Dünya kadın mücadelesine bir ilham kaynağı daha: Belucistan direnişi

  • 09:03 28 Eylül 2025
  • Siyaset
Melek Avcı
 
ANKARA – Belucistan'da sömürgeye karşı kadınlar öncülüğünde dünya kadın mücadelesine yeni bir ilham kaynağı ve direniş hattı öne çıkıyor. Bağımsızlık ilanından zorla işgale, kayıplardan kadınların öncülük ettiği uzun yürüyüşlere kadar Belucistan, tarihin en uzun süren özgürlük mücadelelerinden birine tanıklık ediyor.
 
Son dönemlerde kadınların öncülük ettiği Belucistan’daki direniş dünya kadınlarına ilham kaynağı oluyor. Belucistan'ın tarihi, direnişi, baskı ve uluslararası toplum tarafından büyük ölçüde göz ardı edilirken, halklar, kendi kaderini tayin etme mücadelesi ile öne çıkıyor. Mücadelenin siyasi alanına öncülük eden kadınlar, son yıllarda silahlı mücadelede de öne çıkıyor.
 
Böl-parçala-yönet yöntemi: Belucistan'da 
 
Kadınların öncülük ettiği Belucistan direnişinin dünü ve bugününü ele aldık. 
 
Belucistan, tarihsel olarak İran, Afganistan ve Pakistan arasında bölünmüş bir coğrafya. Üç devletin sınırları içinde parçalanmış durumda olan bu coğrafyanın en büyük parçası, Pakistan topraklarının yüzde 44’ünden fazlasını oluşturan ve birkaç milyon insana ev sahipliği yapan engebeli, kaynak açısından zengin, açık bir bağımsızlık ilanına rağmen Pakistan tarafından zorla işgal edildi. 
 
Vaat ve ihanet
 
11 Ağustos 1947’de, Pakistan’ın bağımsızlığından sadece üç gün önce, Belucistan’ın çoğunu yöneten ana siyasi organ Kalat Hanlığı, Mir Ahmad Yar Khan’ın yönetimi altında tam bağımsızlığını ilan etti. Bu deklarasyon, İngiliz Kraliyeti ve Pakistan devletiyle yapılan anlaşmalara dayanıyordu.
 
Bu deklarasyon sembolik olmanın ötesindeydi; bu, İngiliz Kraliyeti ile yapılan resmi anlaşmalar ve yeni ortaya çıkan Pakistan devletiyle yapılan karşılıklı anlaşmalarla desteklenen bir egemenlik beyanıydı. Kalat eyaleti, İngiliz sömürge yönetimi sırasında Kalat Antlaşması (1876) aracılığıyla, kendi silahlı kuvvetleri, idaresi ve Darul Umara (soylular) ve Darul Awam'dan (topluluk) oluşan iki meclisli yasama organıyla yarı özerk bir statüyü korumuştu.
 
İşgale karşı isyan başladı
 
Ancak birkaç ay içinde Pakistan, askeri baskıyla Quetta ve Khuzdar gibi şehirleri işgal etti. 27 Mart 1948’de Kalat Hanı zorla bir katılım anlaşması imzaladı. Bu durum, Beluclar tarafından gayrimeşru bir işgal olarak görüldü. Han’ın kardeşi Prens Abdülkerim, aşiret milisleriyle gerilla savaşını başlattı.
 
Böylece onlarca yıllık isyan süreci başlamış oldu. Kalat'ın tahta çıkışı ve ardından gelen olaylar, tarihçiler tarafından, bir ülke içindeki bir bölgede gerçek rıza olmadan hakimiyet kurulmasını ve sömürülmesini geleneksel sömürge dinamiklerini yansıtan bir süreç olan “iç sömürgeleştirmenin” klasik bir örneği olarak tanımlanıyor. Aynı okuma, tıpkı dört parça Kürdistan’ın iç sömürgeleştirilmesiydi. 
 
