Hasta tutsağa ‘Ölürüm Türkiye’m’ şarkısını dinletiyorlar

  • 09:01 17 Ekim 2024
  • Güncel
 
Rabia Önver
 
WAN - Konya Ereğli T Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan hasta tutsak Rojda Tokçu’nun vücudunun farklı yerlerinde derin yaralar mevcut olduğunu belirten DEM Parti Milletvekilli Öznur Bartın, “Personellerin toplu halde ‘Ölürüm Türkiye’m’ şarkısını söyleyip, Rojda'yı provoke etmeye çalıştıkları belirtilmiştir. Cezaevleri birer işkence haneye dönüşmüş durumda. Adalet Bakanı bu durum karşısında sessizliğini bozmalı” dedi.
 
Kürdistan ve Türkiye’deki cezaevlerinde derinleşen tecrit politikaları, siyasi tutsaklara sistematik işkence olarak dönüyor. PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit ağırlaşarak devam ederken, cezaevlerine de yansıyan tecrit sebebiyle siyasi tutsaklara yönelik hak ihlalleri gün geçtikçe artıyor. Hasta ve ağır hasta tutsaklar da cezaevinin kötü koşullarından en çok etkilenenlerden. Tedavi hakkına erişemeyen hasta tutsaklar adeta ölüme sürükleniyor.
 
Hasta tutsaklar arasında yer alanlardan biri de Konya Ereğli T Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan Rojda Tokçu.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Colemêrg Milletvekili Öznur Bartın Rojda Tokçu’nun tedaviye erişememesine ilişkin değerlendirmede bulundu.
 
‘Acil tedavi  görmesi gerekiyor’
 
8 yıldır cezaevinde tutulan Rojda’nın vücudunun farklı yerlerinde derin yaralar olduğunu dile getiren Öznur Bartın, Rojda ile beraber bir kadın tutsağın daha aynı koğuşta kaldığını fakat nakil işlemlerinin ardından başka cezaevine gideceğini belirtti. Öznur, “Eğer diğer kadın tutsağın başka cezaevine nakli gerçekleşirse Rojda yalnız kalacak. Rojda ayrı cezaevleri olmak üzere 8 yıldır cezaevinde kalmaktadır. Vücudunun farklı yerlerinde derin yaralar mevcut olduğu için acil tedavi görmesi gerekiyor. Ayrıca tek başına kendi bakımını yapabilecek durumda da değil. Mutlaka refakat edilmesi gereken hasta mahpus Rojda'nın şu an tek başına kalıyor olması hayati risk barındırmaktadır” dedi.
 
‘Onur kırıcı bu sisteme karşı ölümü tercihe zorlanıyorlar’
 
Farklı cezaevlerinde yüzlerce siyasi hasta tutsağın bulunduğunu belirten Öznur, cezaevlerinde hasta tutsakların durumlarının had safhada olduğunu söyledi. Öznur, “4’üncü evrede bulunan kanser hastalarına kadar cezaevlerinde hasta mahpuslar bulunmakta. Anayasal hakların, hukukun, uluslararası sözleşmelerin, adaletin ayaklar altına alındığı bu çarpıcı örneklerden anlaşılmalıdır. Yaşamdan koparmak için yargı sistemi bir sopa aracı haline getirilerek göz göre göre hastalar ölüme devlet eliyle terkedilmektedir.  Çoğu maddi imkansızlıklar içerisinde olduğu için zaten iyi şartlarda dışarıda dahi tedavilerini gerçekleştirmekte zorlanıyorken, mahkum edilerek yaşamdan koparmak insanlık dışıdır. Tedaviye ulaşmaları ise ayrı bir işkence haline büründü. Ağız içi aramalar, çıplak aramalar, kelepçeyle tedaviye zorlamalar gibi hukuk dışı muamelelere maruz kalan tutsaklar, onur kırıcı bu sisteme karşı ölümü tercihe zorlanıyorlar” ifadelerini kullandı.
 
