyi amaçlıyor. Hükmün muğlak dili, potansiyel kötüye kullanımı ve medya özgürlüğü ve bağımsız gazetecilik üzerindeki etkisi konusunda endişelerim açık. Türkiye'deki bu mevzuatın keyfi bir şekilde uygulanabileceğinden ve özellikle uluslararası işbirliği ve fonlarla desteklenen meşru faaliyetlerin suç sayılmasına yol açabileceğinden endişe ediyoruz.
“Rusya'da 2012 yılında yürürlüğe giren yabancı ajanlar yasası, tıpkı Türkiye'de önerilen yasa gibi, muhalefeti susturmak ve gazetecileri hedef almak için silah olarak kullanılmıştır. Rusya'da gazetecilerin ve bağımsız medyanın yaşadığı deneyim, Türkiye'deki sivil toplum için çarpıcı bir uyarı niteliğinde.”
*Bu kanunun basın özgürlüğüne ve toplumun haber alma hakkına etkisi nedir, ki halihazırda bir basın özgürlüğünden söz edemeyeceğimizi de söylemiştiniz, olası tehlikeler ne?
Türkiye'de basın özgürlüğü zaten tehdit altında, bu yasanın yürürlüğe girmesi bağımsız medya ve halkın haber alma hakkı açısından yıkıcı sonuçlar doğurabilir. Önerilen bu yasa ile Rusya'daki benzer acımasız tedbirler arasındaki paralellikleri derin bir endişeyle not ediyoruz. Rusya'da 2012 yılında yürürlüğe giren ‘yabancı ajanlar yasası’, tıpkı Türkiye'de önerilen yasa gibi, muhalefeti susturmak ve gazetecileri hedef almak için silah olarak kullanılmıştır. Kremlin, eleştirel gazetecileri yabancı ajan olarak yaftalamak, yasal işlem başlatmak ve itaat etmeyi reddedenleri gözaltına almak için bu tür mevzuatı yaygın bir şekilde kullanmıştır. Rusya'da gazetecilerin ve bağımsız medyanın yaşadığı deneyim, Türkiye'deki sivil toplum için çarpıcı bir uyarı niteliğinde. Benzer bir yasa ile bağımsız sesler sistematik olarak bastırılmış, gazeteciler sürgüne zorlanmış, medya kuruluşları taciz edilmiş ve basın özgürlüğü erozyona uğratılmıştı. Bunları Türkiye’de olması önümüzdeki tehlikelerden.
*Siz de Rusya örneği ile değindiniz, bu kanunun uluslararası gazetecileri de etkileyeceği düşünülüyor. Örneğin, Çin gibi bir uluslararası basına kapalılık durumu da yaşanabilir. Siz buna katılıyor musunuz? Uluslararası basını nasıl etkiler?
Bu mevzuatın net olmaması, uluslararası basını tam olarak nasıl etkileyebileceğini belirlemeyi zorlaştırıyor. Ancak, casuslukla ilgili olduğu için, Türkiye'de çalışan ve hükümet hakkında eleştirel haber yapan uluslararası gazetecileri yabancı çıkarlar veya hükümetler adına casusluk yapmakla suçlayarak hedef almak için kullanılabilir. Bu son derece endişe verici olur ve yabancı muhabirleri zulüm korkusuyla ülkeyi terk etmeye zorlayabilir. Bu durumun Rusya'da yaşandığına şahit olduk; hükümet, Amerikalı ve Wall Street Journal muhabiri Evan Gershkovich'i sahte casusluk suçlamasıyla, Rus asıllı Amerikalı gazeteci Alsu Kurmasheva'yı ise yabancı ajanlar yasasına uymadığı iddiasıyla gözaltına almak için yasalarını kullandı.
“Gazetecilikte Kadın Koalisyonu, bu tasarının geri çekilmesi için yüksek sesle savunuculuk yapmaya devam edecek, tüm uluslararası ortaklarımızı tasarının yarattığı tehdit hakkında bilgilendirecek ve AB ve ABD kuruluşları ile siyasetçilerine çabalarımıza katılmaları için lobi faaliyetleri yürütecek”
*Son olarak, sizin basın özgürlüğü ve haber alma hakkının korunması için önerileriniz nedir?
Haziran ayında Meclis’e sunulması planlanan yasa tasarısının yasalaşmasını engellemek için muhalif siyasetçilerin, sivil toplumun ve uluslararası toplumun ortak hareket etme zamanı geldi. Gazetecilikte Kadın Koalisyonu, bu tasarının geri çekilmesi için yüksek sesle savunuculuk yapmaya devam edecek, tüm uluslararası ortaklarımızı tasarının yarattığı tehdit hakkında bilgilendirecek ve AB ve ABD kuruluşları ile siyasetçilerine çabalarımıza katılmaları için lobi faaliyetleri yürütecek.
Parlamentodaki muhalif güçlerin bu tasarıyı reddetmek için birleşmesi şart. Benzer bir yasanın kabul edildiği Gürcistan'da, bu yasaya karşı çıkan siyasetçiler ve siyasi partiler, yasanın geri çekilmesi amacıyla tek bir çatı altında toplanmayı başarmışlardı; Türkiye'de de benzer bir siyasi hareket teşvik edilmeli ve bir an önce bu oluşturulmalıdır. Türkiye'de ifade özgürlüğü, insan hakları ve basın özgürlüğü için mücadele eden sivil toplum aktörleri güçlerini birleştirerek bu yasaya birlikte karşı çıkmalıdır. Türkiye'deki bağımsız medya kuruluşları da bu yasanın tehlikeleri hakkında açık ve etkili bir şekilde haber yaptıklarından emin olmalıdırlar ki kamuoyu neyin risk altında olduğu konusunda doğru bir şekilde bilgilendirilebilsin. Son olarak, başta ABD ve Avrupa Birliği olmak üzere uluslararası toplumu, bu baskıcı yasa tasarısından vazgeçmesi için Türk hükümetine baskı yapmaya çağırıyoruz. "Etki ajanı" yasasının yürürlüğe girmesi, özellikle 2016'daki başarısız darbe girişiminden bu yana bağımsız medyayı boğmak için kararlı bir kampanya başlatan Türkiye'de basın özgürlüğü açısından bir başka karanlık sayfaya işaret edecektir.