DEM Parti Seçim Beyannamesi'ni açıkladı: Halkın olanı geri almaya geliyoruz!
- 13:01 18 Şubat 2024
- Siyaset
ANKARA - DEM Parti, “Yerel Demokrasi ile Özgür Kentlere” şiarıyla deklare ettiği seçim beyannamesinde kayyımlarla mücadeleye dikkat çekerek, hakim anlayışla yaratılan ekonomik-politik-ekolojik krizlere karşı “Halkın olanı geri almaya geliyoruz” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Ankara Hilton Otel’de gerçekleştirdiği lansmanda 31 Mart yerel yönetim seçimlerine ilişkin seçim beyannamesini açıkladı. 108 sayfadan oluşan beyannameyi Eş Genel Başkanlar Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan okudu. “Yerel Demokrasi ile Özgür Kentlere” başlıklı beyannamede, Türkiye’de ve dünyada büyük alt üst oluşların yaşandığı bir konjonktürde 2024 yerel seçimlerine gidildiği belirtildi. Ekonomik-politik-ekolojik krizlerin doğayı, toplumu ve kentleri tehdit ettiği ve söz konusu felaketlerle baş etmenin hakim anlayışa karşı yerelden başlanması gerektiği vurgusu, beyannamenin ana hattını oluşturdu.
Kürt meselesinde içeride ve dışarıda savaş ve kaos
Türkiye’yi yönetenlerin, tüm dünyaya yayılan yeni şiddet ve savaş sarmalına sırtını yasladığına dikkat çekilen beyannamede, “Barışı tanımıyor, Kürt meselesinde, içeride ve dışarıda savaş ve kaostan besleniyor, İstanbul Sözleşmesi’ni reddediyor, işsizliği ve yoksulluğu büyütüyor, emekçileri insafsızca sömüren rejimini derinleştiriyor, göçmenleri ve mültecileri kendi amacı doğrultusunda kullanarak sömürü, ırkçılık, sefalet, şiddet ve istismar kıskacına alıyor, her türlü haktan yoksun bırakıyor, gençleri geleceksizliğe terk edip karamsarlığa itiyor, ülkenin temel sorunlarını erteliyor ve çözmüyor, neden olduğu felaket ve risklerle tüm toplumu yüz yüze bırakıyor ve seçimleri tüm bu politikaları sürdürmenin aracı olarak görüyor. Tüm bunlar; demokrasi ve hukukun askıya alınmasına, kaynakların yandaşlara aktarılmasına ve halklarımızın yoksullaşmasına yol açıyor. Bu sömürgeci, hiyerarşik, eril anlayış ülkeyi ekonomik, politik ve kültürel olarak büyük bir yıkıma doğru götürürken seyirci kalamayız! Yerel yönetim seçimleri, bu iktidar aklına karşı eşitlikçi ve özgürlükçü bir aklı, halka en yakın yerden, tam da mahallinden yeşertmek ve tüm ülkeye yaymak için bizlere eşsiz bir olanak sunuyor” diye belirtildi.
Beyannamenin devamı şöyle:
“Demokratik siyasete alan açarak; demokratik yerel yönetim anlayışımızı sokak sokak, köy köy, mahalle mahalle, ilçe ilçe, il il yayarak; seçimlerde kentlerimizi geri alarak bu düzeni değiştirmemiz ve bu yıkımları durdurmamız elbette mümkün. Bizler, 2024 yerel seçimlerini; rejimin eril, sömürgeci, hiyerarşik, vesayetçi, ayrımcı, milliyetçi politikalarına karşı eşitlik ve özgürlük bayrağının yükseleceği, savaşa karşı barış seslerinin gürleşeceği, kaynakların savaşa, sermayeye, merkezdekilere ve ortaklarına değil emekçi halklara ve onların yerel yönetimlerine akacağı, vesayete karşı doğrudan demokrasi deneyimlerinin dalga dalga yayılacağı, merkezileşmeye karşı yerel demokrasilerin güçleneceği bir eşik olarak görüyoruz. Demokratik yerel yönetimler iddiamızı demokratik topluma ulaşma yolculuğumuzda kat edilecek son derece önemli bir mesafe sayıyoruz, bu yolu halklarımızla birlikte yürüyeceğimizi ve başarabileceğimizi biliyoruz!
