TV programları kadınlar için çare değil!

  • 09:05 18 Haziran 2024
  • Güncel
 
 
Rozerin Gültekin
 
İSTANBUL - Kadınların “günah keçisi” ilan edildiği gündüz kuşağı programlarının kadınlara çare olmadığına dikkat çeken sosyolog Gülhan Yağ, eve hapsedilmeye çalışılan kadınların özel alanlarının meta olarak kullanıldığını ifade etti. 
 
Medyanın günümüzde kamusal alanda yarattığı etki, konumu nedeniyle daha da belirginleşiyor. Milliyetçi, cinsiyetçi, militarist ve eril bir alan olan medya sektörü iktidarın ideolojisi çerçevesinde belirli programlar aracılığıyla tekçi anlayışı kamuoyuna empoze ediyor. Kadınların hem izleyici kitlesi olduğu, hem de “günah keçisi” olarak seçildiği gündüz kuşağı programları uzun yıllardır çeşitli kanallarda çekilmeye devam ediliyor. Irkçılığın, tekçiliğin, cinsiyetçiliğin her geçen gün beslendiği bu programlar ile toplumsal değerler hiçe sayılarak “aile” kutsanırken kadının tüm yaşamı, kişiliği ve hayatı tartışmaya açılıyor. 
 
Sosyolog Gülhan Yağ, gündüz kuşağı programlarının kadınlara ve topluma etkisine dair konuştu. 
 
‘Medya geleneksel yaşam normlarını sürdürüyor’
 
Medyanın toplumu ve siyaseti etkileyen, yön veren önemli bir rolü olduğunu dile getiren Gülhan, medyanın bir yandan toplumu beslerken diğer yandan toplumdan beslendiğine dikkat çekti. Gülhan, “Gücü elinde barındıran iktidar medyayı tekelleştirerek toplumun yönlendirilmesi noktasında ciddi çalışma yürütüyor. Tekelleşen medya tek taraflı güç olarak ortaya çıkıyor. Toplumun geldiği durumu da göz önünde bulundurduğumuzda ciddi sıkıntılar yaratmakta bu durum. Mutsuz, umutsuz, geleceğe dair umut taşımayan kitle var. Bu kitle medyayla bu hale geldi. Medya geleneksel yaşamın normlarını sürdürüyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini besleyen bir noktada” dedi.
 
‘Kadınlık rolleri’ işleniyor
 
Medya aracılığı ile derinleşen toplumsal cinsiyet eşitsizliğine gündüz kuşağı programlarının aracı olduğunu ifade eden Gülhan,  programlarda kadınların belli kalıpların içerisine sıkıştırılmaya çalışıldığını belirtti. Gülhan, “Medyanın yaratmış olduğu bir kadın imajı var. Zihinlerde bir algı yaratılıyor. ‘Kadınlık rollerini’ işleyerek izleyiciler üzerinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin devam etmesi sağlanıyor. Medya aslında toplumsal değişimleri olumlu yönde yapabilecek bir güç ama bunun yerine kadını kamusal alandan öteleyen özel alana hapseden bir noktada rol oynuyor. Özel alanın içinde de her gün kurgulanmış programlarla kadına kendi rolünü kabul etmesi ve sürdürmesi sağlanmaya çalışıyor. Programlarda eril dilin baskın olduğunu, kadına yaklaşımın geleneksel formatta olduğunu görüyoruz.”
 
‘Gündüz kuşağında yaratılmış gerçeklikler var’
 
Gündüz kuşağı programlarında fail erkeklerin korunması ve reyting sağlanması uğruna hareket edilmesine dair konuşan Gülhan, eve hapsedilmeye çalışılan kadınların özel alanlarının meta olarak kullanıldığını ifade etti. Gülhan, “Gündüz kuşağında yaratılmış gerçeklikler var. Dedikodu kültürünün kamusal alanda yapıldığını görüyoruz. Kadının korkutularak dışarıdan içeriye hapsedilmesini tetikliyor. Yapılan araştırmalara da göre bu programları izleyen kadınların psikolojileri bundan olumsuz etkilendiği ortaya konulmuş. Programlara dair farklı boyutlardan ele alınan araştırmalar ve makaleler var. Ciddi kaosa dönüştürülmüş yaşamın içerisinde boğuşmalar olduğundan durumumuzu ciddi olarak değerlendirecek ve tartışacak ortamımız yok. Bütünlüklü olarak bir şeylerin değiştirilmesi ve dönüştürülmesi noktasında kolektif çalışma öremiyoruz” ifadelerini kullandı. 
 
‘Kadınlık rolleri üzerinden tablo yaratılması erkeklerin güçlenmesi anlamına gelir’
 
“Kadın başına o saate orada ne işin vardı”, “eşine karşı sorumluluklarını nasıl yerine getirmezsin” sözleri ile kadınların saldırıya maruz kaldığının altını çizen Gülhan, uzman kimliği ile programlarda yer alan erkeklerin sürekli “kadınlık” rollerini dile getirdiğini söyledi. Gülhan, “Kadınlık rolleri üzerinden tablo yaratılması erkeklerin güçlenmesi anlamına gelir. İktidarın kadınlara yönelik yaklaşımları da erkekleri cesaretlendiriyor. Bir programda çocuğa karşı nitelikli istismar var buna karşı çocukta bir miktar para ile evden kaçıyor. Bu erkek paranın peşine düşüp programa katılıyor ve parasını istiyor yani yaptıklarından dolayı endişe duymuyor. Erkeklerin mevcut sistemin işleyişinden kaynaklı büyük bir cesareti ve hoyratça yaklaşımı var” dedi.
 
‘TV kanalları çare değil’
 
Sorunlarına farklı yerlerde çözüm aradığında çözüm bulamayacağını düşünen insanların çare olarak söz konusu araçlara başvurduğuna dikkat çeken Gülhan, “ Ama TV kanalları çare değil. Bu kadar ifşa edildikten, özelleri gözler önüne serildikten sonra insanların yaşayacağı travmaların üstesinden nasıl geliniyor? Gerçek çare kadınların haklarının düzenlenmesi ve kadınların örgütlü mücadelesi” diye konuştu.