Öz savunma, örgütlülük ve mücadele ile 25 Kasım’a (14)
- 09:01 14 Kasım 2024
- Dosya
‘Çözüm yolu ortak mücadele ve öz savunmadır’
Rozerin Gültekin
İSTANBUL – Fiziksel, toplumsal, duygusal, cinsel ve ekonomik alanlar başta olmak üzere her alanda şiddet uygulandığına dikkat çeken Psikolog Esra Kahraman, çözümün ortak kadın mücadelesi ve öz savunmada olduğunu belirterek, “Şiddetsiz bir dünya yaratabilmek için kadınların ortak bir zeminde buluşması gerekiyor” dedi.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaklaşırken, kadınların hayatın her alanında maruz kaldığı fiziksel, psikolojik, ekonomik, cinsel ve sosyokültürel şiddet türleri ile bu şiddete karşı geliştirilmesi gereken öz savunma yöntemleri yeniden gündemde. Psikolog Esra Kahraman’ın vurguladığı gibi, şiddet, bireylerin bedenleri ve kimlikleri üzerinde kurulan sistematik bir tahakküm aracı olarak karşımıza çıkıyor ve bu tahakkümü sona erdirmenin en önemli adımlarından biri, kadınların örgütlenerek öz savunma bilinci kazanmaları. Öz savunma, kadınların yalnızca fiziksel güvenliklerini değil, aynı zamanda psikolojik dayanıklılıklarını ve toplumsal dayanışmalarını güçlendiriyor. Ancak devlet politikaları ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine dayalı baskıcı yapı, kadınların bu şiddet döngüsünden çıkmasını zorlaştırıyor.
Şiddetin her türüne karşı farkındalık oluşturmak ve kadınların dayanışma içinde güçlenmesini sağlamak, 25 Kasım’ın en temel amacı olarak ortak mücadele zemini yaratıyor.
Dosyamızın bu bölümünde Psikolog Esra Kahraman, kadına yönelik şiddet türleri ve öz savunmanın gerekliliğine dair değerlendirmelerde bulundu.
Şiddet türleri
Şiddetin bir tahakküm aracı olduğunu belirten Esra Kahraman, bu aracın fiziksel, toplumsal, duygusal, cinsel ve ekonomik açılardan kontrol sağlamak için kullanıldığını ifade etti. Esra Kahraman, “Şiddet, toplumu ve bireyleri kontrol altına almak için araç olarak kullanılıyor. Şiddetin fiziksel, psikolojik, ekonomik, cinsel, sözel ve kültürel gibi birçok türü var. Toplumda yalnızca fiziksel şiddet görünürken, bireyler yalnızca fiziksel şiddete uğradıklarında bir başvuru mekanizmasına erişmeye çalışıyor. Oysa bir kişi bir yandan psikolojik şiddet görüyorsa, ekonomik şiddet görmüyor diyemeyiz; bütün şiddet türleri birbirleriyle iç içedir. Fiziksel şiddet varsa, orada psikolojik şiddet de vardır” dedi.
Kişinin bedenine zarar vermek amacıyla uygulanan şiddetin fiziksel şiddet olduğunu kaydeden Esra Kahraman, diğer şiddet türlerine de değindi: “Bireyin bütünlüğüne, onuruna zarar verme, küçümseme, alay etme psikolojik şiddettir; psikolojik şiddet aynı zamanda sözel şiddettir. Bireyin kültürünün küçümsenmesi ve sahip olduğu kültür üzerinden şiddet uygulanması sosyokültürel şiddettir. Ekonomik şiddet ise çok sık görülmeyen ama yoğun olan bir şiddet türüdür. Örneğin, ev emekçisi kadınların emeğinin karşılığının olmaması, kadının kendi kazandığı ücrete el konulması ekonomik şiddettir. Kadının statü olarak daha yüksek bir konumda olması bile şiddet doğurabilir; çünkü kadın bu durumda tehdit edici görülerek şiddete maruz kalır. Cinsel şiddet, bireyin rızası olmaksızın birlikte olmaya zorlanmasıdır; evlilik ilişkilerinde dahi kadınlar cinsel şiddete maruz kaldıklarının farkında değil.”