İç sömürge ve sonuçları
 
* İç sömürgeleştirme; bir devlet içindeki egemen grubun, diğer bir kimliğin bölgesini kaynaklarını, kültürünü ve haklarını rıza olmadan sistematik olarak kullanması ve kontrol etmesidir. Diğer ulus devletleri içeren klasik sömürgeciliğin aksine, iç sömürgeleştirme tanınmış devlet sınırları içinde gerçekleşir ve bu da diğer kimliğin uluslararası alanda tanınmasını, hak arayışını zorlaştırır.
 
* Belucistan örneğinde, birkaç temel önemli gösterge bu sömürge ilişkisine işaret ediyor: Siyasi hakimiyet; Belucistan, Pakistan'ın en büyük eyaleti olmasına rağmen, temsili yok denecek kadar az. Merkezi hükümet, genellikle askeri olmak üzere atanmış valiler aracılığıyla doğrudan kontrol uygularken, seçilmiş eyalet hükümetlerinin yetkileri sınırlıdır. Önemli kararlar, Pakistan'ın başkenti İslamabad'da tartışılmadan alınıyor. 
 
* Ekonomik sömürü; Zengin doğal gaz, bakır, altın ve kömür yataklarına rağmen gelir bölgeye aktarılmıyor. Kültürel baskı; Beluci dilli kadınlar ve nüfusun çoğunluğu tarafından konuşulurken resmi olarak sınırlı tanınırlığa sahip. Müfredat Urduca ve İslami kimliği vurgularken, Belucistan'ın tarihi ve kültürü tahrip edilerek asimilasyona uğruyor. 
 
* Sömürge yerleşim modeli; Pencap ve Sindh’den hükümet tarafından büyük teşviklerle yerleşimciler Belucistan'ın önemli kent merkezlerine yerleştiriliyor. Kentin sosyal ve yapısını değiştiren bu  “demografik sel”, yerli nüfusun siyasi etkisini zayıflatmayı amaçlayan sömürge yerleşim modelli olarak kullanılıyor.
 
Devlet şiddetine karşı direniş büyüyor
 
Beluc direnişi, her birine devlet şiddetiyle karşılık verilen birkaç ayaklanmayla kendini gösterdi. Pakistan hükümeti bu ayaklanmalara, tutuklamalar, insan kaçırma, halka açık idamlar, köy yakmalar ve göçlerle karşılık verdi. Belucların 2000’lerden bugüne direniş biçimlerini oluşturan en önemli dönüm noktası ise Nawab Akbar Bugti'nin askeri operasyonlara karşı direnişine dayanıyor. Bu aşama, hem silahlı ayaklanmalar hem de sivil toplum aktivizmi ile karakterize edilir. Beluçların siyasi tarihinde önemli bir figür olan Akbar Bugti'nin 2006 yılında askeri bir operasyon kapsamında öldürülmesi yaygın eylemlere yol açtı ve daha organize bir direnişe doğru bir dönüm noktası oldu.
 
Her şiddet döngüsü Belucları mücadeleye daha da yönlendirdi. Kadınların hak talepleri ve halkın bağımsızlık talepleri arttı. Pakistan'ın kontrgerilla stratejileri sürekli olarak sivilleri hedef aldı ve tüm topluluklara, potansiyel direnişçiler gibi davranarak, yok etme savaşına girdi. 
 
25 bin kişi kaybedildi
 
Son belgeler Belucistan'da sivil halka yönelik sistematik Devlet şiddetini ortaya koydu. Belucistan İnsan Hakları Konseyi (HRCB), yalnızca Mart 2025'te 181 insan kaçırmayı belgeledi. 2000’li yılından bu yana tahminen 25 bin insan ortadan kaybedildi.
 
“Left missing” olarak adlandırılan bu kaçırmalarda toplumda aktif olan kadınlar, öğrenciler, öğretmenler, gazeteciler ve siyasi aktivistlere yöneliyor hükümet bu insanları kaçırarak, toplumsal direniş alanlarını yok etmeye çalıştı. 
 
