Tülay Hatimoğulları'ndan Gezi ve Kobanê tutsakları çağrısı

  • 11:27 31 Mayıs 2024
  • Güncel
ANKARA - TMMOB Genel Kurulu’nda konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Gezi ve Kobani tutsaklarını özgürleştirmek için daha çok dayanışmaya daha çok beraber olmaya ve daha çok mücadeleye ihtiyaç var” dedi. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Ankara'da Kocatepe Kültür Merkezi’nde gerçekleşen  Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) Genel Kurulu’na katıldı. 
 
‘Yeni seçilecek olan arkadaşlara başarı dileklerimi iletiyorum’
 
Burada konuşan Tülay, TMMOB’un 70’inci yaş gününü kutlayarak sözlerine başladı. Gezi direnişinde yaşamını yitirenleri anan Tülay, “Akbelen’den Cudi’ye, Dikmece’ye, Gezi’den Van’a çevre konusunda kent hakkı konusunda, doğanın korunması konusunda ve ayrıca bu ülkede ne yazık ki tarih boyunca yaşanmış olan insan hakları ihlallerine, özgürlüklerin kısıtlanmasına karşı demokratik zeminde mücadele yürüten siz değerli TMMOB üyeleri emektarları, bir kurultay gerçekleştirecek ve bu kurultayda yeni bir yönetim seçeceksiniz. Aynı zamanda Türkiye'nin içinden geçtiği Türkiye’nin fotoğrafını değerlendirecek ve önemli kararlar alacaksınız. Ben bugüne kadar yönetimde emek vermiş arkadaşların emeğine sağlık diyorum. Yeni seçilecek olan arkadaşlara başarı dileklerimi iletiyorum” dedi. 
 
‘Leblebi dağıtılır gibi maden ruhsatı dağıtıldı’
 
Türkiye’de neoliberal politikalar ile doğanın ve emeğin talan edildiğini belirten Tülay, AKP iktidarının 22 yıllık iktidarı boyunca söz konusu politikaları en iyi uygulayan iktidar olduğunu kaydetti. Türkiye’de doğaya, emeğe ve insana ait ne varsa tüm değerlerin sermayeye peşkeş çekildiğini vurgulayan Tülay, “Soma’dan İliç’e kadar yaşanan iş cinayetlerinde kendileri hesap vermek yerine, sermaye hesap vermek yerine bu hesabı mühendislere,  emekçilere işçilere yıkmaya çalışıyorlar. Ve yayınladıkları raporlarda burada yaşanmış olan ihmallerin mühendis ve işçilerden kaynaklandığını ifade ediyorlar. Oysa onlar yani sermaye ve onu koruyan iktidar bu konuda en çok suçlu olandır.  AKP iktidarı döneminde leblebi dağıtır gibi maden ruhsatı dağıtıldı. Bu dağıtılan maden ruhsatları sadece doğamıza, havamıza, suyumuza, toprağımıza zarar vermedi; insanlara ve insanlığa zarar verdi. Bugün Soma’da yaşamını yitiren işçilerden kendileri sorumludur; İliç’te yaşanan insanlık dramından kendileri sorumludur ama bu faturayı ne yazık ki sizlere ve işçilere çıkarmak istiyorlar. Bizler hep beraber bu sermaye düzenine ve bu ülkeyi faşist otoriter ve tek adam rejimiyle yönetmek isteyen rejime karşı hep beraber karşı durduk. Biz cumhuriyetin ikinci yüzyılında demokratik bir cumhuriyeti pekala hep birlikte inşa edebileceğimizi bunun olanaklarını günümüzde açığa çıktığının altını çiziyorum” ifadelerini kullandı.
 
‘AKP iktidarı yaşam alanlarımızı, özgürlüklerimizi iyice daraltmış durumda’
 
En büyük insan hakları ihlallerinin AKP döneminde yaşandığına dikkat çeken Tülay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Askeri cunta dönemlerini aratmayan askeri sıkıyönetim dönemlerinin muadili bir biçimde yönetmeye devam ettiler. Bugün Türkiye’de yaşanan işçi göçü, gençlik göçü tıpkı 80 döneminde siyasi sebeplerle bu ülkeden ayrılmak isteyen ne kadar insan varsa onu katlamış düzeydedir. Bugün Türkiye’de bizleri muayene edecek bir doktor bulmakta zorlanıyoruz. Çünkü bilime ve bilim insanlarına düşman bu AKP iktidarı yaşam alanlarımızı, özgürlüklerimizi, iş alanlarımızı, güvenceli iş alanların iyice daraltmış durumdadır. Buna karşı hep birlikte, güçlü bir mücadeleyi örmek ve örgütlemek durumundayız. Yine bu iktidarın yargı sopasıyla bütün emek ve meslek örgütlerini bütün demokrasi güçlerini devrimcileri ve sosyalistleri baskı altına nasıl almaya çalıştıklarının en önemli örnekleri bugün Gezi Davası, Kobani kumpas davasıdır. Bunun en önemli örnekleri olarak bunları gösterebiliriz ama ne yazık ki bunun gibi nice davalar nice dosyalar ürettiler. Toplumu mücadele edemez, kurumları görevlerini yerine getiremez, siyasi partileri siyaset yapamaz hala getirmek istiyorlar. Emek ve meslek örgütlerinin kendi özlük haklarını korumak başta olmak üzere, kent hakkı, doğayı korumak dahil tüm mücadelelerinde ne yazık ki karşımıza dikildiler. En fazla baskıyı ve eziyeti biz kadınlara uygulamıştır bu iktidar. Şimdi yeni düzenlemiş oldukları müfredatla, maarif projesiyle, ÇEDES projesiyle başta kadınlar olmak üzere bu ülkede yaşayan farklı halklardan ve insanlardan her kesimi baskı altına almak için dur durak bilmiyor. Normalleşmede bizler yine aynı fotoğrafın devam ettiğini görmekte ve tanıklık etmekteyiz.
 
