Efrîn son 6 buçuk yıldır işgal, talan, kaçırma ve tecavüzle anılıyor

  • 09:02 11 Ekim 2024
  • Güncel
 
Derya Ren
 
RIHA - Efrîn-Suriye İnsan Hakları Örgütü’nün Mayıs’ta hazırlamış olduğu rapora göre Türkiye’nin 2018 yılında Efrîn’i saldırmasıyla beraber 463 kişi katledildiği, 10 bin 332 kişi kaçırıldığı, 142 kişi ise cinsel saldırıya uğradığı belirtilirken; Efrîn-Suriye İnsan Hakları Örgütü yöneticisi Zeynep Sûleyman, BM’nin saldırılara karşı sorumluluğunu yerine getirmediğini söyledi. 
 
Türkiye’nin 20 Mart 2018 yılında Efrîn’e saldırması üzerinden 6 buçuk yıldan fazla bir zaman geçti. Efrîn-Suriye İnsan Hakları Örgütü'nün Mayıs ayında yayınlaşmış olduğu rapora göre 2018 yılından bu yana 463 kişi katledildi, 10 bin 332 kişi kaçırıldı, 142 kişi ise cinsel saldırıya uğradı. 
 
Son olarak Efrîn-Suriye İnsan Hakları Örgütü 1 Ocak- Ağustos 2024 tarihleri arasında Efrîn’de yaşanan hak ihlallerine dair hazırladıkları ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne (BMİHK) gönderdikleri rapora göre; 28’i kadın, 8’i çocuk olmak üzere 260 kişi kaçırıldı; 8’i kadın, 2’si “intihar” olmak üzere 26 kişi katledildi; 5 kişi yaralandı; bir kadın, 2’si çocuk olmak üzere 5 kişiye işkence yapıldı.
  
Öte yandan 1 Ocak- 1 Ağustos 2024 tarihleri arasında yaşananların yayınlandığı raporda, 5 bin 500’den fazla ağacın kesildiği, 597 hektar alanın yakıldığı ve 6 binden fazla meyve ve orman ağacının yakıldığı; 14’ten fazla gayrimenkulün işgal etme yöntemi ile satıldığı kaydedildi. 
 
Örgüt tarafından hazırlanan tüm raporlar 2018 yılından bu yana BMİHK'e gönderilmesine rağmen herhangi bir cevap alamadılar. Konuya dair Efrîn-Suriye İnsan Hakları Örgütü Yöneticisi Zeynep Sûleyman JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Evleri işgal etme durumu yaşanıyor’
 
2018 yılında Türkiye’nin Efrîn’e yönelik saldırı başlattığını hatırlatan Zeynep, “O tarihten bu yana öldürme, kaçırma, talan, hırsızlık gibi her türlü yöntem kullanılıyor. Evleri işgal etme durumu yaşanıyor. Efrîn’in tüm doğası yerle bir edildi. Efrîn’in etnik yapısıyla oynandı, eskiden yüzde 95 oranında Kürt nüfusu varken, şimdi yüzde 80 oranında Araplar yaşıyor. Kendi evlerinde yaşayan Efrînliler evlerinden zorla çıkarılmaya çalışılıyor. Temmuz ayının başında Efrîn’in Şiyê, Mabeta ve Raco ilçesinde çıkarılan yangın sonucunda 5 bin zeytin ağacı ve başka birçok türde ağaç yakıldı. Öte yandan bu yazın başından bu yana her ev için 100 dolar, dükkan için 200 dolar, kuyu kazmak için alınan izinde ise 500 dolar isteniyor” dedi. 
 
‘Saldırılar, iki aile arası kavgaymış gibi gösterilmeye çalışılıyor’
 
Mabeta ilçesi için çıkarılan son karara göre, her zeytin ağacı için 8 ile 10 dolar arasında vergi vermeleri istendiğini belirten Zeynep, “Buna karşı halkın başkaldırısı oldu. Ancak Türkiye’ye bağlı ve orada yaşayan askerler mermilerle halka saldırı düzenlediler. Bu durumdan kaynaklı yaralanan çok sayıda kişi oldu. Birçok kişi Efrîn Hastanesi’ne kaldırıldı. O bölgenin internetini kestiler. Ayrıca Mabeta ilçesinde bulunan Taxrê köyünde askerler evlerin damlarına yerleştirildiler ve halk denetim altına alınmaya çalışıldı. Çıkarılan bu olaylar sonrasında kendi medya çevrelerinde sanki bir Kürt ve bir Arap ailenin arasında çıkmış bir olay gibi yansıtılmaya çalışıldı. Bölgenin internetini kestiklerinden kaynaklı o süreçte kaç kişinin yaralandığını öğrenemedik; ancak sonradan öğrendiğimiz kadarıyla 4 kadın ve 12 çocuk yaralanmıştı. Ama hala o bölgede neler olup bitiyor, haberimiz yok” diye konuştu. 
 