Demokratik yerel yönetim deneyimlerinin yaratıcıları ve mirasçılarıyız
Yolculuğumuz sürüyor, sürecek. Demokratik yerel yönetimlerle demokratik topluma doğru başlattığımız uzun yürüyüş büyük bir umutla, inançla ve kararlılıkla sürüyor. Bizler, kapatılan sayısız partimizle ve tutuklanan, sürgüne yollanan ve zindanlarda rehin tutulan milyonlarız. Şimdiye kadarki iktidarların tüm baskısına rağmen yerel demokrasi iddiamız doğrultusunda toplumcu belediyeciliği inşa etmeye karar kılanlarız. Bu yolda büyük bedeller ödemiş olan demokratik yerel yönetim deneyimlerinin yaratıcıları ve mirasçılarıyız. 1970’lerde Fatsa, Hilvan, Batman ve Amed’de yaratılan devrimci yerel yönetimler ile 1999’dan bugüne kadar devam eden tüm tarihsel çıkışlar eksikleri ve başarılarıyla hepimizin. Bu tarihsel deneyimlerin öğrettikleri ile yürüdüğümüz bu yolda, yerel yönetimlere dair iddiamızın ve pratiğimizin yükselen ivmesine tahammül edemeyen devlet, iktidar ve sermaye ortaklığı, hukuksuz bir biçimde defalarca yolumuzu kesmeye çalıştı. 2016’da halkın iradesi gasp edilerek seçimle kazanılan belediyelere kararnamelerle el konuldu. 2016 yılındaki bu kayyım darbesine, 31 Mart 2019 yerel yönetim seçimleri ile halk güçlü bir cevap verdi. Ne var ki, halk iradesini yok saymakta hiçbir sorun görmeyen rejim, 2019 sonrasında kayyım hukuksuzluğuna yenilerini ekledi. Katledilen belediye başkanlarımız başta olmak üzere, hukuksuz bir şekilde görevlerinden alınan, tutuklanan ve sürgüne yollanan yol arkadaşlarımızın yarım kalan hayallerini gerçeğe dönüştürmek için her zamankinden daha kararlı, inançlı ve umutluyuz!
Kadın özgürlükçü yerel yönetim anlayışından taviz vermedik
1977’den bu yana tüm baskı ve inkar politikalarına rağmen elimizdeki tüm olanaklarla hayat bulması için mücadele ettiğimiz toplumcu, demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü yerel yönetim anlayışımızdan taviz vermedik. Alternatif yerel yönetimlerin mümkün olabileceğini gösterdik. Yerel yönetim deneyimlerimiz süresince, devlet ve sermayenin baskısı altında olsak da kaynakların yerel demokrasi ilkelerimiz doğrultusunda toplumun refahı için kullanılacağı, gelirin adil bir biçimde paylaşılacağı ve insanların özgürce yaşayacağı kentler ve yerel birimler yaratmak için uğraştık. Şimdi bunu yine ve çok daha nitelikli bir şekilde yapmak için geliyoruz! Türkiye’nin yerel yönetim tarihinde ilk defa uygulanan yenilikçi, katılımcı ve toplumcu stratejiler geliştirdik.
Halkın olanı geri almaya geliyoruz!
Çok dilli belediyeciliği, eş başkanlık sistemini, ekolojik yerel yönetim modellerini, emekçilerin yetki ve karar sahibi olduğu emek ve istihdam rejimini; gençlerin, kadınların ve kent yurttaşlarının doğrudan karar süreçlerine dahil olduğu yerel demokrasi deneyimlerini tarihimize yazdık. Tüm bu kazanımları büyütmek ve halklarımızla birlikte ileriye taşımak için geliyoruz! 2024 yerel seçimlerine, adaylarımızı doğrudan halkın belirlediği halk oylamasıyla; tüm kent dinamiklerinin katılım ve katkısına açık bir kent uzlaşısı modeliyle giriyoruz. Demokrasinin toplumsallaşıp toplumun demokratikleşmesi süreci, ancak toplumun geniş kesimlerinin yerinde ve yerelde söz, yetki ve karar süreçlerine doğrudan katılımını mümkün kılan zeminler üzerinden işler. Bunu kent uzlaşısı ile başaracağız. Halkın olanı geri almaya geliyoruz!”
Seçim beyannamesindeki ilkeler ise şöyle sıralandı:
“* Kendini toplumun bütün sorunlarına karşı sorumlu hisseder ve çözüm üretmek için inisiyatif alır.
* Toplumun kendini her alanda savunmasını demokrasinin özü sayar. Topluma yönelik yozlaştırıcı saldırılara, madde bağımlılığı gibi insanların fiziksel ve ruhsal sağlığı ile toplumsal ilişkilerinde ağır tahribatlara neden olan olguları teşvik eden politikalara karşı toplumsal dayanışmayı koruyan ve geliştiren çalışmaları destekler ve üstlenir.
* Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na ve diğer evrensel hukuk anlaşmalarına konulan çekincelerin kaldırılmasını savunur ve bunun için mücadele eder.
* Atmosferi, suyu, toprağı ve bir bütün olarak gezegeni kirleten faaliyetlere karşı doğa, toprak ve toplum lehine ekonomi, endüstri, teknoloji ve enerji faaliyetlerini geliştirir.
* Kapitalist endüstriyalizme, tekelciliğe ve ranta karşı olan demokratik yerel yönetimler modeliyle, ekonomiyi toplumsal varlık ve faaliyet biçimi olarak görür; yerel ekonominin örgütlendirilmesi ve güçlendirilmesi için çalışmalar yürütür.
* Devlet ve iktidar tekelinin yanı sıra erkek tekelinin hâkimiyetindeki belediyeciliği cinsiyetçi ve hiyerarşik yaklaşımlardan kurtarmayı önceler.
* Doğaya, toprağa, köye ve tarıma yabancılaşmaya karşı yeni bir kır-kent politikası geliştirmeyi hedefler.
