Türkiye’nin ‘yeni yüzyılı’: Katliamlar, tecavüzler, kayıplar…

  • 09:08 7 Ekim 2024
  • Güncel
 
Dilan Babat
 
HABER MERKEZİ - İktidarın sürekli vurguladığı “Türkiye’nin yeni yüzyılı” sloganı, kadınlar ve çocuklar için karanlık bir gelecek vaat ediyor. Katliamlar, tecavüzler ve tacizler artarken, failler cesaretleniyor, iktidar ise kadın katliamlarına sessiz kalmayı tercih ediyor. Yine aynı iktidar, sorumluluktan kaçmak için “işkenceye sıfır tolerans” söylemine sığınıyor.
 
Türkiye’de kadına yönelik katliam ve tecavüz olayları artarak sürüyor. İstanbul’da Semih Çelik adlı fail, Ayşenur Halil ve İkbal Uzuner’i katlederken, Amed’in Sûr ilçesinde Uzman Çavuş Muhammed Recai Işık adlı fail, evli olduğu Bedriye Işık'ı katletti. Günde en az 3 kadının katledilmesi iktidar tarafından “normal” karşılanırken, “kırım” haline gelen kadın katliamlarına karşı kadınlar bir kez daha Türkiye ve Kurdistan’da sokaklara çıkarak iktidarın, yargının sorumsuzluğuna dikkat çekti. Kadınları koruyan ve kadınların mücadele sonucu kazandığı İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararı ardından ise sokaklar, evler, iş yerleri, fabrikalar… kadınlar için daha fazla güvensiz alanlar oldu. İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekildikten sonra yaşanılan kadın katliamlarını görmeyen iktidar, açılışlarda, konferanslarda ve açıklamalarda, “Türkiye’nin yeni yüzyılını” övmenin ötesine geçemedi. 
 
Peki, Türkiye’nin yeni yüzyılı kadınlara ve çocuklara ne vaat ediyor? 
 
Kadın katliamları sayı olarak kaldı 
 
İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararından önce de kadın katliamlarında artışlar yaşanırken, kadınların ısrarla sözleşmenin gereğinin yapılması çağrıları yanıtsız kaldı. 2014 ve 2020 yılları arasında Türkiye’de her yıl yaklaşık 300 ile 400 arasında kadın katledildi. 2019 yılında 474 kadın katledilirken, 2020 yılında ise kadın katliamlarında büyük bir oranda artış yaşandı. O yılda 300’ün üzerinde kadın katledildi. 
 
Özgecan, Emine, Şule…
 
Yine o yıllarda kamuoyu tarafından büyük bir tepkiyle karşılanan olaylardan birisi ise Özgecan Aslan katliamı oldu. Mersin’de bir minibüste cinsel saldırıya uğrayan Özgecan, failler tarafından katledildi. Özgecan’ın olayı hafızalardan silinmezken bu kez de 2019 yılında Kırıkkale’de Emine Bulut evli olduğu erkek tarafından katledildi. Emine Bulut’un saldırıya uğradığı sırada çekilen görüntüde, “ölmek istemiyorum” sözü ise Türkiye’deki kadınların güvencesiz alanlarında yaşadığına bir kez daha işaret etti. Bir yıl aralıklarla yaşanılan kadın katliamlarına karşı mekanizmalar yeniden devreye girmezken bu sefer, 2018 yılında Ankara’da Şule Çet’in katledilmesi gündeme geldi. Şule Çet’in failleri önce tutuksuz yargılanırken ardından kadınların tepkileri sonucu failler tutuklandı. Şule Çet’n davası bir kez daha kadınların adalet arayışını gündeme getirdi.  
 
