
Mor Dayanışma'dan 'Kadın Raporu': Katmerli sömürü var
- 19:25 3 Mart 2025
- Güncel
ADANA - Adana'da Mor Dayanışma 8 Mart vesilesiyle açıkladığı raporda kadın emeğinde katmerli bir sömürü olduğu vurgulandı. Kreş sorununa da dikkat çekilen raporda “Ülkemizde yaklaşık 9 milyon kadın çalışıyor. En az 3 milyon 200 bin çalışan kadının 15 yaş altında olan çocuğu var” bilgilerini paylaşarak kreş ihtiyacının karşılanmadığını vurguladı.
Adana Mor Dayanışma, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mersin Milletvekili Perihan Koca'nın katılımıyla 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında "Kadın Raporu"nu açıkladı. Adana Mor Dayanışma binasında yapılan açıklamaya DEM Parti, EMEP ve CHP'li kadınlar da destek verdi. Toplantıda raporu duyuran Perihan Koca, Adana'nın; kadınların ekonomik, siyasal ve sosyal kriz alanlarının en yoğun yaşandığı kentlerden biri olduğunu, hem Adana yereline özgün kriz alanlarına dair hem de ülke geneli kadın politikalarına dair derledikleri bir raporu açıkladıklarını belirtti.
'Kadın cinayetlerinde Türkiye’de beşinci sırada'
2024 yılının ülke tarihinde en yüksek kadın katliamlarının ve ülke tarihinin en yüksek şüpheli kadın ölümünün yaşadığı yıl olarak tarihe geçtiğini belirten Perihan Koca, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun açıkladığı raporlara göre; 2024 yılında 394 kadının cinayeti ve 259 şüpheli kadın ölümü gerçekleştiğini, Adana'da aynı yıl 16 kadın cinayet, 10 da şüpheli kadın ölümü gerçekleştiğini anımsattı. Perihan Koca, "Kadın cinayetlerinde Türkiye’de beşinci sırada. Bu veriler bizim için sadece sayısal veriler değil, cezasızlık politikaların geldiği aşamayı göstermesi bakımından önemli. Kadın cinayetlerinin politik olduğunu raporlarla belgeleyen bir anlam taşıyor. Aynı şekilde; 2025 Ocak ayından itibaren tam 64 kadın erkekler tarafından katledildi. Bu kadınların 5’i Adana’da katledildi. Ocak ayında öldürülen 33 kadının 8’i evli olduğu erkek, 5’i birlikte olduğu erkek, 6’sı akrabası olan erkek, 3’ü tanıdığı, 3’ü oğlu, 3’ü kardeşi, 2’si eskiden evli olduğu erkek ve 1’i babası tarafından öldürüldü.Bu ay kadınların yüzde 24’ü evli olduğu erkekler tarafından öldürüldü. Adana’da katledilen kadınların hepsinin ayrı hikayeleri vardı; ancak ortak noktaları erkekler tarafından katledilmiş olmalarıydı" dedi.
Bireysel silahlanmaya dikkat çekildi
Bireysel silahlanmaya dikkat çeken Perihan Koca, "Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de silahlar sık sık kadınları kendi evlerinde öldürme, tehdit etme ve korkutma aracı olarak kullanılıyor. Pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de ruhsatlı veya ruhsatsız ateşli silahlar ev içi cinayette en sık kullanılan silahlar olmaya devam ediyor. Bu nedenle, silahsızlanma ve silah kontrolü kadınların güvenliğiyle ilgili doğrudan ilişkili bir durumdur. Türkiye’de kadınlara karşı ölümcül şiddet riskini azaltmak için, aile içi şiddet ve ateşli silah yasası maalesef düzenlenmiş değil. Bazı ülkelerin ev içi şiddet yasaları ateşli silah mülkiyetine referanslar içeriyor ve ateşli silahlar yasaları ev içi şiddeti referans alıyor. Ancak ülkemizde ateşli silah yasası ev içi şiddete yer vermiyor. Ülkemizde her yıl ortalama 4 bin 500 kişi bireysel silahlarla ölürken kadın cinayetlerinde katledilen kadınların büyük çoğunluğu ateşli silahlarla katlediliyor. Bireysel silahlanma bir yandan bir toplumsal şiddet sorunu haline gelirken diğer yandan erkek şiddetinin en vahşi araçlarından birisi konumuna gelmiştir. Bireysel silahlanmalarla ilgili hiçbir tedbirin alınmaması ve erkeklerin silahlanmaya adeta teşvik edilmesi de kadınlara yönelik bir şiddet politikası halini almıştır. Kadın cinayetlerindeki istatistikler de bu söylediğimizi doğruluyor. Son olarak 2025’in Şubat ayı kadın cinayet verileri açıklandı. Şubat ayı içinde öldürülen kadınların 17’si ateşli silahlarla, 8’i kesici aletle, 3’ü boğularak, 2’si darp edilerek, 1’i yakılarak öldürüldü. Şubat ayında öldürülen kadınların yüzde 52’si ateşli silah ile öldürüldü. Adana bireysel silahlanmada ilk 5 şehirden biridir. Dolayısıyla bireysel silahlanma en çok kadınlar için kullanılıyor bir an önce meclisin bireysel silahlanman kadın cinayetleri ve aile içi şiddet kapsamında kadınlar lehine düzenleme yapılması gerekmektedir” diye belirtti.