* Gençliğe dönük kısa, orta ve uzun vadeli politikalar belirler. Gençliği, toplumsal yaşamın bütün alanlarında kentlerin temel katılımcı dinamiği ve öznesi olarak kabul eder ve yerel yönetimler bünyesinde bu doğrultuda gençlerle birlikte stratejik planlamalar yapar.
* Sosyal yaşam içerisinde engellilere, yaşlılara, çocuklara ve dezavantajlı gruplara öncelik verir.
* Toplumsal sağlık politikaları uyarınca koruyucu sağlık tedbirlerinin alınmasını amaçlar ve bunun için halk sağlığı ve eğitim çalışmaları yürütür.
* Halkların kendi kültürlerini özgürce yaşamasını temel önceliklerinden biri olarak görür. Eşit, özgür ve demokratik bir toplumun ancak böyle gelişebileceğini kabul eder. Dillerin ve kültürlerin çeşitliliğini zenginlik olarak sayar, bunların yaşatılması ve geliştirilmesi için tedbirler alır, imkânlar sağlar.
* Yerel, bölgesel ve evrensel ölçekte halkların dayanışmasına katkı sunacak ilişkileri geliştirir. Kardeş belediyecilik çalışmaları ile kalıcı dostluk ve dayanışma ilişkileri kurmayı amaçlar.
* İradesi dışında yerinden yurdundan edilmiş, yaşam alanlarını terk etmek durumunda kalmış tüm göçmen ve mültecilerin uluslararası hukuk ile tanımlanmış haklarını kullanması önündeki engellerin kaldırılmasını savunur.
* İşçi ve emekçilerin ulusal ve uluslararası sözleşmelerle kayıt altına alınmış örgütlenme hakkı başta olmak üzere tüm iktisadi, sosyal, siyasal haklarını savunur ve taahhüt eder.
* Din ve vicdan özgürlüğünü savunur. Tüm inançların özgürce yaşamasını, gelişmesini, örgütlenmesini ve inanç merkezlerini kurmasını savunur ve buna destek olur.
* Çok dilli belediyeciliği savunur. Çok dilliliğin kurumsallaşmasını, halkların demokratik ve özgür birlikte yaşam pratiğinin temellerinden biri olarak kabul eder.
* ‘Doğa ve yaşam bir bütündür’ ilkesinden hareketle, doğadaki tüm canlıların yaşamının devamlılığı ve korunması için politikalar geliştirir ve tedbirler alır. Sokak hayvanları için yaşam alanları kurar.”
“Yerel yönetim anlayışımızla neyi savunuyoruz” başlığında şu maddeler sıralandı:
“*Yerel yönetimlerde siyasi, idari ve mali özerkliği,
* Merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki vesayet yetkilerinin kaldırılmasını,
* Sağlık, eğitim, çevre, kültür, ulaştırma, bayındırlık, tarım, trafik hizmetlerine dair karar süreçleri ile bu hizmetlerin yürütülmesinde asli yetkinin yerel yönetimlerde olmasını,
* Tüm yurttaşların kent hakkını,
* Halkın inisiyatif sahibi olduğu, söz, yetki ve karar mekanizmalarında yer aldığı ve denetlediği kamu hizmeti anlayışını,
* Yerel yönetimlerde kadınların eşit katılımını sağlamayı, kadın kentleri yaratmayı,
* Her yurttaşın barınma hakkını savunarak yaşanabilir, ekonomik, insan sağlığına uygun, doğayla uyumlu ve afetlere dirençli konut inşa etmenin yerel yönetimlerin temel görevlerinden biri olduğunu,
* Yerel yönetimlerce suyun ticarileştirilmeyeceğini ve su üzerinden kâr amaçlı bir fiyatlandırma yapılamayacağını, Tüm yurttaşlara ucuz, ekolojik ve güvenli toplu ulaşım imkanları sağlamayı,
* Üniversite öğrencileri için parasız ve nitelikli yurtlarda barınma olanaklarının yaratılmasını,
* Belediye meclisleri ve il genel meclislerinin gerçek işlev ve etkinliğine kavuşturularak halk adına karar alıp politika üreten, denetim görevi yapan ve halkın eğilimleri ile taleplerini yansıtan bir kurum olarak görev yapmasını,
* Meslek odaları, sendikalar ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile akademisyen ve bilim insanlarından oluşacak danışma meclisleri ve kent konseyleri ile birlikte çalışmayı,
* Kent konseylerinin ve Danışma Meclislerinin kararlarının belediye ve il genel meclislerinde öncelikli olarak görüşülmesini, Sosyal projelerle desteklenmiş yerinde dönüşüm modelleriyle kentleri yaşanabilir bir hale kavuşturmayı,
* Aşılama, temiz içme suyu temini, temiz çevrede ve sağlıklı koşullarda yaşam koşullarının sağlanması, gıda kontrolleri, atıkların ve hayvan hastalıklarının denetimi, hava kirliliğinin önlenmesi çalışmalarını güncelleyerek gerçekleştirmeyi,
* Koruyucu ve önleyici sağlık hizmetleri esasına dayanan yerel sağlık politikalarını,
* Halkların yaşadığı ağır ekonomik sorunlara ve büyüyen yoksulluğa çözüm üretilebilmesi için kent dinamikleriyle birlikte üretim ve istihdama yönelik politikaları hayata geçirmeyi,
* İl, ilçe ve köyler arasındaki eşitsizliği ortadan kaldırmak için yoksul bölgelere pozitif ayırımcılık uygulamayı, halkla birlikte toplumsal ve katılımcı ekonomik örgütlenmeler (kooperatif, üretim birlikleri vb.) kurmayı,
* Yoksullukla mücadeleyi belediyelerin temel kanuni görevlerinden birisi olarak görür ve yoksulluğa karşı mücadele eder,
* Yerelde tarım ve hayvancılığın desteklenmesi için ekonomik ve sosyal politikalar izlenmesini,
* Yerli bitki ve hayvan türlerinin korunması amacıyla ekoloji politikaları geliştirilmesini,
* Yerel yönetimlerin hizmet üretimi ile mal ve hizmet alımlarında şirketlerle değil halkın ortaklığına dayanan örgütlenmelerle iş birlikleri kurmasını,
* Çok dilli ve çok kültürlü yaşamın yerelde başlayacağı anlayışı doğrultusunda yerel yönetimlerde eğitim hizmetinin olmasını,
* Çocuklar için anadilinde eğitim veren kreşler açmayı,
*Farklı halkların ve inançların yerel yönetimlerde temsil edilmesini ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanmasını savunuyoruz.”
“Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü ve toplumcu yerel yönetim anlayışı” başlığında, halkın kentin yönetim süreçlerinin her aşamasına katılım sağlaması için köy, mahalle ve kent meclislerinin, kent forumlarının, kadın ve gençlik meclislerinin yaygınlaştırılacağı, stratejik planlarında ise, “eşitsizlik ve yoksullukla mücadele, kadın, gençlik, çocuk, ekoloji, kültür ve sanat, yerel ekonomiyi güçlendirme, imar ve şehircilik, ulaşım, halk sağlığı, engelliler, yaşlılar, inançlar ve azınlıklar gibi birçok alanda kent forumları ve kent çalıştayları yapacağız” ifadelerine yer verildi.
‘Irkçı ve yandaş yerel yönetim anlayışını değiştirmeye geliyoruz’
İlk yüzyılında demokrasi, adalet ve özgürlüklerden uzak katı merkeziyetçi bir şekilde inşa edilen Cumhuriyetin panzehri ve demokratik cumhuriyetin kurucu zemininin yerel demokrasi olduğuna vurgu yapılan beyannamede, “Yerel demokrasi, her yerelin kendi özgünlüklerini esas alarak halka rağmen değil halkla birlikte yönetmenin mimarisidir. Her türlü iktidarcı biçime ve merkeziyetçi dayatmaya karşı toplumu koruyan ve farklılıkların eşit düzlemde katılımını sağlayan kurucu fikirdir. Yerel demokrasi, Türkiye’nin yönetim mimarisinin demokratikleşmesi için gerçekçi tek alternatiftir. Yerel demokrasi, sadece yerellerde yaşanan sorunların değil, aynı zamanda merkeziyetçilikten kaynaklanan sorunların çözümünün de anahtarıdır. İktidar bloku genel siyasette olduğu gibi yerel yönetimlerde de ısrarla sürdürdüğü yandaştan ve sermayeden yana, ayrımcı, ötekileştirici ve eril politikalarla ülkede büyük bir yıkım yarattı. Toplumsal barış başta olmak üzere ekonomi, ekoloji, kent yönetimi ve özellikle yerel yönetimlerde sürdürdüğü politikalarla telafisi mümkün olmayan büyük tahribata neden oldu. Kutuplaştırıcı siyaset ile yerellerde toplumsal barışa zarar verdi. Yerel yönetimlerin bütçesini yandaşlara peşkeş çekerek kendi milyonerlerini yarattı. Rant belediyeciliği ile kentlerimizi talan etti. HES, RES, GES, JES gibi projelerle ve otoban, baraj ve madenlerle ekolojik dengeyi alt üst etti. Yerel demokrasiyi askıya alan kayyım rejimi ile tüm bu talanı yönetti. DEM Parti için yerel yönetimler; doğa, toplum, birey ilişkisini temel alarak farklı anadillere, inançlara, kültürlere ve kimliklere sahip olan her kesimden yurttaşın eşit ve özgür yaşayabileceği, tüm canlıların haklarını gözetecek ve yeni yaşam için imkan yaratacak zeminlerdir. Bizler; iktidarın merkezileşen vesayetçi siyasetine karşı yerel demokrasi iddiamızla, bu zeminlerde büyük bir toplumsal ve siyasal dönüşümü hedefliyoruz. Bu hedeflerle; 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerinde demokrasinin vesayetçi, eril, ayrımcı, ırkçı ve yandaş yerel yönetim anlayışlarını değiştirmeye geliyoruz” ifadelerine yer verildi.
Neden yerel demokrasi?