Ayşe, Ceren, Pınar ve Fatma…
 
Mekanizmaların yetersizliğine dönük en büyük örneklerden birisi ise 2010 yılında Ankara’da boşandığı erkek tarafından katledilen Ayşe Pala katliamı.  Ayşe, defalarca fail İstikbal Yetkin tarafından şiddete maruz kaldığını belirterek koruma talep etti. Ancak bu taleplere rağmen gerekli önlemler alınmayarak, Ayşe’nin katledilmesinin önü açıldı. Yine Ordu’da üniversite öğrencisi Ceren Özdemir, 2019 yılında cezaevi firarisi fail Özdemir Arduç tarafından katledildi. Kamuoyu ve kadınlar tarafından katledilen her bir kadın için tepkiler yükselirken, erkek yargı kadınların çığlığını ve isyanını görmek yerine faillerin “duruşuna, kravat takıp takmamasına” baktı. Takvimler 2020 yılını gösterdiğinde,  Muğla’da katledilen Pınar Gültekin ve Mûş’ta katledilen Fatma Altınmakas katliamı bir kez daha kadınların isyanlarını sokağa taşırdı. Fatma Altınmakas’ın Türkçe bilmemesinden kaynaklı yaşadığı cinsel saldırıyı ve şiddeti anlatacak bir tercüman bulunamaması devletin Kürtçe diline olan inkarcı yaklaşımı ile birleşince Fatma’nın katledilmesine neden oldu. 
 
Cumhurbaşkanı: Çekilmemizin olumsuz etkisi olmadı 
 
Türkiye, hazırlanmasında etkin rol aldığı, ilk imzacısı olduğu ve adını imzaya açıldığı şehir olan İstanbul’dan alan İstanbul Sözleşmesi’nden, 20 Mart 2021’de bir Cumhurbaşkanı Kararı ile çekilme iradesini resmi olarak beyan etti. Esasen, bu kararla Türkiye, imzalayıp onayladığı bir uluslararası insan hakları sözleşmesinden çekilen dünyada ilk ve tek ülke oldu. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının ardından tartışmalar sürerken, iktidarın ayrılma kararını aylar öncesinden aldığı da ortaya çıktı. Sokaklara inen, çekilme kararına tepki gösteren kadınların isyanlarına rağmen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Marjinal grupların ve sapkın akınların istismar malzemesi haline gelen İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmemizin kadınların hakları ve onlara yönelik şiddetle mücadeleye en küçük bir olumsuz etkisi olmamıştır"  iddiasında bulundu. 
 
Bakanlık katliam verilerini düşük tutu 
 
AKP’li Cumhurbaşkanının bu söylemlerinin gerçeği yansıtmadığı ise ajansımızın ve kadın kurumlarının tutuğu şiddet verileri ile bir kez daha ortaya çıktı. 1 Temmuz 2021 tarihinden itibaren 737 kadın katledilirken, 557 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Yıllardır kadına yönelik şiddet ve katliam verilerini sunmayan iktidar tepkilerden sonra bir veri paylaştı. Bakanlık verilerine göre; 2022 yılında 272 kadın katliamı yaşandığını öne sürdü. 
 
6284 sayılı kanun tartışmaya açıldı 
 
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı gündemdeki sıcaklığını korurken bu kez 6284 sayılı kanun iktidar ve ortakları tarafından tartışmaya açıldı. Yeniden Refah Partisi ve AKP 6284 sayılı kanunun kaldırılması girişimlerinde bulundu. 6284 sayılı kanunun kaldırılması için iktidarın yanında olanlardan biri ise HÜDA PAR oldu. HÜDA PAR yaptığı açıklamada, “İstanbul Sözleşmesi'nin ailenin köküne kibrit suyu döktüğünü, 6284 sayılı yasanın isminin her ne kadar aileyi koruma kanunu olsa da şiddeti önlemediğini daha önce basınla paylaştık” açıklamasında bulundu. 
 
Musa Orhan’a değil tepki gösterenlere dava 
 
Êlih’in (Batman) Qubîn (Beşiri) ilçesinde yaşayan İpek Er, Sêrt’te (Siirt) uzman çavuş Musa Orhan tarafından 1 Temmuz 2020 tarihinde tecavüze uğraması sonucu intihara sürüklendi. Tecavüzün ardından İpek, bir mektup bırakarak 16 Temmuz 2020 tarihinde intihar girişiminde bulundu. Hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınan İpek, 34 gün sonra, 18 Ağustos’ta hayatını kaybetti. Fail Musa Orhan, tutuksuz yargılanırken, bu tecavüz failinin tutuklanmamasına tepki gösteren kadınlara ise tazminat davaları açıldı. 
 
