Wan Kent Konseyi: Öcalan’ın çağrısı toplumsal uyanış çağrısıdır
- 17:29 6 Ağustos 2025
- Güncel
WAN - Kent Konseyi toplantısında kentin sorunları ve ahlaki-politik toplumun inşası konuşulurken, sonuç bildirgesinde, “ ‘Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu’ çağrısı sadece bir barış talebi değil, aynı zamanda toplumsal çürüme, ahlaki dejenerasyon ve kültürel yıkıma karşı bir toplumsal uyanış çağrısıdır. Yaşamın her alanında özgürlükçü bir yaşamı birlikte inşa edelim” denildi.
Wan Kent Konsey’i “Barış ve Demokratik Toplum” süreci kapsamında toplumsal sorunları konuşmak amacıyla Wan’ın merkez Tûşba ilçesine bağlı bir düğün salonunda basın toplantısı düzedi. Toplam 2 bin 500 kişinin davet edildiği toplantıya, Tevgera Jinên Azad (TJA), Barış Anneleri Meclisi, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ile Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) il ve ilçe yönetimi, kentteki kanat önderleri, sivil toplum örgütleri, kadın örgütleri ile DEM Parti Wan ve Colemêrg milletvekilleri, Wan ve Colemêrg baro başkanları ile yüzlerce yurttaş katıldı.
Toplantı salonuna, “Kenti birlikte yöneteceğiz, barışı ve demokratik toplumu birlikte inşa edeceğiz” yazılı pankart asıldı.
‘Acının her tonunu yaşadık barışın her rengini tatmak hakkımızdır’
Toplantının açılış konuşmasını Wan Kent konseyi Eşbaşkanı Fikret Doğan yaptı. Katılımcıları selamlayarak sözlerine başlayan Fikret Doğan, Wan’ın bölgedeki sosyolojik önemine işaret etti. Yaşanan sürece dikkat çeken Fikret Doğan, “Orta Doğu ve dünyanın dört bir yanında süren savaşlar milyonları yerinden ediyor. Çözümsüzlük politikaları halklar arasındaki güveni aşılıyor. Umutsuzlukları körüklüyor. Emperyalist güçlerin Orta Doğu’yu savaş gölüne çevirmek istediklerini görüyoruz. Yıllardır baskıcı politikalar halkların büyük acılar çekmesine neden olmuştur. Tam ta bu noktada Devlet bahçeli ve Sayın Abdullah Öcalan’ın büyük bir sorumluluk alarak geliştirdiği ‘Barış ve Demokratik Toplum’ süreci halkları barışa davettir. Bu çağrı halkların ortak yaşamını esas alan yeni bir sürece kapı aralıyor. Barış sadece devletler arasında değil toplum arasında da inşa edilmesi gereken bir gerekliliktir. Halkların özgür ve ortak yaşamını esas alan bir sürece kapı aralanmaktadır. Buna karşı terazinin birine yıllardır savaş ve çatışmalardan çekilen acıyı, terazinin öbür yanına ise özgürlük ve eşitliği koymalıyız. Çocuklara onurlu bir gelecek tahayyülünü düşünmek zorundayız. Bu süreç hepimize umudu vadediyor. Çünkü biz acının her tonunu yaşadık o nedenle barışın her rengini tatmak da hakkımızdır. Bu ülkeyi yaratmak için hepimizin üst düzeyde çaba harcaması gerekir. Mezopotamya coğrafyası barışla buluşmadıkça tarihte barışın sağlanması zordur. Gerçek ve özgür bir demokrasi bu topraklarla buluşmadığı müddetçe barış oluşamaz” diye belirterek kayyım politikalarına değindi.
Açılış konuşmasının ardından divan üyeleri yerini aldı. Divan üyeleri, Kent Konseyi Eşbaşkanları Sevgi Özdinç, Fikret Doğan, Kent Konseyi üyesi Şemsettin Bakır, Colemêrg Baro Başkanı Ergün Canan ve Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Jiyan Özkaplan’dan oluştu.