Kadın işsizliğine vurgu
"Ülke tarihinin en yüksek kadın cinayetlerinin yaşandığı 2024 yılını 2025 yılının aile yılı ilan edilmesiyle geride bıraktık" diyen Perihan Koca, konuşmasının devamında şunları söyledi:
"2025 yılının 'Aile Yılı' ilan edilmesi rasgele bir muhafazakâr refleks değil, kapitalizm ile patriyarkanın evliliklerinin girdiği krizi ifade ediyor. 2023 itibariyle ülke nüfusunun yaş ortalamasının yükseldiği, genç nüfus oranını düşmeye başladığı bir döneme girdik. Doğurganlık oranlarının düştüğü, boşanma oranlarının arttığı bir dönemdeyiz. Şüphesiz bunda kadın mücadelesinin büyük bir payı var. Patriyarkal ilişkilerin çekirdeği olan aileye zoraki katlanma, aileye boyun eğme, aile uğruna fiziksel ve psikolojik şiddete, mutsuz bir yaşantıya maruz bırakılma birçok kadın tarafından daha fazla sorgulanıyor. Boşanan çiftlerin sayısı; 2023 yılında 173 bin 342 iken 2024 yılında 187 bin 343 oldu. Bu verilere göre: 1000 nüfus başına düşen boşanma sayısını ifade eden kaba boşanma hızı 2024 yılında binde 2,19 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran Cumhuriyet tarihinin en yüksek oranını oluşturmaktadır. Kadınlara biçilen makbul ev kadınlığı rollerinin tutmadığını gösteriyor. Kadınları ev içine hapsetmek, türlü tahakküm ilişkileriyle ezmek, kazanılmış haklarını gasp etmek isteyen iktidarın bu politikalarının tutmadığını gösteriyor. İşte bu panikle, işte bu yaşananların üzüntüsü ve telaşıyla 2025 yılını "Aile Yılı' ilan ettiler. Aile yılı vesilesiyle kadınları hane içine prangalamak, mutsuz evliliklere, ev içi şiddete ve tahakküme razı etmeyi amaçlıyorlar. 2024 yılının son günlerinde 'Nüfus Politikaları Kurulu ve Aile Enstitüsü' kurulma kararı alındı. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki nüfus politikalarına benzer bir AKP nüfus metodu ile ilerleniyor. Kadın bedeninin annelik kutsanarak denetim altına alınması, Kürt illerinde ise doğum kontrolüne devam edilirken, Türkiye genelinde doğurganlık hızını yükseltmeye yönelik bir politik program uygulanıyor. Ucuz iş gücünün üretimi üzerinden nüfus politikaları belirleniyor. Kadınların kendi bedenleri üzerinde karar verme haklarının önümüzdeki dönem daha da saldırgan, zora baskıya ve dayalı yöntemlerle gasp edileceğini ön görebiliriz. DİSK ‘in 2025 Şubat verilerine göre geniş tanımlı işsizlik (atıl işgücü) erkeklerde yüzde 22,8 kadınlarda ise yüzde 37,2 olarak hesaplanmıştır. Geniş tanımlı kadın işsizliği ile geniş tanımlı erkek işsizliği arasındaki fark 14,4 puandır. Her 5 kadından sadece 1’i kayıtlı ve tam zamanlı çalışabiliyor. Adana’da ise oranlar şöyle: Erkeklerin işgücüne katılım oranı yüzde 73.8 iken kadınlarda bu oran sadece yüzde 36.3’tür.
