'Tecrit katlanarak hayatımıza giriyor'

  • 09:01 15 Mayıs 2024
  • Güncel
WAN - İmralı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş'tan 38 aydır haber alınamadığına ilişkin değerlendirmelerde bulunan ÖHD Wan Şube Eşbaşkanı Mehtap Işık, “İmralı’da uygulanan tecrit sisteminin hiçbir hukuki dayanağı yoktur. Bu sistem dünyanın hiçbir yerinde hiçbir mahpusa uygulanmıyor” dedi.
 
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş'tan 38 aydır haber alınamıyor.  Avukatların ve ailelerin yaptığı görüş başvuruları ise sürekli “görüş yasağı” ve “disiplin cezaları” ile engelleniyor.  Öte yandan müvekkilleri ile görüşme yapmak için Bursa İnfaz Hakimliği’ne başvuruda bulunan Asrın Hukuk Bürosu avukatları, 28 Mart’ta yeni bir “disiplin cezası” gerekçesiyle 3 aylık aile görüş yasağı verildiğini öğrendiklerini kamuoyu ile paylaşmıştı. Diğer yandan “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm”  kampanyası kapsamında Kurdistan, Türkiye ve dünyanın birçok yerinde eylem ve etkinlikler devam ediyor. 
 
Bunun yanı sıra Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümü için 27 Kasım 2023 tarihinde cezaevlerinde dönüşümlü açlık grevine başlayan siyasi tutsaklar, eylemlerini 4 Nisan itibari ile yeni bir aşamaya taşıdı. Açlık grevini sonlandıran tutsaklar, eylemlerini “mahkeme, aile ziyareti ve telefon görüşü boykotlarıyla” devam edeceğini açıkladı.
 
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Wan Şube Eşbaşkanı Mehtap Işık, konuya dair değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Tecridin hiçbir hukuki dayanağı yoktur’
 
İmralı Cezaevi’nde uygulanan tecridin hiçbir hukuki dayanağı olmadığını vurgulayan Mehtap, “Bizim özellikle üzerine basa basa söylediğimiz nokta hukuki bir alt zemininin olmamasıdır. Tamamen keyfi olarak avukat ve aile görüşlerinin, telefon hakkının ve aynı zamanda iletişim haklarının tamamen engellenmesidir. Yani tecritle alakalı bir sürü değerlendirme yapabiliriz ancak bunu, hukuki hiçbir dayanağa oturtamayız” dedi. İmralı’da uygulanan sistemin özel bir sistem olmasıyla birlikte dünyanın hiçbir yerinde hiçbir tutsağa uygulanmadığına dikkat çeken Mehtap, “Buna benzer Mandela durumu vardı. Aslında onda da kısmi görüşmeler sağlanıyordu. Aynı zamanda Antonio Gramsci vardı ona da tecrit sistemi uygulandı. Ama bu kadar uzun zamanlı, bu kadar her alana yayılan bir tecrit sistemi sadece İmralı Cezaevi’nde uygulanıyor diyebiliriz” sözlerini kullandı. 
 
‘Tecrit katlanarak hayatımıza giriyor’
 
Tecridin, sadece cezaevlerinde değil, her alanda yayıldığını kaydeden Mehtap, “Şu an tecridin tüm alanlara yayıldığını görebiliyoruz.  Bugün ekonomik krizin neden bu kadar hat safhada olduğunu, savaşın neden hala bu kadar sürdürüldüğünü tecrit sistemi ile açıklayabiliriz” ifadelerini kullandı. Son dönemde yapılan Y ve S tipli cezaevlerinin içerdeki tutsağın tamamen tecrit edilmesine dönük bir sistemle inşa edildiğini hatırlatan Mehtap, “Bahsettiğimiz Y ve S tipli cezaevleri şu an birçok yerde planlaması yapılan ve inşa edilen cezaevleri. Bu cezaevlerinin iç yapısının nasıl olduğunu biz biraz daha değerlendirirsek tutukluların tekli hücrede tutulması, hükümlü veya tutuklu ayrımı yapılmadan herkesin tekli koğuşlarda tutulduğu bir sistem. Bu da bize gösteriyor ki aslında peyderpey, giderek tecrit sisteminin daha da katlandığı, tüm tutuklular açısından artık geçerli olduğu, ilk olarak İmralı Cezaevi’nde bunun sisteme koyulduğu ve sonrasında tüm cezaevlerinde uygulamaya konulacağını bize gösteriyor. Bu da demek oluyor ki, tecridin bir diğer aşaması biz artık avukatları olarak müvekkillerimiz ile de görüşemeyeceğiz, aileler çocuklarıyla da görüşemeyecek. Çünkü İmralı’da şu an uygulanan sistem bu şekilde ve buna karşı bir duruş veya mücadele olmadığında bu sefer bizim kendi müvekkillerimize de bu uygulanacak. Aslında bunun katlanarak bizim hayatımıza girdiğini gösteriyor” vurgusunda bulundu.
 
