‘Eril tahakküme karşı tek yol mücadele’
- 09:02 31 Mayıs 2024
- Güncel
Zelal Tunç
WAN - Kadın ve çocuğa yönelik şiddeti önlemek yerine çıkarılan yargı paketleriyle daha fazla hedef haline getirildiğini kaydeden feminist aktivist Zozan Özgökçe, “Eril tahakküme karşı mücadeleden başka bir yol yok” dedi.
Türkiye’de mevcut yasalara rağmen kadına ve çocuğa yönelik suçlara her gün bir yenisi eklenirken, iktidarın tek çözümü ise çıkardığı yargı paketleriyle “Aile reisini” güçlendirmek. Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan 9’uncu yargı paketinin taslağı, Kurban Bayramı'ndan sonra Meclis’e gelmesi beklenirken, Medeni Kanun’da önemli değişikliklerin yapılması öngörülüyor. Söz konusu taslak 38 maddeden oluşuyor. Taslakta 13’üncü maddede 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 187’nci maddesinde yer alan “kadının soyadı”, “hak düşürücü süreler” başlıklarında düzenleme öngörülüyor. Tek bir kadın örgütü ile ortaklaşmadan, tartışmadan kadınlar adına yapılacak kanun değişikliklerinde kararı yine erkekler alıyor. Taslakla ilgili daha önce Anayasa Mahkemesi’nin kadınların evli oldukları erkeklerin soyadını almasını “eşitlik ilkesine” aykırı bularak iptal etmişken, yeni taslakla birlikte; kadının evli olduğu erkeğin ismini alma zorunluluğunu boşansa dahi kimliğinden çıkarmamasını zorunlu kılıyor. Kadını aile dışında bir varlık olarak görmeyen iktidar, aynı yasa taslağı ile 6284 sayılı yasanın “önleyici ve koruyucu tedbir” kararına uymama yaptırımının yolunu uzatırken, “Aile reisliği” güçlendiriliyor.
Son dört ayda 364 kadın başvurdu
JINNEWS’in 2023 yılı şiddet çetelesine göre, Türkiye ve Kurdistan kentlerinde en az 320 kadın katledilirken, 189 kadın ise şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. 2024 yılının ilk 4 ayında en az 120 kadın katledildi, en az 71 kadın şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Wan’da sadece dört ayda baroya bağlı Ceza Mahkemesi Kanunu (CMK)’ya soruşturma aşamasında 364 kadın başvururken, kovuşturma aşamasında ise 80 kadın olduğu kaydedildi. Şiddete karşı dünyanın dört bir yanından seslerini yükselten kadınlar, bunun temel nedeni olarak, AKP iktidarı ve yargı mekanizmasının cezasızlık politikasına işaret ediyor.
Feminist aktivist Zozan Özgökçe, kadına ve çocuğa yönelik artan şiddete ve iktidarın son çıkardığı yargı paketi taslağına dair değerlendirmelerde bulundu.
‘Fail korunuyor’
Yıllardır kadına yönelik şiddete karşı örgütlü bir şekilde mücadele ettiklerini söyleyen Zozan, bu konunun daha önceki yıllarda bile konuşulabilecek bir mekanizmanın olduğuna işaret etti. AKP’nin 22 yıllık süreçte, özellikle “aile” vurgusu çok fazla yaptığını kaydeden Zozan, kadınları, gençleri önceleyen uygulamalardan sa, sürekli ailenin, yaşamın merkezine konulduğunu ifade etti. AKP’nin söz konusu “aile birliği” ve “aileden” kastının, “aile reisini” korumak olduğunu dile getiren Zozan, “Aile reisini koruyan, güçlendiren uygulamalar öncelendi. Önceliği aslında erkeği korumaktı. Hele ki bu erkek, ‘fail’ ise daha fazla korunuyor durumda” ifadelerini kullandı.
‘Bakanların isimlerini hatırlamıyorum’
Okullarda daha önce insan hakları eğitimi verildiğini hatırlatan Zozan şöyle devam etti: “Kız çocuklarına ve kadınlara yönelik şiddet ve istismarı önlemeye yönelik 4327 sayılı kanun, 6284 sayılı kanun ve İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanabilir bir zemini vardı. Bu kanunların tamamı, sivil toplum örgütleriyle birlikte hazırlanıp uygulamaya geçti. Her aşamasında eylem planları hazırlanabiliyordu. Bu dönemleri gördüğümüz için, şu anki durumu şöyle değerlendiriyoruz: Aileyi dilinden düşürmeyen Aile Bakanları ile 22 yıllık iktidar sonucu değişen bakanların isimlerini dahi hatırlamıyorum. Çünkü hepsinin görüntüsü, giyim tarzı, yaşam tarzı ve uygulamaları aynı olduğu için artık hatırlayamıyorum. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının söylemleri beni aşırı derecede irite ediyor. Bir kadın olarak beni korumadığını biliyorum. Hayatımda yaşadığım hiçbir soruna eğilmeyen ve sadece aile deyip hiçbir şey yapmayan bir kurum haline geldi.”