‘İttifakı sağlayamazsak kalıcı bir barışı inşa edemeyiz’
Ardından toplantıda söz alan yerine kayyım atanan Wan Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Neslihan Şedal, halk iradesinin büyük bir baskı altında olmasına rağmen, hiçbir gücün çalışmalarını engelleyemeyeceklerine dikkat çekti. Toplantının anlam ve önemine işaret eden Neslihan Şedal, coğrafyanın kadim bir coğrafya oluşuna değindi. Kadim coğrafyaya yönelik kirli saldırıların olduğunu ve bu saldırılara karşı özgür bir yaşamı inşa edeceklerini ifade eden Neslihan Şedal, “Halkımız bu kirli politikalara karşı direniyor. Toplumsal sorunlara karşı ortak bir akıl olmalı. Toplumsal sorunlar, toplumun kendi sorunudur. O nedenle toplumsal sorunların çözümü için toplumun tüm dinamiklerinin ortak bir akıl yürütmesi gerekiyor. Toplumsal sorunların başında kadın kırımına dönüşen kadın katliamlardır. Bilinçli bir özel savaş politikasıyla kadınlar hedef alınıyor. Özelde uyuşturucu ve fuhuş giderek yaygınlaştırılıyor. Sayın Abdullah Öcalan tarihi bir çağrı yaptı. Bu çağrıyı hem halk hem de devlet için yaptı. Ve herkesin barış için çalışması gerektiğini ifade etti. Biz de bu doğrultuda toplumsal barışın inşası konusunda üzerimize düşen tüm sorumlulukları yerine getireceğimizin sözünü veriyoruz. Ancak biz kendi aramızdaki ittifakı sağlayamazsak kalıcı bir barışı inşa edemeyiz” sözlerine yer verdi.
‘Sayın Abdullah Öcalan’ın emeği çok büyük’
Yerine kayyım atanan Wan Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Abdullah Zeydan da toplumsal sorunların çözümüne katkı sunma noktasında ortak akıl ve iradenin oluşması gerektiğine dikkat çekti. Toplumsal sorunlar ve yoksulluğa vurgu yapan Abdullah Zeydan, mazbatanın verilmemesi sürecinden kayyım sürecine gerçekleşen halk direnişini hatırlattı. Ahlaki-politik topluma işaret eden Abdullah Zeydan, “Bu süreçte Sayın Abdullah Öcalan’ın emeği çok büyüktür. Bu süreci Türkiye toplumu destekliyor ve her zamankinden daha fazla umutluyuz. Ulus bilincine karşı ötekileştirici ve kutuplaştırıcı aşiretçilik anlayışını reddediyoruz. O nedenle bizler sonuna kadar Sayın Abdullah Öcalan’ın başlattığı süreci desteklerken, öte yandan halkı birbirine kışkırtan bu anlayışla mücadele edeceğimizi ifade ediyoruz” dedi.
DEM Parti Wan İl Eşbaşkanı Veysi Dilekçi, kentin iradesinin gasp edilmesine dikkat çekerek, bu gaspın halkın kendi sorunlarına odaklanmasını engellediğini ifade etti.
Kültürel dejenerasyona dikkat çekildi
Kentteki kültüren dejenerasyona dikkat çeken Nurdan Şarman , sömürgecilerin amacının kültürel zenginlikleri dejenere etmek olduğunu belirtti. Sömürgeciliğe karşı Kürtlerin kendi kültürünü dejenere etmemesi gerektiğine vurgu yapan Nurdan Şarman, iç yozlaşmaya değindi. Kadının, erkeğin maddi gücünün bir sembolü olarak temsil edilmeye çalışıldığını dile getiren Nurdan Şarman, bunların tehlikelerine işaret etti.