“Neden yerel demokrasi” sorusuna da yanıt verilen beyannamede, “Yerel demokrasinin gelişmesi, yerel hizmetleri daha ucuz ve nitelikli hale getirecektir. Yerel demokrasi ile toplum, karar ve yürütme süreçlerine katılma imkanına kavuşacak; kendinin ve kentinin geleceği üzerinde söz sahibi olacaktır. Halk, yerel yönetimleri denetleyebilecek; gelirlerin elde edilmesinden kaynakların kim için, ne kadar, nasıl kullanılacağına kadar her faaliyette toplum yararının teminatı olacaktır. Bu yüzden, 2024 yerel seçimlerinde daha çok belediye ile daha çok yerel demokrasi deneyimi yaratmaya hazırız” denildi.
Kayyımların icraatları
Kayyımların yaptığı icraatlara da değinilen beyannamede, kayyımların Kürtlerin toplumsal, kültürel ve siyasal hafızasına yönelik bir kırım operasyonu olarak tarihe geçtiği belirtilerek, bu icraatlar sıralandı:
“* Çok dilli hizmet anlayışımız gereği, belediyelerimiz tarafından asılan Kürtçe, Süryanice, Ermenice, Arapça tabelalar kaldırıldı.
* Roboskî, Uğur Kaymaz, Ehmedê Xanî gibi Kürt halkının hafızasında kalıcı yer tutan kişi ve olaylar anısına yapılan anıt ve heykeller kaldırıldı.
* Ceylan Önkol, Ekin Ceren, Mehmed Uzun, Orhan Doğan, Tahir Elçi gibi tarihsel şahsiyetlerin isimlerinin verildiği park, bahçe ve sokakların adları değiştirildi.
* Kürtçe yayın yapan radyo, televizyon ve gazeteler ile belediyelere bağlı olan Zarokîstan, Xalxalok, Ferzad Kemanger gibi Kürtçe eğitim veren ilkokul ve kreşler eş zamanlı olarak kapatıldı.”
Beyannamenin devamında şu ifadelere yer verildi:
“* İktidarın yerel yönetimlerdeki gaspçı, tekçi ve eril siyaset tarzını aşmak ve siyaseti demokratikleştirmek için yerel yönetim mekanizmalarının tamamında eş başkanlığı, eşit temsili ve fermuar sistemini etkin bir biçimde uygulamaya devam edeceğiz.
* Kadının dönüştürücü gücüyle katılımcı, çoğulcu, yatay ve demokratik bir siyasetin ve toplumsal yapının inşasına hız vereceğiz.
* Kadın politikalarının etkin bir şekilde uygulanabilmesi için Kadın Politikaları Daire Başkanlıkları ile Kadın Politikaları Müdürlüklerini yeniden açacağız. Bu kurumlara bağlı olarak ekonomi, kadına yönelik şiddetle mücadele ve eğitim birimleri ile kadın yaşam merkezleri ve kadın kooperatiflerini yeniden kuracağız. Bu alanların ilgili kurumlarla işbirliği içerisinde özerk olarak örgütlenmesi için katkı sunacağız.
* Kadınların karar süreçlerine etkin bir biçimde katılması için seçilmişlerden ve çalışanlardan oluşan Belediye Kadın Meclislerini, Kadın Kurullarını ve Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonlarını geliştirip yaygınlaştıracağız.
* Toplumsal cinsiyete duyarlı yerel yönetim bütçesi uygulamasına ek olarak, özgün kadın çalışmalarını daha etkin ve kapsayıcı bir şekilde yürütebilmek için ayrı bir kadın bütçesi oluşturacağız.
* Kadın çalışmalarının aksamadan yürütülmesi ve kaynaklara ulaşımın sağlanması için Kadın Proje ve Araştırma Birimlerini kuracak, kadın çalışmalarının yer alacağı Özgür Kadın Yerel Yönetimler Bültenini çıkaracak, bu bültenin engelli kadınlara da ulaşması için gerekli çalışmaları yapacağız.
* Kadın istihdamını artırmaya dönük çalışmalar yürütecek, Kadın İstihdamı Geliştirme Merkezlerini (KİGEM) tüm belediyelerimizde yaygınlaştıracağız.
* Kentteki tüm kadın örgütleri, sivil inisiyatifler ve mahalle meclisleri ile Belediye Kadın Meclisinin ortak çalışmasını, stratejik planları birlikte oluşturmasını sağlayacak, belediye çalışmalarını kadınların denetimine açacağız.
* Sendikalarla yapılacak toplu iş sözleşmelerinde, kadına şiddet uygulayan çalışanlara yaptırım içeren hükümler koymaya ve uygulamaya devam edeceğiz.
* Kadının potansiyelini gerçekleştirmesini engelleyen muhtelif tutum ve davranışlar sergileyen erkeklere, sözleşmelerinin feshedilmesine kadar çeşitli yaptırımlar uygulayacağız.
* 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü çalışan kadınlar için idari izin; tüm kadınlar için ise ücretsiz ulaşım günüdür. Bu durumu toplu iş sözleşmeleri ile güvence altına almaya devam edeceğiz.
* Bütün belediyelerimizin Avrupa Yerel Yaşamda Kadın-Erkek Şartnamesi’ni (CEMR) imzalamasını sağlayacak ve bu şartın gereklerini yerine getirmek için çalışmalar yapacağız.
* İmar planlarının eril zihniyetine ve kadını yok sayan projelere karşı bütün kentleri kadınların ihtiyaçlarına göre tasarlayacak, kadın kamusal alanları ve ekolojik alanları birlikte oluşturacağız.
