
Cinsiyetçi zihniyet ‘şiddet kültürü’ yarattı
- 09:04 17 Ağustos 2025
- Güncel
AMED – Cinsiyetçi zihniyetin toplumda meşrulaştırmaya çalıştığı gerekçelerden dolayı kadınlar katlediliyor. Çözümsüzlüğünü koruyan bu soruna karşı konuşan kadınlar, kadına yönelik şiddetin ve katliamın bir kültür haline geldiğini belirterek, faillerin ise erkek aklı olduğunu vurguladı.
Cinsiyetçi toplumda alt kimlik olarak sayılan kadın, her gün bu zihniyetin sistematikleşen politikalarıyla karşı karşıya kalıyor. Bahsettiğimiz bu egemen erkek toplumda kadınlar her yeni güne taciz, tecavüz, şiddet, katledilme ile karşı karşıya kalırken; Türkiye’nin bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi, mevcut yasaların işletilmemesi ve yargının faillere uyguladığı cezasızlık politikaları da yaşanan bu olayların katbekat artmasına gerekçe oluyor.
Ajansımızın basına yansıyan haberlerden derlediği 2025 yılının ilk 7 ayını kapsayan şiddet çetelesi verilerine baktığımızda ise şu tablo ile karşı karşıya kalıyoruz:
*Ocak ayında 32 kadın katledildi, 25 kadın ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.
*Şubat ayında 15 kadın katledildi, 18 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.
*Mart ayında 24 kadın katledildi, 14 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.
*Nisan ayında 34 kadın katledildi, 14 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.
*Mayıs ayında 21 kadın katledildi, 19 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.
*Haziran ayında 19 kadın katledildi, 6 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.
*Temmuz ayında 28 kadın katledildi, 25 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.
Çözümsüzlüğünü koruyan bu sorunlara karşı kadınlar değerlendirmelerde bulundu.
Erkek aklı şiddeti besliyor
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Amed Milletvekili Sevilay Çelenk, kırım haline dönüşen kadın katliamlarındaki failin “erkek aklı” olduğunu belirterek, “Kadın katliamları, kadına yönelik şiddetin artması bizim için çok yakıcı bir sorun. Türkiye’de her gün yeni bir veçhesiyle karşılaştığımız, korkunç bir hâl alan; kadını eziyet ederek, çocuklarıyla birlikte öldürmek, kadını öldürdükten sonra kendi hayatına son vermek gibi çaresiz bırakan ve artık yalnızca mevzuat ya da cezai tedbirlerle ele alınabilecek bir sorun olmaktan çıkan bir durumla karşı karşıyayız. Üstelik bu sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada böyle. Bu açıdan baktığımızda, sistematik kadın kırımının toplum hayatındaki tüm huzursuzlukların, sömürünün ve eşitsizliklerin kadına yönelen şiddetle görünür hâle geldiğini söyleyebiliriz. Çünkü bu şiddet kültürünün en açık faili erkekler, erkek iktidarı, erkek siyaseti ve erkek aklıdır. Böyle olunca bu güç, kendisinden zayıf olana yöneliyor” ifadelerini kullandı.
Meşrulaştırılmaya çalışılan ‘şiddet kültürü’
Kadının irade gösterdiği her yerde, erkeğin kendi hayatını kontrol altına almak için gösteremediği iradeyi, kadının iradesini kırarak göstermeye çalıştığını söyleyen Sevilay Çelenk, “Bir kadının kendisini terk etmesinden, herhangi bir talebine ‘hayır’ demesine kadar her durumu şiddetle çözmeye çalışan bir anlayışla karşı karşıyayız. Fakat bunu tekil rahatsızlıklar ya da bir erkeğin hastalıklı zihniyeti olarak göremeyiz. Bu artık bir ‘şiddet kültürüdür’ ve bu kültürle başa çıkmanın yolları üzerine düşünülmelidir. Bu başa çıkış, toplumdaki tüm eşitsizlikleri ve çözümsüz sorunları birlikte ele almayı gerektirir. Bizim açımızdan bu, yıllarca ‘Kürt sorunu’ oldu. Çünkü toplumu bir huzur etrafında bir araya getirmek hep ‘güvenlik’te arandı. Oysa yalnızca güvenlik tedbirleri bunu sağlayamıyor. Şiddetle ilişkili kültürün ve zihniyet örüntülerinin dönüştürülmesi gerekiyor. Bunun için de pozitif bir barış iklimi şart” sözlerine yer verdi.