‘‘Ölürüm Türkiye’m’ şarkısını söylüyorlar’
 
Rojda’nın bulunduğu cezaevi personelinin keyfi ve ideolojik yaklaşımlarının hedefi olduğunu aktaran Öznur,  özellikle disiplin soruşturmaları sırasında savunma yapmasına izin verilmediğini ifade etti. Öznur, “Ayrıca, kendisine yönelik provokatif eylemler de yer yer gerçekleşmiş, personellerin toplu halde ‘Ölürüm Türkiye’m’ şarkısını söyleyip, Rojda'yı provoke etmeye çalıştıkları belirtilmiştir. Bu tür davranışların mahpusun kimliğini hedef aldığı ve psikolojik olarak yıpratıcı bir ortam oluşturduğu aşikardır. Tüm bu ihlaller, mahpusun temel haklarının ihlali anlamına gelmekte ve cezaevinde can güvenliğini de tehdit eden bir durum yaratmaktadır. Rojda yaklaşık 10 aydır zorunlu sevkle bulunduğu bu cezaevinde ağır sağlık sorunları yaşamaktadır” şeklinde konuştu.
 
‘Rojda'ın tek başına bir hücrede tutulacağı belirtilmiştir’
 
Rojda’nın görme kaybı riskiyle karşı karşıya kaldığını ve düzenli tedavi alamadığını söyleyen Öznur, “Yanında kalan diğer mahpusun başka bir cezaevine sevk edilmesinin ardından, Rojda'ın tek başına bir hücrede tutulacağı belirtilmiştir. Ayrıca, Rojda'ın, Kandıra veya Gebze Kadın Kapalı Cezaevi gibi daha uygun şartlara sahip bir cezaevine sevk talebinin defalarca reddedildiği ve kendisine gönderilen kargoların ya verilmediği ya da 4 ay gibi uzun bir süre sonra teslim edildiği tarafımıza bildirilmiştir. Bu durum hem insan haklarına hem de uluslararası hukuk normlarına açık bir aykırılık teşkil etmektedir” sözlerini kullandı.
 
‘Cezaevleri birer işkence haneye dönüşmüş durumda’
 
Hasta tutsakların tedaviye erişim hakkının, Anayasa’nın 17’nci maddesinde güvence altına alındığını belirten, Öznur, “Türkiye'nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Mahpusların Muamelesine Dair Asgari Standart Kurallar ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3’üncü maddesi gereği de ‘cezaevinde bulunan mahpusların sağlık hizmetlerine düzenli ve yeterli bir şekilde erişim hakkı bulunmaktadır’ denilmekte. Fakat Türkiye’de ne Uluslararası Sözleşmeler ne de Anayasada belirtilen maddeler uygulanıyor. Aksine cezaevleri birer işkence haneye dönüşmüş durumda.  Ne yazık ki bu ülkede cezaevlerinden ya tabutlar çıkıyor ya da bırakılan tutsak bir kaç gün içinde yaşamını yitiriyor” dedi.
 
‘Hasta mahpuslar için derhal gerekli yasal işlemler başlatılmalı’
 
Vicdanları yaralayan bu muamele ile hukuksuzluğun ve hak tanımazlığın ne düzeyde olduğunu ifade eden Öznur, “İnsan haklarının nasıl hiçe sayıldığını ortaya koymaktadır. Hasta mahpuslar için derhal gerekli yasal işlemler başlatılmalı tedaviye erişimleri sağlanmalı can güvenliklerinin korunması için iktidarın ivedi bir şekilde bu işkenceye son vermesi gerekiyor. Adalet Bakanı bu durum karşısında sessizliğini bozmalı, hasta mahpusların her yurttaş gibi sahip olduğu haklarının tanıması için misyonunu oynamalı. Adaletin çürümüş olduğu bir ülkede ne dışarıda ne de içerde can güvenliğinden bahsedilemez” diye belirtti.
 
Öznur, Rojda’yı en kısa zamanda ziyaret edeceğini belirtirken, aynı zamanda Rojda’nın durumunu Meclis gündemine taşıyarak, Meclis Başkanlığı’na soru önergesi sundu.