‘Müvekkillerimizin durumunun ne olduğunu bilmiyoruz’
 
Katlanarak gelişen bir tecrit sisteminden biraz daha dikkat çekmek amacıyla içerdeki tutsakların da bir eyleme gittikleri, aile ve avukat görüşü ile duruşmalar ve aynı zamanda telefon görüşlerine çıkmadıklarını belirten Mehtap, “Biz de şu an kendi müvekkillerimiz ile görüşemiyoruz, aileler de görüşemiyor. Haliyle onların durumlarının ne olduğunu, içerde sağlık sorunları devam eden tutukluların sağlık durumlarının nasıl olduğunu bilmiyoruz. Bu aşamada tamamen iletişimimiz kopmuş durumda. Bu da bize tamamen bir iletişimsizlik halinin olacağını ve bunun da çok ciddi bir kaos ortamına dönüşeceğini çok net gösteriyor” ifadelerini kullanarak gelecekte yaşanacak kaos halinin öngörülebildiğini sözlerine ekledi.
 
‘Yeri geldiğinde kanunu tam tersten okuyorlar’
 
Abdullah Öcalan’da getirilen avukat ve aile görüş yasağının, hukuki bir zemininin olmadığını yineleyen Mehtap, “Şimdi bir hükümlü için bir avukata yasak getirilebilir. Gerekli görüldüğünde o avukat görüşten yasaklanır ve yerine başka bir avukat atanır. Ancak İmralı Cezaevi’nde İnfaz Kanunu’na göre tamamen tersinin uygulandığını görüyoruz. Bu sefer tutuklunun tamamen tüm avukatlardan yasaklı hale geldiğini görüyoruz. Ancak bunun İnfaz Kanunu’nda herhangi bir alt zemini yok. Yani en fazla bir iki avukat yasaklanabilir onun yerine de zaten avukat ataması yapılır. Ancak biz burada bir kişinin tamamen avukatlara yasaklı hale geldiğini görüyoruz. Yani burada hukuki bir zemininin, alt yapısının hiçbir şekilde olmadığını tamamen keyfi bir şekilde, yeri geldiğinde kanunu tam tersten okuyarak ona göre uygulamaların yapıldığını görebiliyoruz” diyerek tecridin hiçbir alt zemininin olmadığına dikkat çekti.
 
‘Disiplin cezaları ile hukuki kılıf uyduruluyor’
 
Disiplin cezalarına değinen Mehtap son olarak şöyle konuştu: “3 ayda, 6 ayda bir sürekli Abdullah Öcalan’a yönelik disiplin cezası durumu var. Bu disiplin cezalarının verilme sebebi çözümsüzlüğü daha da derinleştirmektir. Bir çözüme kavuşturmama hali olarak değerlendiriyoruz. Bunu da hukuki kılıf olarak değerlendiriyoruz. Adalet Bakanlığı’na kendi müvekkilimiz ile görüşmek istediğimizi, bunu yerine getirmeleri gerektiğini de söylüyoruz ancak bize olumlu bir dönüş de olmadı. Aynı zamanda barolara da başvurduk bizi müvekkilimiz ile görüştürmüyorlar. Avukatlık mesleğimiz haliyle savunma mesleğimize engel olunduğuna dair de başvurularda bulunduk ancak olumlu bir dönüş yok hala. Tabi başvurulara devam edeceğiz. Çünkü biz şunu söylüyoruz; biz müvekkilimiz ile görüşmek istiyoruz. “