* Kadın Kültür Tesislerini, Kadın Kültür Akademilerini, Kadın Dengbêj Evlerini, Kadın Eserleri Kütüphanelerini, Kadın Semt Spor Alanlarını, Kadın Semt Pazar Alanlarını, Mor Marketleri, Kadın Parklarını, Kadın Özgürlük Meydanlarını inşa edeceğiz.
* Toplumsal bilgi ve deneyimlerin paylaşılacağı ve aktarılacağı Kadın Evlerinin oluşturulmasını sağlayacağız.
* Kadınların günün her saatinde sokaklarda rahatça ve güvenle hareket edebileceği ulaşım hizmetlerini yeniden hayata geçireceğiz.
* Kadınların hem çalışma yaşamına hem de kamusal yaşama özgürce katılabilmeleri için her mahalleye ulaşılabilir, ücretsiz, anadilinde eğitim ve 24 saat hizmet veren kreşler açmaya devam edeceğiz.
* Kadınların doğal afetlere hazırlık eğitimi almasını, afet riskinin azaltılması çalışmalarında ve afet yönetim süreçlerinde yer almasını sağlayacağız. Bu amaçla “Kadın Afet Eylem Planını” her belediyede harekete geçireceğiz.
* Kadınlara yaşam boyu eğitim sağlayabilmek için anadilinde kurslar açacak, çok yönlü eğitim programları hazırlayacak ve köyler için gezici eğitim ekipleri kuracağız.
* İşleri kadın işi-erkek işi diye ayıran toplumsal cinsiyet rollerine dayalı iş bölümünü aşmaya yönelik projeler geliştirmeye devam edeceğiz. Mesleki eğitim kurslarımızla kadınların farklı mesleki alanlarda istihdam edilmelerinin önünü açmayı sürdüreceğiz.
* Kadınların kendi mahallelerinde komünlerini ve sokak kooperatiflerini oluşturmalarını, büyükşehirlerden başlayarak kademe kademe tüm yerleşimlerde ücretsiz Ped-Matik’ler kuracağız.
* Sporda cinsiyetçi uygulamalara karşı kadın amatör spor kulüplerini destekleyeceğiz. İhtiyaç halinde kadın spor kompleksleri açacağız.
* Mülteci kadınların onurlu bir yaşama ve güvenli bir geleceğe erişmeleri için, kent halklarının yararlandığı haklardan eşit olarak faydalanmalarını sağlayacağız.
* Mülteci ve göçmen kadınlara reva görülen cinsiyetçi ve ayrımcı uygulamaları engellemek için her türlü önlemi alacağız.
* Mülteci kadınlar için belediyeler bünyesinde asimile eden değil, birlikte yaşamı kolaylaştıran dil eğitimleri organize edeceğiz.
* Şiddete uğrayan mülteci kadınların belediyelerimizin sığınaklarından anadillerinde yararlanmalarını sağlayacağız.
* Madde bağımlılığı ile etkin mücadele kapsamında eğitimler yapacak, kapsamlı bilinçlendirme faaliyetleri örgütleyeceğiz.
* Yerel yönetimlerin hizmet ve politikalarının tümünü engelli kadınların talep ve ihtiyaçlarını dikkate alarak belirleyeceğiz.
* Genç kadınların geliştirdiği projeleri destekleyecek, bu projeler için her yıl teşvikler oluşturacağız.
* Medya, dijital okuma-yazma, dijital dayanışma ekonomisi gibi alanlarda kurslar açacak, kadınların bu kurslardan ücretsiz yararlanmasını sağlayacağız.”
* Kadına yönelik şiddeti araştırarak şiddet haritası oluşturacak, her yıl buna uygun eylem planı yapacağız.
* Kadına yönelik şiddeti önlemek için ayrı bir bütçe oluşturacağız.
* Cinsiyetçiliğe ve şiddete karşı katılımcıların anadilinde eğitimler düzenleyecek, her sokakta ve mahallede bilinçlendirme faaliyetleri örgütleyeceğiz.
* Şiddete maruz kalan kadınların sosyal, psikolojik, ekonomik, hukuki desteğe ve sığınağa kolay erişebilmesi için Kadın Merkezleri, Kadın Yaşam Evleri ve Dayanışma Merkezlerinin sayısını artıracak, buralarda anadilinde hizmet vereceğiz.
* Nüfusu elli binin üstündeki her yerde ihtiyacı karşılayacak kapasite ve sayıda sığınak açacağız.
* Şiddet riski altındaki kadınlar için acil ihtiyaçlarını karşılamak ve durumlarını değerlendirmek üzere kurulan ‘ilk adım istasyonları’nı çoğaltacağız.
* Belediyelerde, işitme engelli kadınların da yararlanabileceği çok dilli ‘Alo Şiddet’ hatları açmaya devam edeceğiz.
* Kadınların toplumsal, ekonomik ve kültürel gelişimini destekleyecek ‘özgür kadın köyleri’ ile şiddetsiz bir yaşamın olanaklarını kadınlarla birlikte inşa edeceğiz.