Çocuklara ‘terör’ suçlaması
 
Devlet şiddeti çocuklara da yöneldi: özellikle Gwadar’da 7 yaşındaki bir çocuk dijital medyada güvenlik politikalarının Beluc halkına karşı kullanıldığını gösteren görüntüleri internette paylaştığı gerekçesiyle “terörle mücadele kanunu” kapsamında suçlandı. Çocuğun avukatı ve insan hakları örgütleri, bunun “çocuk haklarına ve ifade özgürlüğüne açık bir müdahale olduğunu” belirterek, suçlamaların geri çekilmesini talep etse de iddianame geri çekilmedi.  
 
Kadınlar örgütleniyor
 
Devletin sömürge şiddetine karşı kaybedilenlerin aileleri, özellikle de kadınlar, güçlü örgütsel gruplar oluşturmak için tarih sahnesine çıktı. Oğlu 2009 yılında ortadan kaybolan Mama Qadeer tarafından kurulan “Voice for Baloch Missing Persons (VBMP)” örgütü, sürekli taciz, tehdit ve korkutmalara karşı kayıp vakalarını toplamaya ve belgelemeye başladı. 
Kaybedilen insanların cansız bedenleri tespit edildi, bedenlerde işkence izlerine rastlanılıyordu. İşkence izleri ile Beluc halkına mesajlar verilmek isteniliyordu. Özellikle kadınlar, insan hakları aktivistleri, araştırmacılar ve gazetecilere yönelen bu tutum, tüm bu kesimler tarafından Belucistan’da bir “izleme devleti” yaratılmaya çalışıldığı görüşünü açığa çıkarıyordu. Tüm bu belgelemeler, “izleme devletine”ne rağmen eylemlere dönüştü.  
 
Kadınlar öncülük ediyor
 
Son dönemdeler Beluc direnişinde kadınların öne çıkması dikkatleri üzerine çekiyor. Son yıllarda kadın siyasi liderlerin sayısı arttı. Babası kaçırılan ve daha sonra ölü bulunan Dr. Mahrang Baloch bu değişimin ana figürü olmuştur. Karaçi Üniversitesi'nden doktor olarak eğitim almış, geleneksel Beluc değerlerini modern siyasi stratejilerle birleştiren yeni nesil eğitimli, etkili aktivistleri temsil eden bir figür olarak direnişin yapısını başka bir aşamaya çekti. Dr. Mahrang Baloch, 2023 yılındaTurbat'tan İslamabad'a binlerce kişinin katıldığı bin 500 kilometrelik bir eylem yürüyüşü olan tarihi Beluc Uzun Yürüyüşü'ne öncülük etti. Kayıplar için adalet çağrısında bulunulan yürüyüş, medyanın ilgisini ve uluslararası desteği çekti. Daha sonra Mahrang Baloch’un tutuklanması verdiği mesajı halkı arasında daha da güçlendirdi.
 
Kadınlardan stratejik değişim
 
Kadınların öncülük ettiği bu hareket, tamamen kabilesel ve silahlı direnişten, sivil toplumun daha geniş seferberliğine doğru stratejik bir değişimi temsil ediyordu. Beluc Kadın Forumu ve Beluc Öğrenci Eylem Komitesi gibi örgütler, farkındalığı artırmak için dijital medyayı, iç lobiciliği ve barışçıl protestolarını mücadelelerinde etkili bir şekilde kullanmaya başladı. Mücadelenin etkisi derinleştikçe devletin şiddeti de derinleşmiştir: Toplu tutuklamalar, işkence ve korkutmalar artık şiddet içermeyen aktivistlere de yöneldi.
 