‘İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme faile güç verdi’
Türkiye’nin bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilmesini hatırlatan ve bu kararın toplumdaki şiddet potansiyelini cesaretlendirdiğini ifade eden Sevilay Çelenk, “Bu karar doğrudan şiddeti artıran tek sebep olmayabilir. Ancak sözleşmeden vazgeçilmesi, mevcut şiddet potansiyelini cesaretlendirmiştir. Bu kesinlikle göz ardı edilemez. Bu ülkede ciddi bir şiddet potansiyeli varken, en önemli ve gurur duyulacak mekanizmalardan biri kadınların elinden alındı. Peki, neden yapıldı? Popülist sağ iktidarların, birkaç gazetede ve köşede yazan müptezel bazı yazarların kışkırtmasıyla… Sözleşmede hiç geçmeyen maddeler uydurularak, aslında geçseydi iyi olacak noktalar abartılarak, sözleşmenin gerçek mahiyeti gizlenerek toplum kışkırtıldı. Aslında toplumun genelinde böyle bir karşıtlık yoktu. Tamamen popülist, gündelik politikalar sonucunda sözleşme elimizden alındı ve bu, şiddet faillerine cesaret verdi. O tarihte 6284 sayılı yasa güvence olarak gösterildi. Ancak kısa sürede gördük ki 6284 de hedefe konuyor. Nafaka hakkı da hedefe konuyor. Kadınların tüm kazanımları birer birer hedef alınıyor. Dolayısıyla bir kez taviz verildiğinde, gerisi de elimizden gidiyor. Her şeyden önce bunu aklımızda tutmamız gerekir” dedi.
Kadınlar isyanlarıyla sokakta
Sevilay Çelenk, yaşanan bu sorunlara karşı isyanlarıyla alanlarda olacaklarını belirterek şunları söyledi: “Türkiye’de mücadelenin her alanında kadınları görüyoruz. Yoksullukla mücadelede, yaşlılara yönelik ayrımcılıkla mücadelede, kadına yönelik şiddetle mücadelede… Kadınlar en zor zamanlarda bile sokağı terk etmediler, birbirlerini yalnız bırakmadılar. Bunu sürdürmek zorundayız çünkü hayatlarımız söz konusu.”
‘Devletin tasarladığı kadın profiline bürünmemizi istiyorlar’
Amed Büyükşehir Belediye Meclis üyesi Amine Kutlay ise devletin kadınları korumadığını, aksine uyguladığı politikalarla daha çok zarar verdiğini ifade ederek, “Maalesef bu ülkede en değersiz varlık kadın. Her gün bir kadın katliamı, bir kadın ölümüyle karşı karşıyayız. Artık kadın katliamları öyle bir hâl aldı ki çocuklara bile el uzatılıyor. Bizi koruması gereken polisler, maalesef bizi kadınları korumuyor; sadece kadınları ablukaya alıp, basın açıklaması yapmasını, isyan etmesini, ses çıkarmasını engelliyor. Bizlerden evde oturmamız ve istedikleri gibi olmamız isteniyor. Erkek ‘otur’ dediğinde oturmamız, ‘kalk’ dediğinde kalkmamız gerekiyor. Genel olarak istedikleri bu. Devletin şekillendirdiği bir ‘kadın potansiyeli’ istiyorlar. Kadınları öldürerek sindirmeye, eve hapsetmeye çalışan bir devletle karşı karşıyayız” diye belirtti.
‘İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden devlet kadının arkasında değildir’
“Biz kadınlar isyan ediyoruz, bu katliamlara karşı duracağız” diyen Amine Kutlay, her alanda yaşanan bu sorunlara karşı seslerini yükselteceklerini vurguladı. Amine Kutlay, “Sesimiz çıktığı kadar bağıracağız, birbirimizi güçlendireceğiz. Varlığımızı, kadın dayanışmasını koruyacağız. Bir gecede İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden bir devlet, artık kadının arkasında değildir. Türkiye, kadının sokakta rahatça yürüyemeyeceği bir ülkeye dönüşmüştür. Bu durum hem Kürdistan bölgesinde hem Türkiye’nin batısında aynı. Kadın, her gün birlikte yaşadığı erkekle yaşamak istemediği, boşanmak istediği veya ailesi tarafından reddedildiği için öldürülüyor. Biz ‘Kadın yaşamdır’ diyoruz. Yaşamı var eden, hayat veren kadınken, bugün kadını yok eden bir sistemle karşı karşıyayız” şeklinde konuştu.
‘Kadınlar korunmuyor, erkekler cezasız kalıyor’
Amine Kutlay, faillere uygulanan cezasızlık politikasına da dikkat çekerek, “Failler ortada; ancak mahkemeler ve devlet bu failleri koruyor. Kravat takarak, takım elbise giyerek, ‘pişmanım’ diyerek hafifletici sebeplerden yararlanıyorlar. Kadınlar korunmuyor, erkekler cezasız kalıyor. Cezasız kalan erkekler şiddeti yeniden ve yeniden uyguluyor, örnek oluyor. Bu örnekler çoğalıyor, şiddet yoğunlaşıyor. Bir daha bir kadın ölmesin, bir yaşam sönmesin diye ‘Sözümüz bitmedi, şiddeti birlikte durduracağız. Kadın kırımına isyan ediyoruz’ kampanyamızla her alanda sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz” dedi.