Negin Vatani: Slogan bize ‘zamanı geldi’ diyor

  • 09:02 28 Ağustos 2024
  • Güncel
 
Melek Avcı
 
ANKARA - Rojhilat’ta Kürt gazeteci Negin Vatani, “Slogan bize diyor ki ‘zamanı geldi.’ Abdullah Öcalan da birçok kez kitaplarında anlattı; 21’inci yüzyılın kadınların yüzyılı olduğunu defalarca dile getirdi. Hindistan'da olanlara baktığımızda, ortak bir arzuyu farklı biçimlerde ortaya koyuyorlar” dedi.
 
İran İslam Cumhuriyeti ve Türkiye ile işbirliği içindeki KDP’nin Kürt kadınlara yönelik saldırıları, katliamları ve idam cezaları devam ederken, Kürt Kadın Hareketi’nin mücadelesi tüm dünyayı etkiliyor. Önce İran’daki isyanlar, ardından Asya’da Hindistan’a yayılan “jin jiyan azadi” sloganı, bu direnişin simgesi haline geldi. Bu mücadelenin önünü kesmek için İran hükümeti Şerife Muhammedi ve Pexşan Ezîzî’ye idam cezası verdi; Türkiye ise Güney Kurdistan’da kadın gazeteciler Gülistan Tara ve Hêro Bahadîn’i katletti. 
 
ARYEN TV'den Gazeteci Negin Vatani, sloganın nasıl evrenselleştiğini ve kadınlara nasıl bir çağrı yaptığını JINNEWS’e değerlendirdi.
 
‘Mücadelenin sesi artık cezaevinden yükseliyor’
 
İran ve Rojhilat’ta kadın mücadelesinin sürdüğünü söyleyen Negin, ancak bu mücadelenin siyasi hedeflerin de ötesine geçtiğini belirtti. Direnişin sokaktan çok cezaevlerinde sürdüğünü vurgulayan Negin, “Elbette mücadelenin devam ettiği doğru. Ancak bu mücadelenin siyasi hedeflerin ötesine geçtiğine inanıyorum. Neler olup bittiği sadece parmaklıklar arkasından duyuluyor ve cezaevinin dışındaki kadınlardan artık ses duyamıyoruz. Tamamen öyle olduğunu da söyleyemeyiz belki ama biz Kürtlerin yürüttüğü biçimiyle bir mücadele alanı yok. Buradaki direnişin arka planı zayıf; arkasında zayıf siyasi, kültürel ve sosyal hedefler var” dedi.
 
‘Biz Kürtler direnişe aşinayız’
 
Negin, yürütülen mücadelenin yerelde kaldığını, bu durumun da hükümetin baskıyı artırmasına cesaret verdiğini söyledi. Negin, “Biz Kürtler kadın direnişine ve mücadelesine aşinayız; ancak İran’daki diğer kimliklere mensup kadınlar bu mücadeleye aşina değil. Kadın mücadelesini yerel ve yüzeysel olarak sürdürüyorlar, uyum ve yakınlaşma eksiklikleri var. Bu yüzden hükümet öldürür, idam eder; krizlerle karşılaştıklarında hükümetlerin karakteristiği budur. Halklar üzerindeki baskıyı içeriden artırırlar, özellikle ideolojik bir hükümet söz konusuysa ve eğer dindarlık söz konusuysa, din adına her şeyi yapmalarına izin vardır. Hükümetin kendisini yeniden tesis etmek, muhalefeti bastırmak ve susturmak için bu politikalara ihtiyacı var” ifadelerini kullandı. 
 
‘Özgürlük ve paradigmanın takipçileri şimdi savaşıyor’ 
 
İran hükümetinin Kürt kadınlara yönelik idam cezalarının, Türkiye’nin katlettiği kadınlarla birebir aynı zihniyetten beslendiğini ifade eden Negin, şöyle devam etti: “Kürt kadınlar her zaman kesişen baskı ve zulüm altında olmuştur. Tabii ki Şerife bir Kürt değil, İran'ın kuzeyinden. Fakat Pexşan Ezîzî, siyasi bir geçmişi olan bir slogan olan ‘jin jiyan azadi’yi ve özgürlük manifestosunu temsil ediyor. Bu siyasi tarih, Türkiye tarafından olduğu kadar İran İslam Cumhuriyeti tarafından da çok iyi biliniyor. Yine, ‘Jin jiyan azadi’nin başlangıcını yapan Süleymaniye'deki Özgürlük Akademisi'nin kurucularından Nagihan Akarsel'i öldürdüler. Bu nedenle bölgenin diktatör ülkelerinin bu manifesto ile karşı karşıya gelmesi doğaldır. Özgürlük ve paradigmanın takipçileri şimdi savaşıyor; şimdi idam edilenler sadece bu kadınlar değil, kamuya karşı suçlamalar nedeniyle ölüm cezasına çarptırılan birçok başka kadın da var.”
 
‘Kadınların ortak acısı ve ortak mücadelesidir’
 
“‘Jin jiyan azadi’ felsefesinin yaratıcısı Sayın Abdullah Öcalan bunu Kandil Dağları’nda başlattı” diyen Negin, “Burada başladı ve çok çetin, verimli bir yolculukla kadın yoldaşlarının da yardımıyla ona anlam verdi ve hayata geçirdi. Slogan bize diyor ki ‘zamanı geldi.’ Abdullah Öcalan da birçok kez bize kitaplarında anlattı; 21’inci yüzyılın kadınların yüzyılı olduğunu defalarca dile getirdi. Bu sloganda çok sayıda deneyim, örgütlenme ve kadınların mücadele etme yeteneği yatıyor. Hindistan'da olanlara baktığımızda, ortak bir arzuyu farklı biçimlerde ortaya koyuyorlar. ‘Jin jiyan azadi’ ortak bir talep; ekoloji, konfederalizm ve doğrudan demokrasi olmak üzere üç paradigmaya dayanan toplumlarda kadınların ortak acısından bahsediyor, sadece kadınların değil, aynı zamanda insanların ve toplumların acısından da bahsediyor. Yönetim, militarizm ve siyaset alanlarında kadının yokluğunun dünyayı çatışma ve savaşla karşı karşıya getirdiğini görüyoruz. Dolayısıyla özgür yaşamın temeli için kadının varlığı biyolojik olarak değil, düşünüşün ve zihniyetin günümüz dünyası için gerekli olduğunu vurgulamak gerekiyor”  diye konuştu.