‘Şiddetin, ekonomik krizin, ihlallerin kaynağı tecrit!’
- 09:05 14 Şubat 2024
- Güncel
Pelşin Çetinkaya
AMED - Tüm dünya halklarına 3’üncü bir yol sunan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan ve devamında tüm Kürt halkına sirayet eden mutlak tecride karşı tepki gösteren kadınlar, cezaevlerindeki ihlallerin, asimilasyonun, şiddetin ve ekonomik krizin kaynağının tecrit olduğunu vurguladı.
Uluslararası komplo ile 15 Şubat 1999 tarihinde Türkiye’ye getirilen PKK Lideri Abdullah Öcalan, 25 yıldır özel olarak dizayn edilen İmralı Adası’ndaki F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutuluyor. 35 ayı aşkındır farklı gerekçelerle hem ailesiyle hem de avukatlarıyla görüştürülmeyen Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit, mutlak iletişimsizlik haline dönüştü. Dünya halklarına “demokratik modernite” paradigması ile 3’üncü bir yolu sunan ve “Kurdistan yoktur ve meftundur” diyenlere karşı yeniden Kürt halkını ayağa kaldıran Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi kırmak ve Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanmak amacıyla Adalet Bakanlığı’na binlerce başvuru yapıldı. Başvuruların yanıtsız bırakılması ve İmralı’dan haber alınamaması üzerine ise 10 Ekim 2023’te “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm” kampanyası başlatıldı. Giderek büyüyen kampanya çerçevesinde hem Avrupa, hem Türkiye hem de Kurdistan’da eylem ve etkinlikler sürüyor.
Komplodan bu yana tecrit politikalarının yaşamın farklı alanlarına yansımalarına dair kadınlar değerlendirme bulundu.
‘Abdullah Öcalan dünya halklarına 3’üncü yolu sundu’
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 25 yıldır İmralı’da tecrit altında tutulduğunu ifade eden Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Amed İl Eşbaşkanı Sultan Yaray, mutlak iletişimsizlik haline dikkat çekti. Tecride karşı başlatılan “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm” hamlesine değinen Sultan, “Bu kadar baskı, zorluk ve tutuklamalara rağmen herkes Sayın Abdullah Öcalan’ın şahsına, ideolojisine ve paradigmasına sahip çıkıyor, bu tecridi kabul etmiyor. Abdullah Öcalan dünya halklarına 3’üncü bir yol sundu. Sunduğu 3’üncü yol sadece Kürtlere değil esaret altında olan bütün halklara sunduğu bir yoldur. Nereye baksak topluma zarar veren, çürüten ve dökülen bir kapitalist ve emperyalist sistem görüyoruz. Bu sistemlere karşı gelişen alternatifler bütün dünya iktidarlarını rahatsız ettiği gibi kabul de etmiyorlar. Bu yüzden var olan tecrit sadece Türkiye ile bağlantılı değildir” dedi.
Sultan, Kürtlerin eski Kürtler olmadığını ve kimsenin artık onları yok sayamayacağını dile getirirken, “Kürtler, kendi özgürlüklerini Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünde buluyor. Tek ve en önemli muhatap Sayın Öcalan’dır. İyi biliyorlar ki bu tecrit kalkmadan ne yaşatılan zorluklar, baskılar biter ne de işkence son bulur. Tecrit, etkisini toplumun her kesiminde yansımasını buluyor” şeklinde konuştu.
‘Tecrit tüm yaşamı etkisi altına alıyor’
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Amed Şube Kadın Sekreteri İlknur Ayik, tecridin yoksulluk, kriz, kaos, yok sayma ve savaşın derinleşmesi anlamına geldiğini belirtirken, tecridin sadece bir yeri değil bütün yaşamı etkisi altına aldığını aktardı. Tecridin amacının toplumları çökertmek, siyaset, dil, kültür, ekonomi gibi alanlarda baskı uygulamak olduğunu söyleyen İlknur, “Ne yazık ki yıllardır bu tecridi yaşıyoruz. Kürtçe dilinin yok sayılması, birçok siyasetçinin tutuklanması, kayyum politikaları, birçok sanatçı, gazeteci ve aydının tutuklanması, kadın kurumlarına ve sivil toplum kuruluşlarına baskı yapılması İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi birer tecrit örneğidir” dedi.