İşten çıkarılan işçiler salonda: Kürt olduğumuz için işten çıkarıldık
Konuşmalar esnasında kayyım tarafından işten çıkarılan 223 işçi toplantıya “Kayyım gidecek halk gelecek” ve “Direne direne kazanacağız” sloganları eşliğinde katıldı. İşçiler adına konuşan Elif Gemicioğlu, hafızanın unutulmaması gerektiğini vurguladı. Tüm gençlerin ortak beklentisinin kalıcı bir barış olduğunu belirten Elif Gemicioğlu, “Ne olursa olsun haksızlığa karşı ses çıkarmalıyız. İşçiler olarak bugün bir haksızlıkla karşı karşıyayız. Ve tüm toplumun bu haksızlığa karşı ses çıkarması gerekiyor. Nerede bir haksızlık varsa hepimizin ortak ses çıkarması gerekiyor. Sadece Kürt olduğumuz için işten çıkarıldık. Başka hiçbir sebebi yok. Sonu ne olursa olsun bu hukuksuzluğa karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Arşa çıkan barış bayrağının yere inmesine izin vermeyeceğiz” sözlerine yer verdi.
‘Kürtler üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine getirdi’
Barış Anneleri Meclisi adına konuşan Barış Annesi Hanife Koçak, “Biliyoruz ki kalıcı bir barış sağlanacak. Kürtler üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine getirdi. Sayın Öcalan, barış için hazır olduğunu söyledi. Biz de kalıcı bir barış hedefine odaklanmalıyız” dedi.
Toplantıda toplumun farklı kesiminden temsilciler konuşma gerçekleştirerek, sürecin
Necip Zeydan, MÜSİAD Wan Şube Başkanı Abdullah Aras, Nurdan Şarman, Dengbêj Kazo, Murat Atabay, Yasin İpek,
Konuşmaların ardından toplantının sonuç bildirgesini divan adına Jiyan Özkaplan okudu.
‘Yozlaşmaya karşı harekete geçelim’
Toplumsal barış ve dayanışmanın “Demokratik Toplum İnşası” ile sağlanabileceğine işaret edilen bildirgede, “Van’da son yıllarda giderek derinleşen toplumsal sorunlar, artık sadece bireysel değil, bütün bir toplumu tehdit eden boyutlara ulaşmıştır. Özel savaş politikalarının bölgemizde uzun süredir sistematik biçimde uygulanması; ekonomik krizin yarattığı yoksulluk ve güvencesizlik kapitalist modernitenin dayattığı yozlaşmış tüketim kültürü; başta gençler olmak üzere toplumun önemli bir kesimini etkisi altına almış durumdadır. Kadına yönelik şiddetin artması, aile içi veya aileler arası kavgaların sıradanlaşması, cinsel istismar suçlarının yaygınlaşması, uyuşturucu yaşının ilkokul çağına kadar düşmesi ve bireysel silahlanmadaki yaygınlık; Van’da ve bölgemizde toplumsal bir yozlaşmanın yaşandığını göstermektedir. Bu vakaların birçoğunun sonucunda ölüm, yaralanma ve ağır psikolojik travmalar açığa çıkmaktadır. Kadına yönelik her türlü şiddetin sistematik bir şekilde devam ettirilmesi, yaygın bir şekilde faillerin yaptırımsız kalması, erkek-devlet işbirliğinin sonucudur. Kadınlarla birlikte çocuklar, yaşlılar ve engelliler bu eril sistemin mağduru olmaktadır. Özellikle genç kuşakları telafisi güç kayıplarla karşı karşıya bırakan bu yozlaşmaya karşı harekete geçme ve tedbir alma hepimizin görevidir” denildi.
‘Kadınların sesi kendi öz örgütlenmeleriyle görünür hale getirilmeli’
Van ve bölge halkının, tarihsel olarak güçlü toplumsal dayanışma, ahlaki normlar ve kolektif yaşam biçimleriyle ayakta kalmış bir toplum olduğuna vurgu yapılan bildirgede, “Bugün yaşanan kriz hali, bu değerlerin sistematik olarak tasfiyesiyle doğrudan bağlantılıdır.