* Gençliğin yaşamını kuşatma altına alan, yoksullaştıran ve geleceksizliğe sürükleyen iktidarın yetişkinlik algısına karşı, gençlerin özgürleşme isteği esas alınacak ve gençler kent yönetimlerinde söz sahibi olacak.
*Hedef alınan, söz kurması engellenen, yoksullaşma ve geleceksizlik dayatılan ve kayyımlarla iradesi çalınan gençlerin anadili, inancı ve kültürüyle kendilerini gerçekleştirebilmelerinin önü açılacak.
*Gençlerin değişen dünyada fikir, algı ve istekleri doğrultusunda, kendilerini baskı altında hissetmeden ve kendilerini gerçekleştirebilecekleri koşulları oluşturarak, gençlerin ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran kentler inşa edilecek.”
DEM Parti belediyelerinde katılımcı gençlik
Beyannamede, DEM Parti belediyelerinde katılımcı gençliğin olacağına vurgu yapılarak, “Tüm gençlik kesimlerinin haklarına kavuşması, eğitim, sağlık, beslenme, barınma, ulaşım, spor, sosyal ve kültürel gelişim gereksinimlerinin nitelikli ve parasız olarak karşılanması sosyal belediyeciliğin gereğidir. Hiçbir genç, başka bir ülkeyi umut kapısı olarak görmeyecek; yerinden üretime katılarak, kendini gerçekleştirebilmek için doğrudan ulaşabileceği olanaklara sahip olacaktır. DEM Parti eşitlikçi, parasız, nitelikli, özgürlükçü, bilimsel, laik ve anadilinde eğitimi savunuyor. Yerel yönetim anlayışımız doğrultusunda eğitimde niteliği artırarak, ders materyallerini çok dilli ve ücretsiz bir şekilde, doğal bir hak olarak öğrencilere ulaştırılmasını kolaylaştıracak mekanizmalar kurulacak” sözlerine yer verildi.
Genç kadınların yerel demokraside yerini alacağı ifade edilen beyannamede şu maddelere yer verildi:
“* Genç kadınların istihdamına yönelik özgün politikalar geliştirerek üretim süreçlerine katılımlarını arttıracağız.
* Genç kadınların eğitimlerini sürdürmelerinin önündeki engelleri kaldırmak için mücadele edeceğiz.
* Genç kadınların zorla evlendirilmesinin önüne geçmek için çok yönlü farkındalık çalışmaları yapacağız.
* Başta genç kadınlar olmak üzere ihtiyaç sahibi bütün üniversite öğrencileri için üniversite yurtları, sosyal tesisler, spor okulları, ücretsiz aşevleri ve ücretsiz çamaşırhaneler kuracağız.
* Genç kadınların, kadın sağlığı hizmetlerine ulaşımı kolaylaştıracağız.
* Hem istihdamda hem eğitimden muaf tutulan genç kadınların kolaylıkla ulaşabilecekleri spor ve kültür merkezleri kuracağız.”
Yerel demokrasi ile özgür, eşit, ekolojik kentlerin inşa edileceği kaydedilen beyannamede, DEM Parti’nin kentlerin asıl sahibi olarak sermayeyi değil halkı gördüğüne, kentleri rant uğruna talan eden sermaye aklına karşı kentlerin halkla birlikte inşa edilmesini ve korunmasını savunduğuna işaret edildi.
“* Bizler tüm yurttaşların kent hakkını ve demokratik, katılımcı, ekolojik ve kadın özgürlükçü kent planlamasını savunuyoruz.
* Tüm belediyelerimizde, toplum yararına ekonomiyi ve yerel demokrasiyi geliştiren ekolojik ve toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı kentsel planlamalar yapacağız.
* Kentleri, devlet ve sermayenin rantçı ve cinsiyetçi mekânları olmaktan çıkararak demokratik ekolojik dönüşümünü ve gelişimini sağlayacak planlamaları hayata geçireceğiz.
* Yerel alanları toplumsal ihtiyaçları giderecek şekilde biçimlendirmek ve dönüştürmek için planlama süreçlerine bütün yurttaşların katılımını sağlayacağız.”
Afete karşı dirençli kentler
Beyannamede afetler de önemli başlıklar arasında yer aldı. 6 Şubat 2023’te Mereş merkezli meydana gelen depremlere de atıf yapılarak, afetlere karşı dirençli kentlerin inşa edileceğinin altı çizildi. Beyannamede, “Deprem gerçeğini göz ardı eden, yüz binlerce insanın yaşamını yitirmesiyle, kentlerin tarihi, kültürel varlıkları ve ekonomisinin yıkımıyla sonuçlanan politikaların değiştirilmesi zorunludur. İnsan yaşamını hiçe sayarak büyük kayıplara neden olan bu politikalara karşı Afet Yönetimini hassasiyetle planlayacağız. Yerel dayanışmayı öne çıkararak lojistik tedbirleri, insan gücünü ve gerekli teçhizatı afet öncesinde titizlikle planlayan bir Afet Yönetiminin hazırlanmasını, uygulanmasını ve denetlenmesini sağlayacağız” sözleri kullanıldı.