‘Cezaevleri birer işkence yerlerine dönüştürülmüş’
Tecridin cezaevlerinde de ağır şekilde işlendiğine dikkat çeken İlknur, “Cezaevleri genel itibari ile koşulları gereği sağlıksız yerler. Koşullar psikolojik iyi olma halinin yanında fiziksel veya biyolojik iyi olma halini de imkansız kılıyor. Sağlıklı beslenememe, yeterli havalandırma koşullarının oluşmaması, ısınma problemleri, yeterli spor yapamama ve kültürel aktivitelerin yetersizliği bireyde ciddi sağlık sorunlarına yol açmaktadır” vurgusu yaptı. Tüm bu sağlıksız koşulların kadınlar için daha da zorlu hale geldiğinin altını çizen İlknur, “Başta yaşam hakkı olmak üzere bireyin sağlıklı yaşamı ciddi tehditler altında. Hastalıkları ortadan kaldırmanın ve engellemenin en etkili yolu koruyucu sağlık tedbirleri almaktır. Fakat cezaevleri birer işkence yerine dönüştürüldüğü için sağlığı koruyucu tedbirler alınmamaktadır. Hastalık kapan tutuklular ise günlerce sağlık hizmetine erişememektedir. Cezaevi idareleri bu konuda aleni suç işlemektedir. Ayrıca hapishanede yaşamını tek başına idame ettiremeyen bir mahpusun toplum güvenliği gerekçe gösterilerek hapiste tutulması kabul edilemez” sözlerine yer verdi.
‘Tecrit beraberinde çözümsüzlüğü getiriyor’
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde eşi benzeri olmayan ağır bir hak ihlali uygulandığına dikkat çeken Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Amed İl Eşbaşkanı Pınar Sakık Tekin ise “Orada yaşanan tecrit durum beraberinde çözümsüzlüğü getiriyor. Tecrit, başta Kürt sorunu olmak üzere, toplumda yaşanan birçok çoklu krizlerin çözümsüzlüğüdür. Mesela bir ekonomik kriz tecritten ayrı düşünülemez” vurgusu yaptı. Pınar, yaşanan savaşların tecride dayandığını söylerken, “2013 senesinde bir çözüm süreci vardı, o süreçte gerçek anlamda başta Kürtler olmak üzere dil, din, ırk fark etmeksizin birçok kesim ve halklar bu durumdan memnundu. O süreçte toplumda bir umut yeşermiş, yarını kucaklama algısı oluşmaya başlamıştı. İnsanlar bu atmosferden kaynaklı çok mutluydular ama şu anda yaşanan süreç tam tersi. Toplumun büyük kesiminde bir mutsuzluk var, bir bilinmezlik ve büyük bir soru işareti var” ifadelerini kullandı.
Tecride karşı ses çıkarmanın önemine işaret eden Pınar, “Tecridin bir an önce kırılabilmesi için, Kürt sorununa demokratik bir çözüm sağlanabilmesi için, ülkede yaşanan birçok krize çözüm bulmak için toplumun bu konuda el ele verip sesini çıkarması gerekiyor. O farkındalıkları ortaya koyup hem kendi gelecekleri açısından hem de tüm halkların gelecekleri açısından bir birliğin, birlikteliğin oluşması gerekiyor” dedi.
‘Türkiye işkence yasağını ihlal ediyor’
PKK Lideri Abdullah Öcalan ve tüm Kürt halkı üzerinde uygulanan tecridi insan hakkı ihlali olarak değerlendiren Avukat Berfin Elçi, “Uluslararası hukuk normlarında da tecrit, insan hakkı ihlali kapsamında ve işkence suçu olarak kabul görmektedir. Türkiye şu an tecrit durumunu devam ettirerek kendi taraf olduğu uluslararası sözleşmelere ve iç hukuka aykırı olarak işkence suçunu işlemekte. Alenen işkence yasağını ihlal etmektedir” sözlerine işaret etti. Berfin, tecridin tüm Kürt halkına yayıldığını ve sosyal, kültürel, ekonomik, eğitsel bağlamlarda Kürtlerin tecrit altında olduğunu belirtirken, “Bunu somutlaştırmak gerekirse toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının valilerce keyfi bir şekilde yasaklanması, hapishanelerdeki siyasi mahpuslara yönelik hak ihlalleri, Kürtlerin seçme ve seçilme hakkının yok sayılması da tecridin örneklerinden. Kürt milleti doğal haklarının çoğundan mahrum edilmekte ve özgürlüklerinin çoğunu kullanamamaktadır” şeklinde konuştu.
“İmralı Ada Hapishanesi’nde Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit kalktıktan sonra Kürtler için bir özgürlük alanın açılacağını düşünüyoruz” diyen Berfin, bu sorunların bitmesi için ilk etapta kayyım sisteminin kaldırılması ve Kürt halkının ifade özgürlüğünün sağlanması gerektiğinin altını çizdi.
‘Tecridi kırmak için ses çıkarmak lazım!’
Yurttaş Fatma Ada da uygulanan ağır tecridin yaşamın her alanında görüldüğüne değindi. Tecridin kadın özgürlüğünü de etkilediğini kaydeden Fatma, “Tecridin kırılması için halkın ses çıkarması lazım. Büyük Özgürlük Yürüyüşü başladı ve birçok kentte devam ediyor. Biz de burada o yürüyüşçüleri coşkuyla karşılayacağız. Bu yürüyüş dünyaya ses oldu. İyi şeyler olacak” sözlerine yer verdi.