Tüm bu olumsuzluklara karşı çıkmak başta halkımız adına seçilmiş siyasetçilerin, Van’da örgütlü sivil toplum kuruluşlarının ve Kent Konseyi bileşenlerinin görevidir. Toplum olarak bir araya gelmek, dayanışmak ve çözüm üretmek zorundayız. Ailelerden başlayarak her birey, yaşadığı mahallesinden işyerine, sokağına kadar her alanda toplumsal sorunlara karşı sorumluluk almalıdır. Kadınlar, gençler, yaşlılar, öğretmenler, işverenler, esnaflar, imamlar, sağlık emekçileri, gazetecileri, sanatçılar; yani toplumun bütün bileşenleri, içine çekildiğimiz bu çöküş haline karşı sesini yükseltmelidir. İktidarın yok saydığı mahallelerin, gençlerin, kadınların sesi kendi öz örgütlenmeleriyle görünür hale getirilmeli ve bu olumsuz tablo dönüştürülmelidir” ifadeleri kullanıldı.
‘Öcalan’ın çağrısı toplumsal uyanış çağrısıdır’
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Manifestosu”na atıfta bulunulan bildirgede, “Bu çağrı sadece bir barış talebi değil, aynı zamanda toplumsal çürüme, ahlaki dejenerasyon ve kültürel yıkıma karşı bir toplumsal uyanış çağrısıdır. Tüm sorunların silahla değil diyalog ve müzakere ile çözülebileceğine ilişkin bu çağrının toplumsal barış için de bir davet olduğu bilinmelidir. Öcalan bu çağrısında, demokratik ulus anlayışının ve halkların birlikte yaşam projesinin tüm Orta Doğu halkları için tek gerçekçi çözüm olduğunu vurgulamıştır. Bizler de bu toplumsal barış için gerekli olan çabayı göstermeliyiz. Bugün bölgemizde yaşanan toplumsal kriz, ancak bu perspektifle aşılabilir. Kürt sorununun demokratik çözümü aynı zamanda kadın ve gençliğin örgütlülüğü ve özgürlüğü temelinde gerçekleşebilir. Barışın toplumsal bir içerikle yeniden inşa edilmesi; sadece silahların susması değil, yaşamın her alanında eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik normların hakim olması demektir. Van’da ve bölgemizde yozlaşmaya karşı bu bağlamda bir öz savunma kültürü, dili ve pratiği inşa etmeliyiz. Bu görev hepimizindir” sözlerine yer verildi.
‘Sessiz kalmak ölüme ve suça ortak olmaktır’
Sivil toplum örgütleri, sendikalar, demokratik kitle örgütleri olmak üzere tüm halk kesimlerinin barış, özgürlük ve toplumsal adalet ekseninde bir araya gelmesi gerektiğine işaret edilen bildirgede, “Bu aşamadan sonra sessiz kalabileceğimiz bir tablo yoktur. Sessiz kalmak ölüme ve suça ortak olmaktır. Kayıtsız kalmak toplumsal barışın önünde engel olmaktır. Örgütlü ve bilinçli bir toplumsallık ve birlikte eşitçe yaşam için hepimizin inisiyatif alması, evimizden, sokağımızdan, mahallemizden ve ilimizden bu yoz yaşam ve tüketim durumlarının olmaması için mücadeleyi başlatmamız gerekmektedir. Sorunları kavga ile değil diyalogla çözebiliriz. Kavgaya bulaşan tarafların sorunlarını ağırlaştıracağı ve bu sorumluluktan kaçamayacağını tüm Van halkı bilmelidir. Bugünden sonra bireysel silahlanmaya, aileler arası kavgalara, kadına yönelik şiddete ve uyuşturucu madde kullanımına karşı tüm bileşenlerimizle mücadeleyi derinleştireceğiz. Her yerde bu zihniyeti teşhir eden, buna bulaşmış kişilikleri ifşa eden ve bu yapılarla toplumsal olarak mücadele eden bir dönemi başlatıyoruz. Van ve bölge halkı olarak geçmişten gelen direngenliğimizle, dayanışma geleneğimizle bu kriz halini birlikte aşabiliriz. Birlikte başarabiliriz. Yaşamın her alanında özgürlükçü bir yaşamı birlikte inşa edelim” denildi.
Sonuç bildirgesinin ardından toplantı sona erdi.