‘NATO, CPT, AİHM tecrit suçunun tarafıdır’
- 11:08 11 Ocak 2023
- Güncel
ANKARA - İmralı tecridine karşı süren eylemde konuşan HDP Milletvekili Kemal Bülbül, “NATO, CPT, Avrupa Birliği, AİHM, bu suçun tarafıdır. Zira burada uluslararası bir komplo ve uluslararası bir sistem söz konusu” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekillerinin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları ve ailesiyle görüştürülmesi talebiyle başlattıkları nöbet eylemi, 15'inci gününde devam etti. Meclis önündeki nöbete milletvekilleri Kemal Bülbül, Abdullah Koç, Muazzez Orhan, Sıddık Taş, Hüseyin Kaçmaz, Erdal Aydemir, Murat Çepni, Kemal Peköz, Celadet Gaydalı ve Nuran İmir katıldı. Burada vekiller adına Kemal Bülbül konuştu.
‘AKP-MHP iktidarı suç işliyor’
AKP ve MHP ittifakının insan hak ve özgürlüklerine karşı suç işlediğini kaydeden Kemal, “Tecrit hukuki bir suçtur, bu suçun tarafı AKP-MHP hükümeti, aynı zamanda savcılar, hukuk kurumunun kendisidir. Bunun dışında NATO, CPT, Avrupa Birliği, AİHM, bu suçun tarafıdır. Zira burada uluslararası bir komplo ve uluslararası bir sistem söz konusu. AB Türkiye’de insan hak ve özgürlüklerin dair gelişmeleri titizlikle izler, bu konuda yayınlarken, İmralı’daki sisteme dair hiç bir zaman bir cümle sarf etmemiştir” değerlendirmelerinde bulundu. Yine CPT’nin incelemelerini paylaşmamasına işaret eden Kemal, bu durumun kamuoyunda endişe yarattığına değindi.
‘İmralı’daki tecrit Kürtlere ve kurumlarına darbe olarak yansıyor’
Kemal, tecridin siyasi bir abluka olduğunu belirterek, şöyle konuştu: “Adada uygulanan sistem, sadece bir insanı tecrit edip, sosyal, siyasal, kültürel yaşamdan, ailesi ve avukatlarıyla iletişimden koparmaktan ibaret, basit bir şey değildi. Bu siyasi bir ablukadır. Bu siyasi ablukada dışarıda Kürt halkına, onun kurumlarına karşı tecrit olarak, darbe olarak, kayyım olarak devam etmektedir. Kadına, gençliğe karşı tecrit ve saldırı olarak, vekillere dokunulmazlık olarak, parti yöneticilerimize haksız hukuksuz yere şafak darbeleriyle gözaltı ve tutuklama olarak, bir bütünen Türkiye’ye karşı psikolojik özel savaş olarak devam etmektedir.”
‘Tecride karşı olmak demokrasiyi savunmaktır’
“Tecride karşı olmak demek, demokrasiyi insan hak ve özgürlüklerini, eşitliği, adaleti savunmak demektir” sözlerine yer veren Kemal, Abdullah Öcalan’ın fikir ve görüşleriyle Ortadoğu'nun, Türkiye’nin ve Kürt halkının, Türkiye halklarının eşit, özgür ve bir arada ortak yaşamını savunduğunu vurguladı. Bu düşünceleri savunmanın da suç olamayacağının altını çizen Kemal, “Biz de burada bu meşru ve demokratik hakkı ifade etmek ve Sayın Öcalan’ın Türkiye’de barışın ve demokrasinin, Kürt sorununun çözümünün, kilitlenmiş bu tecrit sisteminin demokratik şekilde çözümünün savunulması için bir görüşme yapılması gerektiği kanısındayız. Ama biz de burada tecrit altındayız” ifadelerini kullandı.
‘Demokratik çözüm için görüşme sağlanmalı’
Kemal konuşmasını şöyle sürdürdü: “Adalet Bakanlığına gitmemiz engelleniyor, Adalet Bakanlığı’nın önü teneke ile kapanmış. Adalet Bakanlığı teneke bakanlığı olmuş. Türkiye’nin 3’üncü büyük partisinin milletvekilleri, yöneticileri, kitlesi, demokratik kurum ve kuruluşlar, binlerce avukat, binlerce akademisyen, toplumsal barışı savunuyor ama bu toplumsal barışı savunmak Sayın Fincancı’ya karşı tutuklama, akademisyenlere ihraç olarak yansıyor. Dolayısıyla adada uygulanan tecrit sistemi, sadece adaya mahsus değil. Ortadoğu’ya, Türkiye’ye ve Kürdistan’a mahsus bir tecrittir. Bu tecrit suçtur, bu suçun yargılanması, hukuk, adalet ve demokrasi önünde bir gün mutlaka yapılacaktır. Bir an önce tecride son verilmelidir ve demokratik, barışçıl çözüm için Sayın Öcalan ile görüşme sağlanmalıdır.”