‘Toplumsal cinsiyet eşitsizliği bir şiddettir’
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği üzerinden şekillenen toplumsal düzenin, şiddetin artmasındaki rolüne işaret eden Esra Kahraman, “Cinsiyet, bireyin biyolojik olarak sahip olduğu özelliklerdir. Toplumsal cinsiyet ise toplumun cinsiyete göre bireye biçtiği rollerdir. Ataerkil düzenin devam etmesi için toplumsal cinsiyet eşitsizliği sürdürülüyor. Tekçi ulus-devletlerde toplumsal cinsiyet eşitsizliğini daha yoğun görüyoruz. Mevcut düzenin devam etmesi için bastırma ve susturma söz konusudur ve bu en çok kadınlar üzerinde uygulanıyor. Şiddet, isteyerek ve bilinçli bir şekilde büyütülüyor; toplumsal cinsiyet eşitsizliği de başlı başına bir şiddet türüdür” ifadelerini kullandı.
‘Amacımız şiddetin ne olduğunu açıklamak’
Kadın Zamanı Derneği olarak mahallelerde gerçekleştirdikleri atölyelerde, kadınların maruz kaldıkları şiddetin ne kadar farkında olduklarını ve buna karşı nasıl bir yol izlediklerini anlatan Esra Kahraman şu sözleri kullandı: “Şiddetin yoğun olduğu ve başvuru mekanizmalarına ulaşımın oldukça az olduğu yerlerde atölyeler düzenliyoruz. Atölyeye katılan 20 kadından 15’i, şiddete uğradığının farkında değil. İstanbul, yoğun göç alan bir il. Göç etmek zorunda kalan kadınların kendi anadillerinde hizmete erişememesi de bir şiddet türüdür; ancak kadınlar bunun da, aile içindeki şiddetin de farkında değil. Biz Kadın Zamanı Derneği ve kadın dayanışma merkezi olarak şiddet başvuruları da alıyoruz ve destek oluyoruz. Yapılan başvurulara baktığımızda, kadınlar genellikle artık son noktaya gelince başvuruyor. Bunun sebebi de toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı düzendir. Genel olarak bir güvensizlik söz konusudur; çünkü ‘Başvursam ne olacak ki?’ deyip sorunu kendi başına çözmeye çalışıyor. Bizim amacımız, şiddetin ne olduğunu açıklamak ve kadınlara şiddete karşı güç kaynaklarını fark ettirmektir.”
Esra Kahraman, kadınların şiddete uğradığında ya da uğradığının farkında olmaması nedeniyle suçlandığını da ekleyerek bunun da toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olduğuna dikkat çekti.
‘Kadınların dayanışması da öz savunmadır’
Şiddete karşı çözümün özsavunma olduğunu dile getiren Esra Kahraman, kadınların bir araya gelerek mücadele etmesinin öz savunmanın en önemli örneklerinden biri olduğunu vurguladı. Esra Kahraman şöyle devam etti: “Bireyin haksız davranışa ve tehlikeye karşı kendini koruması özsavunmadır. Öz savunma, hem fiziksel hem de psikolojik olarak bir bütündür. Kadının güçlenmesi ve dayanışması, öz savunmadır. Türkiye’de özsavunma, ilk olarak Kürt kadın hareketinin çalışmaları ve ‘Özsavunma haktır’ sloganıyla duyulmaya başladı. Kadınların şiddet döngüsünden çıkamamasının en büyük nedeni devlet politikalarıdır. Devletin kadınlara çözüm olarak vaat ettikleri, kadınları şiddet döngüsünden çıkarmıyor. Birkaç gün önce Sığınaklar Kurultayı’nın 27’ncisi düzenlendi. 'Kadınları şiddet döngüsünden nasıl çıkarabiliriz?' diye tartışıldı. Çünkü amaç yalnızca sığınağa almak değil, kadınları nasıl güçlendirebileceğimizdir. Ortak bir zeminde sürekli eylemlilik olması gerekiyor; şiddetin her türlüsüne karşı eylemlilik gerekiyor.”
‘Kadınlar ortak zeminde buluşmalı’
Son olarak, 25 Kasım’ı nasıl karşıladıklarına değinen Esra Kahraman, “Şiddet artık çok farklı bir boyutta. 25 Kasım’a yaklaşırken, kadınlarda ve kadın örgütlerinde yoğun bir öfke var. Bu öfke ile güçlü bir eylemlilik ortaya çıkıyor. Bu eylemler, şiddeti sonlandırmak ve farkındalığı artırmak için yapılıyor. Öz savunmayı ve dayanışmayı geliştirme hedefiyle 25 Kasım’a gidiyoruz. Eşitsizliğe dayalı düzenin sona ermesi için dayanışmanın büyümesi gerekiyor. Şiddetsiz bir dünya yaratabilmek için kadınların ortak bir zeminde buluşması şart” diye konuştu.
Yarın: Bir toplumsal yozlaşma analizi