'İhracat rekorlarının arkasında kadın emeğinin katmerli sömürü düzeni var'
Türkiye’de tekstil sektörü kadınların en fazla istihdam edildikleri önemli istihdam yaratan sektör olarak öne çıkıyor. Özellikle de Adana Organize Sanayi merkezlerindeki Tekstil atölyelerinde çalışan kadınları ve çoğunlukla şehrin merkezinde merdiven altı dediğimiz kayıt dışı tekstil atölyelerinde çalışan kadınları düşündüğümüzde bu sektörde istihdamın neredeyse tamamı kadın emeğine dayanır. Yani Adana’da tekstil sektörü neredeyse en fazla değer yaratan, patronlara en fazla kâr sağlayan bir sektör olup büyük oranda kadın emeğine dayalıdır. Adana Sanayi Odası verilerine baktığımızda: Adana Sanayi Odası Başkanı Zeki Kıvanç(Tekstil sektöründe faaliyet yapan kıvanç tekstilin sahibi) (2024 yılında Adana’nın 3 milyar 45 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirerek önemli bir başarıya imza attığını bildirdi.) Adana sanayi verilerine göre ihracatta tekstil sektörü 521,4 milyon dolarla ikinci sırada. Peki, bu ihracat rekorların arkasında nasıl bir sömürü düzeni var? Birçok atölyelerde çalışan kadınlar çalışma hayatında güvencesiz, kayıt dışı çalışıyorlar ve erkeklere nazaran daha kolay bir biçimde işten çıkarılıyorlar. Daha düşük ücret alan kadınlar daha uzun çalışma sürelerine, mobinge, ayrımcılığa, tacize ve dışlanmaya maruz kalıyorlar. Hele ki merdiven altı atölyelerde çalışan kadın işçiler işyerlerinde bu sorunları çok fazla yaşıyorlar. İşte yaratılan ihracat rekorlarının arkasında kadın emeğinin katmerli sömürü düzeni var. Bu sorunlarla birlikte Adana’da yoksulluktan en fazla etkilenenler yine kadınlardır. Kadın yoksulluğu hat safhadadır. Kadınların yüzde 41’i asgari ücrete bile erişemiyor, yani asgari ücretin altında çalışıyor. Türkiye çapında direniş haritasına baktığımızda: Kadın işçilerin önde olduğu direnişlerin öne çıktığını görüyoruz: Hepjijet, Polonez, TKIS Blind, Temel Conta, Özak Tekstil, Agrobay. Kadınların kazanılmış hakkı olan kreşler sermayenin krizine feda ediliyor. Hatırlanacağı gibi geçtiğimiz yılın sonunda belediyelere gönderilen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı genelgesiyle belediyelerin kreşlerinin kapatılması gündeme gelmiş ama gelen tepkiler üzerine geri adım atılmıştı. Eldeki üç beş kreş de tasarruf tedbirler kapsamında ortadan kaldırılacaktı, tepkiden korkup şimdilik bu öneriyi geri çektiler.
'Kreş ihtiyacına cevap verilmiyor'
Ülkemizde yaklaşık 9 milyon kadın çalışıyor. Bu 9 milyon kadının 3 milyonundan fazlası çocuk büyütüp çalışıyor. En az 3 milyon 200 bin çalışan kadının 15 yaş altında olan çocuğu var. Yine eldeki bilgilere göre en az 1,5 milyon kadın çocuk bakımında yalnız. Bir akraba desteği, bir kreş ya da tamamlayıcı başak bir kurum varlığı olmadan çocuklarıyla ilgilenip aynı zamanda çalışan 1,5 milyon kadın var. Her birinin sadece bir çocuk sahibi olduğunu varsaysak bile en az 1,5 milyon çocuk acil olarak kreşlere ihtiyaç duyuyor demektir.
Elbette kreş her kadının hakkı olduğu için kreş ihtiyacı olan çocuk sayısı bu belirttiğimden çok daha fazla. 1,5 milyon kadın şu anda ülkede seçeneksiz ve büyük stres altında çocuk büyütmeye çalışıyor. Kamusal kaynakların devasa boyutlarla yağmalandığı, kamusal hakların bir bir tasfiye edildiği ülkemizde iktidar bile isteye kadınların kreş ihtiyaçlarına cevap vermiyor. Çünkü kadınların çaresiz bırakılarak işlerinden ayrılmaları, aile yılı kapsamında yalnızca aileleri ile ilgilenmeleri, erkeklerin işlerine gömülmeleri isteniyor. Kadınlara kreş hakları verilmiyor çünkü akrabaları aracılığıyla bu işleri çözmelerini sürekli aileleri ile zorunlu ilişki kurmaları, tahakküm altına girmeleri isteniyor. Adana’da da durum aynı. Çevre, Şehircilik ve iklim Değişikliği Bakanlığı’nın genelgesiyle eldeki birkaç kreşin kapatılacağı konuşuldu ama ardından gelen tepkilerle bundan vazgeçildi. Ancak Adanalı kadınların ihtiyacı olan kreşleri açmamakta ısrar ediyorlar, kadınları zorla tahakküm altına almaya çalışıyorlar."