Kastik katil: Sistemin suça dönüşmüş versiyonu

  • 09:09 29 Temmuz 2025
  • Siyaset
 
Semiha Alankuş
 
HABER MERKEZİ - “Kastik katil” bir kişi değil, bir sistemin suça dönüşmüş versiyonudur. Ve bu sistem, failleri bireysel gibi gösterse de aslında onları üretir, yönlendirir ve korur.
 
Yaşadığımız coğrafyada her gün kadınlar katlediliyor. Kadınların katledilmesi giderek rutin bir duruma dönüşürken aynı zamanda siyasetten, ekonomiye, ekolojiye, kültüre, dile bir bütünen toplumsal bir çöküşe doğru gidiş yaşanıyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan Kürt sorununun çözümü için geliştirdiği son perspektifle tarihsel arka planla birlikte günümüze ışık tutuyor, yaşanan durumu çözümlüyor.  Tarihsel süreç içerisinde yaşananları çözümlerken de bunu “Kastik katil” tanımlaması ile bir çerçeveye kavuşturuyor. Kadının yaratımlarının çalışması ve erkek egemen sistemin kendini adım adım kurumsallaştırmasına, zihniyetinden yaşam inşasına nasıl gelindiğini ele alıyor bu şekilde. 
 
Şimdiye kadar yapılan ve ortaya çıkan bulgularda “tarihin sıfır noktası” olarak değerlendirilen Göbeklitepe, Karahantepe Abdullah Öcalan’ın çözümlemelerinde önemli bir yer tutuyor. Kuşkusuz son olarak yapılan aynı bölgedeki Çakmaktepe bulgularının “karbon-14” testi ile netleşmesinin ardından daha derin analizlerin yapılabileceğini de öngörmek mümkün. Zira daha eskilere götürecek verilerin, bulguların olduğu belirtiliyor. Aynı şekilde Bismil- Kortiktepe kazıları da. “Tarihin sıfır noktasının” daha da ilerilere gidebileceği söyleniyor. 
 
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Kastik katil” tespiti bu anlamıyla anlaşılmayı zorunlu kılıyor. Nedir bu “Kastik katil?”
 
Öncelikle şunu belirtmek mümkün: “Kastik katil”, yalnızca fiziksel olarak insanları öldüren biri değil, aynı zamanda bir zihniyetin taşıyıcısı ve uygulayıcısıdır. 
 
Bu zihniyet, cinsiyetçi olabilir. Kadını sadece biyolojik varlık olarak gören, onun öncülüğünü tehdit olarak algılayan bir eril akıldır bu.
 
Bu zihniyet ırkçı olabilir. Etnik, kültürel ya da dilsel farklılıkları düşmanlaştıran, asimilasyonu ve yok etmeyi "devlet politikası"na dönüştüren yapıdır bu.
 
Bu zihniyet kapitalist olabilir. Yaşamı değil, sermayeyi kutsayan; emekçiyi, doğayı ve toplumu görünmezleştirerek sömürüyü normalleştiren düzendir bu.
 
Bu zihniyet devletçi olabilir. "Güvenlikçi" reflekslerle halkı ve muhalefeti tehdit gören bir devlet aklıdır bu.
 
Yani buradan bakıldığında “kastik katil” bir kişi değil, bir sistemin suça dönüşmüş versiyonudur. Ve bu sistem, failleri bireysel gibi gösterse de aslında onları üretir, yönlendirir ve korur.
 
Yapısal şiddetin taşıyıcısı
 
İdeolojik olarak "kastik katil", bireysel katletmelerin arkasındaki yapısal şiddetin taşıyıcısı olarak görülmek durumunda. Yani kadın katliamlarını sadece “erkek şiddeti” değil, aynı zamanda devletin kadın düşmanı politikaları ve adalet sisteminin cezasızlık pratiği besliyorsa, burada “kastik katil” birey değil, sistemdir, sistemin kendisidir. 
 
Yine Kürt halkına yönelik saldırılarda “faili meçhullerde”, kayıplarda ya da katliamlarda emir veren, uygulayan ve örtbas eden yapılar bir arada çalışıyorsa, o sistem bir “kastik katil” gibi hareket ediyordur. Bu yüzden “kastik katil” tanımı, bireyin değil, fail üreten sistemin sorgulanmasını zorunlu kılar. Şöyle ki bir devlet, sınır güvenliği bahanesiyle sivilleri bombalıyorsa, “terörle mücadele” adı altında muhalifleri infaz ediyorsa, savaş-çatışma bölgelerinde sivilleri göz göre göre hedef alıyorsa; bu noktada devlet, "hukuk devleti" değil, kastik bir katil gibi davranan bir yapıya dönüşmüş demektir. Çünkü öldürme artık savunma değil, ideolojik bir araç halini almıştır. Başka bir ifadeyle de soykırımlar, asimilasyon politikaları, kültürel yok etme pratikleri, kastik katilliğin ideolojik biçimleridir.
 
Bu konuda örnekleri hatırlamak mümkün. Êzîdî kadınların DAİŞ tarafından sistematik şekilde kaçırılması ve köleleştirilmesi. Kastik katilliğin cihatçı zihniyetle harmanlanmış halidir bu. Dersim, Halepçe, Roboskî halklara yönelik planlı yok etme politikalarıdır. Yani Kolektif kastla işlenen ideolojik katliamlardır. 
 
Hatırladığımız bu olaylarda kastik katil, sadece öldüren değil, kimlik silen, hafıza tahrip eden, dili yasaklayan, tarih çarpıtan ideolojik bir canavardır.
 
Kadın katliamları açısından
 
Her gün en az 2-3 kadının katledildiği günümüzde kadın katliamları açısından baktığımızda da bu sadece bireysel öfkenin değil, ataerkil sistemin bilinçli, sistematik bir kadın düşmanlığının ürünüdür. Bir yargı sisteminin sürekli olarak erkek failleri aklaması, kadınların yardım çağrılarını görmezden gelmesi, onları şiddet gördüğü mekanlara geri göndermesi, erkek egemen zihniyetin kastik katilliğe dönüşmüş halidir. Bu çerçevede kastik katil, sadece “fail erkek” değil; mahkeme, yasa koyucu, medya dili ve kolluk gücüdür.
 
Sonuç olarak “kastik katil”, sadece bir insanı değil, toplumu hedef alan, öldürmeyi bir politika ya da yönetim aracı olarak kullanan, sistematik bir zihniyeti temsil eder. Devlet, erkeklik, kapitalizm, ırkçılık gibi egemen ideolojilerin ete kemiğe bürünmüş halidir.