‘ŞÖNİM’ler pasifleştirildi‘
Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi’nin (ŞÖNİM), kadın mücadelesinin bir sonucu olarak kurulduğunu anımsatan Zozan, “6284 sayılı kanun kapsamında kurulan ŞÖNİM’ler önce pilot bölge seçilen üç merkezde daha sonra tüm kentlerde faaliyete geçti. Ancak hala birçok ilçede bulunmayan ŞÖNİM’in pasifleştirildiği ve kapatılma tehlikesi altında olduğunu biliyoruz. Kentlerde sığınma evleri ve kadınları koruyabilecek kız çocuklarını koruyabilecek mekanizmalar yok edildi. Hiçbir kadın, hiçbir kız çocuğuna yönelik bir uygulama yok. Mesele ‘Aile birliği’ ise kız çocuğu, kadın bu ailenin bir parçası değil mi? Neden bunları koruma mekanizmaları oluşturulmuyor? Aksine bununla ilgili çalışmalar yürüten kurum ve kadın örgütlerini hedef alıyorsun?” diye sordu.
‘Çocuklar maruz kaldığı şiddeti anlatmıyor’
İktidarın, kadınların kazanılmış tüm haklarını hedef aldığını belirten Zozan, “Şimdi bakıyoruz, okullarda insan hakları eğitimleri bitti. Mahremiyet eğitimlerini sadece özel eğitim kurumları yapıyor. Devlet okulları yapmıyor. Çocukları dinleyen rehberlik öğretmenleri vardı. Yine de tespit edenler var ama kız çocukları artık bu rehberlik hocalarına, birimine yaşadığı istismarı anlatmıyor. Neden sessizleştirildiler? Yasa tecavüze, istismara veya zorbalığa maruz kalmış çocuklar, okuldaki birime söylese değişen bir şey olmuyor. Okuldaki herhangi bir üst kademesinde bulunan kişilere söylemesi bir işe yaramıyor. Savcılığa, karakola, mahkemeye başvursa faile bir şey olmadığını gören bir toplum var. Ancak sosyal medyada ‘şu tutuklansın’ denilince harekete geçen bir yargı var şu anda” diye konuştu.
‘Şiddet anlatılmadığı için katliamlar artıyor’
Wan’da geçtiğimiz günlerde tecavüze uğrayan bir çocuğun kendisini, kadına yönelik şiddetle mücadele eden bir aktivist olarak gördüğü için dayanışma çağrısı sonucu çocuk ve aileye destek verdiğini ifade eden Zozan, “Çocuk Wan’da bir rezidansta tecavüze uğramış. Olaydan birkaç gün sonra suç duyurusunda bulunduğu için yargı, çocuktan tecavüzü ispatlamasını istedi. Dolayısıyla tecavüz ispatlanmadığı için fail tutuklanmadı. Bu durumda, çocuk nasıl güvenip anlatsın?” Tecavüz anlatılmadığı veya anlatıldığında aktif bir soruşturma yürütülmediği için kadına ve çocuğa yönelik şiddet, katliam veya şüpheli ölümle sonuçlanıyor” sözlerini kullandı.
‘İstismar artışının nedenlerinden biri eğitim sistemi’
Eğitim müfredatında çocuklara yönelik şiddeti önleyebilecek bir uygulamanın verilmediğini ve toplumsal cinsiye rolleriyle ilgili eğitimin de verilmediğini hatırlatan Zozan, çocuğun eğitim hayatında, iyi ilgi nedir, kötü ilgi nedir, aşk nedir, flört nedir, iyi dokunuş, kötü dokunuş nedir? Bunu hiç konuşmadıkları için hayatta sanki bunlar yokmuş gibi davranıldığından dolayı baskılanmış bir cinsellik dürtüsü, cinsellik bilgisi var. Bu bilgiye erişemeyen çocuklarımız, aile içinde de bir sevgi görmemişlerse ilk kendisine yakınlaşan kişilere yönelebiliyorlar. Bu neye sebep oluyor? İstismara, görüyorsunuz. Sultanbeyli’de çocuğa yönelik tecavüz, şantaj neden oluyor? Bu yeni bir olay da değil, sistematik olarak yıllardır yapılan bir durum. N.Ç. davalarından beridir biliyoruz. Şantajla, tehditle kız çocukları istismar ediliyor. Bu, bir grup tarafından kız çocuğuna yönelik yapılabiliyor. Fail cezalandırılmadığı için kız çocuğu nereye gitse suçlanacağını bildiği için buna sessiz kalıyor” sözleriyle çocukların maruz kaldığı duruma dikkat çekti.
‘Mücadeleden başka bir yol yok’
Son olarak yaşamın her alanında, “O kadar ciddi bir eril tahakküm var ki, evde, okulda, eğitimde, iş yerinde, sokakta, aile içerisinde eril tahakküm altında. Bu eril tahakkümün en büyük mağduru kadınlar ve çocuklar” diyen Zozan, buna karşı mücadeleden başka bir yol olmadığını vurguladı.