Beyannamenin devamında şu başlıklara yer verildi:
“Kentlerde ucuz, güvenli ve ekolojik toplu ulaşımın yaygınlaştırılması
DEM Parti; dezavantajlı duruma getirilen grupları gözeten nitelikli, yaygın, ekolojik ve ekonomik bir toplu ulaşım sistemini savunur.
Doğa ile barış içinde olan kentler herkesin hakkı
DEM Parti, doğa ile barış içinde yaşamayı tüm insanlar gibi kent halkının da hakkı olarak görür. Kentlerimizin doğasına, tarihine ve canlı çeşitliliğine karşı işlenen suçların karşısında durur. Doğayı, bugünün ve geleceğin en büyük mirası olarak kabul eder.
Özgür yeni yaşam, ekolojik kentlerle mümkün
DEM Parti; kömür, petrol, gaz, asfalt ve betona bağımlılıktan kurtulmuş ekolojik kentlerle özgür bir yaşam kurmayı hedefler.
Orman ekosistemler korunacak
DEM Parti; ormanların yakılarak sermayeye peşkeş çekilmesine, zeytinliklerin talan edilerek ranta açılmasına karşı ekoloji örgütleri, kent sakinleri ve köylülerle birlikte kesintisiz mücadele eder. Ekolojik yıkıma neden olan orman talanıyla doğanın nefessiz bırakılmasına izin vermez.
Herkesin suya erişim hakkı olacak
DEM Parti, suyun ekolojik ve sosyal olarak adil kullanımını hedefler; doğadaki her varlığın yeterli miktarda ve nitelikte suya erişmesini sorgulanamaz bir yaşam hakkı olarak görür. Suyun ticari bir meta ve stratejik bir silaha dönüştürülmesine karşı, su kaynaklarının ve havzalarının demokratik katılımcı yöntemlerle kullanımını temel alır.
İklim değişikliğine dirençli kentler
DEM Parti; kent yaşamında enerji ihtiyacını azaltacak, doğa tahribatının ve iklim değişiminin önünü alabilecek, uzun vadeli öz yeterliliği hedefleyen, merkeze bağımlılığı azaltan enerji planlamalarını amaçlar.
Özgürlükçü kentlerle canlıların hayatları savunulacak
DEM Parti, Hayvan Hakları Bildirgesindeki esasları kabul eder, yerel yönetim çalışmalarını bu perspektifle planlar.
Katılımcı ekonomi ile yerel demokrasinin büyütülmesi
DEM Parti, katılımı yerel demokrasinin temel ilkesi olarak görür. Bize göre, gerçek bir demokrasi üretimden bölüşüme tüm karar, yürütme ve denetim süreçlerine halkın tam katılımıyla kurulabilir. Bu yüzden, herkes için herkesin yönetimini kurmak üzere katılımcılık ilkemizi esas alarak ekonomiyi demokratikleştirecek ve yerelleştireceğiz!
Ekolojik bütçe modelleri
DEM Parti’ye göre; mali kaynakların elde edilme ve harcanma süreçlerinde karar ve denetim hakkının halk tarafından sınır konulmaksızın kullanılması demokrasinin olmazsa olmazıdır. Bütçe haktır ve halkındır. Bütçenin hangi hizmet alanlarında ve ne şekilde kullanılacağına sivil toplum kuruluşları, halk meclisleri, demokratik kitle örgütleri ve bütün toplumsal kesimlerle birlikte karar vereceğiz. Bütçe süreçlerine demokratik katılım mekanizmalarının açığa çıkması için çaba gösterecek, var olanların gelişiminin önünü açacağız. Belediyelerimizin bütün gelir ve harcamalarının şeffaf ve denetlenebilir olmasını sağlamak için gelir-gider kalemlerini belediye binaları, panolar ve dijital belediye yayınları aracılığıyla halkın bilgi ve denetimine sunacağız. Toplumdaki eşitsiz gelişmeyi esas alarak yoksul bırakılan bölgelere daha çok pay ayıracağız. Belediyelerimizde rantçı pratiklere asla izin vermeyeceğiz.
Güçlü yerel demokrasi için toplumcu ekonomi
DEM Parti; yerel yönetimlerin ekonomi politikalarında bölgesel, sosyal, kültürel ve sınıfsal eşitsizliklere karşı mücadeleyi ve en yoksullardan ve dışlanmışlardan başlamak üzere en geniş toplumsal kesimlerin desteklenmesini temel alır. Hizmetin üretilmesi ve yürütülmesinde toplum yararını gözetir.
Güçlü yerel ekonomi için öz yeterlilik
DEM Parti, yerel ekonomiyi yerelin toplumsal dinamiklerinin katılımıyla planlar. Yerel ekonominin, yerelin ihtiyaçları esas alınarak demokratik katılımla planlanmasını ve güçlendirilmesini ekonomik krizlere, yoksulluğa, eşitsizliğe ve sömürüye karşı korunmanın ve geleceğe güvenle bakmanın yolu olarak görür. Halk iradesi gasp edilerek atanan kayyımların, usulsüz yöntemlerle talan ve tahrip ettikleri bölge kaynaklarının, yerel ekonominin güçlenmesi ve toplumsal ihtiyaçlar için kullanılmasını sağlar. Merkezi katkının artırılması için mücadele etmeye devam eder.”