Gülistan Doku nerede? sorusu hala cevapsız!
 
İktidarın kadına yönelik şiddete karşı ısrarla dile getirdiği “şiddete sıfır tolerans” söylemleri faillere dönük cezasızlık politikaları için geçersiz sayıldı. Ensar Vakfında 45 çocuğa dönük cinsel saldırıda, “bir kereden bir şey olmaz” sözü kadınlar ve çocuklar için tehlike çanlarının sinyallerinden bir tanesi oldu. Dêrsim’de 5 Ocak 2020 tarihinde şüpheli bir şekilde kaybolan Gülistan Doku’dan 4 yıldır haber alınamıyor. Gülistan’ın baş faillerinden biri olan Zaynal Abakarov’un ifadesi üzerinde durmayan kolluk ve iktidar failin yurt dışına çıkmasına göz yumdu. Gülistan’ın dört yıldır akıbeti bilinmezken, “Gülistan Doku Nerede?” sorusu hala cevaplanamadı.  
 
H.K.G. davası…
 
İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızı H.K.G.’yi 6 yaşında iken “müridi” Kadir İstekli ile evlendirerek tecavüze maruz kalmasına göz yumuldu. H.K.G.’nin durumunun davaya dönüşmesinin ardından bir kez daha tepkiyle karşılanırken, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı, H.K.G. olayının 2020 yılında kendilerine intikal ettiğini itiraf etti. Bakanlığın bu söylemleri bir kez daha iktidarın nasıl kadın katliamlarına ve tecavüz olaylarına göz yumduğunu açığa çıkardı. 
 
Narin Güran katliamı 
 
Gülistan’ın ardından onlarca kadın katledilirken, çok sayıda çocuk ise cinsel saldırıya maruz kaldı. Bunlardan biri ise Amed’in Rezan (Bağlar) ilçesine bağlı Çûli (Tavşantepe) mahallesinde 21 Ağustos’ta kaybettirilen 19 gün sonra cenazesi bulunan Narin Güran olayı. Narin Güran olayında, 12 kişi tutuklanırken, “Narin Güran neden katledildi?” sorusu ise yanıtsız bırakıldı. Narin’in kaybolduğu süreçte, AKP’li Galip Ensarioğlu’nun, “Bilmediğiniz şeyler var aile bizim dostlarımızdır” sözleri üzerinde durmayan iktidar, Narin’in katledilmesine dair DEM Parti’nin verdiği önergeyi reddetti. 
 
Failler bulunmuyor!
 
Failleri cezasızlıkla ödüllendiren yargı mekanizmalardan failler güç alırken, evlendiği ya da boşanma aşamasında olan kadınları katleden erkekler ise yine mekanizmaların çalıştırılmamasından kaynaklı aylar boyunca bulunamıyor. Bunların son örneği ise Amed’de Hilal Kar’ı katleden fail Mehmet Demirhan. Hilal Amed’in Rezan ilçesine bağlı 5 Nisan Mahallesi’nde 23 Haziran günü katledildi. Fail, 3 aydan uzun süredir bulunmazken, 4 Ekim’de gözaltına alınarak tutuklandı. 
 
Rojin Kabaiş’e ne oldu? 
 
Gündemde olan isimlerden bir tanesi ise Wan Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) öğrencisi Rojin Kabaiş. En son 27 Eylül 18.30 sıralarında annesi ile telefonda konuştuktan sonra markete gitmek üzere kaldığı Seyyid Fehim Arvasi Kız Yurdu’ndan çıkan Rojin’e bir daha ulaşılamadı. Rojin’in telefonu sahilde bulunurken, telefon incelemesi ise günlerdir yapılmadı. Rojin’in kaybolmasına dair yurdun ailesine geç haber verdiği ortaya çıkarken, kamera kayıtları ise kamuoyunun tepkisi üzerine incelenmeye başlandı. Rojin’in kaybolması ya da kaybettirilmesi üzerine iktidar sessizliğini korumayı sürdürürken, kadın kurumları, Rojin’in Gülistan Doku gibi kaybettirilmesine izin vermeyeceklerini dile getirerek, kadınları korumayan mekanizmalara tepki gösterdi.