8 Mart’a sokağa, birlikte ses yükseltmeye…

  • 09:10 3 Mart 2024
  • Güncel
 
Nazlıcan Nujin Yıldız
 
İZMİR - İzmir’de 8 Mart için alanlara çıkmaya hazırlanan kadınlar tüm kadınlara sokağa çıkıp sesini yükseltme, birlikte olma çağrısı yaptı. 
 
8 Mart için çağrıda bulunan kadınlar “Bu kadın düşmanı iktidara mahkûm değiliz” diyerek tüm kadınları 8 Mart’ta alanlara çağırdı.
 
8 Mart’a yaklaşırken kadınlar taleplerini dile getirmeye devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar yürürlüğe girmesini ve 6284 sayılı yasaya dokunulmamasını talep eden İzmir’deki siyasetçi ve aktivist kadınlar, 8 Mart’ta alanlarda olacaklarını söyledi.  
 
İktidar kadına yönelik şiddeti önlemiyor
 
Bu yıl da 8 Mart’a giderken kadınların birçok sorununun çözümlenmediğini belirten Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) il yöneticisi Suna Kılıç, kadınlar açısından yakıcı sorunların devam ettiğini ifade etti. Suna, en büyük sorunun Türkiye’de artan kadın katliamları olduğunu söyleyerek “Kadınlar dünyada maalesef şiddete maruz kalıyorlar. Hatta çocuklarıyla birlikte öldürülüyorlar. Bunun karşısında erkek iktidar tarafından, kadınlar için talep ettiğimiz koruma veya şiddetin önlenmesi için çıkarılması gereken yasalar hiçbir çözüm getirilmiyor. Yasalar, bile geri alınıyor, geri adımlar atılıyor. Kadınların şiddete maruz kalmalarının nedenleri sosyal alanda fazla bulunmamaları. Hayatın bütün alanlarında yaşamıyor olmaları. Ev içinde oldukları için çoğunlukla şiddete maruz kalmaları çok daha kolay oluyor ve çok daha gizli bir şekilde yapılıyor” dedi.
 
‘Devlet Kürt kadınlar üzerinde şiddetini iki kat sürdürüyor’
 
Kadına yönelik şiddetin, cezasızlık politikalarıyla birleşerek baskı ortamının devam ettiğini vurgulayan Suna, şiddeti normalleştiren ve kabul eden bir kuşağın yetiştiğini kaydetti. Suna, “Bazı kadınlar sınıfsal olarak, sosyal statü olarak ya da kültür olarak daha fazla ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Özellikle sosyal alandaki bu zayıflık Kürt kadınlar için ikiye katlanmış durumda. Çünkü onlar kurumlarda kendi dillerini rahatça ifade edip kendi sorunlarına rahatça çözüm arayacak bir dille konuşma alanı bulamıyorlar. Böylece devlet onlar üzerinde iki kat şiddetini ve iktidarını sürdürmüş oluyor” şeklinde konuştu.
 
Kadınlar politik alanlarda var olmalı
 
Suna, kadınların sorunlarına çözüm olacak politik alanlarda var olmalarının da engellendiğine dikkat çekerek “Bütün partilerde son derece az, STK’larda çalışan kadın sayısı az, politik alanda kendilerini ifade edebilecekleri bir yer bulamamaları da onların daha da geri planda kalmalarına neden oluyor. Bütün kadınların hapsedildiği ortam onların eşitsiz bir durumda kimliklerini ifade edememelerine neden oluyor ve böylece sorunlar kat be kat giderek devam ediyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘8 Mart’ta birlikte olmaya!’
 
Kadınların mücadele etmekten başka çarelerinin olmadığını belirten Suna, son olarak şu ifadelere yer verdi: “Kadınları kurtaracak tek şey sokağa çıkmaları ve haklarını talep etmeleri. Bunun dışında bir yol varmış gibi görünmüyor. DEM Parti, kadınları kendileriyle birlikte olmaya çağırıyor. DEM Parti’nin siyasetten uzaklaştırılmaya çalışıldığı bu dönemde DEM Parti bütün kadınları yanında istiyor, 8 Mart’ta birlikte olmaya…”
 