Direnişin kadın hali
 
Demokratik ve barışçıl eylem ve çalışmaların yanı sıra savunma ve strateji çalışmaları açısından bakıldığında da 2020’den bu yana Beluc kadınlarının militan rollerde artan varlığı öne çıkıyor. Bu değişim yalnızca sosyal açıdan önemli olmakla kalmıyor, aynı zamanda devrimci bir doktrinin parçası olarak da tanımlanıyor. Kadınların gerilla savaşçısı olarak kullanılması, gizli servisin çalışmalarını zorlaştırıyor ve tehditlerin değerlendirilmesine yönelik geleneksel modellerin geçerliliğini yitirmesine neden oluyor. Beluc direnişlerinin dağlardaki gerilla taktiğinden kentsel direnişe doğru evrilmesinde  Beluc kadınları bu değişimde merkezi bir rol oynuyor. 
 
Kürt kadınları ilham oldu
 
Daha önce birçok kez röportaj yaptığımız Beluc kadınları Rojava’daki  kadın sistemi ve direniş yapılanmasını YPJ savaşçıları üzerinden örneklendirerek, bu sistemi kendi direniş biçimlerine entegre etmeye çalıştıklarını ifade etmişti. 
 
Beluci aktivist Dur Bibi daha önce verdiği röportajda, “Şiddetin biçimleri farklı olsa da baskının kendisi Belucistan'dan Kürdistan'a kadar her bölgede aynı kalmaktadır. Bu ortak acı ve mücadele bizi aynı slogan altında birleştiriyor. “Jin Jiyan Azadi” paylaştığımız acıyı ve hepimizin yankıladığı özgürlük çağrısını yansıtıyor. Kürt Özgürlük Hareketi silahlı mücadelede kadın kavramını küresel bilince taşıdı. Bu, Sudan'dan Belucistan'a kadar direniş hareketlerini etkiledi. Shari Baloch, Sumayya Baloch ve Mahal Baloch gibi şahsiyetler, kurtuluş mücadelesinin yanında yaşamın çok küçük kaldığını fark ettiler. Tıpkı Şehit Zilan gibi; faşist bir devlete karşı direnmek için hayatlarından daha fazlasını vermeleri gerekirse onu da vereceklerini anladılar. Hareketimiz bu ilhamı Kürt Hareketi de dahil olmak üzere dünyadaki diğer hareketlerden aldı” ifadelerini kullanmıştı. 
 
Kadınlar devleti krize sokuyor
 
Resmi olarak silahlı kanada dahil edilmemiş olsalar da Beluc kadınları protesto, örgütlenme ve sembolik direniş yoluyla sürekli olarak direnişin sesi oldu. Askeri açıdan bakıldığında, kadınların dahil edilmesi savaş alanını genişletti: kadınlar kentsel, kırsal ve istihbarat alanlarında faaliyet göstererek savaş alanına ilişkin katı varsayımları kendi coğrafyalarında da kırdı. Propaganda savaşını değiştirdiler. Aynı zamanda devlet doktrinini de yıktılar; Pakistan'ın kontrgerilla modeli paternalist, kabilesel ve cinsiyete özgü olarak yükseliyor. Bunun üzerine strateji geliştiren devlet kadınlarla karşı karşıya kaldığında stratejik bir kimlik krizine giriyor.
 
Şiddet döngüsünü kırmak
 
Belucistan'ın tarihi, günümüz dünyasında en uzun süren ve aynı zamanda gözden kaçırılan kendi kaderini tayin etme mücadelelerinden biridir. 11 Ağustos 1947'de Belucistan bağımsızlığını ilan etti, ancak egemenliği birkaç ay içinde askeri baskıyla geri alındı. Yetmiş yılı aşkın bir süredir birbirini izleyen Pakistan hükümetleri, Belucistan topraklarından muazzam zenginlikleri çekerken sistematik baskı yoluyla kontrolü sürdü.
 
Kadınların önderliğinde şiddet içermeyen bir direnişin ortaya çıkışı, bu çatışmayı şekillendiren şiddet döngüsünün kırılması için bir umut olarak görülmekte. Gözaltına, işkenceye ve korkutmaya rağmen adalet talep etme cesaretleri, Beluc halkının dayanıklılığının ve barışçıl bir çözüme olan bağlılıklarını da gösteriyor.