‘Saldırılar Türk istihbaratı tarafından yapılmakta’
 
Saldırıların ilk defa Taxrê köyüne yapılmadığını sözlerine ekleyen Zeynep, şunları söyledi: “Daha önce Şiyê ilçesinde 15 köyde, Mabeta ilçesinde ise 13 köyde ve Cindires ilçesinde de 5 köyde ağaç başı para alınmaya başlanmıştı. Bu uygulama ile halkın kendi topraklarını terk etmesini istiyorlar. Cindires ilçesinde 2 gün önce bir kadın kendi zeytin bahçesine gittiğinde 100 tane zeytin ağacının kesildiğini görüyor. Bu tür olaylar tüm ilçede yaşanıyor. 2022 yılında 4 kişinin öldürülmesi olayına ilişkin kimseden hesap sorulmadı, yine aynı şekilde 2023 yılında bir kişi öldürüldü ve kuyuya atıldı, ancak yine hesap sorulmadı. Tüm bu saldırılar, ağaç yakma ve kesmeler Türk istihbaratı tarafından yapılmakta. Öte yandan birçok kişi farklı yerlerde iş yeri açmaya başladı ve açılan bu iş yerlerinde Efrîn’in farklı bölgelerinde kesilen ağaçlar oraya getirilerek, kömür haline getiriliyor. Bu kömürler İdlib’e, Ezaz’a ve Türkiye’ye gönderiliyor.”
 
‘Saldırılar insanlık suçudur, BM rolünü oynamalıdır’
 
Efrîn halkının geçim kaynağının zeytin olduğunu söyleyen Zeynep, “Zeytin ağaçlarının kesilmesiyle beraber orada yaşayan insanların kendi geçimlerini yapmalarının önü de kesilmiş oluyor. Bizler de Efrîn İnsan Hakları Örgütü olarak tüm bu yaşananları raporlaştırıyoruz ve BM’ye gönderiyoruz. Ne yazık ki 2018 yılından bu yana raporlaştırıp gönderdiğimiz sorunlara dair şuana kadar herhangi bir cevap verilmedi. Ne yazık ki hiçbir şekilde Efrîn halkını savunmadılar. Hırsızlıklar, talanlar, insan kaçırma bunların hepsi savaş suçudur ve hesap sorulması gerekiyor. BM’ler kendi rolünü oynamalıdır. Ama hepsinin sessiz kaldığını görüyoruz. Şuana kadar herhangi bir girişimlerini görmedik” ifadelerini kullandı. 
 
‘İşgale ‘dur’ diyen çıkmazsa işgal farklı boyutlara ulaşır’
 
Zeynep, Efrîn’de kadınların yaşadıklarının daha vahim bir noktada olduğuna dikkat çekerek, “Kadınlar tutuklanıyor, katlediliyor, tecavüze maruz kalıyorlar. 2018 yılından bu yana bin 200 kadın tutuklanmış, tecavüze uğrayanlar oldu. 14 kadın ‘intihar’ etti. Kadınların yakınlarının başvurabilecekleri herhangi bir kurum da yok. Tüm İnsan Hakları Örgütleri’nin bu yaşananlar karşısında sessiz kalmaması gerekiyor. Her 6 ayda bir hazırlamış olduğumuz raporu BM’ye gönderiyoruz. Anlattığımız bu olaylar sadece Efrîn’de değil aynı zamanda Türkiye tarafından işgal edilen Girê Spî ve Serêkaniye’de de yaşanıyor. Öte yandan şuanda Reco ve Bilbilê ilçesinde arazilerini işgalden kaynaklı bırakıp Şehbaya yerleşmek zorunda kalan insanların mallarına el koyuyorlar. Halk kendi topraklarını talep ettiğinde ise Suriye hükümetinden belge getirmeleri isteniyor. Eğer bu işgale ‘dur’ diyen çıkmazsa işgal daha farklı boyutlara ulaşır” sözlerini tamamladı. 
 
‘BM’nin sorumluluğu ne?’
 
BM’nin şu ana kadar sessiz kalma durumunu eleştiren Zeynep, Efrîn’den çıkmak isteyen kişilere yönelik ise saldırıların olduğunu ve gasp edildiklerini söyledi. Zeynep, son olarak şunları belirtti: “BM’nin sorumluluğu ne? Efrîn’in bu kadar işgal altında olduğu görülüyor, nasıl bu kadar sessiz kalabiliyorlar? BM sorumludur. Bizler de Efrîn’de yaşayan halka tam anlamıyla ulaşamıyoruz. Çünkü orada halk büyük bir korku içerisinde. Bizler tüm imkansızlıklara rağmen sessimizi duyurmaya çalışıyoruz. BM rolünü oynamalıdır.”