Kadınlar çifte emek sömürüsüne son vermeli
 
Sosyalist Kadınlar Hareketi’nden Sibel Yaşar da, krizin etkisiyle kadına yönelik sömürünün ve kadın yoksulluğunun artmış olduğunu kaydederek aynı zamanda tacizin ve şiddetin de her geçen gün arttığını söyledi. Sibel, “Sendikal hakları için çalışan işçilerin, işlerinden atılmalarını da buralara örnek gösterebiliriz. Mesela Agrobay işçileri bu konuda bir direniş örneği sergiliyorlar. Ya da Özak işçisi kadınlar örnek verilebilir. Kadınların 8 Mart’taki taleplerini ortaya koyarken de yaşadığımız sürecin etkisiyle bu talepleri tartışabiliriz ancak. Buradaki talepler neler olmalı? İşçi sınıfına yönelik büyük bir saldırı varken kadın hareketi, sendikal haklar mücadelesini yükseltmelidir. Burada kendisine yönelik çifte emek sömürüsüne son vermek taleplerini daha gür sesle, daha fazla kadına ulaşacak biçimde alanlara taşımalıdır” dedi. 
 
‘Rojava ve Filistin’de en çok zarar görenler kadınlar’
 
Rojava ve Filistin’de devam eden savaşlarda en çok zarar görenlerin kadınlar ve çocuklar olduğuna dikkat çeken Sibel, kadınların savaş koşullarında uğradığı şiddetin ve tecavüzün bir vahşete ulaştığını söyledi. Sibel, depremi de hatırlatarak üzerinden bir yıl geçmesine rağmen hala sorunların devam ettiğine işaret etti. Sibel, “Orada bulunan kadınlar kurdukları kooperatif evleriyle, dayanışma evleriyle bir yaşam sürdürülmeye çalışılıyor. Sokaklarda bu bir talep olarak ortaya konmalıdır. Önümüzde yerel seçimler var. Burada kadın hareketinin güçlenebilmesi için ‘kadınlar yerel yönetime’ şiarını öne çıkarmak ve bunu bir talep olarak sunmayı kıymetli buluyoruz”  şeklinde konuştu. 
 
‘Yaşasın 8 Mart, yaşasın kadın mücadelemiz’
 
8 Mart’ın tarihi itibariyle ele alındığı zaman birçok kadının yan yana gelmesi gereken ve direnişle mücadele edilecek bir gün olduğunu dile getiren Sibel, “Biz bütün kadınları durdukları yerden bir adım daha atarak örgütlü mücadeleye davet ediyoruz, alanlara davet ediyoruz. Çünkü bunun dışında başka bir kurtuluşumuzun olacağını düşünmüyoruz. Yaşasın 8 Mart, yaşasın kadın mücadelemiz” şeklinde konuştu.
 
‘Güvenli bir şekilde var olmak istiyoruz’
 
8 Mart’a yerel seçimlerin arifesinde gidildiğini belirten Mor Dayanışma’dan Sibel Örkmez ise AKP-MHP iktidarının kadınları hedef aldığı, kendi rejimini kurumsallaştırmaya bir dönemde 8 Mart’ı karşıladıklarını dile getirerek “Biz kadınlar İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar imzalanmasını istiyoruz. 6284’e dokunulmasını istemiyoruz. Güvenli bir şekilde var olmak istiyoruz. Kamu kurumları şu anda kadınları koruma konusunda işlevsiz, görmüyor, duymuyor. Bunların etkin bir biçimde uygulanmasını, kadınların her alanda olduğu gibi var olmasının mücadelesini veriyoruz” diye ifade etti.
 
Kadınlara çağrı
 
Sibel, kadınların bu sene de birbirlerinden güç alarak 8 Mart’a gideceklerini vurgulayarak şu ifadelere yer verdi: “Ülkenin her alanına sinmiş olan o umutsuzluk halinden kurtulmak istiyoruz. Tam olarak bu yüzden de şöyle diyoruz; güçlüyüz, buradayız, gitmiyoruz şiarımızla 8 Mart’a gideceğiz. Kadınlara şu çağrıda bulunuyoruz, bulunduğunuz hiçbir alanda, hiçbir dört duvar arasında herhangi bir sokakta herhangi bir meydanda çaresiz değilsiniz. Birbirimizin çaresiyiz, sesiyiz, öfkesiyiz, isyanıyız. 8 Mart’ı tüm isyanımızla tüm öfkemizle kuşatmaya çağırıyoruz tüm kadınları. Bu faşist rejime, bu kadın düşmanı iktidara mahkûm değiliz. Değiştirebiliriz, gönderebiliriz, yenisini inşa edebiliriz. Güçlüyüz, buradayız”