Gezi tutsakları Kobani tutsaklarını da özgürleştirmek…
 
Kobani Kumpas Davasında sevgili Figen Yüksakdağ, Selahattin Demirtaş ile beraber 13 arkadaşımız 407 sene hapse mahkum edildiler.  Bu süreç bitmedi, bununla ilgili hep beraber Türkiye’nin bütün demokrasiden yana güçler olarak vicdan sahibi insanlar olarak ve bu ülkenin özgürleşeceğine inanlar bunun için emek verenler olarak hep beraber gezi tutsakları Kobani tutsaklarını da özgürleştirmek için daha çok dayanışmaya daha çok beraber olmaya ve daha çok mücadele etmeye ihtiyacımız var. 
 
Deprem gündemi 
 
Maraş, Antakya merkezli çok ağır bir deprem yaşadık. Sanıyorum ki son 600 yılın en büyük yıkımının ve kaybının yaşandığı deprem. Bu deprem devlet asla deprem bölgesine sahip çıkmadı ve insanlar o enkaz altında günlerce çığlık çığlığa bağırarak can vermek zorunda kaldılar. Biz o insanlara yeterince yardım edemedik o insanlarla yeterince dayanışamadık. Aslında bu görevi yerine getirmesi gereken kamu gücü orada yoktu.
 
Demografik yapıyı değiştirmek için beşli çete seferber oldu 
 
Ama şimdi rant için ve şimdi bölgede demografik yapıyı değiştirmek için beşli çete bütün olanaklarını bu iktidarla ortaklaşa seferber etmiş durumdadır. Bizler o gün bir kepçe dahi bulamazken, bir iş makinesi dahi bulamazken, yeni ihaleler için yüzbinlerce gücü seferber ettiklerini binlerce iş makinesinin o alanlarda çalışma yürüttüğüne tanıklık etti. İşte o gün bir toplumsal seferberlik edilseydi, ve o iş makinaları depremin yaşandığı ilk anda gelseydi şu an yitirdiğimiz canların belki çok önemli bölümünü yeniden hayata kavuşturabilecektik ama olmadı. Bununla bitmedi şimdi özellikle deprem bölgesi Antakya, Samandağ, Defne olmak üzere Osmaniye’nin bir bölümünde rezerv alan ilan etmiş durumdadır. Depremzede diyor ki, bizimle ticaret yapmayın. Biz zaten can pazarı içindeyiz, çok zor koşullarda yaşamaktayız. Ve hayatımızı küçücük konteynırlara sığdırmak zorunda kaldık. Bizimle pazarlık yapmayın, bizimle müteahhit anlayışıyla ticaret yapmayın
 
 Daha güçlü dayanışmaya ihtiyaç var 
 
Türkiye genelinde TMMOB’un çok büyük katkıları oldu ama sizlerin daha fazla katkısına ihtiyacımız var. Hem rezerv alan ile ilgili, hem de kentlerimizin yeniden inşa edilmesiyle ilgili siz değerli meslek odalarına uzmanlıklarına daha fazla ihtiyacımız var. Buradan çağrı yapıyoruz rezerv alan mağdurlarıyla daha çok dayanışmak için sizlerin desteğine ve uzmanlık bilgilerine çok ihtiyacımız var. Bu konuda duyarlılığınız var ama ben altını bir kez daha altını çizmek istiyorum.
 
Yerel seçim sonuçları faşizmin kurumsallaşamayacağını göstermiştir
 
Yaşadığımız bu ülke bizim. Rengârenk coğrafyasıyla her biri kendi özgünlüğüyle kendi kültürel değerleriyle bu ülke hepimizin. Bu ülkede AKP iktidarı sadece insanların özgürlüklerini sınırlamakla kalmadı, ülkenin tarihsel dokusunu ve kentlerin siluetini silmek için elinden gelen her türlü çabayı sağladı. Bu konuda başta TMMOB olmak üzere Türkiye’deki bütün emek ve meslek örgütleri ve demokrasi güçleri oldukça güçlü bir tavır koydular. Ve biz şunu gösterdik hep beraber, faşizm bu ülkede kurumsallaşamaz. Ve biz son yerel seçimlerde büyük bir yenilgiye uğratarak kendilerini aslında şunu göstermiş olduk. Faşizm toplumsal rıza, kitle rızası üretememiştir ve bizlere elbette gücümüzü birleştirerek faşizme karşı omuz omuza daha güçlü direnişler sergileyerek pekala başarabilir, özgür yarınlarda hep birlikte daha mutlu bir hayatı hep beraber sürebiliriz. Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve tekrar yeni seçilecek arkadaşlarımıza başarılar diliyorum.”